Ali İhsan Dilmen


PAPA GELMİŞ HOŞ GELMİŞ!!

Bu hafta TBMM komisyonunun İmralı sınavı vardı ve ziyaret komisyonda bazı çatlakları gün yüzüne çıkardı.


Bu hafta TBMM komisyonunun İmralı sınavı vardı ve ziyaret komisyonda bazı çatlakları gün yüzüne çıkardı.

Komisyonda yapılan oylamaya CHP katılmadı.

CHP’nin komisyona katılmama taktiğini İYİ Parti'den Ak Parti'ye transfer olan milletvekili Kürşad Zorlu'da uygulayarak katılmadı.

İmralı heyetine katılımcı vermeyen YENİ YOL  grubunun (Gelecek-Saadet-Deva partilerinin) katılmama kararı ise sürpriz oldu.

Bu partiler komisyona yeni bir öneri getirerek SEKBİS üzerinden 51 komisyon üyesinin canlı bağlantıyla İmralı’ya gitmeden Öcalan ile görüşülmesini, görüşmede geçen soru ve cevapların tutanaklara geçirilmesini, Öcalan’ın topluma vereceği mesajların da kamuoyuna açıklanmasını teklif etmişler, tekliflerine DSP-HÜDAPAR-TİP-EMEP gibi partilerinde desteklemesine rağmen kabul edilmediğini beyan ederek İmralı heyetine isim vermediler.

Süreci yürüten meclis başkanı Numan Kurtulmuş olumlu mesajlar vermesine rağmen bu yazı yazılırken kamuoyuna henüz bir açıklama yapılmadı.

Ve toplum konu henüz görüşme  hakkında bilgi sahibi olamadı.

Görüşme, MİT tarafından tutanak altına alındığı için görüşmeye giden vekiller dışında ne konuşulduğunu başka bilen yok demek gerekiyor.

****

CHP’nin Kurultaylarla iç sorunlarını çözme arayışı sürüyor.

Özgür Özel İki yıl içinde 4. defa Genel Başkan seçildi.

Sonuç, CHP, Özgür Özel ve ülkemize hayırlı olsun.

CHP kendi içinde çok yönlü ve taraflı iç çatışma yaşamakta.

Sekiz yıl Genel Başkanlık yapan Kılıçdaroğlu, Ak Parti'nin adamı, ‘Hain’ muamelesi görmekte.

Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı iken Röportaj yapmak için etrafında dolanan gazetecilerin saldırılarına maruz kalmakta, adeta bazı gazeteciler tarafından terbiyesiz bir şekilde aşağılanmakta.

İşin kötü tarafı, CHP üst yönetimi de eski Genel Başkanlarına karşı yapılanları normal karşılıyor görüntüsü vermekte.

Genel Merkez tarafında bütün sorun iktidarın kendilerine karşı tutumundan ibaret.

Kendi içlerinde sorgulanması gereken bir durum söz konusu değil.

CHP'li belediyelerde şaibeli iş ve işlemler yok.

Olanlar varsa bile onlar, istifa ederek Ak Partiye katılanlardan ibaret(!)

Bize göre CHP girecek olduğu ilk seçimden zaferle çıkmaz ise, içeride çok büyük kavgalara hazır olmalıdır.

***

Papa 14. Leo ülkemize geldi.

Gelişiyle birlikte farklı ideolojik yaklaşıma sahip olanlar yanında muhafazakarlar arasında da farklı bakışlar ortaya çıktı.

Siyasal milliyetçiler, Papa'nın gelişinden ve yaptığı ziyaretlerden rahatsızlıklarını dile getirdi.

Milliyetçlere göre, Papa'ya gösterilen itibar ihanetle eşdeğer.

Zira, ziyaret ülkemizin egemenlik haklarına tecavüz niteliğinde ve Hıristiyan birliğini sağlamaya yönelik adımlar içeriyor.

Gösterilen itibarı sadece milli egemenlik zaviyesinden değil, islam açısından da zararlı buluyorlar.

Ziyareti, tarihten günümüze gelen din anlayışlarına aykırı ve karşıt buluyorlar.

Birçok konuda aynı dine mensup farklı etnik unsur ve milletlerin din anlayışlarına karşı dillendirdikleri itirazlar dikkate alındığında anlıyoruz ki, bu insanların kendi zihin ve duygu dünyalarında Türklere ait bir İslam dini var.

Yani, İslamı en iyi ve doğru yorumlayanlar sadece Türklermiş gibi yaklaşımları gözden kaçmıyor.

Bu bir nevi, İslamın “millileştirilmesi” gibi bir anlayış ve tutumun söyleme yansımasıdır.

Gelelim muhafazakarlar arasında yaşanan ayrışmaya.

Buradaki ayrışma kimin nerede durduğu ile alakalı.

İktidara yakın olanlar, “Papaya İslami mesajları olan ilahilerle” karşılamanın övünmesini yaparken, bir diğer kesim ise, “Hz Muhammed’in ve arkadaşlarının Mekke'den hicretinin varış noktasında(ki, bu bilgi ihtilaflıdır.) Medine’li müslümanların elçi için söyledikleri hoşgeldin şarkısı/ilahisini ki, türkçesi şöyledir:

Ay doğdu üzerimize

Veda tepesinden

Şükür gerekti bizlere

Allah’a davetinden

Sen güneşsin sen aysın

Sen nur üstüne nursun

Sen süreyya ışığısın

Ey sevgili Ey Rasul

Ey bizden seçilen elçi

Yüce bir davetle geldin

Sen bu şehre şeref verdin!

şeklindedir.”

Bu övgü ve sevgi içeren ilahiyi bir başka dinin temsilcisi Papa için söylenmesi eleştiriliyor.

Bir yaklaşımın birbirine zıt iki ayrı değerlendirme biçimiyle karşılaşıyoruz.

(Yukarıda işaret ettiğim şekliyle ilahi hakkında ihtilaf olsada Papa’nın bu ilahiyle karşılanması)

Bu çok çirkin bir tutumdur.

Doğrusu bu cehalet kokan, aşağılık tutum, makuliyet içerisinde değerlendirilemez.

Benim kanaatim böyledir.

Yine hem milliyetçi, hem iktidara karşı muhafazakar kesimlerce, iktidarın Papa’ya yaklaşımı, gösterdiği ilgi de  Gülen Cemaati(Fetö) gibi  “Dinler arası diyalog” benzeri bir tutum olarak değerlendirilmiş ve

ağır suçlamalarla itham edilerek Hıristiyanlarla ebedi düşmanlığın devam ettiği ileri sürülmüştür.

Bize göre bu yaklaşım İslamın değişmez, tev'il edilemez ilkesi değildir.

Doğrusu Papa'nın ziyareti, ülkemizin bölge ve İsrail'e karşı dile getirdiği politikalarla paralellik arz etmektedir.

Bu çok olumludur.

Eleştiriler, spekülatif değerlendirmelerdir.

Bunların çoğunun ciddiye alınacak tarafı yoktur.

İleri sürülen iddiadan öte anlamı da yoktur.

Her birimiz inandığımız, içinde olmakla bize sağlanan konfor alanını korumak için korkunç bir grup/parti/siyasi düşünce fanatizmi, asabiyesi/taassubu ile hareket etmenin kolaycılığına sığınıyor, doğruyu yanlışı da buna göre belirliyoruz.

Aslında, bir Müslüman, bir Türk, bir yurttaş, bir insan olarak beni rahatsız eden de budur.

İnsani, vicdani, evrensel değerler ve erdemler yerine; gruplar, cemaatler, siyasi düşünceler, partilerin kapsama alanına mahkum bir insan olarak davranmayı akıl ve iz'an dışı buluyorum.

Bütün bunların elbette yetişme tarzımız, aldığımız eğitim, yukarıdan aşağıya, böyle davranmamızı öneren ve buyuran liderlerin/yapıların varlığı, onların sürekli olarak “düşmanlaştırdığı,şeytanlaştırdığı” ötekiyle korkutma çabasıdır.

Bunu kırabilir miyiz?

Doğrusu pek ümitli değilim.

Ancak, bizim dışımızda yaşanan değişimler, gelişen hadiselerin etkisiyle burnumuz sürtüle sürtüle de olsa, yeni şartlara teslim olarak hayatımızı sürdüreceğimiz kesin.

Bu da yaşadığımız hayatın aslında bizim hayatımız olmaması demektir.

Bu gerçeği içimizden kaç kişi anlıyor, doğrusu onu da bilmiyorum.

Sadece sonuç odaklı değil, süreç odaklı düşünmeye ve öyle davranmaya çabalıyorum.

Gerisi benim dışımda.

Allah sonumuzu hayreylesin!