İrfan Sönmez


TURPUN BÜYÜĞÜ KIBRIS’TA

CB Erdoğan, “turpun büyüğü heybede”dedikten kısa süre sonra İmamoğlu ve arkadaşları önce gözaltına alındı sonra tutuklandı.


CB Erdoğan, “turpun büyüğü heybede”dedikten kısa süre sonra İmamoğlu ve arkadaşları önce gözaltına alındı sonra tutuklandı.
İktidar medyasına sızdırılan iddialar ve karşı savunmalara bakıldığında, -ortada iddia edildiği gibi- büyük bir turpun olmadığı görülüyor. Neredeyse arkasına kamera bağlanmış, nefes alış verişleri bile takip edilen biri iddia edildiği gibi al -ver işlerine girmez, girmeye cesaret edemez. O nedenle iddialara inandırıcılık kazandırmak için önce bizzat CB Erdoğan’ın ağzından algı oluşturuluyor ardından yargı harekete geçiyor.
Erdoğan hala “ turpun büyüğü heybede” demeye devam ettiğine göre bu, CB adaylarını temizleme, süpürüp içeri atma sürecinin devam edeceği anlamına geliyor.
Önceki gün “ bakalım Cumhurbaşkanlığı yolunda kaç CHP’li telef olup gidecek” derken tam da bu gerçeği kasdediyordu.
Bu söz, hem İmamoğlu ve arkadaşlarının niçin içeri alındığının, hem de bundan sonra sürecin kim veya kimlere uzanacağının itirafı gibi.
Yani yolsuzluk,molsuzluk hikaye,  Erdoğan açıkça, “ karşıma kazanacak aday çıkarmayın, yoksa telef olurlar” diyor. Telef sözcüğü genellikle - hayvanlar- için kullanılan bir kelime. Bu,muhalefete hangi gözle bakıldığının  da bir göstergesi.
Yolsuzluk yapanın elbette cezalandırılması gerekir. Ancak bu delillerle, belgelerle ispat edilerek yapılmalıdır. İktidar, bugüne kadar böyle bir hassasiyet göstermedi. Çünkü çalanlar daha çok AKP’liler ve onlarla iş tutanlardı. Mansur Yavaş’ın savcılığa sunduğu hiç bir yolsuzluk dosyasının üzerine gidilmedi. İstanbul belediyesinde AKP dönemine ait yolsuzluk dosyalarına Süleyman Soylu döneminde içişleri bakanlığınca el konuldu. 17/25 Aralık’ın üstü örtüldü. Böyle daha birçok örnek verilebilir.
Görüldüğü gibi,yolsuzluk kimsenin umurunda değil, çalsınlar, çırpsınlar ama asla Erdoğan’a rakip çıkarmasınlar. Mümkünse,parti liderleri partilerinde Erdoğan’ın temsilcisi olsunlar.
İmamoğlu operasyonu da toplumun kahir ekseriyeti tarafından böyle algılandı, onca yönlendirmeye rağmen büyük bir kitle bunu haksızlık olarak gördü.
İktidarın heybesinden başka ne çıkacak  beklentisi oluşturulurken,
turpun büyüğü  beklenmedik bir yerde,Kıbrıs’ta ortaya çıktı. Ava gidenler av oldular.
Herşey iki yıl önce öldürülen Halil Falyalı’nın muhasebecisi Cemil Önal ile ‘Bugün Kıbrıs’ gazetesinin yaptığı röportajla başladı. Önal, röportajda; Falyalı’nın kara kutusu olduğunu ve birçok AKPli siyasetçi ile ilgili elinde kasetler, bilgiler olduğunu söyledi. Hangi siyasetçilerin, hangi bakan çocuklarının hangi pis işlere bulaştığını, kimin ne kadar rüşvet aldığını anlattı.
Gazetenin haberi ile birlikte ortalık karıştı. Öyle ki,mülakatı yapan gazeteci Ayşemden Akın ölümle tehdit edilerek saklanmak zorunda bırakıldı. Ardından,  “ben Falyalı’nın kara kutusuyum, bu yüzden öldürüleceğim”diyen Önal  Hollanda’da öldürüldü. Çevresine, kendisine yönelik tehdidin Türkiye’den geldiğini söylediği iddia ediliyor.
Verdiği isimler belli, röportajda kime ne kadar rüşvet verildiği de anlatılıyor. Kısa süre önce  milletvekili Selçuk Özdağ  o isimlerden biriyle ilgili mecliste iddialarda bulunmuş AKP grubundan büyük tepki almıştı.
İmamoğlu ve arkadaşlarına yönelik suçlamalar, Cemil Önal’ın AKP’li isimlere yönelttiği ithamlar karşısında devede kulak kalır. Birgün hukuk avdet ederse,turpların büyüklerinin hangi heybede olduğunu, heybede hangi turpların çıkacağını ve ülkenin nasıl profesyonelce soyulduğunu hep birlikte göreceğiz. Mesele namuslu, erdemli siyaset ve yolsuzlukla mücadeleyse iktidarın önüne önemli bir fırsat çıkmıştır,işte iddialar işte hükümet. Falyalı meselesi bir turnusoldur, yolsuzluk meselesinde ne kadar samimi olunduğunu bu olay karşısında alınan tavır gösterecektir.