10 Ekim 2013 tarihinde Hak k’a yürüyen Tûran Düşünceli Bir Cumhuriyet Osmanlısı, kırk çatal yürekli bir vakar âbidesi ve çok kıymetli bir mütefekkir olan Nevzat KÖSOĞLU Ağabeyimizi vefâtının 12. yılında rahmetle, minnetle, hasretle ve hürmetle yâd ediyoruz.
Nevzat Kösoğlu; ömrünü Türk milletine ve Türklüğe adamış bir vakıf insan olarak, birbirinden kıymetli 22 telif eseriyle çorak gönüllere rahmet yüklü bulutlar gibi âb-ı hayât vermiş ve gençlik yıllarında îtibâren “Ülkü denen nazlı gelin”e sevdâlanmış bir ilim, fikir, düşünce, siyâset ve aksiyon adamıydı.
Nevzat Kösoğlu, ülkücülüğü; “Kişinin, kendi nefsini aşma cehdi” olarak anlayan ve anlatan, ülkücülüğün siyâsî bir hareket olmanın ötesinde, bir ahlâkî duruş, bir ideâlist tavır, bir medeniyet, kültür dâvâsı ve “Dîn ü devlet mülk ü millet” müdâfaası olarak idrâk edilmesi gerektiğini savunan, Allah (c.c.) hatırından üstün bir hatır, vatan ve millet menfaatinden daha yüksek bir menfaat tanımayan, yüreği rozetinden büyük olan ve “Kevser akan, ‘Gül’ kokan” bir îman ve karakter numûnesiydi.
Nevzat Kösoğlu, ülkücülüğün; ‘Her zemine uyan, her kapıyı açan, her tarife sığan bir tanımlama olmadığına / olmaması gerektiğine’, ülkücülerin; ‘câmi ile meyhâne arasını ihatâ eden ilkesiz ve ölçüsüz bir yelpâzede yer almadığına / almaması gerektiğine, millî ve mânevî ölçülerinin bulunduğuna / bulunması gerektiğine’’, Türk kültürü ve Türk kimliği zemininde şekillenen Ülkücü Hareket’in; ‘medenî, münevver, mefkûreci ve medeniyet tasavvuru bulunan yüksek karakterli, ilim ve ahlâk sâhibi bir insan’ olduğuna / olması gerektiğine’, ideâlist insanların; ‘çizgilerinde aslâ kırıklık olmadığına /olmaması gerektiğine, dün söylediklerinin bugün tam tersini yapmayacaklarına / yapmamaları gerektiğine’, Türk milliyetçilerinin, etnik fitneyi körükleyen dış mihraklar, bölücüler ve vatan hâinleri karşısında; ‘dimdik duracaklarına / durmaları gerektiğine ve onlara -ilmî siyâsî, tarihî, sosyolojik, teknik ve stratejik- her anlamda gerekli dersleri vereceklerine / vermeleri gerektiğine’ bütün kalbiyle inananlardandı.
Nevzat Kösoğlu, Güneydoğu’daki gelişmelerle alâkalı bir röportajında; “Özerklik ve iki dil, bu konudaki nihâî noktadır.” demiş; “Dil ikileşsin, devlet, bayrak ikileşsin dendiği zaman, hiç kimse kusura bakmasın, eskilerin tâbiriyle orada kılıç oynar. Bir devlet bunu kimseye veremez; Osmanlı’nın en düşkün zamanlarında, yıkılırken bile bu verilmedi. Sen, ondan bayrağını istiyorsun, işte orada kılıç oynar.” diyerek tarihî, sosyolojik ve fiilî gerçekleri dile getirmiştir.
Nevzat Kösoğlu; bölücülerin hâinliği, “Meclise alınan eşkıya uzantılarının” azgınlığı, “tarihle yüzleşiyoruz” angutluğu, yılan gibi tıslayıp “T.C.” tâbirini nefretle kullanan millet ve devlet düşmanlarının alçaklığı, iktidar sâhiplerinin aymazlığı, devlet adamlarının vurdumduymazlığı, icraat makâmında bulunanların idrak noksanlığı sonucu, “Çözüm Süreci” (?!) denilen ve binlerce canımıza mâl olan yanlışlıklar karşısında kaleme aldığı Türkiye Günlüğü Dergisi’nin 113. Sayısında yayınlanan ‘Bir millî uyarı’ mâhiyetindeki “Hazmedemiyoruz Efendim” yazısıyla Türk milletinin yürek sesi olmuştur. Herkesin mutlaka okunması gereken bu muhteşem yazıda Nevzat Kösoğlu; “millet olmanın”, “devlet adamlığının”, “tarih şuurunun” ve “otoriteyi tesisin” ne demek olduğunu herkese öğretmiş, devlet îtibarını ayaklar altına alanlara ve “Etnik fitnenin meydan okuması” karşısında acziyetini ortaya koyanlara da çok önemli devlet, millet ve siyâset adamlığı dersleri vermiştir.
Bugünlerde “Terörsüz Türkiye” ambalajıyla gündeme gelen, “Bir yılan deliğinde ikinci defa ısırılma” ameliyesiyle şehitlerimizin kemiklerini sızlatan “yeni çözüm süreci”ndeki gelişmeler sonucu; terörist başının “sayın” hitabıyla “kurucu önder” sıfatına lâyık görülmesine / gösterilmesine, “TBMM’nin muhatabı olan siyâsî bir kimlik” statüsünün verilmesine / verdirilmesine, bebek katiline “barış güvercini, evrensel düşünce insanı, özgürlük düşkünü âkil adam” (!) üniforması giydirilmesine, “göstermelik silah yakma” senaryolarını “silah bırakma” olarak (?) göster/il/me gayretlerine, “eli kanlı teröristlerin affına”, “Türk devleti, Türk kimliği, Türk dili ve Türkiye Cumhuriyetinin varlığının” tartışmaya açılmasıyla aziz vatanımızın bölünme sürecine zemin hazırlanmasına, Güney Suriye’de bir “teröristan” kurulma faaliyetlerine ilâve olarak ülkemizde Yugoslavya’nın dağılmasını hatırlatan olayların hızlanmasına yol açacak iç ve dış gelişmelerin tezgâhlandığı siyâsî ve içtimâî hâdiseler yaşanırken, TBMM’sinde şimdiye kadar hiç olmayan işler zuhur etmeye başlamış ve Gâzi Mecliste terörist başı Öcalan’ın lehinde pervasızca sloganlar at/tır/ılmıştır…
İşte rahmetli Nevzat Kösoğlu’nun 2013 yılı Nisan ayında kaleme aldığı ve millî deklerasyon niteliğindeki “Hazmedemiyoruz Efendim!” başlıklı bu çok önemli yazısına “Üç Noktanın Söyledikleri”ni de ekleyerek sizlere arz ediyorum efendim:
“Aradan uzun aylar geçti, siyasî hayatımızın gündemi halden hale girdi, şehitlerimiz tabur tabur oldu, yaz geçti kış oldu, patriot füzeleri geldi; unutamadık efendim, sindiremedik…
Devletimize “hasittir” çeken o terbiyesiz belediye başkanının görüntüsünü unutamadık. Biz o şehitleriz, yetmiş milyonuz efendim! Toprağın altındakileri saymıyorum. Hâlâ yerinde oturan o adama diz çöktürmedikçe; bu hesap her zerresiyle alınmadıkça, vebali size çok ağır gelir efendim, kaldıramazsınız! Unutuldu sanmayın; millet unutmaz, hâlâ hazmetmeye çalışıyor, ama mümkünü yok...
Devlete, “tarihle yüzleşiyoruz” adı altında günde kırk kere özür diletiyorsunuz ve on bin kişilik bir yerleşimde elli bin kişinin mağaralara doldurularak yok edildiğini söylüyorsunuz! Millet sayı saymasını da biliyor, eşkıyadan özür dilemekle sorunlarımızın çözülemeyeceğini de efendim…
Meclise alınan eşkıya uzantıları her gün devletin itibarını yerlerde sürüklüyorlar; görmüyorsunuz. Her gün meydan okuyorlar; gülümsemekle yetiniyorsunuz. Bu tutumların siyasî hedefleriniz açısından değeri nedir, bilmiyorum; ama devleti şamar oğlanına çeviremezsiniz efendim; hesap sorun…
Biz şehitlerin acısını da sineye çekeriz; tarihimiz, kültürümüz bu acıların eseridir; ama devlet eğilmesin! Hukuka bağlı ve saygılı bir yönetim, dünyanın hiçbir yerinde kendisini böyle aşağılatmaz, aşağılatamaz…
Bizim kültür geleneğimizde devlet bütün mukaddesatımızın koruyucu yapısıdır, toplumsal değerlerimizin en üstünüdür; kutsallığı da bu anlamdadır ve buradan gelir. Ona küfrettiremezsiniz efendim! Türk’üyle, Kürd’üyle ruh bütünlüğümüz parçalanıyor efendim!..
Şüphe etmeyin ki, Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadeleyi kanları ve istikballeriyle gerçekleştiren kahraman nesil azap içindedir! 0 nesil devlete nasıl bakıyordu bir örneğini hatırlayalım:
Yıl 1918, Mevlanzâde Rıfat Bey, Said Nursî’ye mektup yazıyor; “Devlet artık parçalandı, herkes kendi kavmine dönüyor; biz de Kürtleri canlandırmak için doğuya gidip çalışalım” diyor. Cevap: “Osmanlı devletini dirilteceğini söyle sana hayatımı vereyim; başka şeylerle uğraşamam.”
Bu insanlar devletlerine hakaret ettirmezlerdi; bu insanlar var olduğu için devletimiz altı yüz yıl yaşadı. Onları gözardı edemezsiniz. Toprağın üstündekiler de azap içindedir efendim; bir türlü hazmedemiyorlar, unutamıyorlar…
Büyüklük sözle olmaz. Belediyenin kapısında devletimize “hasittir” çekip, sonra odacısıyla maaşını aldıran ve devlet otoritesiyle emirler veren o serseriden hesabımızı sorun! Bu devletin vatandaşı olan, bu devletin nimetleriyle yaşayanlara benim mukaddeslerimi çiğnetmeyin, efendim, aşağılatmayın; bunun vebalini kaldıramazsınız!..
Hiçbir çözüme devletin halk indindeki itibarını çiğneyerek ulaşılamaz. Farzımuhal ulaşıldığı düşünülse bile, o artık çözüm değil, anlamını yitirmiş bir mevta gibi olur…
. . .
Affınıza sığınırım efendim, ilim bir nokta imiş cahiller onu çoğaltmışlar; ben de onlardan olduğum için sözü biraz uzattım; hülâsa-yı kelâm hazmedemiyoruz, efendim!..”
Nevzat Kösoğlu Ağabeyimizin Âlem-i Cemâl’e vuslatının 12. Yılında O’na “Sonsuzluğun Sâhibi”nden kandım diyene kadar rahmet niyâz ediyoruz. Mekânı Cennet, makâmı âlî olsun inşaAllah…
Azîz ruhu için el-Fâtihâ…
9 Ekim 2025
Dr. Mehmet GÜNEŞ'in kaleminden