(MHA) - Doğru Yol Partisi Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı İlkay Şimşek, 6306 sayılı rezerv alan yasası ile milletin tapulu malına el konabileceğini, varını yoğunu bir anda kaybedebileceğini söyledi. Bu yasa ile adaletin mülkün temeli olmaktan çıktığını belirten DYP Genel Başkan Yardımcısı İlkay Şimşek şu değerlendirmede bulundu: "Rezerv alan yasası bir mülksüzleştirme yasasıdır. 6306 sayılı yasa kapsamında mülkün riskli yapı olup olmadığına bakılmaksızın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından kamulaştırılma yoluyla milletin evine, barkına, baba ocağına el konulabilecektir. Yani rezerv alan adı altında tüm tapulu mallara el konulabilmesinin önü açılmıştır. Yasa uyarınca seçilen alan rezerv yapı alanı ilan edilerek kamulaştırılmakta ve bu yoldan rant yaratılmaktadır, dahası el konulan mülklerin sahiplerine itiraz hakkı da tanınmamaktadır. Daha önceleri yalnızca boş alanlar rezerv alan ilan ediliyordu, yeni düzenlemeyle bakanlığa, mülk sahiplerine sormadan, danışmadan karar alma yetkisi verilmiş bulunuyor. Bu akıllara zarar yasanın kurallarına göre rezerv alan ilanından itibaren, yargı süreci de dahil, konut sahiplerinin 90 gün içinde tahliyeleri öngörülüyor, böylece bakanlık uygun gördüğü her bölgeye el koymakla yetkili kılınmış oluyor, öyle ki deprem riski olmasa da vatandaşın mülküne el konulması mümkün, buna karşılık mülk sahiplerine başka bölgelerden borçlandırılarak konut verilmesi öngörülüyor. Bu yasa daha gelmeden önce, bununla ilgili o kadar çok uyarılarda bulunduk ki, insanlarımız uyansın diye, ama maalesef insanımız uyanamadı ve elleriyle oy verdikleri tüm vekiller onları sattı, iklim yasasında da olduğu gibi, şu an mahallenize gelmemiş olabilir, konutunuzda rahatça oturuyor olabilirsiniz, ama bunlar sayılı günler."
PERDE ARKASINDA BÜYÜK EKONOMİK OYUN VAR
Türkiye'de siyasetin perde arkasında büyük ekonomik oyunlar oynandığını, bunun ekonominin ağır bedeli olarak milletin karşısına çıktığını ve hiç bir günahı olmayan vatandaşın sırtına yüklendiğini söyleyen DYP Genel Başkan Yardımcısı İlkay Şimşek, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Yakından takip edenlerin bildiği gibi 19 Mart'taki olayların ardından gözler 15 Eylül'deki CHP davasına çevrilmişti. 19 Mart'ta yaşananlara benzer bir gerilimin tekrar yaşanabileceği tahmin ediliyor ve buna göre çeşitli önlemler alınıyordu. Ancak kimse siyasi tezgahın bu kadar erken kurulacağını ve bedelinin bu kadar ağır olacağını öngöremedi. CHP İstanbul il yönetiminin görevden alınma kararıyla birlikte birileri piyasaları altüst etmek için düğmeye basmış oldu. Böylece ülkemizde ekonominin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gördük, verilen bu siyasi kararın ardından yaşananlar, ekonomide her an her şeyin olabileceğinin acı bir ispatı oldu. Bu siyasi operasyonun hemen ardından borsanın hali ortadaydı, dahası CHP İstanbul il yönetimi kararıyla eş zamanlı olarak Merkez Bankası rezervlerinden sadece bir günde 5 milyar dolar, ertesi gün ise 3 milyar dolar daha eridi, yani iki gün içinde tam 8 milyar dolar adeta buhar olup gitti. Bugün herkes olayın siyasi boyutunu tartışırken, asıl görmemiz gereken perde arkasındaki büyük ekonomik oyundur. Borsada kurulan tezgahlarla küçük yatırımcının birikimleri hiçe sayılmıştır, bu nedenle siyasi manşetlerin arkasında dönen ve faturası yine millete kesilen ekonomik gerçekleri gözden kaçırmamak hayati önem taşımaktadır."
MUHALEFETİN KAVGASI İKTİDARA YARIYOR
Anamuhalefet partisinde yaşanan iç çekişmelerin iktidar ortaklarına yaradığını ifade eden İlkay Şimşek açıklamasını şu sözlerle sonlandırdı: "CHP’deki siyasi kriz devam ediyor, bu siyasi kriz uzadıkça da adeta kangrene dönüşüyor. CHP bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden yürüyen bir yolsuzluk soruşturmasıyla, diğer yandan da en üst karar organı kurultayın meşruiyetinin yargılandığı davalarla boğuşuyor. Bu davaların bugünden yarına bitmeyeceği, CHP’yi çok uzun bir zaman daha oyalayacağı görülüyor. Tabi bu oyalanma aslında milletin, işçinin, çiftçinin, memurun oyalanmasıdır, çünkü tüm emekçi kesimlerin ve emeklilerin derdi, gerçek gündemi hayat pahalılığı, açlık, kıtlık ve sefalettir. CHP’deki iç çekişme bir savaşa dönüşmüş halde ve taraflar birbirlerini partiden tasfiye etme kararlılığında olduğundan çarşı pazarla ilgileri de kalmamıştır. Başta vergiler olmak üzere her alanda zam üstüne zam yapan, hileli TÜİK ölçümleriyle enflasyon canavarını kuzu gibi gösteren, hayat pahalılığını lüks yaşammış gibi algılatan iktidar ve ortakları da bu durumdan çok memnun. Tüm bu gerçekler ışığında görüyoruz ki milleti Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde hiç kimse temsil etmiyor. Artık bunu görelim ve uyanalım, artık bu kanunlara göz yuman partilerden uzak duralım, bunlara tekrar tekrar gitmeyelim. Hepsi gerçekleşen tüm bu zulümlere seyirci olmakla birlikte aynı zamanda alt yapısını da oluşturmuş oluyorlar, işte bu yüzden vakit geç olmadan uyanma zamanı, vakit birlik zamanı, vakit Doğruyol’da birleşme vakti."