İrfan Sönmez


BU YOL,YOL DEĞİL!

Bahçeli cephesi, Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Alevi biri Kürt olsun sözünün Lübnanlaşma olamayacağını, kapsayıcı bir temsiliyet için söylendiğini ifade etti.


Bahçeli cephesi, Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Alevi biri Kürt olsun sözünün Lübnanlaşma olamayacağını, kapsayıcı bir temsiliyet için söylendiğini ifade etti.

Hiçbir etnik kimlik kendi dışında olanları kapsamaz. Hiç bir mezhep veya din, kendini inkar edenleri içine almaz. Her kimlik sadece kendinden olanları kapsar. Bu nedenle bu ifade kapsayıcılık olarak tevil edilemez. Kimliklere kontenjan vermek, bundan böyle devletin vatandaşına Kürt müdür, Alevi midir, Sunni midir diye bakması anlamına gelir. Toplumla ilişkilerin de kimlikler üzerinden kurulmasına yol açar, bu kuşatıcı vatandaş ifadesinin gitmesi, o ülkede ne kadar kimlik varsa onun kadar parçalara bölünmesi demektir.

Bahçeli'nin bu sözleri boşuna söylediğini, bilinçsizce sarf ettiğini sanmıyorum.Hatta İsmail Saymaz'a da -bilinçli- sızdırıldığını düşünüyorum. Yıllar önce Apo kendini ziyaretlere gelenlere " özerkliği konuşun, toplumu alıştırın " diyordu. Bu da Bahçeli üzerinden sürüme sokulan başka bir alıştırma örneği. Tepkilerin şiddeti bu alıştırmanın akibetini de tayin edecektir.

Yazının bu bölümünde, bu ve benzeri  tartışma konuları ile ilgili alanında uzman olan düşünürlerin görüşlerini aktaracağım.

Başka ülkeler de terör örgütleri ile masaya oturup, görüşmeler yaptılar. Hiç biri Örgütlere vatandaşı veya bir kitleyi topluca temsil yetkisi veya örgüt liderine öne çıkma, topluma rehberlik etme imkanı vermedi. Çünkü,  T.C' nin Kürt kökenli vatandaşları ile ilişkisi  içeride PKK'nın ipoteğine sokulamayacağı gibi, dışarıda da düveli muazzamanın eline ve insafına terk edilemez. (M. Çalık. )

Terk edildi mi? edildi.Bugün sürecin esas aktörleri ABD ile Öcalan'dır. En azından Öcalan'ı öve öve böyle bir algı yarattılar. Yandaş kanalların çoğu haberlere Öcalan'ın ülkeye  ve barışa büyük katkılarını överek başlıyor.

Peki nedir Çözüm Süreci?

Ülkemizde etnik bölücülüğün meşhur adı Kürt sorunu, varmak istediği sonucu inşa etme planının adı çözüm sürecidir.(Birgül Ayman) Ayman'a göre, bu süreçler PKK'nin amaçlarına hizmet eden yolun önündeki engelleri kaldırmaktan başka bir şey değil. İlk çözüm sürecini hatırlayın, birçok yasal düzenlemeye rağmen PKK silah bırakmamış oyunu da yüzde 5-6'lardan yüzde 13'lere çıkararak süreçten karlı çıkan taraf olmuştu. Daha önemlisi, Türkiye'yi masada uyuturken Suriye'de  YPG özerk alanını inşa etmişti.

Öcalan ve PKK'nın diğer türevleri sık sık ulus devlete karşı olduklarını söylüyorlar. Niçin? çünkü ulus-devlette etnik gruplar, dinsel mezhebi topluluklar siyasal değil, yalnızca kültürel varlıklar olarak kabul edilirler de ondan.(Birgül Ayman)Amaçlarına ulaşmak için en büyük engel olan ulus devleti aşmaları geriyor.Bunun için ulus devleti hırpalamak için her fırsatı değerlendiriyorlar.

"Terörsüz Türkiye" ambalajı ile sunulan süreç başlarken tepkileri yatıştırmak için -şartsız- demişler ama yalan söylemişlerdi. Şartsız lafı toplumun gardını düşürmek içindi. Bugün başta DEM parti ve Kandil olmak üzere ağzını açan yasal ve anayasal düzenlemelerden söz ediyor. Cemil Bayık, önceki gün hükümete ültimatom verir gibi şunlar şunla yapılmazsa silah bırakma yok dedi. Yapılmasını istediği şeyler, devletin PKK'nın keyfine göre yeniden düzenlenmesiydi. Anayasa değişse ne olur, bir şey değişmez diyenler var, oysa anayasalar psikolojik ret- kabul metinleri değil, toplum, devlet sistemi kurma metinleridir. Anayasalar bir virgülün yeriyle ve bağlacı yerine veya bağlacının yazımıyla dünya kurup dünya yıkan türden sistem metinleridir. Bu özellikleri nedeniyle vatandaşlık konusunda anayasa maddelerinin değişmesi ve pek çok yasanın değişmesi gündeme gelecektir. Bu seferberlik başka bir devlet veya başka bir toplum ilanı ve inşası anlamına gelir. Bir ulusal varlığı yok etmek için o ulusun dil birliğine, toprak birliğine,iktisadi yaşam birliğine,duygu ve bilincine saldırılır.(Birgül Ayman) Bugün de yapılan budur!

Erdoğan bir konuşmasında Türk-Kürt-Arap birliğinden, ümmet bilincinden söz etti. Ümmeti yapıştırıcı, kimlikleştirici bir kavram olarak sundu. Her Müslüman ve tabi biz İslam ümmetindeniz ama bu bizim tek siyasi varlık olmamıza yetmez ve böyle bir sonuca da sebep olmaz. Ümmet çerçevesi içinde olmak milli renkleri ortadan kaldırmaz.Aynı ümmetten olmak Hz.Peygamber döneminde Kureyşliyi Kureyşli olmaktan, Evs'liyi Evsli olmaktan, Hazreçliyi Hazretçli olmaktan çıkarmamıştır. Onu, kavga ve çatışma sebebi yapılmasını önlemiştir. Hz.Peygamber kimseye kabileni yut, ümmet var başka bir topluluk biçimi yok dememiştir.Çünkü bir dine mensubiyet ile bir etniye veya kabileye mensubiyet aynı şey değildir. 

Kaldı ki,milletin ilkleri milliyetçiliğinde ilkeleridir. O nedenle milleti aşmak paradoksal olarak,ancak genellikle bu girişimlerin nesnesini oluşturan tümleşik milletten daha geniş bir milliyetçilik biçimiyle mümkün olabilir....  Bu pan hareketlerinin hiç biri  başarılı olamadılar. Pan Slavizm bırakın bir tek teritoryal devlet kurmayı Slavları tek bir siyasal topluluk halinde birleştirmenin yanına bile yaklaşamadı.(A.D.Smith) Pancı ve siyasi bir ümmet anlayışı dayanışma yaratabilir ama milletleri yutamaz.Dahası böyle bir din ve ümmet anlayışı toplayıcı da olmaz. Din siyasi rekabetin aracı olduğunda birleştirmek yerine toplumu parçalar. Ancak İslam'ı siyasi çatışmaların üstünde tutmayı başaranlar onun birleştirici gücü sayesinde eşitlik ve kardeşliği temin edebilirler,bunu yapmadıkları takdirde İslam'ı kendi fırkalarının,yani tefrikanın doktrini halinde göstermek gibi sonu nereye varacağı  belli olmayan bir vebali temsil ederler.(Erol Güngör)

Son sözü de yine rahmetli Erol Güngör ile bitirelim: Milliyet  farklarını hesaba katmayan bir İslam düşüncesi kaynağını İslam dininden ziyade, bazı siyasi durumlardan almaktadır. Bu manada İslamcılık şimdiye kadar hep hakim milliyete karşı hoşnutsuzluğunu doğrudan belirtemeyen etnik azınlıkların ideolojisi olmuştur. Bunların maksadı, İslam ülkeleri arasında iş birliği sağlamaktan ziyade,kendi yaşadıkları ülkedeki milliyetçi politikayı notralize etmektir. Bu azınlıklar ayrılıkçı bir politika takip edecek kadar kalabalık ve güçlü olduklarını hissettikleri an kendi istikametlerinde bir milliyetçilik hareketi açmaktan hiç geri kalmazlar, böyle bir güce erişmedikleri müddetçe İslam davasının şampiyonu olarak gözükürler. 

Bu gün de öyle değil mi? Amaç din değil, dini kullanarak milli devleti yıkmak, onun gücünü kullanarak  iktidarlarının devamını sağlamak. Şunu unutmamak lazım: Hiç bir Lavrens ömür boyu ajan kılığında kalmaz, kendini gizlemez, günün birinde mutlaka gerçek hüviyetine döner.Şaşırmaya gerek yok, gördükleriniz, bazılarının şimdiye kadar görememekte ısrar ettiğiniz gerçek yüzleridir.Böyle ülkelerde vatana veya dine sadakat değil, liderlere sadakat önemlidir. Tıpkı Avusturya İmparatoru Franz'ın kendisine Avusturyalı bir yurtsever olduğu için tavsiye edilen biri hakkında dediği gibi, yüreği Avusturya sevgisi ile çarpıyor olabilir,ama önemli olan benim sevgimle çarpıp çarpmadığıdır.(Kohn) 

Krallar için önemli olan budur. Gerisi lafı güzaf.