İrfan Sönmez


TÜRKİYE'Yİ HANGİ MODELLE BÖLELİM?

Ellerine bir bıçak almışlar tepsideki pasta gibi Türkiye'yi bölmeye çalışıyorlar. Kimi Bask modeli öneriyor, kimi Kuzey İrlanda modeli.


Ellerine bir bıçak almışlar tepsideki pasta gibi Türkiye'yi bölmeye çalışıyorlar. Kimi Bask modeli öneriyor, kimi Kuzey İrlanda modeli. Amaçları birlikte yaşamak değil, ayrılarak, ayrıştırarak yaşamak. Böyle değilse Komisyon üyelerinin İngiltere'de ne işi var?

Hani silah bırakma şartsız olacaktı: Apo PKK'ya  silah bıraktıracak toplum da ona umut hakkını düşünecekti. Öyle bir hava yarattılar ki, iktidar her istediğimizi verecek ama hangi model daha işimize yarar şimdi onun hesabını yapıyorlar.

Gelenekleri olan bir devlet binlerce insanın katili bir teröristten akıl almaz. Bu devlete diz çöktürmektir.

Onu bir toplumun sözcüsü, temsilcisi haline getirmez.Terörist sıfatından çıkarmaz.

İki merkezli bir yönetim imajı vermez.

O kadar çok yanlış yapıldı ki- ki bana göre bunlar bilinçli politikalar-ülkenin toprak bütünlüğü,üniter yapısı tartışılır hale geldi. Silah bırakmayı değil, PKK için anayasayı, PKK için özerkliği, PKK için affı, PKK için vatandaşlığın tanımını, PKK için eğitimin şeklini  ve dilini konuşuyoruz. Bu gündem ister istemez şu soruyu akla getiriyor; amaç hangisi, PKK'ya silah bıraktırmak mı, PKK'yı bahane ederek ülkeyi kabileleştirmeye götürecek düzenlemeler yapmak mı?

Kabileleşmenin ne olduğunu anlamak için son birkaç haftada Sudan'da olanlara bakmak kafi.

Sudan'da birbirini öldürenlerin hepsi Müslüman.

Müslüman Müslüman'ı doğruyor. Din kardeşliği bu kıyımı durdurmaya yetmiyor. Ümmetçiliğin ne büyük bir yanılgı olduğunu, insanları ayıran veya bütünleştiren başka dinamiklerin de olduğunu Sudan örneği gösteriyor.Sudan milletleşebilse belki bu boğuşmaların, katliamların hiç biri olmayacaktı.

Kimse PKK silah bırakmasın, terör bitmesin demiyor. Bitsin ama maliyeti terörün bizzat kendisinden daha büyük olmasın.Bir topluma özerklik vermek, özerklik verilen bölgenin tapusunu devretmek, oradan el çekmektir. Dil parçalanması orta vadede toplumun ortak iletişim dilini kaybetmesi herkesin kendi dil sınırlarına çekilmesi demektir. PKK ve uzantılarının yaptığı her talep bölünmeyi biraz daha kolaylaştırmak, ayrıştırmanın önündeki engelleri temizlemek içindir.

Şunu da mı görmüyorlar: DEMP milletvekilleri içinde ay yıldız olduğu için -milletvekili rozeti  takmıyorlar.

 Milli bayramları kutlamaya katılmıyor, Anıtkabire gitmiyorlar.

İstiklal marşını asla okumuyorlar,

Her konuşmalarında Kürdistan vurgusu yaparak,kafalarının arkasında ne olduğunu basa basa söylüyorlar.

Milli üniter devleti kabul etmiyorlar. Bütün bunları yapanlar ne istiyorlar acaba, demokrasi mi, yoksa ayrı bir devlet mi?

Düşünebiliyor musunuz bir yıldır bu ülkede teröristlerin hakkı konuşuluyor. Kimse onun kurbanlarının hakkını, şehitlerin hakkını aklına bile getirmiyor. Teröre maruz kalıp sonra görüşmeler yoluyla örgütleri tasfiyede eden hiç bir ülke bizim yaptığımızı yaptırmadı. Hangi ülkenin meclisinde Örgüt liderine methiyeler düzüldü? Hangi ülkenin meclisinde dağ kadrosundan gelenler konuşturuldu? Gözümüzün önünde ülkeyi nasıl pay edeceklerini konuşuyorlar, milletçe alık alık seyrediyoruz.

Tony Blaır, hatıralarını anlattığı "Bir Yolculuk " isimli kitabında Kuzey İrlanda'da barışı da anlatır.Şöyle der:"... 13 Ekim'de Gerry Adams ve Martin McGuinnes'le ilk görüşmemi yaptım.(Gerry Adams, bizdeki DEMP'in muadili Sinn Fein partisinin lideridir) Daha önce hiçbir İngiliz başbakanı onlarla görüşmemişti.Büyük bir görüşmeydi bu.Önemli bir konu da onların ellerini sıkmamdı.2007'ye kadar hiçbir birlik taraftarı lider tokalaşmamıştı onlarla. Ben bunu doğal olarak yapmaya karar verdim.Böylece onlar geldiler ve tokalaştık...daha sonra DUP (Demokratik Birlik Partisi) başkan yardımcısı Peter Robinson,kendi seçim bölgesindeki bir alış veriş merkezine davet etti...Alışveriş merkezinde ,alışveriş yapan bir sürü saygın yaşlı kadın vardı. Fakat birden sanki kabus görmeye başladım, yaşlı kadınlar aniden öfkelendi  ellerindeki lastik eldivenleri yüzüme doğru sallayarak bana bağırmaya, küfretmeye,vatan haini demeye başladılar...Amacın ne olduğunu anlayamadım.Olayı Jonathan'a(Danışmanlarından biri)  anlattığım zaman güldü ve, onlar sana ayrılıkçı parti lideri Gerry Adams'la tokalaşırken lastik eldiven giymen gerektiğini söylediler, dedi."(s.190) İngiliz kadınlar, bu eylemleri ile Blaire, o kanlı ellerin eldivensiz sıkılmayacağını,sıkanın elinin kirleneceğini ve kirlendiğini söylemişlerdir. Şu hale bakın ki, bu ülkede; " gidin Apo'ya akıl danışın, onu dinleyin,meclise çağırın, baş tacı yapın" çağrılarına rağmen İYİ parti ve Zafer partisi dışında onurlu bir tepki sesi yükselmemiştir.Şunu unutmayalım:Ülkeler terör örgütlerinin baskısı ile değil, yönetenlerin gafleti ve halkın tepkisizliği ile bölünür.