Göktan Ay


YÖK’ün, ilk olarak MAKÜ’de uygulayacağı ‘Köy Üniversitesi’ projesine bir bakış!..

10 Şubat 2025’de Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) bir açıklama yaptı ve Toplumsal Katkı Projelerine bir yenisini ekleyerek “‘Köy Üniversitesi’ projesini hayata geçirecek” dedi.


10 Şubat 2025’de Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) bir açıklama yaptı ve Toplumsal Katkı Projelerine bir yenisini ekleyerek “‘Köy Üniversitesi’ projesini hayata geçirecek” dedi.. Burdur'un merkez ilçe köylerinden pilot olarak seçilen 25 köyde uygulanacak proje, kırsalda yaşayan vatandaşların hayat kalitesini iyileştirmeyi amaçlıyordu.

Proje kapsamında, belirlenen 25 köyde bulunan 1000'den fazla sığır varlığına ve yaş dağılımına göre köyler üç kategoriye ayrıldı. Nüfusunun %20’sinden fazlasının çocuk olduğu köyler çocuk köy, %20’sinden fazlasının genç olduğu köyler genç köy ve %30’undan fazlasının yaşlı olduğu köyler ise yaşlı köy olarak tanımlandı. Bu kategorilere uygun olarak köylere farklı alanlarda eğitimler verilecekti...

2025 Mart ayında başlayacak (Başlayamadı) eğitim programında; “hayvancılık, tarım ve ekonomi, ekolojik okuryazarlık, sosyal ve kültürel kalkınma, sağlıklı yaşam, acil durum yönetimi, önleyici sağlık, manevi gelişim” konuları ve “genç gönüllüler köyde” gibi konular işlenecekti. Proje ile kırsalda ekonomik canlanma, sosyal ve kültürel kalkınma ile birlikte yaşam kalitesinde artış hedefleniyordu.

Projenin tanıtım toplantısında MAKÜ Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Dalgar konuşma yapmıştı: "Toplumla bütünleşen bir Üniversiteyiz. Üniversitelerin artık topluma daha yakın ve iç içe bir yapıda olmaları gerekiyor MAKÜ olarak son beş yıldır hayvancılık alanında ihtisas üniversitesi olarak Burdur'un 180 köyüne ulaşıp eğitimler verdik. Ancak gördük ki “kırsalda yalnızca hayvancılıkla ilgili bilgi vermek” yetmiyor. Sağlıktan dijital okuryazarlığa, manevi gelişimden yaşlı bakımına kadar farklı alanlarda desteğe ihtiyaç var. Köy Üniversitesi projesi Türkiye'de bir ilk. Bu projeyle kırsalda yaşayan vatandaşların hayatlarına dokunmayı ve üniversitenin bilgi birikimini topluma aktarmayı amaçladık.Türkiye'de ilk defa Köy Üniversitesi kavramı bu projeyle birlikte kullanılıyor. Bu projenin, halkın içinden gelen, aksiyon ve dava insanı, millî şairimizin adını taşıyan bir üniversiteye yakışır bir proje olduğunu, yakışır bir yaklaşım olduğunu düşünüyor ve hissediyoruz. Eğer bu projenin sonucunda başarılı sonuçlar alırsak, çok küçük de olsa köyümüzdeki bir yaşlı amcamızın ya da çiftçilikle uğraşan bir hemşehrimizin, bir çocuğumuzun hayatına dokunabilirsek, ona ilham verebilirsek, onun mutlu olmasını sağlayabilirsek, o zaman bir şeyler yapabildik diyebileceğiz ve bu şekilde insanımıza hizmet edebilmekten dolayı kendimizi mutlu hissedeceğiz” 

 

 

Konu ile ilgili nihayet Yükseköğretim Kurulundan yapılan bir açıklama yaparak (17.05.2025), Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ile, ‘köyde yaşayan vatandaşlara tarım ve hayvancılıktan finansal okuryazarlığa, acil durum ve afet yönetiminden ekolojik okuryazarlığa kadar pek çok konuda eğitim vermek amacıyla Köy Üniversitesi Projesi'ni başlattı.

YÖK: "Bütünleşik kalkınma" anlayışıyla köy yaşamının tüm alanlarına dokunmayı amaçlayan projede, tarım ve hayvancılık, finansal okuryazarlık, işletme ekonomisi, ekolojik okuryazarlık, sağlıklı yaşam ve spor, sosyal ve kültürel kalkınma, manevi gelişim, çocuk üniversitesi, aile eğitimleri, yaşlı sağlığı, genç gönüllüler köyde gibi modüllerle kırsal kesime ulaşılıyor.

AY: Bu başlıklara bakınca Köy Enstitüleri modelinin örnek alındığı belli oluyor ama doğal olarak “köy de yaşayanlar için” zenginleştirilmiş. Köy Enstitüleri’nde de; öğrenciler haftada 44 saat ders görüyorlardı. Bunun 22 saati ‘Meslek Dersleri’ içinde olmak üzere ‘Genel Kültür’ dersleri, 11'er saati ise ‘Ziraat ve Teknik’ derslerdi. ‘Öğretmenlik Bilgisi’ dersleri ise ‘Toplumbilim’, ‘İş Eğitimi’, ‘Çocuk ve İş Ruh Bilimi’, ‘İş Eğitimi Tarihi’, ‘Öğretim Metodu ve Tatbikat’ gibi konuları kapsıyordu. 

Çok yararlı bir girişim. Kağıt üstünde güzel, ama maalesef ülkemizde uygulaması olmayan çok karar/protokol/Proje vb. var.

YÖK: “Gönüllü akademisyenler ve uygulamalı öğrenim gören öğrenciler camide, kıraathanede, tarlada, çiftlikte ve ahırda vatandaşlarla buluşuyor. Böylece öğrenciler, derslerinin bir parçası olarak uygulamalı eğitim alıyor.”

AY: İşte bu paragraf uygulamada sorun çıkaracaktır. Bu Ekonomik/Akademik Zam istenen  ortamda “Gönüllü akademisyeni” bulmak çok zor. Tarlaya, alana gitmemiş akademisyenleri tarlaya, kahveye, çiftliğe vb. sokmak “olmayacak duaya amin” demek gibi. Yeni nesil Akademisyen artık asil görevini doğru yapmıyor. İstanbul’da ki Anadolu GSL’ler (10 adet) birer üniversiteye bağlandı –hangi akla hizmet ise-, amaç geliştirmek vb. idi. Fakat birbirine hiç yararları olmadı, hatta ilişki bile kalmadı. Neden sadece Anadolu GSL’ler bağlandı da diğerleri (95 adet) bağlanmadı? Sorumuza da hiç cevap alamadık…İnşallah b neticeye ulaşır.

YÖK: Toplam 28 ay sürecek ve 31 köy ile 5 ilçe merkezinde uygulanacak proje kapsamında, 6 bin 803 kişiye çeşitli eğitimler verilmesi, araştırma faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi, gönüllü çalışmaların yürütülmesi ve danışmanlık hizmetlerinin sunulması planlanıyor. Belirlenen modüller doğrultusunda ve köylerin ihtiyaç analizlerine göre yeni eğitimler de projeye dahil edilebilecek. Bu kapsamda 10 Mart-5 Mayıs tarihleri arasında 7 köyde 12 etkinlik düzenlendi ve bu etkinliklere 637 kişi katıldı.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Özvar: “Bilim toplumları ileriye taşıyan en büyük itici güçtür. Bu gücü toplumla paylaşmak bizim vazgeçilmez sorumluluğumuzdur. Üniversitelerimizin, toplumun bilimle olan bağını güçlendirmeyi, bilimsel düşünmeyi teşvik etmeyi ve bilimin daha erişilebilir hale gelmesini amaçlayan bilim iletişimi faaliyetlerinin güzel örneklerini görmeye başladık. Bilim iletişimiyle üniversitelerimizde üretilen bilimi yüksek sesle hem Türk kamuoyuna hem de dünyaya duyurmayı amaçlıyoruz."

AY: Sn. Özvar, diğer YÖK Başkanları gibi iddialı konuşuyor. Ama, sonuçta bu projeleri yürütecek olan Rektörler ve Dekanlar olacak. Onların da, çoğunun son yıllarda “liyakat ve ehliyetten uzak”, “siyasi kararlarla” atandıkları biliniyor. 

Mesela, yıllarca MV yapmış, akademiden uzaklaşmış Prof.’un Rektörlükle ne işi var?

Bu vb. atanan rektörler üniversitelerini uçurdular mı?

Hala neden ilk 500’e giremiyoruz?

Mevcut Rektörler, eski Başkan M. Yekta Saraç’ın imzaladığı protokolleri neden sonuçlandırmadılar?

Mesela,YÖK’ün, ÜNİVERSİTELERİ “KÜLTÜR VE SANATIN” DA MERKEZİ HALİNE GETİRECEK​” dediği Kültür ve Turizm Bakanlığı ile imzalanan protokol (10 Eylül 2019 / Ankara) ne oldu?

150’ye yakın Müzik ve Güzel Sanatlar Fak./Konservatuvarı vb. lan YÖK’ün Bakanlıkla böyle bir protokol yapması neyin ihtiyacıydı ya da etik miydi?

Bakınız, bunlar temel sorunlar…