Mustafa Güçlü


Sınırlar Arasında

Sınırlar Arasında


Ülkemizde bu yılın ilk yarısında, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK) rakamlarına göre ülkemizdeki milyoner sayısı artarak 201.176 kişiye ulaştı ve toplam servetlerinin 1 trilyon 214 milyar 837 milyon civarında olduğu açıklandı. Buna mukabil ülkemizde açlık sınırı 2.050 lira olarak açıklandı. İşçilerin aldığı asgari ücrete denk olan bu rakama göre ülkemizin %20?ye yakını açlık sınırında yaşıyor. Bir tarafta milyoner sayısındaki artış, diğer tarafta açlık sınırında yaşayanların sayısındaki artış çok dikkat çekici.

Meclis Başkanı tarafından 22 bin lira aylık alan milletvekillerinin maaşının yeterli olmadığı ve geçinemeyen vekillerin olduğu dillendirildi. Buna mukabil yoksulluk sınırının 6.700 lira olarak açıklandığı ülkemizde, memurların çoğu yoksulluk sınırının altında maaş alıyor. Tahmini olarak ülke nüfusunun %40?ı yoksulluk sınırında yaşıyor. İnsanın bu açıklamalara bakıp vekil bu maaşla geçinemiyorsa, asil nasıl geçinsin diye sorası geliyor.

Ülkemizde çoğu okulunu ve üniversitesini bitirmiş yüz binlerce işsiz gencin geleceğe kaygı ile baktığı bir ortamda, üç dört maaşı aynı anda alan yöneticilerin bulunduğu bürokratik bir yönetim anlayışı uygulanıyor. Acaba neden üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamadığından dolayı bunalıma girerek canına kıyan gençlere fırsat verilmiyor da, aynı anda üç dört koltuğu dolduran tek bir kişiye yüklü maaşlar ödeniyor diye soruyor vatandaş, haklı olarak.

Bu ifade edilenlerin özeti şudur: Ülkemizde yaşanan sorunların hepsi, yokluk ve yoksulluktan değil, dengesiz bir milli gelir dağılımından, adil bir paylaşımdan uzak mali bir disiplinin ekonomik işleyişimize hakim olmasından kaynaklanmaktadır.

Çözüm açık ve nettir: Ülkenin kaymağını yiyen üst takımın ahlaki bir kaygı ile kendini hesaba çekerek insafa gelmesi; ezilen halkın ideolojik söylemlerle kutuplaşmak yerine emeğin hakkını alma noktasında güç birliğine gitmesi; daha da önemlisi ülkeye yönetmeye talip olan siyasilerin küresel sermayenin ekmeğine yağ sürecek kısır iç politik çekişmeleri bir tarafa bırakarak, Anadolu insanının mağduriyetini giderecek bir derinlikle söylem ve eylem geliştirmeleri gerekmektedir.

Netice itibari ile tüm kesim ve taraflarının aklından çıkarmaması gereken gerçek ise şudur: Ekonomik, kültürel ve sosyal ayrışma sınırlarının arasının bu kadar açıldığı bir ortamda hepimizin aynı gemide olduğudur.