Tarih: 13.06.2022 09:56

Prof.Turan; “Sanat ve estetikle iç içe bir eğitim yaşantısı gerekli…(2)”

Facebook Twitter Linked-in

AY: Müzigi, türküleri ve sarkilari seviyorsunuz. “Bize ikinci bir okul lazim; özgürlesmek, kendimizi tanimak, kendimizi fark etmek, sanat ve estetikle iç içe bir egitim yasantisi için” diyorsunuz. “Ikinci okuldan” kastinizi ögrenebilir miyiz?

TURAN: Çocugun bütün yönleriyle kendini kesfedecegi, taniyacagi, ifade edebilecegi, kendi özgür ve özgün ruhunun ufkunun yürüyecegi, biricikligini koruyacagi; kendine, ülkesine hatta bütün insanliga yararli olabilmesi için; dogustan var olan potansiyelinin %100 ortaya çikmasina katki verecek okul.

AY: “Türkiye’nin en önemli önceliginin ‘egitim’ oldugunu düsünüyorum. 15-30 yas arasinda paha biçilmez bir kaynagimiz var. Bütün çalismalarimizi, kaynaklarimizi, üniversitelerimizi, okullarimizi bu kusaga nitelikli egitim vermeye harcamamiz lazim.” söyleminiz çok dogru. Ülkeyi yönetenler de farkinda mi?

TURAN: Bu sorunuza az önce cevap verdim. “En layik ve liyakatli insanlari” makamlara getirmek lazim. Türkiye’de, herkesin her seyin farkinda oldugunu, bildigini, fakat “günü idare etme zihniyetine” sahip oldugunu düsünüyorum. Egitimde risk alan ve uzun erimli, -Türkiye’nin 2050 ve 2100’lü yillarini düsünen- rasyonel- stratejik ve bürokratik akla ihtiyaci var.

AY: Yeni yayimlanan “Gençlik Liderligi-Lider Bir Insan/Genç Nasil Olunur? Modüler Egitmen Uygulama Rehberi/El Kitabi”nda okuyucuyu neler bekliyor?

TURAN: Türkiye genç nüfusa sahip büyük bir ülke. Dünyada, birçok ülke, gençlik sorunlari ile karsi karsiyadir. Birçok ülke kendi gençlik sorunlarini çözmek için özgün modeller gelistirdi. Biz de degerli meslektaslarim ile birlikte söz konusu gençlik sorunlari kapsaminda; gençlerin liderlik becerilerinin gelistirilmesi ve gençlerin kendilerini kesfetmeleri için modüler bir kitap hazirladik. Kitapta; gençlerin kendilerini tanimalari/kesfetmesi için 9 modül gelistirdik. Bunlar: “liderligi anlamak, liderlik ve kendini tanimak, liderligin yapi taslari, liderlerin davranislari, hedef koyma ve ülkü sahibi olma, sorun çözme ve karar verme becerileri, iletisim becerileri, milli ve özgün bir durusa sahip olma, filmlerde liderlik.”

 

 

 

 

 

AY: Yeni yayimlanan ve çeviri editörlügünü yaptiginiz “Mültecilerin Egitimi Için Okul Liderligi” kitabinda okuyucuyu neler bekliyor?

TURAN: Bu kitabin Ingilizce, Routledge yayinevi tarafindan Ingiltere’de yayimlanan versiyonuna, söyle bir degerlendirme yazisi yazmistim: “Khalid Arar'in ‘Mültecilerin Egitimi için Okul Liderligi’ kitabi, okul liderliginin rolünü ve politika analizi kilavuzlarini ve mülteci egitimiyle ilgili güncel arastirma bulgularini küresel baglamda inceleyen ilk kitaplardan birisi olma özelligi tasimaktadir. Bu kitap, paha biçilmez bir kaynak; mülteci egitimi ile ilgilenen egitim liderleri, politika yapicilar ve akademisyenler tarafindan mutlaka okunmalidir.” Bildiginiz gibi Türkiye mülteci konusunda 1. Istasyon ülke. Ülkemizde bugün milyonlari bulan mülteci bulunmaktadir. Bu mültecilerin, basta Türkçe olmak üzere, egitimleri ve Türk toplumuna uyumlarini saglayacak, bilimsel politikalara ihtiyaç var. Bu çeviri, okul yönetimi alaninda mülteci çocuklarin ve yetiskinlerin egitiminde karsilasilacak sorunlara özgün çözümler üretmesi bakiminda önemli oldugunu düsünüyorum. Her okul müdürü ve egitimde politika yapicinin mutlaka okumasini öneririm.

AY: Üniversitelerde kadrosu olmayan bölümler ya da az bir kadroyla egitim yapilan bölümler hakkinda neler düsüyorsunuz?

TURAN: Bu bölümler kapatilmalidir. Türkiye uzun erimde üniversite birlestirmelerine gitmek zorunda kalacak. Üniversite terkler, kontenjanlari bos kalan, tercih edilmeyen bölümler sayisinda her geçen gün artis var. Türkiye açik lise ve açik üniversiteye kayiyor. Türkiye’de her akademisyen “hangi bilim, anabilim dalinda doktora yaptiysa” söz konusu “bilim, anabilim dalina atamasi yapilmali.” Herkesin her bölüme atanabilme veya nerede bos kadro varsa oraya atama/atanma pratiginden vaz geçilmelidir. Yapilacak bir yasal düzenleme ile her akademisyen doktorasini yaptigi bölüme atanmasi saglanmali, anabilim ve bilim hatta bölüm akademik kültürünün olusmasi için çaba sarf edilmesi lazim. Bölüm ve anabilim dali kültürü her geçen gün zayifliyor, bozuluyor. Akademik kültür yozlasmasi var.

AY: Büyük bir istekle kurulan ‘Türkiye Egitim Fakülteleri Dekanlari Konseyi’nden hiç ses çikmiyor. Yararli olmadi mi? Yoksa gereksiz miydi?

TURAN: Yararli olmadi. Ben de bu konseyin baskanligini yaptim. Olacagini da düsünmüyorum. Dekanlar zaten YÖK tarafindan ataniyor. YÖK tarafindan atanan bir kisinin YÖK’ün veya STK’larin,iktidarin veya muhalefetin egitime dair aldigi kararalar elestirmesi mümkün degildir. Bu organ bir tür, diger dekanlar konseyleri gibi, YÖK’ün aldigi kararlari mesrulastirma aygiti olarak islev görmektedir. Bu tür yapilar; bagimsiz, özerk ve akademik özgürlük ve güvencenin saglandigi toplumlarda yararli olur. Bizde bu konsey çalismadi. Kaldirilmasinda yarar var diye düsünüyorum.

AY: Eski Yeni YÖK, Egitim Fakülteleri ders plan ve programlarinin altindan kalkamayinca, “özgürlestiriyoruz” deyip, yetkiyi Fakültelere birakti. Ama hiçbir Fakülte ve Bölümde bir çalisma yapilmadi. Bu konuda bilgi alabilir miyiz?

TURAN: Talim Terbiye Kurulu’nun 9 nolu karari geregi Türkiye’de her üniversite mezunu, -ilahiyat fakülteleri hariç/pedagojik formasyon dersleri söz konusu fakültelerin içine gömülmüstür- pedagojik formasyon sertifikasi almak kosulu ile ögretmen olabilmektedir. Ögretmen egitimine dair bu ve benzeri sorunlari tartismadan önce; Türkiye’nin oldukça zengin olan, “geçmis ögretmen egitimi deneyimine dayali, özgün bir ögretmen egitimi modeli” gelistirmeli.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AY: Günümüzde çok fazla esersiz profesör var. 2021’de de yayinlariniz oldu. Siz, neden yayin yapiyorsunuz ki? Zorlayan bir yönetmelik/kanun da yok!

TURAN: Bilimde esas olan “doktoradir.” “Akademik sayginlik” unvanla degil “üretkenlikle” saglanir. Akademisyenlik bir yasam tarzidir. Unvanlar çok önemli degil. Fakat Türkiye’de akademisyenlerin büyük çogunlugu, özellikle yeni nesil akademisyenler, bir an önce profesör olmak için ugrasiyor. Ben ilkokulu, ortaokulu, liseyi, üniversiteyi ve lisansüstü egitimimi devlet bursu ve imkânlariyla okudum. Türkiye’de üreten insanlarin sisteme ragmen ürettigini düsünüyorum. Iyi niyetle çalismaya devam ediyorum, bu bozuk düzene ragmen.

AY: Iste son yillarda en çok sikayet edilen konuya sizin önemli sözünüz; “Toplumu ve kurumlari; -okul ve üniversite dahil- lakaytlik bitirir.” Açar misiniz?

TURAN: Basarili okul ve üniversitelerin iki tipik özelligi: “Çok çalisma ve disiplin.” Çok çalisma ve disiplin bu kuramlarin esasini olusturur.

AY: Gelecege dair uyarilariniz var; “Türkiye için 2050 yilina kadar -her alanda- stratejik insan kaynagi planlamasi sart. En tehlikeli israf ‘insan kaynagi’ israfidir. Herkesin kendi çocugunu ve yakin çevresini düsünmesi/kurtarmaya çalismasi, toplumsal sorunlari, daha da içinden çikilmaz hale getirir.” Sözünüz kim(ler)e?

TURAN: Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk toplumunun gelecekteki yerini, “bugünkü egitim ve bilim kurumlarinin niteligi” belirleyecek. Türkiye’nin uzun erimde kendi insanina ve insanliga katki verebilme kapasitesi vardir. Bunun için; “en seçkin insanlarin çalistigi” bir yüksekögretim düzeni ve “hiçbir çocugun elenmedigi ve nitelikli egitim aldigi” bir egitim sistemi kurmak ön sarttir. Eger egitimde bu vasat ile gidersek gelecegimizde bu vasatta olur diye düsünüyorum.

AY: Eklemek istediginiz bir konu var mi?

TURAN: Çok çalismak, is disiplinini bozmamak lazim; sonucu zamana birakmak.

AY: Çok tesekkür ederiz…

TURAN: Ben tesekkür ederim.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —