2013?de ODTÜ?de kesilen ağaçlar sebebiyle Leman dergisinde şöyle bir karikatür yayınlandı:
Deniz Gezmiş, sırtında parkası, sağ yumruğunu sıkmış bir hâlde ağaçların arasından çıkıyor ve ?Noluyo lan? Sâhipsiz mi sandınız buraları?? diye bağırıyor. Melih Gökçek, 'Euzü bismillah! Ağaçlar dile geldi.? diyerek kaçıyor. Can Dündar, kollarını kavuşturmuş mutlu mutlu seyrediyor. ODTÜ'lülerin eller havada...
Keman durur mu? Hemen karşı karikatür çizdi:
Takım elbiseli Gökçek, 'Kendinizi, hâlâ 1968?lerde mi sanıyorsunuz lan?' diyerek Deniz Gezmiş'e tokatı indiriyor. Can Dündar'ın ödü patlamış. ODTÜ'lüler kaçışıyor.
eryaman escort escort eryaman eryaman escort bayan
E Kerime durur mu? O da hemen kafasında şöyle bir karikatür tasarlayıp yazdı:
ODTÜ?de bir maskeli balo. İçeride Ankara sosyetesinin ?Can?ları, coniler gibi eğleniyor. Dışarıda ise bahçede ve çatıda titreyerek nöbet tutan parkalı gençler...
Niye böyle bir karikatür kurguladım peki?
Deniz Gezmiş?le bütünleşen parkanın çok ilginç bir hikâyesi var. Gezmiş, ODTÜ?lü olmadığı hâlde ODTÜ'de saklandığı kış gecelerinin birinde, geleneksel maskeli balonun yapıldığı salonun vestiyerinden bu parkayı almış. O zamanlar da ODTÜ öğrencileri nöbet beklermiş. Ankara gençliği, sabaha doya doya eğlensin diye onlarca silahlı militan, soğuk havada, çatıda ve bahçede nöbet tutarmış. Bu nöbetçilerin Ankara sosyetesinin, bürokratlarının çocukları olduğunu sanmıyorum. Devrim palavrasına gönül vermiş zavallı gençlerdir muhtemelen.
?..
Son karikatür, yukarıdakilerin hepsini darmadağın etti.
Rıdvan Dilmen, ?Erdoğan, parkasız Deniz Gezmiş?tir.? diyerek müthiş bir gol attı ama kendi kalesine. Hem soldan hem sağdan yemediği laf kalmadı. Arda, gülmekten iki büklüm olmuştur.
Ne diyeyim?
Deniz Gezmiş?i ODTÜ?lü, Can Dündar?ı solcu zanneden bir solumuz; Melih Gökçek?i de mücâhid zanneden bir sağımız var. Erdoğan?ı Deniz Gezmiş?e benzeten bir Rıdvan?a da yer bulunur elbet.
Aman diyeyim, bu yer, federasyon başkanlığı olmasın!
Cumhurbaşkanı ile Deniz Gezmiş?i asla yan yana düşünmem. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli ve Ak Parti vekili Selçuk Özdağ da bunu ifâde ettiler. Bahçeli, Dilmen?in özür dilemesini bile istedi.
Evet, Deniz Gezmişler Amerikan emperyalizmine karşıydılar ama Rus emperyalizmine taraftılar. Filistin?e destekleri de Rusçuluk adınaydı. Yâni emperyalizmin her türlüsüyle savaşmadılar. Bir kere bile Rus ve Çin zulmü altında inleyen esir Türkleri savunmadılar.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de Atatürkçüydüler. Atatürk komünizme karşıydı. ?Her görüldüğü yerde ezilmelidir.? demişti. Nâzım Hikmet, Kemal Tâhir, Hikmet Kıvılcımlı, Atatürk?ün sağlığında hapse girdiler; işkence gördüler.
Denizler de hem Mustafa Kemal yürüyüşü yapıp hem de solcu geçindiler. Vallahi karikatür gibi!
Rıdvan Dilmen, bu saatten sonra federasyon başkanı olursa Devlet Bahçeli?nin Rıdvan Dilmen?den özür dilemesi gerekir.
?.
17 ARALIK
İttihatçılar, 23 Temmuz 1908?de ?hürriyet? diye diye Meşrûyet?i geriye getirdiler. Taşnak, hınçak, iri ufak, bit yavşak ne varsa Meclis?e doldurdular. O Meclis?den, Sultan?ın inmesi kararı çıktı. Şeyhülislâm?dan zorla alınan hal? fetvâsını Sultan?a götürenlerden birisi, Kudüs dâvâsına gönül veren Yahudi Emanuel Karasu idi. On yıl sonra Karasu gibiler gülerken ittihaçılar, ?Biz ne ettik?? diye ağlayarak İstanbul?a döndüler. Savaş bitince bir gece yarısı kaçtılar.
İşte bu tebliğ anını resmeden bir tablo var. Emanuel Karasu?nun eli, ceketinin altındaki silahta. Sultan bir şey yapacak diye adamın ödü patlamış besbelli. Sultan ise ?Sizden başkasını bulamadılar mı?? diye hayretler içinde.
Çünkü gelenler içinde hiç Türk yok. Aslında bu, şaşılacak değil; sevinilecek bir şey. Herhangi bir Türk evlâdı, bu rezillerin arasına girmeyi ister mi? Kaldı ki ittihatçılar bile cesâret edemediler.
O sırada Karakeçililer, Sultan?ı korumak için hazırda bekliyorlardı ama Sultan, kan dökülmesin diye vurun emrini vermedi. Keşke verseydi. Ne olursa olsaydı?.
İşte bu kara lekeye imzâ atan Meclis, 17 Aralık 1908?de toplanmıştı. 17 Aralık, İttihatçıların ikinci bayramıydı.
Hiçbir târih, tesâdüfen seçilmiyor.
17 Aralık, kesinlikle bir yolsuzluk operasyonu değildi. Hâlâ anlamayan varsa yapacak bir şey yok.
??.
BERAT ALBAYRAK?IN OKULU
Enerji Bakanı Berat Albayrak?ın cemaat kolejinde okuması Meclis?in gündeminde.
Albayrak, babası üzerinden savunma yaparak aklını kimseye kirâya vermediğini söyledi. Buna gerek yok ki. Bu konuyu Meclis?e getiren CHP?lilere, o yıllardaki Ecevit?i hatırlatmak yeter. ?Hocaefendi?nin Ecevit?i?ni?
Burada şaşılacak olan, Sâdık Albayrak gibi Millî Görüşe gönül vermiş kıymetli bir insanın, oğlunu imam-hatibe değil de cemaat okuluna vermesi. Hem de rahmetli Erbakan?ın ?Uzak durun!? demesine rağmen.
Demek ki kolejlerin al benisi, Millî Görüş falan dinlememiş veya Millî görüşçüler, millete imam-hatip tavsiye ederken kendileri imam-hatiplere güvenmiyormuş.
Peki o kolejin nesine güveniyorlardı?
O koleji iyi biliyorum. Fâtih?te oturuyordum. Maddî durumu iyi olan dindar âileler, kayıt yapmak için koşa koşa gidiyorlardı. Orada okuyanlardan işittiklerim ise dehşetti. Uyuşturucu dâhil, her şey vardı. Hattâ yüz kızartıcı suç işleyen bir gencin, babasının parası sâyesinde okuduğunu, ismi bende kalsın orada okuyan bir bürokrattan duydum. Anlayacağınız hiç de nezih bir kolej değildi.
O yıllarda cemaat (daha doğrusu cemaatin asıl sâhipleri), imam-hatip neslinin kolejliler karşısındaki ezikliğini iyi okudu. Kolej açınca istemediği kadar müşterisi oldu. Dinî eğitimini âileden almış gençler, İslâm?ı bu kolejde öğrenmediler. Sâdece diploma aldılar.
Bana kimse sormaz ama benim fikrim şu: Değil kolejleri, anaokullarına bile güvenmem!
Çünkü 'subliminal mesaj' diye bir savaş yöntemi var!