Hüseyin Acarlar


Cevdet Said (1931 Suriye/30.1.2022 İstanbul) Aziz Hatırasına

Cevdet Said (1931 Suriye/30.1.2022 İstanbul) Aziz Hatırasına


İlk adım nokta.

Elif noktadan yapılıyor. Üst üste yedi nokta bir elif ediyor. Nokta hem başlangıç hem son…

Düşünceleri büyük olanların çilesi bir noktayla başlar ve büyür.

İdealleri büyük olanların kavgaları da büyük olur. Ve ölmezler.

Bir Zümrüdü Anka gibi küllerinden devşirir, yeniden doğarlar…

“Ölürse tenler ölür/canlar ölesi değil…

 Yunus öldü deyusela verirler

Ölen beden imiş âşıklar ölmez(YUNUS)”

Noktalar büyür Elif olur. Elif birdir,noktadan doğan birimdir.

Vav, elifin sağ ucundan bükülerek kendi içine doğru kıvrıldığı, içe döndüğü bir harfti.  Anne karnındaki duruştu. Elifin elinin kolunun içine kapandığı bir hakikatten, bir hayrete mavera…

Sözcüklerin başına gelirdi elif. Nun, elifin yatarak iki ucundan yükselmesiyle belirir,hem yatay hem dikey.Dimdik yaşarsan elif gibi, musalla taşında da dimdik elif olursun, bu dünya nun olur. Elif budurzaman ve mekâna bağlı olmayan soyut kelimelerin başında...

Sessizlik, boşluk, hem madde hem mana…

Yalnızlığın, selvi boylunun imgesidir suare saatlerinde.

Hareke kabul etmeyen harf meçhul kalır. Tanımı zordur. İfade etmede zorlanır kendini. Elif ise harekelenmeyip meçhul kalmayan tek harf…

Elif, harfler âleminde yalnızlığın görünümüdür. Tek-u tenhalığın, kimsesizliğin…

Elif'in sessizliği kaf ile nun'un birleşmesiyle belirginleşir. Ete kemiğe bürünür, can suyuna kavuşur. Bu sırrın ekleri Elif'in adının söylenişini değiştirir. Ne var ki bunun gerçek nedeni hiçbir zaman bilinemez…

Yüreğin Elif gibi dağa kalksın!Dağlar ayağa kalksın!Bir intifada olsun bu dünyadan gidişin!

Bir nokta doğan Kafkaslardan… Eliftir O Şehr-i Şam üstünde.Kasiyun Dağı üstünde.Habil’in yeni dökülmüş tazekandamlalarının yanı başında kucaklar Mevlana Halid-i Bağdadi ve kahır ve gam üstünde tan ve akşam vaktinde dökülür Fusus'ül Hikem yapraklarından Nebiler, gülümser İbn-i Arabi...

İbn-i Rüşd yoluna dikilmiş Sevilla'da. Elinde “ Müşkiletü’l-efkâr” ile bekler Cezayir ‘de Mâlik b. Nebî.

Medinetü-z Zehra'da İbn-i Tufeyl karşılar seni.Kehribar sarılığında havanın şavkını Tunus’tan Mısıra vurduğu suare saatinde toplumsal yasaları irdelerken bulursun İbn Haldun’u. Ve geride akşam ufku yakutî bir şevk ve kızıl bir kederdir Süleymaniye üstünde…

Geride kalan talib kimseye kalan İkra (oku-duyur) ve Bişnev (dinle).

Ey Hayatını anlamını çözmeye talib kişi;

İkra (oku)! Ve bişnev (dinle)!

Ey hakikatin ilmine ulaşmak isteyen talip;

Yara neredeyse duanı oraya oku, zira dua oraya dokunur. Cehalet, durmaksın irin üreten yaradır. Eczası ise hakikate götüren ilimdir.

Önce halis bir niyet et. Göz, güneş olmaksızın göremediği gibi, kalb ve akıl da vahyin nuru olmaksızın yalın hakikati göremez.

Kalp kabını hazırla. “La” diyerek temizle kalp havanıyla, sök kiri pası. İstiğfar yaprağıyla parlat, hazır hale gelsin niyetin. illaki ALLAH gelir.

Rahman ve Rahim ismiyle önce bir “la” çiz yürek resmine. Katışıksız, pak çocuk saflığında ki ilmin kapısı görünsün. Rüzgârdan aşırdığın kalem ile bakır renginde göğe bir zülfikar hışmı ile “hayır!” yaz ki İsrafil ürpertisiyle titresin bedenin.

Bir “la” de önce tüm ilahlara.

Sökülüp dökülsün hacamat doğurganı fikirler ve üzerinde göğermiş değerler.

Anlı şanlı naralardan arınsın kişisel ve toplumsal tarih.

İlah makamına yükseltip sana bâr olan, seni alçaltan ne varsa dökülsün. Hafiflet yükünü çünkü yolun uzun. Unutma ki tepeye tırmanırken yükü hafif olan rahat varır.

Ve yürüsün senin önünde en delişmen sözcükler…

Ey Rab (terbiye edip öğreten) eğitimine talip kişi;

Avuç avuç dünya belasından seni feraha götüren ilmi sunana hamd makamında dur!

Ki akıl vererek seni terbiye edilebilir kılan (eğitilebilecek ) odur.

Rab makamına yeltenen ne kadar Nemrudi duruş varsa insin yeryüzüne! İnsin insan makamına benliklerimizde. Âlemi yaratan o dehşet ve kudret gününün sahibi nasıl ki odur, Meliki de odur, Mülk sahibi de odur. Ve odur pamuk hallacı gibi arzı sallayacak günün sahibi.

Uzunca bir yolculuğa çıkacağını bil. Yolun müstakim olsun. İyiliği dile ki ilim kapıları açılsın. Hayırlı ilimle iştigal et ki “Hikmet” bahşedilsin.

Ey talib;

Hakikate ilimle varılır zulümle değil.Zulm etme, zalimden yana olma. Dilsiz şeytan gibi mızmız, mıymıntı olduğun gün adamlıktan çıkarsın. Adamlıktan çıkandan ilimde uzaklaşır. Bunun alamet-i farikası ilim insanlarına itibar suikastına girildiğinde suspus olmandır. O gün itibardan edilen sen olursun âlim olan değil. Zira “Allah'tan hakkıyla ilim sahipleri korkar”  ve peygamber (AS)in izinden yürüyen ulema onu mirasçısıdır. Refikini tayin ettiğin gün tarikin belli olur.

İlim bitmek tükenmek bitmeyen hazinedir. İlimdir dalaletten seni muhafaza kılacak. İlimdir seni azanlardan koruyacak.

Ey talib;

İlim sokaktan gelmedi ki sokaktan alasın. İlim sokakta aranmaz,rahlede bulunur. Okursun ve dinlersin.

Ey talib iyi belle:

İnsanlar üç sınıftır;

Biri, ilim ve ameli tam olan ve her yönüyle Allah yolunda olan âlimdir. Diğeri, kanatlarıyla onu gölgelendiren meleklerle yolculuk yapan ilim talebinde öğrencidir. Âlim olmak için talip, talip olduktan sonra talebe ol ki âlim olasın.

Üçüncüsü ise, akılsız ve rezil kimselerdir ki, her bağırana tabi olur ve esen yelin peşinden gider. İlmin ışığı ile aydınlanmaz ve ilmin sağlam kalesine sığınmaz, hikmetten mahrum kalır. Ot gibi yaşar odun gibi gider.

Ey talib hatırından çıkarma!

İlim, servetten hayırlıdır. Çünkü ilim seni korur. Serveti ise sen korursun. İlim sarf ettikçe artar, servet ise, sarf ettikçe azalır. İlimin sevilmesini, din herkese borç kılar.

İlim, sahibine sağlığında yol gösterir, ölünce de ona iyi bir isim bıraktırır, sevap defterini açık tutar. Servetin gücü, servetin elden gitmesiyle yok olur. Nice servet sahipleri vardır ki, daha sağken ölüdürler.  Alimler ise, dünya durdukça hayattadırlar. Bedenleri ortada olmasa bile hatıraları gönüllerde yaşar.

Alimin ölümüyle âlem ölür. Her âlim öldüğünde gökyüzü ağlar. O yağmur damlaları, yeni âlimler yetişmesi için dua hükmündedir. Ve her yaratılan kendi diliyle zikrini şerh eder.

Ey talib;

Soyun bütün aidiyet bellediğin urbalarından. Üzerinde yüreğinden başka kimlik kalmasın. Gel! Cenubi ve maşrikten mağribe çırılçıplak beni âdem hüviyetinde ol, sür kendini bu sis ülkesinden. Dökülsün tüm işaretler profan iklimlerden. Farz et ki şimdi dökülüyor, yeni dökülüyor vahyin gülleri tepene. Sırrı çözülüyor dünyanın. Kahrını sat gitsin.  Koş git ve yeni bir hayat için “elestübirebbiküm” sualine “bela!” diye haykır. Soyun iblisin ruhuna sinmiş habis bürdesinden. Refref minderine sen talip ol!

Ey talib;

Yürek diliyle anlamaya bak kutlu haberi. Aşk ölçüsüyle uğurla gelen ve gideni. Tan gibi akşam gibi! Varsın lal olsun hikemiyyat ve melul olsun hayat.

Şimdi fethe çıkan fatih olmaya talipsen okuyabilirsin Fatiha’yı. Ruhuna hediye olsun Cevdet Said ve tüm geçmişlerimizin.

Bismillahirrahmanirrahim

Elhamdulillâhirabbil'alemin

Errahmânir'rahim

Mâlikiyevmiddin

İyyâkena'budu Ve iyyâkeneste'în

İhdinessirâtalmustakîm

Sirâtallezineen'amte aleyhim

Ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn.

“Harf-i elif gibi yürü var ayn-ı vahit ol(Yahya Efendi)”