Raziye Gök Aktaş


BÜYÜDÜK

En son ne zaman büyümüşsek ordan konuşmaya başlayınca mutlu olduğumuz bir günü hatırlamış oluruz.


Her geçen gün büyüdük.

 

En son ne zaman büyümüşsek ordan konuşmaya başlayınca mutlu olduğumuz bir günü hatırlamış oluruz. 

 

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız “Asgari ücretin nereden nereye geldiğini rakamlarla ifade etmek isterim” dedi ve, “ 2002 yılında net asgari ücret 184 liraydı, 2025 itibariyle 22.104 lira düzeyinde oldu. Nominal olarak 119 kat, reel olarak da 242 artış sağlamış durumda. 2002’de  127 dolardan bu yıl başında 630 dolara, Euro bazın da da 144Euro iken 605euro ya yükselmiş durumda Asgari ücretle ilgili hiçbir ülkede olmayan yeni uygulamaları başlatmış olduk. Gelir ve damga vergisini kaldırdık. Bunu Kaldırmakla birlikte asgari ücretli vatandaşlarımızın cebine giren parayı artırmış olduk. Tüm gelirlerden asgari ücret düzeyine kadar olan rakamları vergiden muaf duruma getirdik. Asgari ücrette diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda aslında çok iyi noktadayız. Avrupa ülkeleriyle de karşılaştırdığınızda öyle Afrika yada Asya ülkeleriyle de öyle Örneğin Mısır’da 100-100 dolar düzeyinde. “ dedi ve,  “Türkiye’de 40 yıl emeklimize aylık ödüyoruz”, Almanya’da emekliliğe ulaşabilmek için 40 yıl çalışıyorsunuz, gereken primleri dolduruyorsunuz. Ama 15-20 yıl emekli aylığı alıyorsunuz. Türkiye de ise tam tersi, 20 yıl prim ödüyoruz, o da zor koşullarda toplayabiliyoruz primleri, yaklaşık 40 yıl emeklimize aylık ödüyoruz. Tabi ki ödeyeceğiz, bu hak edilen bir şeydir, sadece durumu değerlendiriyorum. Yine emeklinin vefatı sonrasında eşine yada çocuklara emekli aylığındaki payları vermek durumundayız. Bu sosyal devlet olmamızın gereği. En son Almanya da sosyal devletin küçülmesi yönünde haberler çıkıyor. Biz bunu yapamayız. Ben vefat ettikten sonra eşim ve çocuklarıma yaşanabilir bir ücret bırakamazsam bu sosyal devletin varlığının düşündürür. Niçin vardır devlet vatandaşı için vardır.“ dedi.

 

Vatandaşımız, asgari ücretli çalışan, emeklimiz bu cümleleri duyunca içinize su serpilmiş olmalı. 

 

Ancak, bakalım bu güne ve asgari ücret dolar , eur karşısında büyümüş mü? 

Sadece o günkü değerini korusa o da iyi bir durum diyebiliriz.

Bu gün baktığımızda yılbaşında dolar bazında 630 dolar, eur bazında 605 eur olan asgari net ücret 29/09/2025 de dolar bazında 532 dolar, Euro bazında 454eur olmuş durumda. 

Türklirası bazında asgari ücret, dolar ve eur bazında oldukça düşmüş durumda.

Paramızın güncel değerinde en belirgin reel değeri kuşkusuz altın karşısında  görülür.

2002’de 184 lira net asgari ücretle 27,40 TL den 7 çeyrek altın alanabiliyordu.

2025’de 22.104- lira net asgari ücretle yılbaşında 4 çeyrek altın alabiliyor, bu gün 29/09/2025’de  8.347,05- TL den 2 çeyrek altın alabiliyor.

Yargı kararlarına göre; paranın güncel değeri hesaplanırken 5 unsur ele alınmalı der. Örneğin, altın, asgari aylık  ücret, memur aylık ücreti, tüfe,üfe ..vb 

Asgari ücretten vergi kesintisi yapılmaması önemli bir yer kaplasa da enflasyonun düşmesi beklentimiz devam ederken,  asgari ücretin dolar, eur ve altın karşısındaki düşüşü hızla devam ediyor.  

Hükümetin uyguladığı her türlü politikaya karşı eriyen paramızı 23 yıllık hükümet hala büyütme gayretinde. 

Ülkemizde yaklaşık 7 milyon asgari ücretli çalışan var.

Çalışan asgari ücretle çalışmayı uzun süre sürdüremiyor. Bu gün aylık ev kirasının  asgari ortalama 25-30 bin TL olduğu, elektrik, su enerji giderinin 5binTL, gıda harcamasının 10binTL, olduğu giyim kırtasiye..vb harcamaları da eklediğimizde oldukça yüksek bir gider harcamasının 22.104- TL asgari ücretle karşılanması mümkün değildir. Bu rakamlarla geçinebilme çabasındaki vatandaş cüzdanında birden fazla kredi kartı ile alışveriş yapıyor ve bankalar arası borç çevirmek zorunda kalıyor. 

Vatandaşın ev, araba alması gerçekten hayal oldu. Vatandaş bir gram altın tasarrufunda bile bulunamıyor.

İşverenin de gelirden elde ettiği kar tutarı yetersizliği nedeniyle giderlerini karşılamakta zorlandığı için ücret artışına gidemiyor.  Büyük firmalar bile personel maaşlarını ödemek için kredi borçlanmasına gitmektedir. Ayrıca, İşverenler sgk prim oranlarının yüksekliğinden oldukça şikayetçi durumda.

Aylık giderlerini karşılayamayan alım gücü çok düşmüş durumda olan çalışan asgari ücretle çalışmayı kabul etmiyor ve sık sık iş değişikliğine başvuruyor.

Bu durum çalışma hayatında bazı sorunlara da neden oluyor. Çalışan belli bir sektörde ustalaşamıyor, İşveren de nitelikli personel bulmakta zorlanıyor. 

Her ne kadar hükümet meslek liselerine ağırlık verse de meslek liselerinden mezun olmuş kişiler hiçbir tecrübesi olmasa da asgari ücretle çalışmayı kabul etmiyor. 

Her türlü zorluğa rağmen işsiz kalmayı kabul eden bir kesim de var.

Ağustos/2025 de işsizlik oranının %8,5 olarak açıklandı. İşsizlik sorunu önemini hala koruyor.

 

Sn Bakanın diğer açıklamasında geçen konuya gelince,  Evet ülkemizde Almanya gibi 40 yıl çalışılmıyor, ülkemizde kadın 20 yıl, erkek 25 yıl çalışınca emekli oluyor ve emeklinin vefatında da eşine çocuklarına emekli aylığı payları veriliyor.

Kim istemez eşi ve çocuklarına yaşanabilir bir ücret bırakmayı elbette herkesin temel temennilerindendir.

Kimisi bakan olarak emekli olur kimisi de asgari ücretle çalışan olarak emekli olur. 

Emekli vefatı öncesinde aldığı emekli maaşı en az 16.881- TL 

Oldukça düz bakalım; emekli maaşınız 16.881- TL, ev kiranız 30binTL. olduğu durumda, emeklinin çocuklarına bıraktığı borç tutarı olacaktır. 

Bazı gerçekleri görmezden gelemeyiz. 

Ülkemizde sokaklarda çöplerden, pazar yerlerinden gıda bulmaya çalışanları görüyor muyuz? Gençlerimizin işsizlik nedeniyle beyin göçünü görüyor muyuz? 

Kirasını ödeyemeyenin sokağa atıldığını görüyor muyuz? 

Bu durumda olan bir kişi bile olsa sosyal devlet anlayışı varlığını hissettirmeli ve kişinin olumsuz hayat şartları iyileştirilmelidir. 

Her türlü prim tahsilat zorluğuna rağmen emeklimizin ve/veya eş-çocuklarını  zorda bırakmadan maaşlarının ödeniyor olması, sosyal devlet anlayışımızda oldukça kıymetli bir durum.  Bir de ödenmediğini düşünsenize,  Sıtma tutar ölüme razı gelir inme inmez miydi? 

Bence, her konuda büyümemize nerden nasıl baktığımız kişisel duygularımızı kısa vadeli mutlu ediyor olabilir. 

Almanya sosyal devleti küçülüyormuş. 

Biz büyüyor muyuz? Büyüdük mü? 

 

Raziye GÖK AKTAŞ