Nusret Çiçek


DEPREM ZEDECİLİKTEN GEÇİNEN AHLAKSIZLAR

Enkazın yükü ve ağırlığı bir tarafa, bir de aramızda “koyun can derdinde kasap et derdinde” gözü koltuktan başka bir şey görmeyen politikacılar var.


Enkazın yükü ve ağırlığı bir tarafa, bir de  aramızda “koyun can derdinde kasap et derdinde” gözü koltuktan başka bir şey görmeyen politikacılar var. 

Yapıcı değil karıştırıcı.

Suriye göçmenlerini ülkeden kovunca herkesin karnı doyacakmış.

Faşist ve de kafatasçı kafa.

Şimdi de kendi hesaplarına sinekten yağ çıkarmak için görünüşte ziyaret, aslında siyası çıkar propagandası. Arada timsah gözyaşları da dökerler.

Dertli insanın dertlerini deşmek öyle zor değil.

Dokunsan ağlayacak.

 Evi barkı enkaz olmuş, hatta aile olarak kayıpları da var.

 Haklı olarak, “Koşup gelmediler, bakmadılar” diye sızlanır.

Bir kişi on kişi değil ki.

Köylerine kadar binlerce insan aynı anda mağdur…

Asrın en büyük felaketi diyorsak, adam gibi düşünmeliyiz.

Devletin bu kadar kişiye aynı anda yetişmesi yetiştirmesi imkânsız.

İşte Kılıçdaroğlu sahada. 

Depremzedeler çadırlarda çile çekerken o da seçim hesabına oy sayıyor.

 Fokus pokus diye  bir de propagandacı tv si var.

Sahibi İsrail’de eli deprem bölgesinde.

İzlediğinizde görürsünüz, müspet hiçbir tarafı yok.

Karıştırıcı, goygoycu.

Kimi bu aymazlığa yuh çeker, kimi de hazır fırsat döker zehrini.

Her şey mükemmel değil tabi.

Olamaz da, bu kadar büyük bir felakete devletin ne gücü ne de bütçesi yeter.

Bir şey daha göze batıyor.

Uyuşuğun, tembelin, avantacının eli sürekli devletin yakasında.

Devlet verirse verir yoksa yok.

Devletin vermiş olduğu teşvikler var,  hakkıyla denetlenmediği için paraların çoğu  üretime gitmez, gazinolarda karı kızlara harcanır.

Aslında zihniyet tam da geri kalmışlığın daniskası.

İyi kötü diplomayı cebine koyar koymaz  devletin kapısına dayanır.

İş ister, hem de şoför mahalli…

Kendiliğinden iş kurmak yok, üretme sevdası yok.

Devlet herkese iş verecek, maaşa bağlayacak!

Genç yaşta herkes asgari ücretten emekli olunca çalışmazlar, çalışmıyorlar.

Köylerdeki arazilerimizi terk ettik, hayvanlarımızı da sattık.

Eti sütü ekmeği yüksek fiyattan alıyoruz.

Piyasada uzman diye doğru dürüst usta bulamazsınız.

Hep hazır, avanta, kandırma, hile hurda… 

Deprem zedeler diyoruz.

Çokça zor durumda aileler mutlaka vardır.

Ama mağdurlardan ziyade hali vakti yerinde olanların daha çok sızlandıklarını görürsünüz. Mesela hali vaktı yerinde olan köyler var.

İmkânlarıyla başlarını sokacak bir yer yapma imkânları varken devletten bekliyorlar. Devlet gelecek evini bedavadan yapacak.

Hele de Kılıçdaroğlu, bedavadan vereceğim diyorsa neden zahmete katlansın? …

Devlete asalak olma zihniyeti yetişme tarzı ile alakalıdır.

Bir nevi batılılaşma emperyalist kültürümüz.

Siyasiler yapın üretin demiyorlar hep vereceğiz diyorlar.

Eskiden anlarımız bahçeden çıkmazdı, herkes çalışır üretirdi. Şimdi ise  hazırından AVM’ler var. Devlet verecek o da harcayacak.

Ama bu gemi bu ağır yüke ne kadar dayanır?

1976’lerde bir cinayet sebebi ile Araban ilçesinin uzak dağ köyüne gitmiştim.

 O zamanki vasıtaların en alası Murat 124. Bozuk yolu zar zor aşarak köyün girişinde kahvenin önünde durduk. Kahvenin içi dolu, kimi kâğıt oynuyor, kimisi de dedikodu ile meşgul. Savcı geldi deyince hepsi başıma toplandı.

Şöyle bir bakınca sordum, “köyünüz asfalta beş altı kilo metre mesafede fakat yol bozuk olduğu için iki saatte zor çıkabildik. Hastanız, yaşlınız olmaz mi? 

Bu kadar adamsınız her biriniz birer taş atasanız bozuk yol diye bir şey kalmaz.”

 Şapkayı arkaya yıkanlardan birisi kafayı uzattı:

“Savcı bey, devletin gözü kör değil görmüyor mu gelsin düzeltsin.”

İşte bir asırdır kazandığımız zihniyet bu…

Depremzede diye ortalıklarda gezip de istismar eden bir sürü uyanık var.

Ankara’nın doğu tarafında Elmadağ ilçesine varmadan Hakimler Köyü diye villaları gayet güzel olan bir semt var. Kooperatifini ben kurdum, inşaatlarını de müteahhit kullanmadan ben yaptırdım.Depremzedeler gelecek diye hanımlar temizlediler yemeklerine varıncaya kadar  hazırladılar. Elektriği, suyu, doğalgazı mevcut. Yolu asfalt, Samsun yoluna bitişik. Gelenler bir gece kaldılar, ikinci gün burası şehrin merkezine uzak diye beğenmeyip çekip gittiler.

 İşte buyurun, bodrumlarda 20- 30 kişinin kaldığı yerler olduğunu biliyorum. Gelenlerden birisi kuyumcu imiş, villayı beğenmedi…

Demek ki durumu iyi devletin kesesinden denize nazır tatil evi eriyor.

Benim merakım, çokça yardım yapıldığı halde yerlerine ulaşıyor mu?

1998 depreminde Koray Aydın’ın bakanlığı döneminde birçok yolsuzlukların olduğunu biliyorum. Kızılay’ın başkanı ile elemanlarını yargılayıp zimmet suçundan mahkûm etmiştik.

İnşallah bunlar da öyle olmaz.

Emperyalistlerin yağma zihniyeti bizim insanımızın aklına iyice oturdu. 

Ankara Kırıkkale yolu tek şerit iken çokça trafik kazası oluyordu.

Benzin istasyonlarında kaza olacak diye bekleyen yağmacılar vardı, haberi alır almaz  biz yetişmeden onlar varır, yaralıların parasını kıymetli eşyasını çalar kaybolurlardı. Şimdi de enkazdan yağmalayanları görüyoruz.

Kafa aynı kafa…

Deprem milli bir felaket sayılır, birlik olup mağdurların mağduriyetini gidermek yerine iktidar muhalefet sürtüşmesi ayrı bir felaket sayılır.

Sorsan her birisi vatan millet! 

Hırsızı ile kötü niyetli siyasetçisi ile halka teşhir edilmeli…

Ahlaksızların yüzlerine tükürülmeli.17.3.2023 Nusret Çiçek