Terör örgütleri ile yapılan görüşmelerde - kullanılan dil- çok önemlidir.Karşı tarafın cüretini artıracak ifadelerden kaçınmak gerekir.
Çünkü örgütler, ‘talep listelerini’ bu dile bakarak artırır veya eksiltirler.Sizde gerekli kararlılığı göremediklerinde her şeyi isterler.
Son çözüm sürecine bakıldığında,böyle bir dikkat veya duyarlılığın olduğunu söylemek mümkün değil. Erdoğan, “Kürt, Türk, Arap” ittifakından bahsetti. Bahçeli, Apo için, DEMP’lilerin bile kullanmaya cesaret edemediği ‘kurucu önder’ ifadesini kullandı. Hızını alamayarak,” bir Alevi bir Kürt CB yardımcısı olmalı”dedi. Birçok ülkeyi bölen kota siyasetini buraya taşımak istedi.
Erdoğan da, Bahçeli de çeyrek asrı aşkındır Türk siyasetinin içindeler. Bu tecrübeye sahip siyasetçilerin bu ifadeleri, bırakınız telafuz etmeyi akıllarına bile getirmemeleri gerekir.
Yakın tarihten bir örnek vermek istiyorum:
Makedonya, Yugoslavya’nın parçalanması üzerine 1991 yılında kendi kaderini tayin ederek( self- determinasyon yoluyla) bağımsızlığını ilan etti. İlk adı Makedonya Cumhuriyeti idi. Yunanistan bu isme itiraz etti, sonunda iki taraf anlaşarak yeni ismin Kuzey Makedonya olmasında mutabakata vardılar.
1948’de yapılan nüfus sayımına göre, Makedonya’nın nüfusu 1.152.986 idi. Bunun yüzde 68.5’unu Makedonlar, yüzde 17.1’i Arnavutlar, yüzde 8.3’ünü Türkler oluşturuyordu.
Makedonya, Yugoslavya’nın parçası iken yürürlükte olan 1974 Anayasası, Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti’ni, Makedon halkının, Arnavut ve Türk milliyetlerinin devleti olarak tanımlamıştı. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra 1991 Anayasası ile bu tabirler kaldırılmış ‘ Arnavutlar, yaşamasına izin verilen azınlıklar olarak tanımlanmıştır.(Abdullah Muhsin Yıldız, Kuzey Makedonya’da Ulus İnşası, Ulus İnşa Süreçleri içinde,s.334)
Kuzey Makedonya bu düzenleme ile egemenliğin Makedonlara ait olduğunu ve başka bir grupla paylaşılamayacağını
Anayasasına derc etmiştir. Çünkü çok milliyetli bir anayasanın’ milliyetlere’ self- determinasyon yoluyla ayrılmanın yolunu açtığını görmüştür.
Toplumu parçalara ayıran bir siyaset dili veya anayasanın sonu, o ülkenin bölünmesidir. Makedonya yönetiminin daha bağımsızlığını ilan ederken gördüğünü ne yazık ki, binlerce yıllık devlet geleneğinden bahseden Türk siyasetçiler görmemiş, yahut görmek istememiştir.
Kullanılan dil,mahsurlarını bilerek, maliyetini kabul ederek kullanılan bir -ayrıştırma-dilidir.Dün devlet olan Kuzey Makedonya kadar bile, toplumu kategorilere ayıran bir dilin ülkeyi nereye götüreceğini görememişlerdir.
Irak’ anayasasında bu denenmiştir:
Hava Kuvvetleri Komutanı Kürt, Başbakan,İçişleri Bakanı,Hava Savunma Komutanı ve Sahil Güvenlik Komutanı Şii, Savunma Bakanı,Genel Kurmay Başkanı,Kara Kuvvetler Komutanı Sunnilere kotalanmıştır. Bu toplumu bütünleştirmemiş tam tersine orduyu zayıflatmış, her grup kendine çalıştığı için ortak fayda unutulmuş, kurumlar siyasallaşarak işlevsizleşmiştir.
Bu örnek önümüzde dururken,ülkeyi - Iraklılaştıracak- bir dil kullanmak felakete davetiye çıkarmaktır.
O nedenle,ülkenin bütünlüğünü tehdit eden terör örgütünden ziyade, toplumu parçalara ayıran bu sakat politik dildir. Siyaset, dilini değiştirmediği takdirde, Örgüt bu dilin vaat ettiği düzenlemeleri beklemeye ve umutlarını korumaya devam edecektir.