Tarih, kazananların yazdığı bir hikâye midir, yoksa zamanın tozları arasında kaybolmuş hakikatlerin gölgesi mi? Michael Hamilton Morgan’ın Kayıp Tarih adlı eseri, tam da bu sorunun peşine düşerek bizi tarih sahnesinde çoğu zaman göz ardı edilen bir mirasın derinliklerine götürüyor.
Morgan, İslam medeniyetinin bilim, sanat, felsefe ve teknolojiye katkılarını anlatırken sadece geçmişi hatırlatmıyor, aynı zamanda modern dünyanın bu katkılar üzerine nasıl inşa edildiğini de gösteriyor. Bugün Rönesans’ı, Aydınlanma’yı ya da bilimsel devrimi konuşurken, Orta Çağ İslam dünyasının sunduğu bu büyük birikimi yok saymak mümkün mü?
Batı’nın Sessiz Borcu
Kitap, 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar İslam dünyasında gelişen bilimsel düşüncenin, Avrupa’nın karanlık çağından çıkışına nasıl katkı sağladığını ayrıntılı bir şekilde ele alıyor. Bağdat’taki Beytül Hikme, Kurtuba’daki Endülüs Medreseleri ve Semerkand’daki bilim merkezleri, yalnızca Müslüman toplumlar için değil, tüm insanlık için birer bilgi hazinesi olmuştu.
Peki, kimler vardı bu büyük mirası inşa edenler arasında?
• El-Harizmi: Modern cebirin temellerini atan ve sayısal sistemleri geliştiren dâhi. “Algoritma” kelimesinin onun adından türediğini kaç kişi biliyor?
• İbn Sina: Tıp tarihinde çığır açan, eserleri yüzyıllar boyunca Avrupa üniversitelerinde okutulan büyük bilgin.
• İbn Rüşd: Aristoteles’i yeniden Batı’ya kazandıran ve düşünce dünyasında köklü değişimlere yol açan filozof.
Bugün bu isimler Batı’nın bilimsel gelişiminde büyük rol oynadıysa, onları neden tarih kitaplarında daha az okuyoruz?
Hakikatin Gölgesinde Kaybolan Bilgi
Morgan, kitabında İslam dünyasının sadece bilim ve felsefe alanında değil, aynı zamanda sanat, mimari ve şehircilikte de Batı’ya ilham verdiğini anlatıyor. Gotik mimarinin temellerinin Endülüs’ten esinlendiğini ya da Avrupalıların kağıt üretimini Müslüman tüccarlardan öğrendiğini kaç kişi biliyor?
Bu miras, yalnızca Batı’nın gelişiminde bir köprü olmakla kalmadı, aynı zamanda tüm insanlığın ortak değerlerini oluşturdu. Ama ne yazık ki, Batı tarih yazımı bu katkıları çoğu zaman göz ardı etti ya da kendi içinde eritti. Kayıp Tarih, işte bu unutulmuş gerçekleri gün yüzüne çıkaran, hakkı teslim eden bir eser olarak öne çıkıyor.
Tarihi Doğru Okumak
Morgan’ın kitabı, bize bir gerçeği hatırlatıyor: Bilgi, sınırları ve dinleri aşar; insan aklının ortak mirasıdır. Eğer bugün bilimde, sanatta ve düşüncede ilerlemek istiyorsak, geçmişin bize sunduğu büyük birikimi doğru okumak zorundayız.
Kayıp Tarih, sadece bir tarih kitabı değil; aynı zamanda hafızamızın derinliklerinde gömülü kalmış hakikatleri gün yüzüne çıkaran bir eser. Bizi, geçmişe farklı bir gözle bakmaya davet eden bu kitap, tarih sahnesindeki büyük bir adaletsizliği düzeltmek adına önemli bir çaba. Okuyan herkesin ufkunu açacak, yeni sorular sorduracak ve geçmişi daha iyi anlamamıza vesile olacak bir başyapıt.
Sevilay Ay
Ankara