Kerime Yıldız


CUMHURBAŞKANIMIZ BAŞBAKANKEN ÖLÜLERE İŞKENCEYİ MEŞRÛ MU GÖRÜYORDU?

CUMHURBAŞKANIMIZ BAŞBAKANKEN ÖLÜLERE İŞKENCEYİ MEŞRÛ MU GÖRÜYORDU?


Birkaç gündür İstanbul Kartal?daki HDP mitingiyle alâkalı ilginç bir tartışma devâm ediyor. Hilâl Kaplan, Öcalan ve Atatürk posterinin bir arada olduğu, gerçek olmayan bir afişi sosyal medya hesâbında paylaşınca bir hayli tepki aldı. Kaplan, ?Mâdem her ikisi ortak miting yapıyor, o hâlde afiş gerçek sayılır.? anlamına gelen bir açıklama yaptı.

Kendisi unutsa da Hilâl Kaplan?ın Ahmet Altan?ın prensesi iken Taraf?daki köşesinde yazdıkları, BDP güzellemeleri, TSK?ya ve şehidlik kelimesine saldırıları, hasıraltına süpürülecek gibi değil. Bizim o taraflarda, böyle durumlar için ?dili kısa olmak? deyimi kullanılır. Yâni boyunuzdan büyük laflar ettiyseniz, geçmişiniz didiklenmeye müsâitse kimseye ses etmeyeceksiniz. Hatırlatırlar zîrâ.

Kaplan, bugünki yazısında kendisini savunmuş. Savunma deyince montaj olduğu ortaya çıkan bir afişi paylaştığı için özür dilediğini sanmayın. Kendisini yalancılık ve ahlâksızlıkla itham edenlere, CHP ve HDP miting kardeşliğini ispat ederek cevap vermiş.

Oysa esas mesele, montaj olan bir afişi paylaşmış olması. Bütün CHP ve HDP vekilleri mitingde halay çekse bile afişin sahte olduğu gerçeği değişmez ki.

Yine de Kaplan?ın savunmasında hoşuma giden bir şey var. Bir zamanlar adının değişmesini istediği Türk bayrağına ?bayrağımız? diyebilmiş. Bu da bir şeydir.

Ben, Hilâl Kaplan?ın geçmişteki hâline çok şaşırmıyorum. Gülen?e şiir yazmasını, her önüne gelene ?abi? demesini, çözüm sürecini PKK ile empati kurmak olarak algılamasını normal görüyorum.

Neden mi?

Bu memlekette 28 yaşında, basın tecrübesi olmayan bir eksik eteğin Ahmet Altan?ın eline düşmesi ne demektir bir düşünün. ?Hadi prenses!? diye diye feleğini şaşırtır. Melih Gökçek?in belediye çukuruna düş, daha iyi.

Bakmayın şimdilerde aralarının açık olmasına, Yeni Şafak, Hilâl Kaplan?ı Altanların elinden kurtararak büyük bir sevâba girdi. Kızcağız, belki de şu anda içerideydi. Cemaat dershanelerinde bol bol hocaefendi vaazı dinle; üstüne Ahmet Altan?ın rahle-i tedrisine gir. Sizce bu yol adamı nereye götürür?

Nereye götürebileceğiyle ilgili bir hatırlatma yapmak istiyorum. Hilâl Kaplan?ın Cumhurbaşkanımızı ne kadar sevdiğini; liderliğine, reisliğine toz kondurmadığını hepimiz biliyoruz. Hatta o kadar inanmış ki 15 Temmuz gecesi ?Gün bu gündür!? diyerek tanklara karşı durmak için köprüye koşmuş.

İşte bu kadar çok sevdiği Tayyip Erdoğan?ı, Ahmet Altan?ın yazarıyken ?ölülere işkenceyi savunmakla? itham edecek kadar ileri gitmişti. Nasıl mı?

2010?da, Hilâl Kaplan ve Rasim O. Kütahyalı, Akçakoca?da bir programa katılırlar. Programda, BDP?liler, ?Cenâzelerimize işkence ediliyor; herkes susuyor. Başbakan ölüye işkenceyi savunuyor.? diye isyân ederler. Kaplan, PKK?lı ölülere işkence bahsinde Vahşi meselesini anlattıktan sonra sorduğu soruyu, 21 Temmuz 2010?da köşesine şöyle taşır:

?Eğer merhametlilerin en merhametlisi Hz. Peygamber bile sevgili amcasını öldürüp ciğerini söken birini pişman olmasına rağmen affetmekte zorlanıyorsa Kürtler, evlâdının ölü bedenine işkence edilmesini bile meşrûlaştıran bir başbakanı nasıl affedebilir? O başbakanın yönettiği devlete nasıl âidiyet hissedebilir? ??. Diğer yandan Başbakan?ın bu âşikâr zulmü meşrûlaştırıcı tavrının da aynen devam ettiğini Dolmabahçe?deki toplantıda yine utanarak müşâhede ettim. Üstelik zulme sâhip çıkmasını, siyâset yapmasından ötürü halkın çoğunluğunu kaybedemeyeceğine bağlayarak anlamamızı talep ediyordu.? (21 Temmuz 2010-Taraf)

Beni şaşırtan şey işte bu! Yoksa bir insanın Gülen?e, PKK?ya sempati duyması umûrumda değil. Kanmış olabilir. İnanmış olabilir. Analiz yapmaktan âciz olabilir.

İyi de Gülen?e şiir yazarken, BDP ile empati yaparken Başbakan Erdoğan?ı Vahşi meselesine atıf yapacak kadar zâlim i?lân etmek ne demek oluyor?

 Dedim ya Altanların eline düşen feleğini şaşırır.