Ahmet Rauf Akay


ÇÖLLEŞEN TÜRKİYE VE TEPKİSİZ MİLLİYETÇİLİK

Vatanın taşına, toprağına, ırmağına, ormanına sahip çıkmadığınız müddetçe gerçek anlamda milliyetçi olamazsınız.


Vatanın taşına, toprağına, ırmağına, ormanına sahip çıkmadığınız müddetçe gerçek anlamda milliyetçi olamazsınız. Yıllardır Ormanlar, sahiller, koylar, yağmalanıyor, sularımız, çaylarımız yok ediliyor, bir avuç duyarlı insandan başka kimsenin sesi çıkmıyor.

Bunun son örneği Akbelen. 

Kömür ocağını genişletmek, yandaşın biraz daha fazla para kazanmasını temin etmek için ağaçlar kesilip, güzelim orman yok ediliyor. Bir avuç insan çocuğu, kadını, erkeği ile ağaçlara sarılıp bu yağmayı durdurmaya çalışıyor.

Bir tarafta Jandarma baskısı öbür tarafta hırpalanan ama haklı bir davanın savunmasını yapan insanlar.

Seyrettikçe insanın içi parçalanıyor. 

Bu ülkenin askerini yandaş müteahhitlerin jandarması, çıkarlarının bekçisi haline getirmek ne kötü. 

Bir ormanın yetişmesi için onlarca yılın geçmesi gerekiyor. Bugün yok edileni elli yılda yerine getiremezsiniz. Yağmalanan her ormanla yüzyılın, iki yüz yılın birikimi yok oluyor. Bu gidişle nefes alacağımız bir vatan parçası kalmayacak.

Yağma sadece bu yöntemle yapılmıyor. Yanan ormanların yerine yeni ağaçlar dikmek gerekirken el çabukluğuna getirilerek rant için ona buna peşkeş çekilerek de yapılıyor. İmara açılmayacak denilmesine rağmen yanan alanların bazıları imara açılıyor.

Şu kavurucu sıcaklarda herkes küresel ısınmadan şikayet ediyor değil mi? 

İşte küresel ısınmanın sebebi. İklim dengesini sağlayan ormanları, şırıl şırıl akan ırmakları yok ederseniz dünyayı yaşanmaz hale getirirsiniz. Türkiye bu çıkarcıların elinde giderek çölleşiyor. Kanla sulanan sevgili vatan, menfaatperestlerin ayakları altında çirkinleşiyor. En kötüsü buna toplu bir tepkinin verilmemesi.

Milliyetçilik,  sadece şu veya bu ayrılıkçı örgüte karşı olmaktan ibaret değildir. Vatanı korumak onu bölünmekten, parçalanmaktan korumak kadar – doğal güzelliklerini de- korumak, tabiat varlıklarına sahip çıkmaktır. Böyle olmasına rağmen bu açık yağmaya, vatanı çölleştirmeye tepki koyan tek bir milliyetçi ses duyulmadı. Halbuki, Akbelen köylüsüne bu asil davranışlarından dolayı ilk sahip çıkması gereken Türk milliyetçileriydi. Milliyetçiliğin PKK karşıtlığına indirgenmesi bu ülkede her türlü tabiat yağmasını mümkün hale getirdi. 

Cılız tepkilerle bu azgın rant çetesini ve onların hamilerini durdurmak mümkün değil. Hep birlikte ormanlarımıza, su kaynaklarımıza, meralarımıza sahip çıkmadığımız müddetçe geleceğe yaşanabilir bir Türkiye devredemeyiz. Şehirlerin, meskun mahallerin hemen yanı başında açılan taş ocakları, kirletilen sular, kurutulan pınarlar yakın bir gelecekte çok ciddi çevre sorunları ile karşı karşıya kalacağımızı gösteriyor. Medenileşmek parayla, pulla ölçülebilen bir durum değil, insana, tabiata, börtü böceğe, havaya, suya gösterilen saygı ve özenle ilgili bir durum. Ne yazık ki, o şuura ve milliyetçiliğin örgüt karşıtlığından ibaret olmadığını süzecek idrake malik değiliz. Toprağa ihanet, en az bölücü örgütlerin ihaneti kadar ağır bir cürümdür.