?Sarıklı İhtilâlci? olarak bilinen Ali Suâvî, 19 Mayıs 1878'de, günümüzde gazete köşelerinde darbe müjdeciliği yapan bâzı yazarların pîri sayılabileceği bir işe imzâ attı. 19 Mayıs târihli Basiret Gazetesi?nde ertesi gün yapacağı Çırağan Baskını?nı îmâ etti.
BİR HALK ÇOCUĞU: ALİ SUÂVÎ
Günümüz olaylarını tam anlayabilmek için 19. Yüzyıl târihini ve dönemin Batıcı aydınlarını çok iyi tanımak şarttır. Osmanlı Devleti'ni yıkmaya ahd etmiş olan Hristiyan âlemi, Cemil Meriç'in deyimi ile 'ta?cîzcisine âşık aptal kız' durumundaki bu aydınları, çok ustaca kullandı. Kimisi, bunu, büyük bir zevkle yaparken; kimisi, kullanıldığının farkında bile değildi.
İşte bunlardan birisi olan Ali Suâvî, Tanzimat Fermanı ile aynı yılda doğdu. Şahsiyetinin oluşumu açısından talihsiz bir dönemde dünyaya geldi. Dönemin aydınlarının tersine, hâvâsdan değil, avamdandı. İstanbul?a yerleşmiş Çankırılı bir âileden çıkıp kendi kendisini yetiştirdi. Ancak, bunun ezikliğini, dâima hissetti. Çok genç yaşta hacca gitti. Tam bir tahsil görmediği hâlde, bir ara, muhaddis olarak bile tanındı. Câmilerde, vaazlar verdi. Birçok bilim dalı ile meşgûl olmuş bir ansiklopedistti. Çok zekiydi. Ancak, kafası çok karışıktı. Bir yandan İslâm ittihâdçısı, bir yandanTürkçü, bir yandan da laiklik savunucusuydu. Gerçi fikirlerinde, kendisine bir süre para desteği veren ve Mısır Hidivliği meselesinden dolayı pâdişâha ve devlete düşman olan Mustafa Fâzıl Paşa'nın tesiri çoktu.
TEDBİRLİ PÂDİŞÂH
2. Abdülhamid Han, Osmanlı Devleti?nin çöküş döneminde tahta çıktı. Dış ve iç düşmanlara karşı sıkı tedbirler aldı. Amcası Abdülaziz Han?ın nasıl öldürüldüğünü unutmadı. Aynı âkıbete uğramamak için bir hafiye teşkilâtı kurdu. Bu sâyede, kendisine karşı tasarlanmış pek çok suikaste engel oldu. Bu suikastlerden bir kısmı, hâin emellerine engel olduğu Ermeni, Bulgar, Rus çetecileri tarafından hazırlandı. Bir kısmı ise V. Murad ya da Reşad Efendi gibi şehzâdeleri başa geçirmek için tasarlandı. Çırağan Baskını, 5. Murad?ı yeniden tahta geçirmek için yapıldı.
SARIKLI İHTİLÂLCİ
Ali Suâvî, hilâfete karşıydı. Bir süre, meşrûtî sistemi savundu; sonra vazgeçti. Önce, namaz surelerinin Türkçe okunabileceğini söyledi. Sonra, bunun, İslâm birliğini bozacağını ifâde etti. Devrine göre çok uç bir fikir sayılacak olan latin harflerinin kabul edilmesini dahi teklif etti. Bunda, hem kafasının karışık olmasının tesiri vardı hem de Nasreddin Hoca'nın deyimiyle, ipin ucunun birilerinin elinde olmasının. ?Hürriyet ? diye diye İngiliz ve Fransızlar?ın esiri olmanın talihsizliğidir bu.
Ermeni Filip Efendi'nin çıkardığı Muhbir'in başyazarıydı. Yazılarından dolayı gazete kapatılıp sürgün edilince Avrupa?ya kaçtı. Muhtelif şehirlerde, gazete çıkardı; yazılar yazdı. Avrupa?da bile sarığını çıkarmadığı için ?sarıklı ihtilâlci? olarak anıldı. Bu arada, bir İngiliz ile evlendi. Abdülhamid Han tahta çıkınca, memlekete döndü.
ÇIRAĞAN VAK?ASI
20 Mayıs?da içlerinde Filibeli Ahmed Paşa'nın da bulunduğu birkaç yüz kişilik Filibeli muhâcir, Çırağan Sarayı yakınındaki Mecidiye Câmii önünde toplandı. Ali Suâvî ise adamlarıyla Kuzguncuk'tan mavnalara binerek Çırağan Sarayı rıhtımına geldi. Hep berâber sarayı basıp muhâfızları etkisiz hâle getirdiler. Ali Suâvî, V. Murad'ı dâiresinde bulup kendisini yeniden hükümdar yapmak için geldiğini bildirdi ve aşağı indirdi. Haberi alan Beşiktaş Karakolu Muhâfızı Hasan Ağa, Çırağan?a yetişip Ali Suâvî?nin kafasına vurduğu sopa darbesiyle darbeyi bitirdi. Sarıklı ihtilâlci, orada öldü. Adamlarının bir kısmı ölürken bir kısmı teslim oldu. Hâdiseden sonra, Ali Suâvî'nin karısı evdeki evrâkı yakıp kendisini bekleyen gemi ile kaçtı. Bu da gösteriyor ki Ali Suâvî?nin evliliği, sıradan bir evlilik değildi.
HÜRRİYET KAHRAMANI MI İKBÂL ARSIZI MI?
Abdülhamid Han devrinde, pâdişâh ve devlet düşmanlığı öyle mertebelere ulaştı ki bâzı aydınlar ihânetleri karşılığında yabancı devletlerden taltif bekler hâle geldi. Sultan, bunları, ellerin maskarası olmasınlar diye tâkip ettirir; nafakalarını temin ederdi. Bâzen de ?sus payı? makam verirdi. Yâni, ikbâle doyururdu. İkbâl kazananlar, pâdişâh taraftarı; kaybedenler, düşmanı olurdu. İşte Ali Suâvî de bunlardan birisiydi. ?Memleketi kurtarmak? için Çırağan Sarayı?nı basmasından yedi ay evvel, Galatasaray Sultânîsi Müdürlüğü?nden alındı. Lâyık olmadığı hâlde, fitne fücür yapmasın diye ta?yîn edildiği bu makam, kötü idâreciliği yüzünden elinden gidince, memleket sevdâsı depreşti. Arsız yeniçeriler gibi saray basıp darbe yapmaya kalktı. Bir odun darbesiyle can verdi. İbret ki ne ibret?
GAZETEDE ÎLÂN EDİLEN DARBE
Ali Suâvi, 18 Mayıs 1878'de, zamânımızda, gazete köşelerinde darbe müjdeciliği yapan bâzı yazarların pîri sayılabilecek bir işe imzâ attı. 19 Mayıs târihli Basiret Gazetesi?ne şu îlânı verdi.
?Herkes ve hep evrâk-ı havâdis (gazeteler) hâl-I hâzırın (mevcût durumun) tehlikesinden bahsetmektedirler. Hakk-ı âcizânemde mevcûd olan emniyet-i ammeye mebnî (kamunun şahsıma duyduğu güvene dayanarak) söyleyeceğim şeyi herkesin dinleyeceğine şübhem yoktur. Müşkîlât-ı hâzıra (içinde bulunulan zorluklar) pek büyüktür, lâkin çâresi pek kolaydır. Yarınki nüshanızda bu çâreyi kısacık şerh ve beyân edeceğim. Bugün bu mektubum, yarınki neşre enzâr-ı umûmiyeyi celb (Kamunun dikkatini çekmek) içindir.?
Yazıyı okuyanlar ve haber alanlar, Ali Suâvî?nin çâresini beklerken ölüm haberini aldılar.
YEDİ SEKİZ HASAN PAŞA
Çırağan Darbesi?ni bastıran Hasan Ağa, pâdişâhın en çok güvendiği insanlardandı. Sultan, kimin kim olduğunun karışık olduğu ve azınlıkların her yere uzandığı bir dönemde, tıpkı Karakeçililer'den ihdâs ettiği maiyyet bölüğü gibi, mühim noktalardaki emniyet mensûblarını da yerli Müslüman Türkler'den seçmişti. Hasan Ağa, bu başarısından sonra paşa oldu. İmzâsı, eski yedi sekiz rakamlarının yanyana gelmesine benzediği için Yedi Sekiz Hasan Paşa olarak anıldı.
Sultanın muhâlifleri, Hasan Paşa?nın bu kahramanlığını gölgelemek için yıllarca, câhil bir insan olduğu için bu şekilde imzâ attığı ve okuma yazma bilmediği iftirâsında bulundular. Hâlbûki Hasan Paşa, mektep medrese görmüş bir insandı. Pâdişâha ve devletine bağlı olmak gibi bir suçu vardı sâdece.