Kerime Yıldız


BİR OTOBÜS YOLCULUĞU, BİR FİLM/SOMALİLİ MÜSLÜMANLARI NASIL BİLİRSİNİZ?

BİR OTOBÜS YOLCULUĞU, BİR FİLM/SOMALİLİ MÜSLÜMANLARI NASIL BİLİRSİNİZ?


Üç saatlik bir otobüs yolculuğundan bende kalanın bir film olması garip değil mi?

Otobüs firmaları koltukların arkasına yerleştirdikleri ekran sâyesinde yolculuğu eğlence hâline getirmeye çalışıyorlar. Sürükleyici filmleri listelerine koyuyorlar ki vakit çabuk geçsin.

Geçenlerde şehirlerarası bir otobüse bindim. Fidye isminde Danimarka yapımı bir film açtım. Orijinal adı Kapringen. Yönetmeni Tobias Lindholm. Seyahatten dönünce filmi araştırdım. Uluslararası festivallerde ödüller almış ama anladığım kadarıyla fazla gişe yapmamış. Biraz ağır ilerleyen bir senaryosu var.

Film, Hint Okyanusu?da kaçırılan bir gemide ve geminin sâhibi firmada yaşananları anlatıyor. Yedi kişilik mürettebat ayakta kalmaya çalışırken firma, korsanların istediği parayı vermemek için dört aydan fazla süre pazarlık yapıyor. Neticede anlaşma sağlanıyor ve korsanlar parayı alıp gemiyi terk ediyorlar. Gemiyi terk ettikleri sahne, Albert Camus?nün Vebâ?sı gibi. Onca bâdireyi atlatıp esâretten kurtulan gemi kaptanı, bir korsanın güya korkutmak için tetiği çekmesiyle ölüyor. Film hakkında eleştirilere baktım biraz. insanların iş hayatında girdikleri maskenin altında ahlâkî değerlerini ve hatta âilesini unutabileceğini gösteren bir filmmiş. Bir yandan çâresizliği diğer taraftan vurdumduymazlığı gözler önüne seriyormuş vs. vs.

Doğruya doğru. Filmde aynen bunlar işleniyor.  Şimdi ayrıntılara geçiyorum.

Gemiyi kaçıran korsanlar, Somalili ve Müslüman. Filmin 2012 Eylül ayında gösterime girdiğini hatırlatmak istiyorum. 11 Eylül paranoyasına hizmet etmek için çekildiği besbelli. Asıl yazmak istediğim bu da değil. Başka bir konuya takıldım.

Firma ile korsanlar arasındaki pazarlık uzayınca gemide açlık tehlikesi başlıyor. Firmada bu konu konuşulurken bir arabulucu, bunun önemli olmadığını, korsanların keçi getirip et sorununu çözeceğini söylüyor. Gerçekten ilerleyen sahnelerde, gemiye iki keçi getirilip kesiliyor.

Okyanusun ortasında bu keçilerin nasıl getirildiğinin cevâbı, filmde yok. Korsanlar bu keçileri geminin aşçısına zorla kestiriyorlar. Hem de silah dayayarak. Merhametli aşçımız, keçi can verirken ağlayarak okşuyor. Kedisini köpeğini okşar gibi. Daha sonra bunalıma giriyor. Evet, keçileri kesmek zorunda kaldığı için, bu vahşete(!) dayanamadığı için bunalıma giriyor.

Eminim denizin ortasında gemiye keçi getirilmesi garibinize gitmiştir. Mesele et ise her yer balık. Sıkı durun, dahası var!

Keçi getirilmesinden evvel mürettebat, korsanları iknâ ederek balık tutuyor. Birisi, kocaman bir balık avlıyor. Korsanlarla birlikte hep berâber güle oynaya yiyorlar.

Keçiye ağlayıp bunalıma giren merhametli aşçımız, balık tutulunca bayram ediyor. Büyük bir zevkle doğrayıp pişiriyor. Sanki balık, bir çeşit bitki; keçi ise bir insan türü! Aynen böyle bir algı oluşturuluyor. Böylece kurban kesmenin büyük bir vahşet olduğu fikrini kabul etmek zor olmasa gerek.

Somali ve kurban hakkında tereddütü olan bir Müslümanın, bu filmi seyrettikten sonraki fikri ne olabilir sizce?