Çünkü bu ülkede konuşan yanar,
susansa “makbul vatandaş” olur.
Deprem olur, on binler ölür — sus!
Sel gelir, şehirler sürüklenir — sus!
Toprak betonla boğulur, insanlar canlı canlı gömülür — sus!
“Fıtrat” derler.
“Kader” derler.
Sonra bir kez daha: sus derler.
Maden çöker, işçi ölür — sus!
Kömür ocağı mezara döner — sus!
Ölüm istatistik olur, sorumluluk buharlaşır.
İlaç yok.
Tedavi yok.
MS hastaları halk pazarı meydanlarında çocukları için dileniyorlar kimse görmesin kimse duymasın
Umuda erişim yasak.
Ama sus.
Tünel çöker — sus!
Köprü çöker — sus!
Devlet çöker — alkış tut!
Gökyüzünde kime ait olduğu bilinmeyen dronlar dolaşır,
kimse sormaz, kimse bilmez —
çünkü soru sormak tehlikelidir.
Bir ülkede medya,
iktidarın makyaj odasına dönüşmüşse
orada gerçek artık suçtur.
Ekranlardaki rol modeller
ahlâksızlığın vitrini olmuşken,
“konuşma” derler,
“devletin bekası” derler.
Oyun yaşındaki çocuklar iş yerlerinde taciz tecavüze uğrar aman sus kimse duymasın kötü gözle bakarlar inşallah kimse görmemiş derler
Siyaset, mafyayla yan yana görünür,
uyuşturucu, fuhuş, kirli ilişkiler sıradanlaşır.
Ama sen bilmezsin.
Bilmen gerekmez.
Susman yeterlidir.
Biri magazinle uyutur,
biri korkuyla susturur.
Gerçek mi?
O zaten yasaklı yayındır.
Enflasyon boğazına çöker — sus!
Yağ kuyruğu geri gelir — sus!
Mülteci politikası yoktur,
ama sonuçları vardır.
Çeteler sokakta,
gelecek karaborsadadır.
Uçak düşer — sus!
Asker şehit olur — sus!
Çocuk istismar edilir — sus!
Çünkü bu ülkede artık
suç işlemek değil,
suçu konuşmak tehlikelidir.
Yoksulluk diz boyu değil,
boğaza kadar.
Gençler kaçıyor —
bu beyin göçü değil,
toplu bir kaçıştır.
Bir zamanlar hukuk vardı.
Şimdi talimat var.
Bir zamanlar devlet vardı.
Şimdi ilişkiler ağı.
Bu ülke yönetilmiyor,
idare ediliyor.
Adaletle değil, korkuyla.
Toprak satılıyor.
Limanlar satılıyor.
Gelecek ipotek altında.
Ama sakın görme.
Sakın duyma.
Sakın konuşma.
Çünkü bize yıllarca şunu öğrettiler:
"Söz gümüşse sükût altındır.”
Ve unutma:
Bu düzeni ayakta tutanlar
bağıranlar değil…
Susmayı seçenlerdir.
