Nevzat Bingöl


Kasım Sonrası Suriye Sahasına Dikkat!

Kasım Sonrası Suriye Sahasına Dikkat!


Türkiye son yıllarda içeride ve dışarıda ciddi sorunlarla mücadele etmektedir. İçeride yaşanan derin ekonomik ve sosyal krizle birlikte, dışarıda tam bir kuşatılmışlık sorunu yaşamaktayız. Bu “ciddi sorunlar” hep vardı, hep yaşandı ancak olayın ciddiyeti bu kez geçmiş yaşananlardan çok daha farklı.

Türkiye içeride ekonomik sorunlar, dövizdeki artış, üretimdeki azalışlar, iç siyasetteki gerginlikler, ihalelerdeki tartışmalar ve liyakat-sadakat, kutuplaşma tartışmaları gölgesinde covid-19 pandemisiyle uğraşırken, dışarıda da Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Karabağ sorunlarında adeta kuşatılmak istenmektedir.

Libya sorununa Fransa ve Amerika’nın da müdahalesiyle bir anlamda oyun dışında bekletilmeye alındı. Doğu Akdeniz konusundaki aktörler, Yunanistan üzerinden yaratılan gerginliklerle Türkiye’yi dengelemeye çalışmaktadır. Türkiye için asıl sorunun Suriye’de yaşanabileceğini düşünmekteyim. Suriye ile ilgili ortaya geniş bir perspektif ortaya koyamadık, bu konuda bir politikamız yok. Sorunun asıl muhataplarıyla yakınlaşmak yerine, bazı “Yazar-çizer” takımının yönlendirmesiyle artık sokakta ezberlenen Suriye politikalarını uygulamaya çalışıyoruz.

Başından bu yana Suriye konusunda ABD-Rusya-İsrail’in birlikte hareket ettiğini yazıyorum. 30 Ekim 2019 tarihinde “Ortadoğu’da Tarih Yeniden Yazılıyor” başlıklı yazımda “Rusya lideri Putin ile ABD Başkanı Trump Helsinki’de 2018 Temmuzunda yaptıkları görüşmede Kürtlere statü konusunda anlaştılar. Geçtiğimiz haziran ayında ise İsrail’de yine ABD, Rusya ve İsrail arasında bir görüşme gerçekleşti. Bu görüşmede tarafların 17 madde üzerinde anlaştıkları belirtiliyordu. Bunlardan Türkiye’yi yakından ilgilendiren 3 madde çok önemliydi.

1-Önümüzdeki süreçte İsrail üzerinde tehlikeli olmayan bir Suriye’nin inşa edilmesi,

2-Türkiye ile İran’ın Suriye’den çıkartılması,

3-Kürtlerin statü sahibi olması“

28.9.2020 tarihli “Karabağ mı İdlib mi?” başlıklı yazımda “Gözler Azeri-Ermeni savaşındayken, satranç masasında yeni bir hamle yapılarak, Rusya ve Suriye rejim güçlerinin İdlib’e yönelik geniş çaplı bir saldırı başlatabileceğini düşünüyorum. Karabağ’daki gelişmelerde Türkiye’yi baskılamak için, başlatılacak saldırıda, cihatçı gurupların Hatay’a doğru sürülerek, bir kaos yaratmayı amaç edinebilirler.” diye yazmıştım. Nihayetinde bir takım gerginlik ve görüşmeler sonrasında Türkiye İdlip’teki iki gözlem noktasından geri çekildi, bu yetmedi Rus savaş uçakları Türkiye sınırına 10 kilometre mesafede bulunan SMO’ya bağlı Feylak el Şam isimli örgütün kampını vurarak seksenden fazla örgüt mensubunu öldürdü. Türkiye ile Rusya arasında yapılan anlaşmalarda çatışmasızlık bölgelerine nispeten sükûnet hâkimdi, ancak Rusya ve Rejimin bu saldırılarının devam edebileceğini öngörüyorum.

Suriye ile ilgili asıl kaygı kasım ayının sonlarından itibaren yaşanabilir. Amerika başkanlık seçimlerini Demokratlar kazandığı takdirde, ABD Suriye’de, Fransa ve Rusya’yla birlikte Türkiye’ye karşı daha agresif politikalar yürütebilir. Bu ülkeler, Türkiye’nin Suriye’den çıkartılması için bazı provakatif girişimlerde bulunabilir. Türkiye’nin Afrin, Bab, Cerablus ile birlikte, Fırat’ın doğusundaki Tel Abyad ve Resulayn' dan çıkması için askeri bazı saldırılarda bulunabilir. Bunu önlemenin yolu yine hamasetten değil, reel politikalara dönmek olacaktır. Dost-Düşman tanımlarının yeniden güncellenmesi ve ülke lehine olabilecek bazı ilişkileri düzeltmek gerekmektedir. Bazı dış konularla ilgili sorunlar yaşayacağımız belli ancak asıl sorunun Suriye üzerinden yaşanacağını öngörmekteyim.