Namık Açıkgöz


YÖK KANUNUN 44 YILINDA ORTALIK SUS-PUS

Bugün 6 Kasım... Bundan 44 yıl önce bugün 2547 sayılı YÖK kanunu resmi gazetede yayımlanmıştı.


Bugün 6 Kasım... Bundan 44 yıl önce bugün 2547 sayılı YÖK kanunu resmi gazetede yayımlanmıştı. Yayımlanmış YÖK Kanununu YÖK'ün mucidi Rahmetli İhsan Doğramacı bile görmeden önce 5 Kasım gece saat 23:00 gibi görmüştüm. (Özel bir gayret ve marifet değil yaa. Başbakanlık matbaasında çalışan arkadaş bizim arka sokakta oturuyordu. Geçerken bana bırakmıştı Resmi Gazete'yi. 

1981 2547 çıktığı günden itibaren herkes muhalif oldu ama 44 yıldır yasa yürürlükte.

1982'den itibaren her 6 Kasım'da üniversiteler karıştı. Yüzlerce öğrenci YÖK kanununa ve YÖK'e karşı eylem yaptı. 

2000 başlarında rektör yardımcısı idim ve güvenlik de bana bağlı idi. "Devrimci" öğrencilerin öğle arasında eylem yapacakları bilgisi geldi. Ben de eylem yapılacak yere gittim. Gençler bağırdılar-çağırdılar. Dağılırlarken tanıdığım bir öğrenciyi çay içmeye davet ettim. Geldi. Çay içerken 2547'nin neyinden rahatsız olduğunu; hangi maddelerine karşı olduğunu sordum. 2547'yi ilk defa duyuyordu genç. Ve ne garip bir ülkeyiz ki bilgimiz olmadan fikrimiz oluyordu.

***

2547 ve benzeri yasal düzenleme üniversiteler için gereklidir. (Daha önce de 1973’te çıkan 1750 sayılı kanun vardı ve hiç kimse o kanun aleyhine konuşmadı ve eylem de yapmadı. )Bizim yasa üniversitelerin başına 12 Eylül darbecilerinin kılıcı olarak YÖK'ü diktiği için muhaliftim ben mesela. Bir de 4. ve 5. maddeler (Amaç, İlkeler) vardı ki evlere şenlik. Bu maddelerde üniversitelerin öğrencileri Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı, Atatürk milliyetçisi, Türkiye cumhuriyetine bağlı, Türk aile geleneklerine bağlı vs gençler yetiştirmeyi anlatıyordu. Tabii ben bunları görünce hayrete düşmüştüm. DTCF Türk Dili ve Edebiyatında 4 tane Çinli, bir kaç bölümde Japon, Macar ve Yunanlı, İlahiyat’ta İranlı ve Pakistanlı, Ankara Yükseköğretmen’e yakınlığından dolayı bildiğim Fen Fakültesinde de 30 kadar zenci genç vardı. Mutlaka diğer fakültelerde de yabancı öğrenciler vardı. Bunları bu ilkelere göre nasıl eğitecektik? O zaman demiştim, daha sonra yazılarımda da kullandım: Konyalı'yı Atatürkçü yaptık ama Kenya'lıyı niye Atatürkçü yapıyoruz?

İşte noktasına ve virgülüne dokunmadan 2547 Sayılı YÖK Kanunu’nun 4. ve 5. Maddesindeki söz konusu cümleler: (Lütfen okuyun. Dediklerimizin laf u güzaf olmadığı ortaya çıksın.)


Amaç:

Madde 4 – Yükseköğretimin amacı:

a) Öğrencilerini;

(1) ATATÜRK İnkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı,

(2) Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan,

(3) Toplum yararını kişisel çıkarının üstünde tutan, aile, ülke ve millet sevgisi ile dolu,

(4) Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getiren,

b) Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak, refah ve mutluluğunu artırmak amacıyla; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunacak ve hızlandıracak programlar uygulayarak, çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı ve seçkin bir ortağı haline gelmesini sağlamak,

 

Ana ilkeler:

Madde 5 – Yükseköğretim, aşağıdaki "Ana ilkeler" doğrultusunda planlanır, programlanır ve düzenlenir:

a) Öğrencilere, ATATÜRK inkılapları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı hizmet bilincinin kazandırılması sağlanır.

b) Milli Kültürümüz, örf ve adetlerimize bağlı, kendimize has şekil ve özellikleri ile evrensel kültür içinde korunarak geliştirilir ve öğrencilere, milli birlik ve beraberliği kuvvetlendirici ruh ve irade gücü kazandırılır.

 

*** 

Akademik hayatının tamamı “Cilalı YÖK Çağı”nda geçti. Hiç bir akademisyenin derslerinde 2547'nin 4. ve 5. maddesinde yapılması istenen "ideolojik" format için gayret sarf ettiğini görmedim.

Bu tür eğitimler en son lisede verilir ve üniversitelerin böyle bir ideolojik amacı olamaz. Fransa'ya üniversite tahsili için giden bir Türk öğrenciyi Deaulle'cü, İran'a gideni Humeyni'ci, ABD'ye gideni Lincoln'cü, Uganda’ya gideni İdi Amin’ci yapmaya kalkmalar ne dersiniz?

Neyse... 44 yılın en az yarısı 6 Kasım’da eylemlerle geçti. Şimdi bırakın eylemi, olayı hatırlayan bile kalmadı. Demek ki vaktiyle bunu kaşıyıp gençleri eylemlere kışkırtıp rant peşinde koşanlar varmış.

Haaa!... Unutmadan söyleyeyim: YÖK kimsenin umurunda değil. Herkes YÖK 'e kullanışlı bir aparat olarak bakıyor.