Hakan Özen


Atatürk'ün yaşamı bir kurgu değil gerçektir

Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebedi intikalinin 85. Yılında rahmet, minnet ve özlemle anıyorum


Atatürk’ün yaşam hikayesi bir kurgu değil bir gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'mizin kurucusu büyük önderimiz Atatürk hayatını emperyalizmle ve onun işbirlikçileriyle mücadeleye adamıştır. Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine ulaşabilmesi için aynı zamanda çok önemli devrimleri hayata geçiren Atatürk aklın ve bilimin rehberliğinde Türk milletini çağdaş bir yaşam seviyesine getirmeyi hedeflemiştir.

   Atatürk'ün bizlere bıraktığı en büyük miras ise halkın egemenliğinin tescillendiği Cumhuriyet'in ilan edilmesi olmuştur. Bu nedenle Atatürkçülük ve Türklük şuuru bu nedenle emperyalizme meydan okumak ulusal bağımsızlığa, onura ve birlikteliğe sahip çıkmaktır. Bununla ilgili olarak büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Amacımız, ulusal sınırlarımız içinde toprak bütünlüğümüzü ve ulusal tam bağımsızlığımızı sağlamaktır. Buna engel olmak üzere karşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursa olsun hiç duraksamadan çarpışırız ve başarı kazanırız. Bu konuda karar ve inancımız kesindir” sözünü her zaman hafızalarımızda canlı tutmalıyız.

   Türk milleti sadece kurtuluş savaşında emperyalist oyunlara maruz kalmamış günümüzde dahi iç ve dış işbirlikçilerle egemen güçler arasında adeta bir kuşatma altında bulundurulmaya zorlanmıştır. Bu şartlarda dahi kahraman Türk milleti emperyalistlerin oyunlarına karşı direncini 1919’da olduğu gibi muhafaza etmişse bunda milli bir şuura sahip olunması, tam bağımsızlık ve kayıtsız koşulsuz ulusal egemenliğine sahip çıkıyor olması yatmaktadır. Yine bu zenginlik ve kudreti büyük önder, “Tam bağımsızlık demek, elbette, siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve özgürlük demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamı ile bütün bağımsızlığından yoksunluğu demektir. Biz, bunu sağlamadan ve elde etmeden başarıya ve esenliğe erişeceğimiz kanısında değiliz...” sözleriyle açık ve net şekilde ortaya koymuştur. İşte Atatürk budur, işte Atatürkçülük ve Türk olmanın bilinci ve şuuru budur...

      Kurtuluş Savaşı kökeninde "antiemperyalist" ve "antikapitalist" düşüncelerin kutsal harcını taşımaktadır. Bu sebepten dolayı kurtuluş savaşımızın ve bağımsızlık ateşiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk ve onun fikirlerini, devrimlerini ve mücadelesini yıllar geçse de ilk günkü gibi yaşatan Atatürkçü düşünce yapısı emperyalistlerin en büyük korkusu olmuştur. Çünkü Atatürk bugünkü emperyalist ilişkileri daha o günden görmekteydi. Ancak Atatürk'ün bütün dünyaya duyurduğu bu ilerici düşünceler maalesef özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra gününü kurtarma kaygıları ve değişik hırs sebeplerinden dolayı yanlış algı yönetimleriyle farklı yerlere çekilmek istense de gelecek kuşakları Atatürk sevgisi ve Atatürkçülükten koparmayı başaramamıştır. Bu husus dahi Atatürk’ün gençliğe olan güvenindeki haklılığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Tüm bu sebeplerden dolayı Atatürk’ü sadece belirli kriterler ve kalıplara oturtulmuş programlar doğrultusunda anmak yeterli değildir. Atatürk’ü gerçek nitelikleriyle tam olarak tanımalı, bize emanet ettiği ilke, devrim ve düşünce sistemini ileriye en iyi şekilde taşımanın gayretini göstermeliyiz.

    Bu duygu ve düşüncelerle 10 Kasım 1938 günü ebediyete uğurladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devletimizin kurucusu, bağımsızlığımızın mimarı, büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebedi intikalinin 85. Yılında rahmet, minnet ve özlemle anıyorum. Bugün ve gelecekte millî onurumuzdan ve bağımsızlığımızdan en küçük bir taviz vermeyeceğimize onurumuz ve şerefimiz üzerine ant içiyoruz...