Yüksel Durak; "Bu bir futbol yazisi degildir... TÜRK FUTBOLUNDA ARDA GÜLER SORUNU"

Yüksel Durak;

TÜRK FUTBOLUNDA ARDA GÜLER SORUNU

Türkiye Çekya maçi...
Dakika 68 ve oyun 1-1...
Türkiye kulübesi hareketleniyor, Kuntz oyuna 2 oyuncu degisikligi ile müdahale ediyor.
Kenarda tabelayi gören spikerimiz cosuyor;
“Ve artik beklenen an geldi sayin seyirciler, beklenen o büyük an geldi. Türk futbolunun gelecegi, büyük umudu Arda Güler oyuna giriyor Cenk Tosun ile birlikte...”
Ve top Arda’ya geldiginde spikerimiz cosuyor, vitesi ikiden bese atiyordu...

Evet, ilk kez A Milli olan Arda güler ile birlikte oyuna giren Cenk Tosun 47 kez milli formayi giymis ve 18 gol atmisti. Olsun.
Spikerimiz vitesi ikiden bese atarken ben dualara basladim; Allah’im, Arda bu maçta gol pasi vermesin, hele de gol atmasin... Yoksa spikerimizi tutmak mümkün olmayacak.

Cüneyt Çakir’in jübilesiyle baslayan maçi Enes Ünal ve Hakan Çalhanoglu’nun golleriyle 2-1 kazandik ve Arda Güler ilk maçini kaza ve -çok sükür- sakatlik olmadan oynadi. Yolun açik olsun çocuk...

Altindagli (Ankara) Arda henüz 17 yasinda. 
Yetenegini anlatmak mi?..
Akranlari hali sahalarda kadroya girmeye çalisirken, Arda daha bu yasta, FB kadrosuna dahil olmus, bazi maçlarda ilk 11 oynarken bazi maçlarda süre almis, bazi maçlarda kenarda beklemis. 
Bu süreçte göze hos gelen oyunlar oynamis, gol paslari vermis ve goller atmis. Avrupa maçlarinda da forma giymis takiminin basarisina katki vermis.
Bu kadar basari sadece “yetenek” ile açiklanamaz. Arda’nin oyun zekâsi ve oyun sezgisi müthis. Zekâ ve sezgi yetenek ile bir araya gelince özel futbolcular ortaya çikiyor iste.
Ancak çocuk henüz yolun en basinda... Yetenek, sezgi ve zekânin taçlanmasi için gereken sey çalismak. Çalismak, çalismak, çok çalismak. 
Ama biz onu hemen “Messilestirmek” istiyoruz.

Buna karsin FB’nin önceki teknik direktörü Ismail Kartal, Arda’ya sans vermekle birlikte sürekli ilk 11 oynatmadi. Çocuga bir garezi yoksa bir bildigi vardi hocanin.
Jesus’ta Arda’yi sürekli ilk 11 oynatmiyor. Hatta ben Arda’nin daha fazla süre almasi gerektigini düsünür ve yazarken hoca bir türlü süreyi arttirmiyor.
O zaman Jesus’un da bildigi/bildikleri olmali.
Nitekim Arda’yi Milli Takim’a gönderirken Kuntz’a da bir mesaj iletiyor; 
“Çok yavas bir seklide adapte edin ve dikkatli olun...”

Milli Takim Teknik Direktörü Stefan Kuntz’un açiklamasi da dikkat çekici;
“Arda Güler'i gelisim açisindan Serge Gnabry ve Leroy Sane ile kiyaslamak istiyorsaniz; onlar U21'de bize geldiklerinde her birinin 40-50 Bundesliga maçi vardi."

Hadi bakalim; hâl böyleyken ve “yabanci” hocalar böylesine temkinli iken bizim Arda Güler’den Messi “yaratmaya” kalkmamiz abesle istigalden öte oyuncuya en büyük zarar olacaktir. Arda’nin yükünü gereksiz yere çok fazla arttirmak olacaktir. 
Türk futbolunun geçmisinde çok büyük beklentiler ve büyük benzetmelerle yola çikan çocuklarimizin büyük bir kismini hiç hatirlamiyoruz. 
Allah’tan Arda’ya Jesus ile çalismak nasip oldu.
Ve Arda 17 yasina ragmen sakin, efendi, olgun ve akli basinda bir oyuncu. 
Medyanin abartisina ve taraftarin abartili sevgi ve coskusuna karsi hemserim Arda Güler’in gelisim sürecinin çok saglikli bir sekilde ilerlemesini diliyor ve yakin zamanda “dünya yildizi” olarak görmek istiyoruz.
Bu yazi için bir futbol yazisindan baska bir sey olmamis denecek olursa; futbol bizim çok güzel bir aynamiz. Biz hemen her seyi böyle yasiyoruz. Ümit ve beklentilerimizi sinir tanimaksizin en yüksege çikarip hayal kirikliklarini en dipte yasiyoruz. Basari ve sevinçte abartiyi bile sasirtabiliyor, aksinde tuz-buz oluyoruz. Azliktan ve çokluktan kaçinmamiz gerekirken bir türlü makulü, bir türlü orta yolu bulamiyoruz. Hemen her alanda dünya yildizi olabilecek genç yeteneklerimizi bir sekilde engelliyoruz...
Belki de gölge etmemek en iyisidir...

SPIKERLERE; ÖZELLIKLE TRT SPIKERLERINE BIR NOT:

Spiker, Fransizca bir kelime... TDK’de karsiligi; radyo ve televizyonda programlari, haberleri sunan kimse... Sunucu diye çevirmisiz dilimize.

Elbette bir meslek,
Ciddi ve önemli bir is,
Egitim, bilgi, birikim ve deneyim gerek...

Spor müsabakalarinda spiker bize oyunu anlatan, heyecani ve coskuyu aktaran ve arada bilgi veren kisi. 
Ama son zamanlarda bi haller oldu... Spikerlerimiz müsabakayi anlatmaktan ziyade konusuyorlar. Hem de çok konusuyorlar. Hem de sürekli bagirarak konusuyorlar. 
Bilgi vermek söyle dursun pozisyonlari kaçiriyorlar. 
Öyle ki futbol maçlarinda bizde golleri (Hincal Uluç’a selam olsun) bir kafa ya da bir vurus atiyor.
“Bir kafa ve gooollll.”
“Bir sut (ya da bir vurus) ve gooollll.”
Spikerlerimiz müsabakalarda rakip takimin hocalari ve oyunculariyla da ugrasiyor, arada saygiyi unutuyorlar.
Spikerler ekran basinda seyirciyi yoruyor, bazen insani çileden çikariyor.

Elbette konunun uzmani degilim, teknigini, yöntemini bilemem fakat sonucu ben aliyorum, ben yasiyorum.
Uzatmayayim; günümüzde iyi olarak Eurosport spikerlerini örnek verebilirim.
Son söz olarak (Merhum) HALIT KIVANÇ diyeyim...