Öcalan’ın idamını askıya aldıkları zaman ömür boyu yatacağını, hiçbir şekilde dışarı çıkamayacağını söylemişlerdi.
Yani ölünceye kadar içeride kalacaktı.
Şimdi AİHM kararı diyerek umut hakkı gerekçesi ile tarihin bu en kanlı, en ahlaksız katilini serbest bırakmaya çalışıyorlar. Üstelik O da, onun peşinden gidenler de, pişman olmadıklarını, işledikleri cinayetlerin suç olmadığını, hatta yaptıkları ile övünmelerine rağmen.
Geriye doğru gidildiğinde mekanizmanın Öcalan’ı kurtarmak üzerine kurulduğunu bütün çıplaklığı ile görebiliyorsunuz.
Daha sorgu safhasında Öcalan’ın yaşatılacağı anlaşılmıştı. Zira Öcalan’ı sorgulamak için İmralı’ya PKK konusunda uzman Emniyet personeli de gitmiş, ancak sorguya yaklaştırılmamışlardı. Şimdi onu sorgulayan zat kitaplar yazıyor,"Apo’yu şöyle sorguladım, böyle sorguladım" diye caka satıyor. Kimse bu zata bu pespaye adamı niçin –itirafçı- yapmadınız diye sormuyor. O günün MİT yöneticileri de gazete gazete dolaşıp Apo asılmasın diye kampanya yürütmüşler, kamuoyu oluşturmuşlardı. Kimse onlara da hesap sormadı. Şimdi biri MHP’de danışman, öteki emekliliğinin tadını çıkarıyor.
Mehmet Eymür ölmeden önce Halk TV’de katıldığı bir programda, imalı bir şekilde :”,Apo’yu niçin Perinçek’e yakın kişiler sorguladı, “diye sormuş, cevabını seyircilere bırakmıştı. Perinçek ise, daha 2005 yılında yaptığı bir açıklamada ABD, Bahçeli ile Şenkal Atasagun’a Türkiye’yi federasyona çevirmek için görev verdi” demişti. (https://yenipencere.com/yazilar/devlet-akli-kimin-akli-onur-ercan/) Şimdi aynı Perinçek, bu sürece tam destek verdiğini söylüyor. Bu zikzaklara bakınca kimin gerçekte nerede durduğunu anlayamıyorsunuz.
Umut hakkı, her 25 yıl yatan mahkumun hakkı değil.Böyle bir yanıltma yapıyorlar.
Yıllar önce Vinter isimli mahkum Birleşik Krallığı AİHM’e şikayet etmiş, (Vinter ve diğerleri/Birleşik Krallık davası) müebbet mahkumlarının ömür boyu içeride tutulmasının uzatılmış bir ölüm cezası olduğunu ileri sürerek, müebbet alan mahkumlara belli süre yattıktan sonra bir umut hakkı tanınmasını istemişti. AİHM’de 2013 yılında verdiği kararla. 25 yıl yattıktan sonra müebbet mahkumlara bu hakkın verilmesini kabul etmiş,bu yönde bir karar almıştır. Ancak bu şartsız her mahkumun otomatik olarak yararlanacağı bir hak değildir. Mahkumun bu süreyi iyi hal ile geçirmesi, bırakılması halinde toplum için tehlike teşkil etmeyeceğine kanaat getirilmesi gerekir. İşte Öcalan'ın korunduğu alan budur. Öcalan,yakalandıktan sonra Örgütle temasını avukatları üzerinden sürdürmüştür. Dağılma, parçalanma sürecine giren örgütü yine avukatları aracılığı ile toparlamıştır. Birinci Çözüm Sürecinde defalarca devleti tehdit etmiştir. Mesela," KCK operasyonu savaş ilanıdır. Suriye kırmızı çizgimizdir, Türkiye'nin bir müdahalesi olursa 50 bin kişiyle savaş olur" gibi laflar etmiştir. 2010'a kadar örgüt içi -dışı bazı infazların onun emri ile yapıldığı iddia edilmiştir. Kobani olaylarında Demirtaş ile birlikte Onun da vatandaşı sokağa çağırdığına dair haberler çıkmıştır. Hiç bir zaman pişmanlık göstermemiştir. Silah bırakmayı mücadeleyi bırakmak olarak değil, mücadeleyi başka bir safhaya taşımak için gerekli gördüğünü ifade etmiştir. Yani Örgüt'ün hedefleri istikametinde silahsız olarak aynı mücadeleyi sürdürecektir. Kobani olaylarından Demirtaş'a dava açılmış ona açılmamıştır. Çünkü açılsa, iyi halli olmadığı, toplum için tehdit oluşturmaya devam ettiği için umut hakkından da yararlanamayacaktı.Önü kesilmesin diye cezaevinde iken yaptıkları görmezden gelinmiş, 25 yılı doldurunca da -onu çıkarmak isteyen çevreler-umut hakkı üzerinden teşebbüse geçmişlerdir. Onu yaşatanlar, yakalandığı günden bugüne Örgüt'ün yaptığı her eylemin vebal ve hukuki sorumluluğuna da ortak olmuşlardır.Bu ihanet kafasıyla bir ülke sorunlarını çözebilir mi? Umut hakkı Onun değil, hasbelkader içeri düşmüş, mahkumiyetini iyi hal ve pşmanlıkla geçirmiş olanların hakkıdır.
