İnsanları 3’e ayırabiliriz:
1. İyiler : Bunlar aslen iyi olup, bazen kötülük de yapabilirler.
2. Kötüler : Bunlar genelde kötü olup, kötülük yaparlar ama bazen iyilik de yapabilirler.
3. Hep kötüler: Bunlar aslen kötüdür, hep kötülük yaparlar ve hiç iyilik yapmazlar.
İYİLER
Bu grup insanlar iyidir. Kendileri kötülük yapmadıkları gibi, herhangi birinin yaptığı kötülük bile onları rahatsız eder. Kötü bir durum meydana geldiğinde vicdanları onları uyarır ve ibretle bakarak o kötü olaydan ders alırlar.
Kazara kötülük yaparsa, yaptıkları kötülük yüzündeki “ben” gibi onu rahatsız eder, bundan dolayı utanıp arlanır. Aslında bu “ben” bazen ona yakışır da; “sen mükemmel değilsin, ama bu kusurlu halinle de güzel olduğunu kabul et” demektir.
İyiler yaptıkları kötülükten pişmanlık duyarlar. Bir daha yapmamaya karar verirler ve doğru yola yönelirler. Duydukları bu pişmanlık onların harika bir seviye kazanmasına vesile olabilir.
KÖTÜLER
Bunlar aslen kötü değildir. Onu kötü kılan şey yaptığı kötülüklerdir. Ancak iyilik de yaparlar. Kötülük onlar için kirlilik hükmündedir. Kirlendiğinde tövbe sabunuyla yıkanır ve temizlenirler. Bir daha da kirlenmemeye dikkat ederler.
KÖTÜLÜK OLMUŞ KÖTÜLER
Bu bireylerin bizatihi varlığı kötüdür. Kur’an bunlara “mücrimin” der. Hayatı cürümle dolmuş suçlu demektir. Kötülük onlara isim olmuştur.
Vücutları sürekli haz hormonu (dopamin) salgılar. Bu hormon onda uyuşturucu etkisi yapar ve hazza karşı bağımlılık oluşur. Sahip olduğu sürekli haz hali, onu başkalarının hakkını yemeye ve zulme de bağımlı hale sokar.
Böyle bir yaşam tarzında artık vicdan da bastırılmıştır. Kur’an buna “küfür” diyor. Küfür örtmek demektir. Yani vicdanının üstünü örter. Vicdandan mahrum kalmanın doğal sonucu ve açık ifadesi “Allah’sız” olmaktır. Allah’ın “Rauf” isminin şefkat ve merhametinden yoksun bulunmaktır. Doğuştan Rabbimizin bize ruhumuzla birlikte lütfettiği bu muhteşem kabiliyeti pasivize etmektir.
Bu tip kötü insanlar sadece hazza değil, daha pek çok kötü şeye de bağımlıdırlar. Mesela servet bağımlılığı, güç, makam ve iktidar bağımlığı sayılabilir. Alkol ve diğer uyuşturucular da kullandıkları suni haz maddeleridir. Eğlence, lüks, safahat ve sonunda narsizm bunların simgesel özellikleridir.
Dahası bu zalimler emeğe saygı duymazlar. Hırsızlık, soygun ve mala çökmeyi kendilerinde doğal hak olarak görürler.
Günahkarlar ile bu mücrimleri karıştırmamak gerek…
MÜCRİM (Cürüm Sahibi), GÜNAHKÂR (Günah sahibi)
Kötülüğün kötüsünün yaptıkları bu hareketler aslında zulüm ve cürümdür, artık günah sınırını aşmıştır, günah değildir. Günah daha başkadır.
Mücrimler kelimenin tam anlamıyla zalimdirler. Allah’ın Kur’an’da bahsettiği tek düşmanı bunlardır.
Günah, Tanrı'ya karşı bir suçtur. Suç, 3. şahısları ilgilendiren medeni hukuka aykırı bir suçtur. Günahlar affedilebilir. Kur’an’dan birkaç günah örneği verirsek:
- İçki içmek,
- Domuz eti yemek,
- Başkası hakkında zanda bulunmak gibi.
MÜCRİM VE CÜRÜM
Mücrim, “ cinayet, yalan, vb. her türlü çirkin, zulüm ve suç olan söz, fiil ve davranışları işleyen kimseye” denir.
Kur’an’da mücrim sözcüğü “ağır günah işleyen kişi” demektir ve 52 ayette yer alır.
* İnsanların eğitimlerini ve gelişmelerini engelleyenler,
* İnsanların emeğini çalıp onları yoksulluğa itenler,
* Haksız yere insanları öldürenler, malına ve ırzına tecavüz edenler,
* Allah’ın Elçilerini, hakkı, ayetleri, ahreti, cehennemi yalanlayanlar,
* Toplumu gruplara ayırıp bazısını tutup diğerlerini ezen, sömüren, aptallaştırıp köleleştiren ve insanlara inanç özgürlüğü tanımayanlar,
* Servetinin kaynağında Allah’ın olduğunu inkâr edip onu kendisinin kazandığını söyleyip iyilik yapmaktan kaçınan ve insanlara gösteriş yapanlar
* İnsanları yoldan çıkaranlar,
* Kendini tanrı yerine koyup bu yolla Allah’a şirk koşanlar,
* İnanç farkından dolayı, iman edenlerle alay edip, onları küçümseyerek kitapları, makaleleri ve medyası ile gülenler,
* Hakkı /Gerçeği istemeyenler.
Bunlar şeytanı tanrı, şerri (şeytanlığı) din edinenlerdir. Bunlar Allah’la aldatmayı iş, meslek, yaşam biçimi edinenlerdir.
BUNLAR GECE NASIL UYURLAR?
Aslında bu adamların gece yattıklarında rahat ve huzur içinde uyuyamamaları lazım. Bunların iç benlikleri kendilerini hiç mi uyarmıyor? Şizofren (ruhsal bozukluk) hallerine düşmeleri, yoğun ilaç kullanarak öyle yaşamaları hayatlarının bir parçası sanki.
Bunlar kendi dünyalarında yaşarlar. Gerçeği fark etmezler. Üstelik hasta olduklarını da kabul etmezler.
Tekrar söylüyorum; normal halde bu kadar kötülükten sonra bunların yataklarında huzurla uyumaları imkânsız.
Gece başını yastığa koyduktan sonra vicdanına karşı hesap vermeden nasıl uyuduklarını merak ediyorum.
Bunlar kötülüğün anası mı? Yoksa kötülüğün kötü dölü mü?
Rabbimiz! Bizi akıl ve irademizi kullanarak kötü olmaktan koru. Bizi iyiliğin güzelliğinde yaşat. Biz Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım.
Ankara, 28 Eylül 2025
Prof. Dr. Orhan Arslan