TARAFTAR GÖZÜYLE SÜPER LİG 9. HAFTA (21-23 Ekim 2023)
12 Ekim Perşembe günü Hırvatistan’ı, Opus Arena’da Barış Alper Yılmaz’ın golüyle 1-0 yenen millilerimiz, maç fazlasıyla grup liderliğini ele geçirirken EURO-2024 yolunda çok büyük bir avantaj yakaladı.
Tebrikler… Tebrikler… Teşekkürler.
HEYECAN
Son maçta Ermenistan ile evimizde berabere kalınca ensemiz kararmıştı. “Bir kez daha dereden çıkamayan” ve çok fazla ümit vermeyen takımımız Almanya yolunda işi zora sokmuştu.
TFF çözümü teknik ekipte buldu ve bir süre önce getirdiği Kuntz’u evine gönderdi.
Ben yerli teknik direktörden ve kısa süreli sözleşmelerden yanayım ancak TFF bir kez daha yabancı hocaya gitmiş ve Adana Demirspor’un eski teknik direktörü Vincenzo Montella ile anlaşmıştı.
Ben, Süper Lig 6. hafta değerlendirmemde, “İtalyan, Mavi Şimşeklerdeki oyun anlayışını milli takıma getirebilirse çok heyecanlı maçlar yaşatabilir bize. Hayırlı olsun” demiştim.
Takım yeni hocasıyla gitti Hırvatistan’a. İlk 11 açıklandığında kafalar karıştı. Takımda 9 numara, sabit bir santrfor yoktu. Ermenistan maçında çok eleştirilen Cenk Özkaçar, yine sol bekti ve uzun süredir Fenerbahçe’de forma bulamayan Samet Akaydın stoperde Abdülkerim Bardakçı’nın tandemiydi.
Taktik aslında belliydi. Sağlam savunma… Orta sahada Modric, Brozovic, Kovacic üçlüsüne baskı… Hızlı hücum…
Öyle de oldu. Hırvatistan’ın topa sahip olma, tempoyu düşürme isteğine rağmen takım önde baskıyla oynadı, hızlı hücum fırsatlarını buldu, tempoyu oldukça yüksek tuttu.
Muhteşem ilk yarıda biz hayli pozisyon üretmiş ve bunlardan sadece birinde, 30. dakikada Barış Alper Yılmaz ile başarılı olmuşken ev sahibi kalemize bir kez gelebilmişti.
İkinci devre hiç olmamış bir şey oldu. Avrupa ve Dünya kupalarında pek tanık olmadığımız bir şekilde yüksek tempoyla başladı Hırvatistan. Ben, tempoyu düşürmenin ve mümkünse topa sahip olmanın faydamıza olacağını düşündüm fakat öyle olmadı. Milli takımımız, rakibin blöfünü gördü ve rest çekti… Tempoysa tempo dedi.
İkinci devrenin 20 dakikası da böyle geçti. Biz, yine daha etkili olan taraf olduk. Fakat 65 dakikalık yüksek tempoya forvetimizin; Muhammet Kerem Aktürkoğlu, Barış Alper Yılmaz ve İrfan Can Kahveci’nin dayanması mümkün değildi, nihayetinde insandı bu çocuklar.
Onlar yoruldu, TD Dalic gemileri yaktı, oyuncu değişiklikleriyle topyekûn üzerimize geldi Hırvatistan. Sonradan oyuna giren Majer’de etkili oldu.
Yorgunluk, skoru koruma falan derken savunmaya çekildik, Hırvatlar bastırdı. Buna rağmen iki tehlikenin dışında rakibe fazla şans vermedik ve bir ilkle Hırvatistan’ı sahasında yenmeyi başardık, maç fazlasıyla lider olduk.
Aynı gün, Letonya’da Ermenistan’ı yenince Almanya yolunda kapı ardına kadar açıldı.
BİR MAÇTAN FAZLASI
Kuntz’dan da öte Türkiye futbolda milli maç heyecanını kaybedeli uzun yıllar olmuştu. Açık konuşmak gerekse milli maçlar oyunculara da liglere verilen ara nedeniyle taraftarlara da “angarya” gibi geliyordu. Alınan başarısız sonuçlar takımla ülke insanın arasındaki bağı gittikçe inceltiyordu. Milli maçların reyting oranı da her geçen gün biraz daha düşüyordu. Doğrusu coşku ve heyecanımızı kaybetmiştik.
İşte bu maç bize bir galibiyetten, 3 puandan, grup liderliğinden fazlasını getirdi. Coşku ve heyecanımız tavan yaptı.
Milli takım, tam anlamıyla ülkenin takımı olma yönünde çok önemli ve büyük bir adım attı. Hırvatistan galibiyeti, yarattığı coşku ve heyecan nedeniyle tarihi bir önem kazandı. Öyleyse haydi! Ver elini Almanya…
ASLANLAR
Uğurcan Çakır, takımıyla birlikte zor günler yaşıyordu. Belki özgüven sorunu başlamıştı. Fakat verilen görevi iyi değerlendirdi, iyi bir maç çıkardı.
Defans hattı; Abdülkerim Bardakçı, Samet Akaydın, Cenk Özkaçar ve iyi oyun standardına alışkın olduğumuz Ferdi Kadıoğlu harikaydı.
İsmail Yüksek, olağanüstü bir performans sergiledi. Mücadele gücü ve enerjisiyle her yere yetişti. Kondisyonuyla bu nasıl bir ciğer böyle dedirtti. Bu performansla formayı Bellingham olsan kesemezsin.
Salih Özcan orta sahanın oyun aklı oldu. İsmail Yüksek’in yetişemediği yerleri anında kapattı. Tek golün asistini yapmak ona kısmet oldu.
Kaptan Hakan Çalhanoğlu, orta saha forvet arasındaki bağlantıda müthişti. Zaman zaman savunmaya cansiperane katkısı kayda değerdi.
İrfan Can Kahveci, forvetin baskısına katıldı, yüksek tempo ve mücadele nedeniyle tekniğini yeterince gösteremedi.
Kerem Aktürkoğlu da Ferdi Kadıoğlu gibi. Her maçta elinden geleni yapmak gibi bir standardı var. Müthişti. Arkadaşlarıyla Hırvat savunmasına nefes aldırmadı. Yeterince pozisyon bulmasına rağmen gol atamaması şanssızlığı oldu.
Barış Alper Yılmaz. Bazen istediğini sahaya yansıtmakta çok eksik kalan, zaman zaman saç-baş yolduran zor maçların ve zor görevlerin adamı. Olmadık zamanlarda hocaları, çık, forvet oyna diyorlar. O nasıl bir özgüvense çıkıp oynuyor. Bu maçta da öyle oldu. Baskıdan hiç vazgeçmedi. Koştu, didindi, çabaladı, pozisyonlara girdi ve birinde müthiş bir gol atarak maçın adamı oldu.
Oyuna sonradan giren Kaan Ayhan, Yunus Akgün, Bertuğ Özgür Yıldırım ve Kenan Yıldız hemen mücadeleye katıldılar, galibiyete katkı verdiler.
Bütün bunların sonucunda maçın yıldızı ödülünü kuşkusuz Senyör Montella aldı.
Hırvatistan’ın dünyaca ünlü yıldızları, başta Modric olmak üzere hiç olmadıkları kadar etkisiz kaldı. Bizi en fazla zorlayan oyuncu Majer oldu.
Zannederim Hırvatistan, hemen hiçbir maçta böylesine etkisiz ve çaresiz kalmamıştır.
HAKEM-VAR
Allah var, VAR var…
Dakika 90… Modric korner atışını kullandı. Bir Hırvat oyuncuyla Samet Akaydın topa yükseldi, top oyuncumuzun kafasından Hakan Çalhanoğlu’nun omzuna (koluna gelse ne olacak?) geldi. Omuzdan seken topu Abdülkerim Bardakçı uzaklaştırdı.
Hakem Anthony Taylor penaltı noktasını gösterdi, Kaan Ayhan çıldırdı. Kanım dondu. İngiliz hakemin gördüğü bir şeyi kaçırmış olmalıydım. Hayır! Bu maçı çok hak etmiştik, bu olmamalıydı, olamazdı. O ara ekrana bizim yedek kulübemiz geldi, herkes bir tabletin başındaydı ki hakeme doğru fırladılar.
Tekrara gelen görüntülerde penaltının mümkün olmadığı görüldü. Böyle bir penaltı, bizim ligimizi bırakın, dünyanın hiçbir yerinde çalınmaz. Hele Premier Lig’de buna penaltı çalınsın, imkânsız. Hakemin düdüğünü o dakika alırlar.
Taylor, çağrı üzerine VAR ekranına gitti ve doğal olarak penaltı kararını iptal etti. Ki Hırvatlara da sorsan iptaldi…
Taylor aslında kolay bir maç yönetti. İkinci devre biraz zorlaşan maçta sorun yaşamadı İngiliz, penaltı kararına kadar. Penaltı pozisyonuna ben nazarlık diyeyim lakin UEFA bunu not etmeden geçmez diye düşünüyorum.
BU DEFA
15 Ekim Pazar günü Letonya maçı var. Heyecan sardı, sabırsızlıkla bekliyoruz.
Bu takım, bu defa dereyi ayağını ıslatmadan geçmeli.
Takımdan açık ve net bir galibiyet beklerken genç oyuncu Kenan Yıldız’ın süre almasını umuyorum.
15.10.2023
TÜRKİYE-LETONYA: 4-0
Goller: Yunus Akgün (58’), Cenk Tosun (83’ ve 90+2’), Muhammed Kerem Aktürkoğlu (87’)
Ayağımız ıslanmadan dereyi geçelim istemiştim ancak kısa bir ara olsa da Letonya fırtınasına tutulduk. Fakat sonrasında evimizde hiç yenememiş olduğumuz Letonya’yı farklı geçtik.
Doğrusu ben kadroyu sağda Barış Alper Yılmaz, forvette tipik bir santrfor, Cenk Tosun’u düşünmüştüm. Çünkü kapalı ve savunma ağırlıklı bir takım ile oynayacaktık.
Montella, Hırvatistan kadrosundan İrfan Can Kahveci’yi yanına alıp Yunus Akgün ile çıktı sahaya. Maça baskıyla başladık ancak ilk yarım saatte çok etkili olamadık. Yine de Yunus Akgün ile sevindik fakat gol VAR’dan döndü. Abdülkerim Bardakçı ile de direkten döndük.
30’dan sonra Yunus Akgün’ün etkili oyunuyla pozisyonlar ve fırsatlar bulduk. Zaman zaman çok sıkıştırdık Letonya’yı fakat gol atamadık. Genel anlamda Hırvatistan performansının altında kaldı oyuncularımız.
Montella maç öncesi sabırlı ve hızlı oyun demişti. Sabır kısmı tamamdı fakat hızlı olamadık.
İkinci devreye çok etkili başladık. Hoca, bu maçta biraz durgun olan Ferdi Kadıoğlu’nu almış, Zeki Çelik’i sahaya sürmüştü. Rakibi ciddi anlamda sıkıştırdık. Nihayet gol 58. dakikada geldi. Takımımızın en iyisi Yunus Akgün, Cenk Özkaçar’dan gelen topu kontrol etti, nefis bir voleyle bir Premier Lig golü attı.
Aslında gol olan pozisyonda atak tamamlandığında Montella oyuncu değişikliği yapacaktı. Kenarda Cenk Tosun ve Eren Elmalı hazırdı. Gol olunca değişiklikten (Muhtemelen Barış Alper Yılmaz, Cenk Özkaçar yerine) vazgeçti hoca.
Ben farka gideriz derken 15-20 dakika Letonya kâbus gibi çöktü üzerimize. Karşımızdaki takım Letonya değil de İspanya ya da Almanya sanki. Üstelik sadece duran toplar değil, akan oyunda da etkili adamlar. Çizgiden bir topu Salih Özcan çıkardı. Samet Akaydın bir tehlikeyi savuştururken Uğurcan Çakır’da mutlak bir golü kurtardı. Adamların bir topu da direkten döndü.
Takım oyuncu değişikliği istiyordu. Montella ardı ardına Berkan Kutlu, Cenk Tosun, Yusuf Sarı, Kaan Ayhan değişiklikleri yaptı, Letonya fırtınası duruldu.
Samet Akaydın’ın asistinde Cenk Tosun 2. golü attı ve maç koptu. Sonrasında Kerem Aktürkoğlu ve yine Cenk Tosun’un golüyle kazandık.
Kazanmak bizi kesin olarak Almanya’ya götürecekti, kazandık.
TFF, bir haftada iki başarı yakaladı. Milli Takım EURO 2024 Avrupa Şampiyonasına katılmaya hak kazanırken hafta içinde Türkiye, İtalya ile birlikte EURO 2032 şampiyonasını düzenleme hakkını aldı.
Hayırlı olsun, büyük başarılar bizim olsun…
Başarıdan öte, bize yaşattığı milli heyecan için Montella teşekkürü fazlasıyla hak etti. 20 gün öncesine kadar işsiz olan İtalyan için Almanya önemli bir kariyer olacak.
Ancak şu eleştirimi yapmazsam olmaz. Hoş, maçtan sonra hoca kendisi de söyledi. 60-80 arası yaklaşık 20 dakikalık o bölümün bir daha yaşanmaması için çalışmak gerek. Oyuncu değişikliklerimiz bir on dakika önce başlayabilirdi.
Kalecimiz Uğurcan Çakır güven tazeledi. İyi oynayan ve harika bir açılış golü atan Yunus Akgün maçın yıldızı oldu.
Önceki maça göre performansları biraz düşük kalan Hırvatistan kahramanlarına teşekkürden öte söylenecek bir söz olmaz.
Kulübeden gelen oyuncularımız Zeki Çelik, Berkan Kutlu, Kaan Ayhan büyük katkı verdi. Kısa süreye rağmen oyunuyla Yusuf Sarı, golleriyle Cenk Tosun müthişti.
Bizim çocuklara ve bizim Montella’ya canı gönülden teşekkürler…
Bir teşekkür de Konya’ya ve tribünlerdeki muhteşem seyirciye…
Maçın pozisyonu: 87. dakika… Yusuf Sarı’yla hızlı hücum… Kerem Aktürkoğlu’ndan müthiş depar ki tam olarak 83 metreymiş. Sarı’nın ceza alanı içine pası ve Aktürkoğlu’nun vuruşu ile gol…
Maçın çok koşan, en çalışkan ve ikinci yarıda etkili oyuncularından biri olan Kerem Aktürkoğlu’nun, o dakikada o inanılmaz deparı çok değerliydi.
Arnavut Jorgji, büyük hatalar yapmadan yönetti maçı fakat çok da yeterli değildi sanki. Hele de hızlı ve avantajlı bir pozisyonda atağımızı kesmesi, bırakın bu seviyeyi, hiçbir yerde kabul edilemezdi.
Milli Takımımız 1996, 2016 ve 2020 turnuvalarında grup aşamasını geçememişti. 2000’de çeyrek final oynayan millilerimiz 2008 turnuvasında büyük heyecan yaşatmış ve yarı final oynamıştı.
2024 turnuvasında başarılı olmak zorundayız.
SÜPER LİG MASASI
Geçen hafta başlığım “SAHADAN MASAYA” olmuştu.
Galatasaray’ın Manchester United’i yendiği hafta, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Uğur Dündar’a konuk olduğu televizyon programında yaptığı açıklamalarla gündemi değiştirmişti.
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’ten de Ali Koç’a cevap gelmiş ve futbol sahadan masaya gelmişti.
Oysa her iki kulüpte gerek Avrupa ve gerekse ligde en iyi sezon başlangıçlarından birini yapmışlardı.
Bu hafta konuya Galatasaray Sportif AŞ Başkanvekili Erden Timur girdi.
Ta geçen seneden üstünde, bildiklerini açıkla baskısı da vardı. Erden Timur’un;
VAR görüntülerinin TFF’den Ali Koç’a verilmesi (Lale Orta tarafından),
Sosyal medyada (YouTube) örgütlü yapılanmalar,
TFF Temsilciler Kurulu üyesi Ertuğrul Aslan’ın (Koç Holding çalışanıymış Aslan) GS maçlarında sürekli ceza kesmesi,
Temiz eller operasyonu
Ve benzeri iddialar, medyaya göre gündem olacak, olay yaratacak iddialardı.
“Teraziden kaçan, hile yapıyordur” diyen Erden Timur savcılıktan soruşturma ve tüm yapıların incelenmesini istedi.
Lale Orta, kendi adına yapılan iddiayı yalanladı… TFF’nin incelemesi sonunda konuşacağını söyledi.
Ali Koç, iddiaları yalanladı ve “Erden Timur’a bu haber/bilgileri kim servis ediyor?” sorusunu sordu.
Ahmet Nur Çebi, derbinin hakeminin Ali Şansalan olacağı haberleri ve beklentisi varken neden Halil Umut Meler oldu diye sordu.
İşin hukuki tarafını pek bilemiyorum fakat futbol kamuoyunun ve hatta milletin başta TFF olmak üzere ilgili kurum ve kişilerden açıklama beklemesi “anasının ak sütü gibi helal” olup kişi ve kurumlar açıklama yapmak zorundadır.
TFF artık inceleme ve araştırmadan kaçamazdı. Çünkü bütün taraflar ve kişiler inceleme ve araştırma istedi.
Haydi! Adaletse… Hepimize…
Sahada zaten sıkıntılı bir hakem-VAR performansı sergilenirken bu şartlar altında işleri daha da zorlaşmıştı.
Yine de hakemlerimize kolaylık ve şans dileyelim…
21.10.2023/Cumartesi
MONDİHOME KAYSERİSPOR-ÇAYKUR RİZESPOR AŞ:3-1
Goller: M. Thiam (31’, 66’-P ve 89’-P)/Zeqiri (70’)
İlk yarıda ev sahibinin golü dışında bir şey yoktu ve futbolseverler için sıkıcı bir maçtı. Ancak ikinci yarıda takımlar biraz hareketlendi ve heyecanlı bir 45 dakika oynandı.
Thiam “üçleme” ile maçın yıldızı olurken Rize -özellikle ilk yarıda- pek etkili olamadı. Sezona iyi bir başlangıç yapan İlhan Palut’un takımı zorlanmaya başladı.
Bu maçın en güzel tarafı Hakem Burak Şeker’in iyi bir maç yönetmesi oldu.
TÜMOSAN KONYASPOR-SİLTAŞ YAPI PENDİKSPOR FUTBOL AŞ: 1-2
Goller: Moreno (49’)/Erencan Yardımcı (64’), Diaby (88’)
Osman Özköylü hocanın karşı çıkışına rağmen lig değirmeni hocayı yedi ve Pendik maça yeni hocası Portekizli Vieira ile çıktı.
Bu maçın ilk yarısı da son derece keyifsiz bir maç oldu ancak Konya’nın golünden sonra riski göze alan Pendik oyuna renk kattı. Oyuna ikinci devrede giren Erencan Yardımcı, “delifişek” oyunuyla maçı değiştiren futbolcu oldu.
1-1’den sonra her iki takım da kazanmayı istedi fakat şans Diaby ile konuk takıma güldü.
Konya’da Cicaldau çalışkandı fakat çok etkili olamadı. Pendik’te Romero durgun kaldı… Maçın yıldızı Erencan Yardımcı oldu.
Konyaspor hafta içinde Teknik Direktör Stanojevic ile yolları ayırdı…
GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ AŞ-BITEXEN ANTALYASPOR: 1-0
Gol: N’Koulou (71’)
İyi bir maç beklentisi karşılık bulmadı. Sanki Nuri Şahin 1 puanı yeterli görmüştü. Bu nedenle gole kadar takımının etkili oynadığını söylemek çok zor…
Golden sonra ise Sumudica kapandı. Romen’in savunma futbolunu aşmak kolay değil. Dolayısıyla ev sahibi 3 puanı kaptı.
Sumudica gerçekten ilginç bir teknik direktör ve bu şehir ile kimyası tutuyor. Geldiğinde galibiyeti olmayan takımı ile 5 maçta 3 galibiyet aldı.
Maxim sahanın en iyisiydi fakat iki net pozisyondan yararlanamaması şanssızlığıydı.
Bir de Djilobodgi… Bu adamın sert ve yaralayıcı oyununa hakemler neden bu kadar müsamahalı, ilginç… Birini fena halde yaralamadan, sakatlamadan önlem alınmalı.
YİNE, YENİDEN ICARDİ
GALATASARAY AŞ-BEŞİKTAŞ AŞ: 2-1
Goller: Icardi (26’ ve 82’-P), Chamberlain (69’)
Kırmızı Kart: Mert Günok (30’)
Öncelikle Galatasaray taraftarını müthiş “Cumhuriyet” gösterisi nedeniyle tebrik ederim, teşekkür ederim. Duygulandım, duygulandık. Muhtemelen bunun örneklerini hemen hemen bütün statlarımızda gelecek hafta da göreceğiz.
Ben, Burak Yılmaz’ın, sağlam ve sıkı bir savunma yapıp hızlı ve etkili ataklarla Aboubakar’ı topla buluşturma planıyla oynayacağını sandım. Fakat ilk beş dakika “kora kor” bir oyunu tercih etmiş gibi göründü.
Buna karşın önde baskı yapacağını düşündüğüm Okan Buruk ise nispeten sakin başladı. Ancak 5. dakikadan itibaren derbide orta sahalar kayboldu. Topu alan karşı kaleye gitmek istedi.
Bu durum GS’ye yaradı. Beşiktaş defansının ekstra kötü oyunuyla ev sahibinin hemen her atağı tehlikeli oldu ve gol fırsatları yakalandı.
Maç seçmeyen fakat büyük maçları da çok büyük oynayan Icardi, tam anlamıyla “haksız bir rekabet” oluşturdu.
Buna karşın, BJK savunmasında Rosier direnç koymaya çalışırken Aboubakar topla fazla buluşamadı. Buluştuğunda da Sanchez ve Bardakçı’nın savunmalarından kurtulamadı.
Daha net fırsatlarda gol atamayan GS, savunmanın hatasında bir Icardi golüyle öne geçti.
Hemen ardından yine Icardi, kaptığı topla kaleci Mert Günok’u geçti fakat top sola açıldı. Devreye VAR girdi. Mert Günok, bariz gol pozisyonunda, ceza sahası dışında -muhtemelen bir refleksle- topa elle müdahalesi vardı. Halil Umut Meler, kırmızı kartı gösterdi kaleciye. Burak Yılmaz, Rashica’yı çıkarıp Kaleci Ersin Destanoğlu’nu oyuna aldı. İlk yarının kalan bölümünde 10 kişi BJK bir varlık gösteremedi.
GS taraftarı, doğal olarak ikinci yarıda daha baskın bir oyun ve fark bekledi. Fakat BJK, 10 kişilik oyunları seviyordu. Bunun son örneği, geçen sezon FB maçında yaşanmıştı.
Burak Yılmaz, Fernandes ve Bahtiyar Zaynutdinov’u yanına çekip devreye Alex Oxlade-Chamberlain ve Masuaku ile başladı. Riski alan BJK öne çıkmak istedi ve bunda da İngiliz’in etkili oyunuyla oldukça başarılı oldu. Ancak oyunu ileri taşıma konusunda gösterilen beceri pozisyon üretmede gösterilemedi.
Bu devrede topu BJK’ye bırakan GS, yine daha etkili olan taraftı ki “tartışmasız-tartışmalı” pozisyonlar bu devrede yaşadı. Icardi’nin penaltı beklentisi karşılık görmedi, Halil Umut Meler’in penaltı çaldığı pozisyon VAR’dan döndü.
Pozisyon ve etki konusunda başarılı olamayan ve savunmasında büyük hatalar yapan BJK, Chamberlain’in golüyle en azından bir puanın ucundan tuttu fakat ardından Hadziahmetovic’in neden olduğu penaltı geldi. Icardi son sözü söyledi;
“Icardi’n varsa kazanırsın…”
Futbolda istatistik elbette her şeyi anlatmaz lakin teknik direktörler de rakamları göz ardı edemez, etmemeli.
GS, 27 şut attığı maçta 9 isabet kaydederken BJK sadece 2 şut -ikisi de isabetli- atabildi.
GS, 35 kez rakip ceza sahasında topla buluşurken konuk takım 8 kez buluşabildi.
Ki bu rakamlar bir ara 15/1 ve 20/0 idi…
Bütün bunlara rağmen son dakikalarda Rebic’in orta-şut karışımı topuna Roiser yetişebilseydi maç 2-2 bitebilir, en rahat maçlarından birini oynayan Kaptan Muslera’nın takımı 2 puan kaybedebilirdi.
Okan Buruk ve Burak Yılmaz… Kusura bakmayın ama bu derbide, müthiş heyecana karşın oyun kalitesinden, taktik-plandan bahsetmek çok da mümkün değildi.
Okan Buruk, zorlu bir maçı daha kayıpsız geçtiği için tebrikleri hak etti. Burka Yılmaz’ın teslim olmaması ve cesareti kayda değerdi.
BJK’de Rosier ve Chamberlain haricinde görevini iyi yapan oyuncu saymak pek mümkün değildi. GS’nin de Icardi dışında yıldızları beklenen etkiyi gösteremedi. Maçı Icardi ve GS seyircisi kazandı.
Bu arada GS’nin yediği golde Angelino hatalıydı. Bireysel hata elbette var ama bu seviyede pozisyon hatası çok sıkıntılı ve Brezilyalı aynı anda iki hatayı yapıyor. Hem bunu sıklıkla yapıyor, son örnek Manchester United maçıydı.
Pozisyonda koşup gelen Boey’in de son anda Chamberlain’i bırakması nazarlığı olsun genç oyuncunun.
Halil Umut Meler… Var olan en iyi hakemimiz. Ancak bugünlerde “sahadan masaya” çekilen futbolumuzda yaşanan olaylardan etkilenmiş göründü, vasatın hayli altında kaldı.
Öncelikle şunu söyleyeyim. Hakem eleştirilerimi, televizyonda seyrettiğim ilk görüntüye göre yapıyorum. Bir futbolsever olarak, benim televizyonda ilk görüntüde gördüğümü, hakem sahada kaçırmamalı diyorum. Kaçırılabilir mi? Elbette evet ve Premier Lig dâhil dünyanın her yerinde mümkün. İşte o zaman VAR…
Bir de yöneticileri zaten konu dışı bırakıyorum fakat futbol yorumcuları ve eski hakemler de -beni bağışlasınlar, televizyonculuk mu acaba bu?- hiç iyi değil. Pozisyon analizlerini çok fazla ve gereksiz sündürüyorlar.
TARTIŞMASIZ: Mert Günok, kırmızı kart… VAR’ın delil olarak sunduğu görüntüye göre açık, net ve tartışmasızdı. Ben ilk pozisyonda eli göremedim.
TARTIŞMASIZ: Icardi-Ghezzal, penaltı pozisyonu… Ben ilk pozisyonda Ghezzal’ın müdahalesini net göremedim ancak topun gidişinde sorun vardı. Tekrarda müdahale çok net görünüyordu. Delil açıktı lakin VAR herhalde devreye girmedi.
Bu açıkça hatalı bir karadı fakat daha beteri Halil Umut Meler’in, Icardi’ye “hücum faulü” çalmasıydı ki bunca kameraya rağmen böyle bir “Şark Kurnazlığı” kabul edilemez. Meler, böylesi bir hatayı uluslararası maçlardan birinde yaparsa EURO-2024’de katılamayabilir.
TARTIŞMALI: Hadziahmetovic-Torreira, penaltı, VAR iptali… Bosnalının topa küçükte olsa bir dokunuşu var ama pozisyon sıkıntılı. Kim ne dese boş… Bu pozisyonu kahramanları (Hadziahmetovic-Torreira) biliyor fakat sanki onlarda verilen karara razı oldular, hiç itiraz etmediler.
22.10.2023/Pazar
EMS YAPI SİVASSPOR-KASIMPAŞA AŞ: 0-1
Gol: Gomis (53’)
Kasımpaşa maça inanılmaz bir biçimde ev sahibi gibi başladı. Ataklar ve pozisyonlar üretti ancak gol çıkaramadı.
30’dan sonra Sivas oyuna katıldı dense yeridir.
Haftanın belki de en keyifli maçlarından birinde sadece 1 gol olması her iki kalecinin iyi performansına bağlanabilir. Tabii şansızlık ve beceriksizliği unutmamak gerek.
Haftanın şansızı Emrah Başsan olmalı. Futbolcunun bir topukla ve bir de röveşata ile gol denemesinden sonuç çıkmadı. Biri gol olsaydı haftanın golü olurdu.
İSTANBULSPOR AŞ-MKE ANKARAGÜCÜ: 2-1
Goller: Traore (12’), Emir Kaan Gültekin (62’)/Tolga Ciğerci (24’-P)
Haftanın iyi başlayan maçlarından biri denebilir. Konuk takım, ev sahibinin erken denilebilecek golüne çabuk cevap verdi ve eşitliği sağladı.
İkinci devre Ankaragücü geride kaldı. Bundan da yararlanan İstanbul, ayağa paslarla iyi bir oyun çıkardı ve maçı kazandı.
Ankaragücü TD Emre Belözoğlu, ikinci yarıdaki oyun eleştirisini kendi de yaptı ve çok çalışmaları gerektiğini söyledi.
Bu lig, bir Başkent takımı olmadan oynanmamalı… Lütfen!
HAKEM-VAR ŞOVU YA DA SAÇMALIĞI
FENERBAHÇE AŞ ATAKAŞ HATAYSPOR: 4-2
Goller: Szymanski (7’), Osayi-Samuel (15’), Dzeko (39’), İrfan Can Kahveci (63’)/Ghoulam (55’), Aabid (90+4’)
Şimdi Fenerbahçe her zaman yaptığını yapmış, dakikalar 15’i gösterirken skoru 2-0’a getirmiş, rakip adeta teslim olmuş, maç neredeyse başlamadan bitmiş. Hem herkes kaderine razı olmuş…
Bu maç 15’den sonra hakemsiz de oynanabilirdi… Keşke de öyle olsaydı.
FB’den ve sarı lacivertli futbolculardan özür dilerim… Adamlar çıkıp oynadılar ve seyircisiyle birlikte bir bütün olup keyif aldılar. Kayıpsız yollarına devam ettiler.
Bu maçta takımı, Fred ve Szymanski’yi yazmak gerekti. İlk yarıda Hatay’ı nasıl çaresiz bıraktıklarını yazmak ve tebrik etmek gerekti ama…
BİR SORUN VAR… BÜYÜK BİR SORUN…
İyi ya da kötü hakemliğinden bağımsız olarak Hakem Volkan Bayarslan’ın bilgi, birikim ve tecrübesi malum. Ama sahada aceminin de ötesinde bir Bayarslan, yardımcıları ve VAR vardı. Bu ekip skandal kararlarla maç yönetti.
Sanki hakem yönetimi öne çıkmak istedi; çıktı…
Sanki hakem yönetimi bu maçta bir kural hatası olsun istedi; neyse ki başaramadı.
ÜFLEME… Volkan Bayarslan’ın kararları, özellikle kritik kararları gecikmeliydi. Birkaç saniye gecikmeli. Maçı Bayarslan değil de, kulağına -her kimse onlar; yardımcılar, 4. Hakem ya da VAR- “üfleyenler” yönetti. Volkan Bey, devam dediği pozisyonlarda birkaç saniye öncesine dönerek yeni kararlar ve kartlar çıkardı.
Asla normal bir durum değildi bu. Bir hastalık veya anormal bir psikolojik baskı olmalıydı. TFF ve MHK bu maçı, tüm ekiple birlikte incelemeye almalı, sonuçları açık ve net bir biçimde futbol kamuoyu ile paylaşmalı.
Aksi halde böylesine kolay bir maç yönetimi neden skandala dönüştürülsün…
Dakika 20: Dele-Bashiru’nun eli Ferdi Kadıoğlu’nun yüzünde. Bayarslan, ihlal görmüyor, devam diyor. Top sola açılıyor. Oradan auta çıkıyor. Hakem aut kararı veriyor. Sonra sağlıkçıları oyun alanına davet ediyor, kendisi de -kulaklığından gelen sesleri dinlemesinden olsa gerek- yavaş adımlarla Kadıoğlu’nun yanına gidiyor. Sonra Dele-Bashiru’ya sarı kart gösteriyor. Oyun aut atışı ile başlıyor.
Dakika 28: FB atağında top Hatay Kalecisi Erce Kardeşler’e geliyor. Kaleci oyunu başlatıyor. Hatay atağa kalkarken düdük çalıyor; penaltı. Volkan Bayarslan yardımcısına teşekkür ediyor ve ihlali yapan Burak Bekaroğlu’na sarı kart -disiplin cezası- gösteriyor. Sonra VAR incelemesi başlıyor. Topla uzaktan yakından ilgisi olmayan Dzeko için ofsayt kararı çıkıyor. Penaltı iptal ediliyor. Hakemler durmuyor. Disiplin cezası olarak gösterilen sarı kartta iptal ediliyor.
Daha kararlar ve kartlar var; gösterilen, gösterilmeyen.
Neyse… FB, hak ettiği bir maçı tahminlerden çok daha kolay kazandı ve Avrupa’ya odaklandı.
Hatay şaşırttı. Maç sonu istatistiklerinde fena görünmüyorlar lakin ilk yarı sahada Hatay yoktu. Bu yarıda Livakovic’in eksiği çay ya da kahvesiydi.
İkinci devre, 3-0’dan sonra oyuncu ve sistem değişikliğiyle biraz öne çıktılar ve 2 gol buldular ama bu sadece teselli olabilir.
Maç sonu TD Volkan Demirel, “sistem” diyerek özeleştirisini yaptı.
ATAN ZORDA…
YILPORT SAMSUNSPOR-RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ: 0-0
Pendik’in Konya’yı yenmesinden sonra henüz maç kazanamayan tek takım Samsun kaldı. Takım aslında -özellikle evinde- fena oynamıyordu fakat kazanamıyordu.
İstekli oynadı ev sahibi. Etkili pozisyona çok giremediler ancak 17 şut attılar. Lakin bu 17 şutun sadece ikisinde kaleyi buldular. Bu şartlarda gol atmak zordu, olmadı.
Başakşehir TD Çağdaş Atan, büyük takımlarla maçlarında bütçe ve kaliteyi öne çıkarıyordu. Ancak bu maçta, takımının Samsun kalesine tek isabetli şut gönderememesinin izahı neydi acaba?
23.10.2023/Pazartesi
VAVACARS FATİH KARAGÜMRÜK-YUKATEL ADANA DEMİRSPOR AŞ: 2-0
Goller: N. Sangare (52’), Serdar Dursun (89’)
Haftanın sürpriz sonuçlarından biri ortaya çıktı ve Adana Demir yenildi. Aslında konuk takım maça iyi başladı, pozisyonlar buldu fakat ilginç bir şekilde gol atamadı Mavi Şimşekler…
Golden önce de net pozisyon bulan Karagümrük, rakip savunmanın büyük hatasında Sangare ile golü attı.
Golden sonra ADS, riskleri göze aldı ve dolayısıyla savunmada boşluklar verdi. Serdar Dursun şık golüyle skoru belirledi.
Atilay Canel bu maça daha iyi çalışmış olduğunu gösterdi.
Kluivert muhtemelen bundan sonra savunmada daha sıkı olmanın yollarını bulacaktır.
“YENİ GELMEDİM, GERİ GELDİM”
TRABZONSPOR AŞ-CORENDON ALANYASPOR: 1-0
Gol: Aliti (54’-KK)
Böyle demişti Abdullah Avcı. Ancak konuk takım maça çok iyi başladı ve oyununu maç boyu sürdürdü. Sadece maçın en çalışkan oyuncusu Oğuz Aydın, yakaladığı fırsatlardan birini gole çevirebilseydi ev sahibi büyük sıkıntıya düşebilirdi.
Kader… Oğuz Aydın’ın hatalı pasında oluşan karışıklıkta Aliti topu kendi kalesine gönderdi. Golden sonra daha cesur bir oyun ortaya koyan Avcı’nın takımı ikinci gol için yüklendi. Golcüsü Onuachu iki net fırsatı harcadı.
Abdullah Avcı’nın 3 puanla dönmesi kendisi ve takımı adına önemliydi. Ancak hocayı 2 İstanbul sınavı; Karagümrük ve Fenerbahçe bekliyor. Bu maçlardan hasar almadan çıkmayı başarırsa Milli maç arasından sonra daha güvenli bir başlangıç söz konusu olabilir.
Ömer Erdoğan’ın takımı, böylesi bir deplasman için iyi bir oyun oynadı fakat gol atamayınca puan alınamadı.
Haftanın Maçı
GS-BJK (2-1)
Haftanın Heyecanlı Maçı
Sivas-Kasımpaşa (0-1)
Haftanın Takımı
Pendik
GS
Haftanın Futbolcusu
Icardi (GS)
Haftanın performansı
Mame Thiam (Kayseri)
Haftanın Performansları
Erencan Yardımcı (Pendik), Gianniotis (Kasımpaşa), Fred, Szymanski (FB), Chamberlain (BJK), Oğuz Aydın (Alanya)
Haftanın Golü
Aabid (Hatay)
Güzel Goller
Serdar Dursun (Karagümrük)
Haftanın Hakemi
Burak Şeker
Haftanın iyi hakemleri
Yaşar Kemal Uğurlu, Bahattin Şimşek
Haftanın Asisti
-
Haftanın Pozisyonu
Muslera’nın, direğe çarpacak olan Rosier’i itmesi ve direğe çarpmasına engel olması.
Fair play örnekliği oldu fakat ben bir an için hakem penaltı çalar mı endişesi yaşadım…
Haftanın Talihsizi
Emrah Başsan (Kayseri)
Oğuz Aydın (Alanya)
Haftanın Talihlisi
Hakemler (Hak eden takımlar kazanıyor, böylece daha az sorun yaşanıyor)
4 Pendik taraftarı. Takımın Konya’da kazanılan ilk maçına tanıklık etmek
Haftanın Söylemi
“TFF inceleme başlatsın.” (Yöneticiler)
Haftanın Kötüsü
Hakem-VAR
GÖZE TAKILANLAR
*Maçlar, Gazze zulmünü protesto pankartları, kollarda siyah bantlar ve saygı duruşuyla başladı.
*Anlaşma sonucu hakemler formalarında “Kütahya” reklamıyla sahaya çıktı.
*Hakem-VAR performansları gittikçe kötüye gidiyordu… Bu hafta dibe vurdu.
*Futbolun “sahadan masaya taşınması” hız kazandı.
*Hakem performansları kötü olunca -şimdilerde pek olmuyor- yabancı hakem tartışmaları gündeme gelirdi. Hakem performansları, iddialar ve bütün bunlara karşın TFF’nin sessiz kalması. Sakın bize “YABANCI FEDERASYON” gerekiyor olmasın…
*Hakemler, MHK ve TFF, bir takıma cephe alıp başka bir takımı şampiyon yapmak mı istiyor? Yarış erkenden kopmasın mı isteniyor? Buna dair kanaatim var fakat açık bilgi ve delilim olmadığından bir şey söyleyemem, iddiada bulunamam. Ancak hakemler çok kötü maç yönetiyor. Bir maçta her iki takımın da canını yakacak kararlar veriyor.
*FB ve GS kazanmaya devam ediyor. Bu iki takım kazanırken rakiplerine oyunlarını fena halde kabul ettiriyorlar.
*MOR KART… Hakemi aldatmaya yönelik davranışlar, darbe almadığı veya çok hafif bir darbe aldığında canhıraş feryatlarla kendini yerlere atan, taklalar atan futbolculara MOR KART göstereceğim. Kötü maç yöneten hakemler de mor karttan nasibini alacak. Şimdiden duyuruyorum. Mor kart uygulamasını federasyona da öneriyorum.
*Kurallar… Futbolun böylesine yaygın, cazip ve seviliyor olmasının önemli nedenlerinden biri kurallarının az, basit ve herkes tarafından bilinir/anlaşılır olmasıdır diye düşünürüm. IFAB, FIFA ve UEFA’ya sesleniyorum; kurallarla her gün oynayıp, arttırıp, akılları karıştırmayın. Kısacası “saçmalamayın.” Bindiğiniz dalı kesmeyin.
*Bir de, Kaleci Mert Günok ikinci gole razı olup erken kırmızı kartı görmeseydi derbi böyle bitmezdi yorumları vardı. Mert Günok düşünerek değil, muhtemelen elini bir refleksle topa götürdü. Ancak götürmese ve skor o dakikada 2-0 olsaydı… Ne olacağını kimse bilemez. Futbol salt matematiğe gelmez.
Yorum-Haber: Yüksel Durak