Tarih anlamak, ders almak için okunur. Değerlendirmesini bilenler için eşsiz bir hazinedir. Onun için tarih iyi bir öğreticidir demişlerdir.
Tarih öğreticidir de, bu anlamda okuyanlar için öğreticidir. Geçmişin ihtilaflarını deşmek, onlar üzerinden yeni yarılmalar yaratmak için okunduğunda bu işlevini kaybeder, tarihin bizzat kendisi bir ayrıştırma aracı haline gelir.
Başka ülkelerde var mıdır bilmiyorum, ihtilaf yaratmakta üstümüze yok. Toplumu birleştirmek, geçmişin acılarını geçmişte bırakmak yerine bugüne taşımak için elimizden geleni yapıyoruz. Böyle oluncada kavgaların, uyuşmazlıkların, kutuplaşmanın bir türlü sonu gelmiyor. Halbuki barış içinde yaşamanın yolu uyuşmazlıkları derinleştirmek değil, geçmişte kalanları geçmişte bırakmak bugüne gelenleri sarıp sarmalayıp onarmaktır. Bir toplumu millet haline getiren de budur. Sanıldığı gibi millet yahut ulus aynı soydan gelenler değil, ortak duygu, kültür ve amaçlara sahip toplumlara verilen bir isimdir.Bu da uzun bir tarihi ve sosyolojik sürecin ürünüdür.Bu yönüyle bu coğrafyada yaşayan ortak duygu ve kültürü paylaşan herkes aynı milletin bir parçasıdır.
Birlik olmak her zaman ayrışmış olmaktan iyidir. İslam da dağılmamayı, birlik olmayı, iyide, güzelde,hakta yardımlaşmayı emreder. Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır hadisi bu gerçeğin İslam'la çerçevelenmiş anlamını ifade eder. Bu birliği gerçekleştirmenin yolu da ihtilaf üretmek değil,bütünlüğün harcı olacak vesileler yaratmaktır.
Bazıları tarihle yüzleşmek adına bu milletle hesaplaşmaya çalışıyor. Tarihle yüzleşmek kabuk bağlamış yaraların kabuğunu soyarak yeniden kanatmak değildir. Fitne ahlakı kılcal damarlarımıza kadar nüfuz etmiş, geçmişte kalması gereken ne kadar yanlış varsa güncelleyerek bu kavgayı sürdürmek istiyoruz. Renan, "bazı şeyleri unutup bazı şeyleri hatırlayarak millet olunur" der. Toplumu birbirine yaklaştıran şeyleri hatırlayacak, uzaklaştıran şeyleri unutacaksınız. Tersini yaparsanız paramparça olursunuz.
Siyasetin bir görevi de budur.Toplumu birbirine yapıştırmak. Bunun yolu farklı düşünceleri bastırmak değil, birliğin çokluk içinde geçtiğini, insanların kendilerini ifade edebildikleri ölçüde kaynaşabildiklerini anlamaktır. Farklı olmak farklılığı dayatmayı gerektirmez. Bizde çoğulculuk herkesin kendi farkını dayatması, farkını bir ayrışma ve ayrıştırma aracı olarak kullanılması olarak anlaşılıyor.Farklı olmak farklı kompartımanlara ayrılmayı gerektirmez. Türkülerimiz farklı olabilir ama unutulmamalıdır ki ruhumuz, heyecanlarımız, kültürel kodlarımız birdir. Farklılıklarımız bile aynı iman kaynağından beslenir. Siyasetini bu zemin üzerinde temellendirmeyenler ülkeye zarar verirler. Dil gönlün tercümanıdır. Agresif, kutuplaştırıcı bir dil, kutuplara ayrılmış bir kalbin ifadesidir.
İyi gitmiyoruz, gitmediği içinde giderek siyasetin üslubu sertleşiyor. Sertlik, kaybediyor olmanın paniğinden kaynaklanır.Sertlik bir yönüyle kaybediyor olmanın ifadesi iken öbür yönüyle kaybetmenin bizzatihi sebebidir. Kaybeden, sevgi dilini terk ederek kavganın dilini kullanır. O dil topluma düşmanlık, nefret ve husumet olarak yansır. Sağda solda uç veren tehditlere,ölüm listesi itiraflarına bir de böyle bakın.Kavga yaptıkça hem biz hem ülke kaybetti ama kavga kışkırtıcılığı yapanlar hiç bıkmadılar. Artık kaybetmemeli, ikbalini milleti düşmanlaştırmaya bağlayanların oyununa gelmemeliyiz.
Geçmiş Geleceğimizi Esir Almamalı
Tarih anlamak, ders almak için okunur. Değerlendirmesini bilenler için eşsiz bir hazinedir. Onun için tarih iyi bir öğreticidir demişlerdir. Tarih öğreticidir de, bu anlamda okuyanlar için öğreticidir. Geçmişin ihtilaflarını deşmek, onlar üzerinden yeni yarılmalar yaratmak için okunduğunda bu işlevini kaybeder, tarihin bizzat kendisi bir ayrıştırma aracı haline gelir. Başka ülkelerde var mıdır bilmiyorum, ihtilaf yaratmakta üstümüze yok. Toplumu birleştirmek, geçmişin acılarını geçmişte bırakmak yerine bugüne taşımak için elimizden geleni yapıyoruz. Böyle oluncada kavgaların, uyuşmazlıkların, kutuplaşmanın bir türlü sonu gelmiyor. Halbuki barış içinde yaşamanın yolu uyuşmazlıkları derinleştirmek değil, geçmişte kalanları geçmişte bırakmak bugüne gelenleri sarıp sarmalayıp onarmaktır. Bir toplumu millet haline getiren de budur. Sanıldığı gibi millet yahut ulus aynı soydan gelenler değil, ortak duygu, kültür ve amaçlara sahip toplumlara verilen bir isimdir.Bu da uzun bir tarihi ve sosyolojik sürecin ürünüdür.Bu yönüyle bu coğrafyada yaşayan ortak duygu ve kültürü paylaşan herkes aynı milletin bir parçasıdır. Birlik olmak her zaman ayrışmış olmaktan iyidir. İslam da dağılmamayı, birlik olmayı, iyide, güzelde,hakta yardımlaşmayı emreder. Birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır hadisi bu gerçeğin İslam'la çerçevelenmiş anlamını ifade eder. Bu birliği gerçekleştirmenin yolu da ihtilaf üretmek değil,bütünlüğün harcı olacak vesileler yaratmaktır. Bazıları tarihle yüzleşmek adına bu milletle hesaplaşmaya çalışıyor. Tarihle yüzleşmek kabuk bağlamış yaraların kabuğunu soyarak yeniden kanatmak değildir. Fitne ahlakı kılcal damarlarımıza kadar nüfuz etmiş, geçmişte kalması gereken ne kadar yanlış varsa güncelleyerek bu kavgayı sürdürmek istiyoruz. Renan, "bazı şeyleri unutup bazı şeyleri hatırlayarak millet olunur" der. Toplumu birbirine yaklaştıran şeyleri hatırlayacak, uzaklaştıran şeyleri unutacaksınız. Tersini yaparsanız paramparça olursunuz. Siyasetin bir görevi de budur.Toplumu birbirine yapıştırmak. Bunun yolu farklı düşünceleri bastırmak değil, birliğin çokluk içinde geçtiğini, insanların kendilerini ifade edebildikleri ölçüde kaynaşabildiklerini anlamaktır. Farklı olmak farklılığı dayatmayı gerektirmez. Bizde çoğulculuk herkesin kendi farkını dayatması, farkını bir ayrışma ve ayrıştırma aracı olarak kullanılması olarak anlaşılıyor.Farklı olmak farklı kompartımanlara ayrılmayı gerektirmez. Türkülerimiz farklı olabilir ama unutulmamalıdır ki ruhumuz, heyecanlarımız, kültürel kodlarımız birdir. Farklılıklarımız bile aynı iman kaynağından beslenir. Siyasetini bu zemin üzerinde temellendirmeyenler ülkeye zarar verirler. Dil gönlün tercümanıdır. Agresif, kutuplaştırıcı bir dil, kutuplara ayrılmış bir kalbin ifadesidir. İyi gitmiyoruz, gitmediği içinde giderek siyasetin üslubu sertleşiyor. Sertlik, kaybediyor olmanın paniğinden kaynaklanır.Sertlik bir yönüyle kaybediyor olmanın ifadesi iken öbür yönüyle kaybetmenin bizzatihi sebebidir. Kaybeden, sevgi dilini terk ederek kavganın dilini kullanır. O dil topluma düşmanlık, nefret ve husumet olarak yansır. Sağda solda uç veren tehditlere,ölüm listesi itiraflarına bir de böyle bakın.Kavga yaptıkça hem biz hem ülke kaybetti ama kavga kışkırtıcılığı yapanlar hiç bıkmadılar. Artık kaybetmemeli, ikbalini milleti düşmanlaştırmaya bağlayanların oyununa gelmemeliyiz.
Ekleme
Tarihi: 15 Mayıs 2020 - Cuma
Geçmiş Geleceğimizi Esir Almamalı
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.