İyi ve iyilik, kişiden kişiye değişen bir kavramdır. Doğrulukla iyiliği; kötülükle eğriliği aynı kategoride değerlendirmek konuyu daha anlaşılır kılacaktır.
Doğru, yönetenin işine gelenin yapılması değil; yönetim altında bulunan halkın işine gelenin yapılmasıdır. Bir nevi doğruluk, bir başkası için yararlı olmaktır. Platon bunu hekim örneği ile belirginleştirir. Hekim iyi bir hekimse eğer, kendi işine geleni yapmaz da hastanın işine geleni yapar; onun iyiliğini ve iyileşmesini düşünür ve ona göre hareket eder. Bu hekimin amacı, para kazanmak değil hastayı iyileştirmektir. Para sadece hekimlik sanatına mukabil verilen ehemmiyetsiz bir miktardır. Sanata karşılık verilen bu miktar, hekimliği para kazanma sanatı yapmaz. İşte bu yapılan iş hastanın/halkın işine gelenin yapıldığı doğru bir iştir.
Doğruluk, kendi işini görmekle beraber kimsenin haksız yere malını yememek, kendi malını da başkasına yedirmemektir. Her sınıf insanın sadece kendi işiyle uğraşması da doğruluktur. Bir devleti doğru yapan da budur. Doğru devletin işlerlik kazanması için doğru bireylerin çok olması gerekir.
Bir siyasi parti ya da devlet işe iyi başladı mı, bu iyilik sudaki halkalar gibi düzenle genişleyerek çoğalır. İdeal devletin ya da iyi yönetim sisteminin oluşabilmesi, o sistem içinde iyi insanların varlığına bağlıdır. Bu sistemde doğan çocuklar layık oldukları yerlere gönderilerek, çocukların tek bir işte kusursuz bir eğitim ve öğretim yoluyla uzmanlaşmasının yolu açılmalıdır. Bu sadece devlet kademelerinde görev alanların ya da belli bir kesimin çocukları için geçerli bir yol değil, tüm ülke yurttaşları için geçerli olmalıdır. Buradaki amaç, yurttaşlar hangi işi yapmaya kabiliyetliyse, sadece o işi yapmaları,,kabiliyetlerin bölünüp parçalanmadan bir ve bütün olarak yeteneklerini seçtikleri tek alanda en üst düzeyde sergilemeleridir.
Doğru olmadan doğru görünmek eğriliğin zirve noktasıdır. ?Eğrilik ise, sadece kendimize yararlı olanı ve kendi işimize geleni yapmak demektir.?İnsanlar serbest bırakılarak genel eğilimine bakıldığında, kişinin eğrilikten yana tercih kullandığı görülür. Buna mukabil insanlar kendilerine eğrilik yapılsın istemezler. Normal olarak her insanın içinde hem doğruluk hem de eğrilik tohumları vardır. Uygun şartlarda, ayrı ayrı zamanlarda her ikisinin de yeşermesi mümkündür. İnsanlar eğriliğin bela, doğruluğun da nimet olduğunu kavrasalardı, haksızlıkları önlemek için birbirlerine bekçilik etmeyecekler, kendi kendilerinin bekçisi olacaklardı.
Yönetme sanatıyla başarı elde etmek isteyen kişiler, kendisi için iyi olanı değil yönetilen kişilere /halka/vatandaşa en iyi olanı yapmalıdır. Bu günlerde Türkiye?de partileşme sürecine giren yeni oluşumlar, bütün yurttaşları mutlu edecek bir sistemi kurmanın çabasına girmelidir. Bu, farklı kesimlerin ittifak sağlayacağı bir oluşum olmalı ki ülke halkının çoğunluğunun teveccühünü kazanabilsin. Gönül ister ki temsil edilmeyen tek vatandaş kalmasın.
Parti politikaları oluşturulurken uygulanabilir reel politikalar olmasına ayrı bir önem verilmelidir. Ve bu politikalar sürdürülebilirlikten uzak olmamalıdır. Halkın birikmiş bütün sorunlarını gerçekçi politikalarla en kısa zamanda çözmeye başlamak bu siyasi partilerin güvenilirliğini millet nezdinde arttıracaktır. Yakın geçmişte halk, gelecek perspektifini kendi oluşturmuştu. Yine bu perspektifi oluşturmak halkın kendisine düşüyor. Çünkü mevcut iktidar ülkeyi güzel geleceklere taşıyacak bakış açıları üretip uygulamaktan artık mahrum görünüyor. Kişisel menfaatler girdabına giren yöneticilerin ülkeye sağlayacağı hiçbir yarar kalmadığı gibi; korku imparatorluğu kurarak ülkeyi içe kapatıp yalnızlaştırma yolunu tercih etmişlerdir.
Sorunları çözmek amacıyla yeni kurulacak olan siyasi partiler kendileri sorun haline gelmemek için en başta belirledikleri ana unsurlara her şart ve zeminde uyma erdemini göstermelidirler. Küreselleşmenin önünde durmanın imkansızlaştığı çağımızda, yerlilik adı altında ülkeyi içe kapatmak, kafasını kuma gömüp kendisinin görünmediğini sanan deve kuşundan farksız bir durum arz eder.
Her kesimin hak ve hürriyetler,iktisat, adalet sorunlarını çözmeye çalışarak ülke insanlarının mutluluğunu sağlayıp refah düzeyini yükseltmeye başlamış olabiliriz.
Bu millet kendine çalışanların değil, halkına çalışanların kendisini yönetmesini istiyor.