Mevlüt Uyanık

Tarih: 04.03.2023 10:46

FAS GEZİ NOTLARI I

Facebook Twitter Linked-in

‘İnsanoğlu kuş misali, dün Gebze, bugün Atlas Okyanusu kenarı, Fas’ın en büyük şehri Kuzey Afrika’nın 2. Büyük liman kenti olan Casablanka yani Portekizceden dönüştürülmüş şekli, Türkçesi ise beyaz şehir, Arapların deyimiyle Darü’l-l-beyda’ya ulaştığımızı Türkiye’deki yakınlarımıza ilettik 28 Ocak 2023 Cumartesi günü. Serde ihtiyarlık var, gezi ön notlarını günlük olarak Türkiye’deki dostlarla paylaşayım ki, sonra yazarken unutmayım; İbn Battuta ağanın yoldaşı olarak, yoksa küser benim ülkemi niye gereken önemde yazmadın diye, düşündüm. 

Ara tatilde bir nefeslenelim dedik. Bir grup arkadaşla birlikte el-Memleketü’l-Mağribiyye’ye ulaştık. Ortadoğu bölgesinde Arap ülkelerini görmüştüm ama ilk defa bir Afrika ülkesine geliyordum. 

 Süleyman, Ali, Ahmed beyler ile rehberimiz Hataylı kardeşimiz Malik bey karşıladı bizi.  Uçağa biniş esnasında tanıdık simalar görmek, inişte de yol boyunca yakından tanıyacağınız ve sonrasında da bütün ömür bir şekilde irtibatınızı kuracağınız yeni dostlar edinme vesilesi bu tür geziler. 

Bu ülkeye, Batılılar ise Morocco, tarihsel olarak Marakeş’in dönüşmüş şekli, biz ise buranın başkenti Fes’den hareketle Fas diyoruz. Önce genel bir bilgilendirme yapayım size, çünkü burayı görünce diğer Arap ülkeleri aklıma geldi ve moralim düzeldi işin doğrusu. 

Gördüğümüz şehirler çok temiz, paralı otobanlar var, ama diğer yolları da güzel, insanlar gayet rahat geziyor, taksiler ve kamu taşıma otobüsleri yeni, tramvay ve hızlı tren var, özellikle Tanca, Rabat, Tetuan tam bir Avrupa şehri titizliğinde, yeri geldiğince bahsedeceğim. Zaten Kasablanca ve Tanca (Tangier, Tingis, Tengerines) caz festivalleriyle meşhur, tiyatro ve sinema festivalleri de var. Tanca ve Suveyra bir zamanlar Hippi denilen gençlerin ve müzisyenlerin merkezi olmuş, esrar tüketimi de oldukça yaygınmış. Suveyra’da bir kafenin camında, burada uyuşturucu (muheddarat) kullanımı yasaktır yazısını görmüştüm, ama fotosunu çekmedim, bir şey derler belki diye. 

Haa hemen girişte bir not söyleyim:  8 gün boyunca bize yoldaşlık eden şoförümüz Abdülkebir ile bir süre sonra muhabbeti ilerlettik. O aman dikkat et, Fes’i bir elif miktarı uzatarak söyle, Fas, biz de yüzyüze çatışmak, bir nevi erkeksen çık dışarı diye meydan okumak anlamına gelir deyince, hayda breee demek geldi içimden. Sanıyorum “face” teriminin bozulmuş şekli, burada Fransızca bir nevi resmi dil gibi, ticaret ve diplomasi dili, İngilizcede konuşuyorlar, yani dil açısından sıkıntı yok. İspanyolca Tanca civarı zaten ikinci dil olarak kullanıyor. 

Burası el-mağribu'l-aksa, uzak Batı, bir de orta mağrip ve yakın mağrip var, buralar Cezayir, Tunus ve Libya’dan oluşuyor uzun süre Osmanlı etkisinde kalmış. 

https://www.youtube.com/watch?v=-9jIJgygk-8&ab_channel=MevlutUyanik

Geldiğimiz nokta, Osmanlı-Türk yönetimleri açısından sınır oluşturuyor. Çünkü 300 yılı aşkın bir süre Cezayir Beylerbeyliği olarak bölgede bulunmuş, yukarıda dediğimi gibi Marakeş’in önemli şehri olan Fes ile burayla irtibatlanmış Osmanlı, himayesi altına almış bu bölgeleri de. 

https://www.youtube.com/watch?v=EhI7HJkEjqQ&ab_channel=MevlutUyanik

çBurada sizi durdurduk, dikkat ederseniz Cezayir, Libya ve Tunus bayraklarında hilal var, bir tek biz de yok dedi görüştüğümüz rehber ve bir esnaf. 

İşin ilginç yanı her tarafta Fransız etkisi var ve bunu da himaye olarak görüyorlar, sömürgecilik olarak değerlendirmiyorlar. Ne fark var aralarında deyince, Cezayir Fransız sömürgesinde, Libya İtalya sömürgesinde kaldı, bir onlara bakın bir de bize dedi, konunun üzerinde durmanın anlamı da yok. 

Sokrates ağanın cahili oynamak yöntemi gereği, bizi nasıl durdurdunuz diye sordum, nasıl yani siz Türksünüz ve tarihinizi bilmiyorsunuz öyle mi deyince az biraz gerildim; öyle gibi  demek de zor geldi. Arapçanız iyi, ne öğretmenisiniz dedi, bende felsefe dedim, o zaman ibn Tufeyl, İbn Rüşd bilirsiniz dedi, az biraz dedim. Şu Türk tarihine dönelim diye tekrar sordum, biz Hz. Hasan üzerinden Hz. Ali’nin yolunu takip ediyoruz, hanedan Aleviyyun diye isimlendirilir, Malik mezhebine göre amel ederiz. 

İslam dünyasının meşrik/doğusuna biladu’l-enbiya yani peygamberler ülkesi, buraya yani el-memleketü’l-mağribiyye’ye ise biladu’l-evliya yani veliler ülkesi denir diye bir söylem ile konuşmaya devam etti. Dağlara, barajlara Allah, vatan ve Melik/Kral  yazmışlar, bu silsileyi devam ettirdiklerini göstermek için. Sanıyorum en çok konulan isim ise Muhammed ve Hasan. Zaten Alevi hanedanının özel bayrağında  إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ

Yani Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, O da size yardım eder” yazıyor.  Milli ve genel bayrakdaki beş köşeli yıldız burada da var. 

Aslında burası da Mısır gibi mütearribe yani araplaşmış bölgeler, bir de hala kendi alfabelerini kullanan berberiler denilen yerli halk var.  Aslında sömürge zihniyetini bu kavram üzerinden de görebiliriz. Amazigh denilen halk, buraların ilk yerleşikleri, Romalılar bunlara barbar demiş, Berberi de muhtemelen buradan dönüşmüş. Ülkede Arapça resmi dil, ama Fransızca ekonomik ve diplomasi alanında daha etkin, İspanyolca da öyle. Halk  doğrusu Darice denilen yerel lehçe dil konuşuluyor. Berberice dağlık bölgelerdeki yerli halk tarafından konuşuluyor. 

Kurumlar üzerinde Arap, Latin ve Berberi alfabesiyle isimleri yazıyor. Üniter parlamenter yarı anayasal monarşi ile yönetiliyor, Melik Muhammed VI, tabi ki başbakanı da var.  Bunu biraz açacak olursam iki meclisli (Temsilciler Meclisi ve Danışmanlar Meclisi) olan parlamenter bir monarşi Melik yani Kral hem Devlet Başkanı, hem de emirü’l- Mümindir. 

İleride söyleyecektim ama buraya yazayım Cuma hutbesinde Hz. Hasan üzerinden Hz. Ali’ye ulaştıkları için kendilerine el-aleviyyun diyorlar.  Aynı zamanda savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı olan Melik, Başbakan ve “Egemenlik Bakanlıkları” olarak adlandırılan Adalet, İçişleri, Dışişleri ve Din İşleri Bakanlarını atar. Peki Başbakan ne yapar diyecek olursanız, hükümeti oluşturacak diğer Bakanları önerir. Hükümet, Kral'a ve Temsilciler Meclisine karşı sorumluymuş. Babasının adını taşıyan veliaht prens şimdiden dünyanın en zengin gençleri arasında sayılıyor. 

Önceki gezi notlarında tarihsel verileri metin arasına yerleştiriyordum ama burada genel olarak bilgilendirmeyi öne aldım, umarım sıkılmamısınızdır. Biraz baba melik/kraldan bahsedelim. Mawlay (Moulay, bana göre Molla diye okumak daha doğru)  el-Hassan bin Muhammed bin Yusuf al-Alavi, )1929 doğumlu, tahta geçtiği 1961 yılından öldüğü 1999 yılına kadar en uzun süreli tahta kalan Melik Arap dünyasında. 

Ülke ne sosyalizm adına Arap milliyetçiliği (Kaddafi/Libya; Saddam/Irak) ne de Arap milliyetçiliğinin dinsel sunumu olan neo-selefi (bana göre Vahhabi ve İslamcı-radikal) ve Mısır ve diğer Arap ülkelerinde etkin olan İhvanu’l-Müslimin söylemlerine müsaade etmemişler, gördüğüm kadarıyla. Amerika, İsrail ve Batı ülkeleriyle yakın ilişki içinde olduğu için en batılı Arap lider denilebilir. Aynı zamanda o da emirü’l-müminin sıfatını aktif olarak kullanmış. https://www.youtube.com/watch?v=0pNVLsypKq8&ab_channel=MevlutUyanik

 

En kritik hamlesi ise yeraltı kaynakları açısından zengin olan Batı Sahra’yı “yeşil yürüyüş” dediği 350.000 kişinin katıldı sivil bir eylemle ele geçirmesiydi. İspanya bunu kabul etmek zorunda kaldı. Fas ve Moritanya ile anlaştı ve bölgeden fiilen çekildi. İsrail dostu diye nitelenmesi ise 1965 yılında meşhur 6 gün savaşları öncesinde görüşmeleridir, Araplar yenilgilerini Fas’a yükleyerek kurtulmak istemişler sanırım. Fas Kralı, İspanya’dan kaçan Yahudiler’in ülkede Şafşavan gibi şehirler kurup yaşamalarına ve İsrail ile Avrupa ülkelerine göç etmelerine yardımcı olmuş. 

https://www.youtube.com/watch?v=a_vp0llDiKs&ab_channel=MevlutUyanik

Halen bir Yahudi müzesi var ülkede. 1979 Camp David anlaşmasının mimarları arasında sayılması ülkeden giden mağripli Yahudilerin etkisiyle oldu da denilir. Bununla birlikte 1973 Yom Kippur savaşı sırasında Suriye'ye bir 'dayanışma taburu' göndererek İsrail'i kızdırdığını da hatırlamak gerekir. 

İnsanların istedikleri gibi giyinip rahat rahat geziyorlar, kimsenin kimseyi tedirgin ettiği yok, herkes işinde gücünde, ekmek parası peşinde. Halkın ekonomik sıkıntısı var mı, vardır muhakkak, çünkü önemli geçim kaynaklarından birisi dışarıda çalışanların getirdikleri, turizm, tarım ve bir kısım madenler. 2015 yılında Türkiye’den gelip burada iş yeri açan bir esnaf, o zaman bir tl yedi dirhem (Mad) idi, şimdi bir dirhem iki tl deyince kendi durumumuzun de pek iç açıcı olmadığını anladım, çok zekiyim yahu. 

Tanca (Tangier) üzerinden İspanya’ya Cebeli Tarık boğazından 14 km, gün içinde sık sık feribotlar ile ulaşım sağlanıyor, bu bölgedeki resmi kurumlarda ise Arapça, İspanyolca ağırlıklı yazılar. Kartacalılar ve Romalılardan beri ticaretin en önemli merkezlerinden birisi ve uluslararası özer bölge statüsünü 1956 kadar korumuş.  Bir ara çıktığı Afrika Birliğine yeniden girmiş,  Mağrip Arap Birliği (MAB), Arap Ligi, İslam Konferansı Örgütü (İKÖ), Sahil-Sahra Devletler Topluluğu (CEN-SAD) , Akdeniz için Birlik (AiB) Birleşmiş Milletlere üye. 

Pazar günü martıların sesiyle uyandık otelin penceresinden meşhur 2. Hasan Camiin dört köşe minaresini gördük

Şehrin her yanından görülecek şekilde yapılmış zaten. Dünyanın Mekke'den sonraki en büyük camiinin minaresi olup, şehrü’l-beyda yani  (beyaz şehir) Kasablanca'nın her yerinden gözüken 210 m minaresi var. 

Kahvaltı sonrasında sokağa inince Mercan isimli markette genel bir fiyat kıyaslaması yapınca, buranın hiç de ucuz bir ülke olmadığını anladık. Biraz ileride baktım Bim var, evet yanlış okumadınız BİM, bine yakın şubesi varmış, Arap ülkelerinin en büyüğü olan Fas’da. Otelden memnun kalmadığımız için değiştirmek gerekti, yenisine geçerken okyanus kenarında bir yerde durup, döviz bürosuna gitti millet, ben bir baktım koca bir apartmanın yüzünde Alice’nin tavşanı. Onu görünce zaten harikalar dünyasına geldiğimi anlamıştım, neticede uyanık’ım :-) diyeceğim ama sonra meşhur sporcuların ve tarihsel tabloların örneğini yaptıklarını da gördüm. Apartman yüzlerindeki resimler şehre güzel bir hava katıyor. 

Deniz kenarındaki otele yerleştik, biraz sonra dışarıda 80, içeride 20-25 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği camiyi gezmeye geldik. Namaz vakitleri açılıyor ve sadece Müslümanlar giriyor.  Daha ezana vakit olduğu için avlusunu, okyanus tarafını geziyoruz, caminin bir kısmı buranın doldurulması üzerine yapılmış. Özel günlerde yetkililerin deniz üzerinde camlarla namaz kılacağı yerler burası sanırım ama tabiki kapalı. Fas’da uzun süre yaşamış ve kültürel özelliklerini içselleştirmiş Fransız mimar tarafından tasarlanmış. Fas Meliki Hasan II nin 60 doğum gününe yetiştirmek (1989) istemişler ama ancak 1993 yılında bitirilmiş. İspanya ve el-Hamra’yı gezmişseniz buradaki eserler size çok aşina gelecek. https://www.youtube.com/watch?v=9iYJ0f7yBi8&ab_channel=MevlutUyanik

 Cami, 200 metre uzunluğunda ve 100 metre genişliğinde dikdörtgen bir plana göre tasarlanmış. Kuzey Afrika’nın mağribi kültürel izleri olarak zıt renkli geometrik desenli seramik kaplamalar, sekiz köşeli yıldızların yerleştirildiği kalem işi ahşap tavanlar, avlunun çevresine yerleştirilmiş çeşmeler ve sekiz köşeli fıskiyelerle döşenmiş.  Mekke'ye bakan yüz, olabildiğince geniş. Buralar genişlik versin diye neflere dik şekilde tasarlanmış. Zaten caminin ana ibadet alanın orta nefi 40 metre, kenarlardaki iki nef ise 27 metre yüksekliğinde deyince siz görkemini tahayyül edin. Öğle namazını cemaatle kıldık, secdelerde çok uzun duruyorlar, yorgunluktan uyuyası geliyor insanın. 

Caminin ardından ilk günün ikinci durağı olan ülkenin bağımsızlığını sağlayan 5.Muhammed yani 2 Hasanın babasının adını taşıyan meydana geçtik. İş yerlerinde Anfa ismini çok görünce sordum rehbere, burasının ilk ismiymiş, bir berberi köyüymüş. Kech yazılı işyeri levhalarını da sordum, o da yerel halk arasında Marakeş’in ismiymiş. Yolda beyaz ve kırmızı taksiler var, bu ne diye sorunca, öğrendim ki ilki bindiğinizde size ait, diğeri dolmuş taksilermiş. Meydan cıvıl cıvıl, Paşa mahkemesi denilen ilk sömürge binası üzerinde Latin Arap ve Berberi harfleri ile mahkeme binası yazıyor. Yine dört köşe 50 m uzunluğunda bir saat kulesi var. Burayı hava şartlarından dolayı uçağımız ertelenince son günde dolaştık, sabah sakin vaktinde. Öğle ve sonrasında hareketleniyor bu tür meydanlar. 

Ardından klasik tarzda yapılmış yeni bir bina olan 2.Hasan çalışma ofisini gezdik, el-Hamra esintisini burada da görmek mümkün.

https://www.youtube.com/watch?v=cqn6BOEzwVE&ab_channel=MevlutUyanik

 Sonra skala denilen deniz kalesine uğradık. Ve eski şehir (od madina) dolaşıldı. Hemen hemen bütün şehirlerinde kadim mekanlar aynı şekilde düzenlenmiş, ama burada millet alışverişe bakarken ibn Haldun sokağını buldum. Ardından yemek ve otele geçiş, zaten yol yorgunluğu. 

 

--


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —