8 Ağustos 1964 sabahı, Türkiye’nin “kuşatılmış Kıbrıs Türklerini” korumak için dört F-100 Süper Sabre savaş uçağından oluşan bir görev düzenlendi . Dörtlü kol komutanı Yüzbaşı Cengiz Topel’di. Topel’in uçağı, Erenköy bölgesindeki Türk direnişine destek için dalış yaparken, Rum tarafının 40 mm uçaksavar ateşiyle vuruldu . Uçak aniden alev aldı, mürettebat telsizden pilotu “Cengiz Yüzbaşım… atla!” diye uyardı . Topel soğukkanlılıkla “Tamam” diye yanıt verdikten kısa süre sonra uçağı terk etti ve komşu bir Rum köyü yakınlarına paraşütle indi . Bulunduğu yere gelen üç Rum askeri tarafından derhal esir alındı.
Kaçınılmaz olarak esir düşen Topel’in cesareti, son anına dek sürmüştü: Düşmana teslim olmamak için tabancasındaki son kurşuna kadar direndiği, yanında kimseyi yaklaştırmadığı anlatılır . Rumlar bu esnada onu Güzelyurt’a götürdü. Burada Topel’in başına gelenler konusunda çok sayıda rivayet dolaştı, ama en güvenilir kaynaklar şunu vurguladı: Uluslararası savaş hukukuna aykırı işkenceler uygulandığı ve pilotun ağır yaralı halde şehit edildiği gerçeği saklanamadı . Kıbrıs’taki Türk makamları ve nakledilen doktor Zihni Uzman’ın tanıklığı da bu vahşeti doğruladı. Lefkoşa Genel Hastanesi’nde naaşı karşılayan Dr. Zihni Uzman, “Vücudunun bütün organlarında işkence izleri vardı… Gördüklerim karşısında günlerce ağladım” diyerek yaşadığı dehşeti anlattı. Aradan günler geçtikten sonra gerçekleştirilen otopsi raporu, Topel’in bedeninde akla sığmaz yaralar tespit etmişti: “Sol gözü çıkarılmış… Edep yerleri ezilmiş ve her iki kolunun pazusu matkapla delinmiş… Kafasının sol tarafına bir beton çivisi çakılmış… Boğazından göbeğine kadar göğsü yarılmış… Akciğeri ve kalbi noksan, yarım ya da yok.”.
Türk kamuoyunda bu haberlere büyük öfke hakim oldu. Topel’in tesliminden sonraki günlerde, Türkiye’den yoğun diplomatik girişimler başlatıldı. En sert tepkilerden biri, İstanbul’da 12 Ağustos günü Lefkoşa’daki cenaze töreninin ardından Edirnekapı Hava Şehitliği’ne getirilen naaş töreninden itibaren hissedildi. Sultanahmet Meydanı önünde toplanan binlerce kişi Topel’in şehadeti için “İntikam!” sloganlarıyla seslendi . TRT ve Anadolu Ajansı gibi resmi yayınlar, “Cumhuriyet tarihinin ilk hava harp şehidi” olarak andıkları Topel’in adaletinin takipçisi olacaklarını bildirdi . Resmi ağızlardan “yoğun girişimler sonucu 12 Ağustos 1964’te Rumlardan alındı” denerek naaşın güçlükle Türkiye’ye iade edildiği vurgulandı.
Çamlıköy bölgesi sahilinde, Cengiz Topel’in F-100 jetinin replikası ve anıtı yer alıyor. Topel’in anısı Kuzey Kıbrıs’ta da ölümsüzleştirildi. Lefkoşa yakınındaki Gemikonağı sahiline 1990’da yaptırılan Şehit Hava Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel Anıtı etrafında jet parçaları ve bilgilerin yer aldığı bir müze oluşturuldu . Erenköy’ün kurtarılmasına destek veren Topel’in kahramanlığı, Lefke bölgesindeki halk tarafından gururla korunuyor. Yukarıdaki karede, Topel’in kullandığı uçak türünün replikası ve yakınlarındaki anıt görünmektedir.
Topel’in kanlı şehadeti Türkiye’de ve KKTC’de derin izler bıraktı. Anadolu Ajansı’nın haberine göre yurt genelindeki cenaze törenlerinde okul çocukları, gazi ve şehit yakınları sıra tuttu; Ayasofya önünden Sirkeci Garı’na kadar on binlerce kişi, “Şehidimize fahri taarruz düzenlemişlerdi” deyip Büyük Önder’in huzurunda hüzünlendi . Türkiye Cumhuriyeti resmi tarihine göre ilk hava harp şehidi olan Topel’in adı, bugün yüzlerce okul, sokak, cadde, park ve salonda yaşatılıyor . İstanbul’da Sakızağacı Hava Şehitliği’ndeki kabri ay yıldızlı bayrakla örtülürken; İzmit’teki eski hava üssü “Cengiz Topel Deniz Hava Üs Komutanlığı”na dönüştürüldü . Eskişehir’de dikilen bronz heykeli ve adını taşıyan havalimanı bu fedakâr pilota vefa nişaneleridir.
Sonuç olarak Cengiz Topel, genç yaşında hayata gözlerini yitirirken bir ulusun yüreğinde ölümsüzleşti. O, bir pilotun eceliyle değil, insaniyet dışı bir cinayetle düşmesiyle tarihe geçti . Halkımız onu “göklerin çelik kanadını göklere taşıyan” bir kahraman olarak andı . Bugün de adı okullarda, askeri birliklerde ve devlet törenlerinde saygıyla anılıyor; Cengiz Topel’in ülküsü, Türk milletinin hafızasında daimî bir vicdan yüküdür.
Not: Bu yazı, Kıbrıs Barış Harekâtı kayıtları, devlet ve güvenlik kurumlarının açıklamaları, dönemin haber arşivleri ve anma yazılarından derlenen bilgiler ışığında hazırlanmıştır.
Ruhu şad olsun.