Ulaş Salih Özdemir

Tarih: 18.05.2025 15:13

FONDÖTENLİ VE PUDRALI HAYATLAR YAŞIYORUZ

Facebook Twitter Linked-in

Fondötenle bir hayat yaşıyoruz.

Yüzümüzdeki yorgunluğu, içimizdeki çürümüşlüğü kapatmak için kat kat sürüyoruz sahte renkleri.

Gerçek olana tahammülümüz yok çünkü…

Çıplak bir yüz kadar çıplak bir vicdan da korkutuyor bizi.

Hatta ölülerimize bile allık sürüyoruz;

sanki utanıyoruz ölümün solgun yüzünden,

sanki yaşamış gibi göstermek istiyoruz hiç yaşamamış birini.

Riyakârlığımız mezara kadar değil, mezarın içine kadar iniyor artık.

Pespaye ellerde büyüyor bu anlayış…

Avuçlarında hâlâ başkalarının gözyaşları kururken,

ayna karşısında gülümseyen suretler taşıyorlar.

İçlerinde ne utanç var ne de yüzleşme cesareti.

Vicdanı yananın değil, makyajı akanın konuşulduğu bir çağdayız.

Ne kadar örtersen ört,

bir hayatın kokusu geçmez pudrayla.

Ruhunu susturmak için sürdüğün her renk,

bir gün teninden değil, yüreğinden akacak.

Ve o gün geldiğinde,

kimse yüzüne değil,

gömdüğün hakikate bakacak.

##

Kalabalıkların ortasında yapayalnız hissedersin kendini,

Bir ses duyulsun istersin, en çok da kendi içinden.

Ama o da susmuştur artık…

Sanki yüreğin ayazda kalmış bir çocuğun teni gibi ürperir.

Ne bir sıcak dokunuş, ne de umut dolu bir cümle…

Sadece içinden geçen sessiz bir feryat:

"Ben buradayım, ama kimse görmüyor."

##

Paslı Tabutun İçinde: Başkalarının Ruhuna Dokunan Sessiz Çığlık

Paslı bir tabutun içindeyim; soğuk ve dar bu mekânda, ruhumun her zerresi hem kendi acısını hem de yabancı bir ruhun unutulmuş hikâyesini taşır.

 Çiviler, geçmişin kırık umutlarını ve bitmemiş çığlıklarını temsil eder. 

Her darbede, hem kendi hem de onun solmuş hayalleri ortaya çıkar.

Ben, o kimseyi düşünerek hareket ederim;

 belki de onun gölgelerinden, kalp sancılarından ilham alarak karanlığın ortasında ortak bir umudun ışığını ararım.

 Kapağı zorlarken, içimde yankılanan iki ruhun acısı birleşir; 

aynı umutsuzluk, 

aynı çaresizlik. 

Fakat yine de, kapıyı araladığımda özgürlüğe giden ilk adımı atmış olacağım; çünkü en derin hüznümüz, birbirimize uzanan bir kurtuluş çağrısıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —