Ömrünün 12 yılı 1938?deki Bahriye Dâvâsı sebebiyle hapiste geçti. Hapis yıllarını okuyarak ve yazarak geçirdi. Özgün duruşu yüzünden anlaşılamadı; herkes tarafından eleştirildi. Kesin olan şu ki bu ülkeyi ve bu halkı seven bir aydındı. Nâmuslu bir solcuydu. Solculuğunu Kemalizmle kamufle etmedi. Bilakis Kemalizmle mücâdele etti.
Kemal Tâhir?in ölüm yıldönümü münâsebetiyle Yrd. Doç. Dr. Yâkup Kaya?nın, ?KEMAL TAHİR?İN ?KURT KANUNU? ROMANI ÜZERİNDEN CUMHURİYET DÖNEMİNDEKİ SİYASAL MUHALEFETİ YENİDEN DÜŞÜNMEK? başlıklı makâlesinin bir kısmını paylaşmak istiyoruz:
Cumhuriyet Dönemi?ni konu edinen roman denilince kuşkusuz ilk akla gelen yazarların başında Kemal Tâhir gelir. Meşhûr edebiyat eleştirmenlerinden Fethi Nâci?nin, ?Türkiye?nin gerçek târihi, romanlarda gizlidir.? şeklinde bir tezi vardır. Belki de bu görüşün en somut ve mükemmel örneklerini, Kemal Tâhir?in romanlarında görmek mümkündür. Kemal Tâhir, toplumcu gerçekçilik akımını en keskin ve çarpıcı örnekleriyle eserlerine yansıtabilme yeteneğine de sâhip olan bir yazardır. Kemal Tâhir, kendi deyimiyle, ?Gerçeklerin kabuklarıyla yetinmekten utanmaya başladıktan itibaren, gerçekten gerçekçi olmuştur.?
Kemal Tâhir, eserlerinde, görünmeyenin araştırılmasını ve âdeta okuyucunun beynini gıdıklamayı tercih ederdi. Kemal Tâhir, Fethi Nâci gibi araştırmacılar tarafından eserlerinde yakın târih dersi ya da vaazı vermekle eleştirilmiştir. Tevfik Çavdar?ın tespitine göre, Türkiye?deki târih yazımı çerçevesinde okullarda okutulan târih muhteviyatı ile gerçek târih arasındaki ciddi ayrışmalar, yazarı kendi tecrübesi ve bilgi birikimi etrafında bir üretime ve ürettiklerini eserlerine yansıtmaya sevk etmiştir. Bir başka değerlendirmeye göre ise Kemal Tâhir?in târih eksenli düşünmesinin sebebi, ?İçinde yaşadığımız toplumun insanlık târihinde eşsiz bir geçmişe sâhip olmasıyla ilgilidir.? Kemal Tâhir, târihe bir teknisyen zanaatkâr gibi bakmamış; târihi, makro planda düşünerek toplumun ve ülkenin tüm sorunları ekseninde bir sanatkâr olarak değerlendirmiştir. Târihi sosyoloji ile îzah ve anlamlandırma çabası, ilk olarak onda ortaya çıkmıştır. Onun târihçi ve sosyolog kimliği, başından beri istikrarını korumuştur. Kemal Tâhir?e göre, târihsel gerçekliklerin saptırıldığı ve sosyolojik tahlillerin ihmâl edildiği bir toplumda romancının, târihçi ve sosyolog olma zorunluluğu vardır. Kemal Tâhir, kendisinin târihçilik ve sosyologluk yaptığını ifâde etmiştir. Kemal Tâhir, bunun yanı sıra romanı da ciddiye aldığını ve gün yirmi dört saat roman düşündüğünü belirtmiştir. Kemal Tâhir?de özgün bir roman yazma ideali, yani batı romanının üzerine Türk dehâsını koyarak Türk romanı yazma gâyesi vardır. Türk toplumunun gelişimini kendi târih ve sosyoloji perspektifiyle açıklamaya ve değerlendirmeye çalışan Kemal Tâhir, roman ve toplum üzerinde derinlemesine düşünmüştür. Eksik olan ise sonraki kuşağın bu kimliğin farkına varamaması olmuştur.
Eserlerindeki toplumcu gerçekçilikten hareketle ve Anadolu?daki yerli unsurlara ve değerlere yaptığı vurgu, bazı araştırmacıların Kemal Tâhir?in sağcı olduğu yönündeki bir çıkarımda bulunmalarına neden olmuştur. Kemal Tâhir, ilk gençlik yıllarında Kemalizm?den etkilenmiş; sonra da sosyalizme evrilen bir siyâsî ideolojiye sâhip olmuştur. Her şeyden önce Kemal Tâhir, Marksizm?e gönül vermiş bir aydındır. Kemal Tâhir, ?1938 Bahriye Olayı? üzerine tutuklanmış ve Nazım Hikmet?le birlikte 1950 genel affına kadar cezaevinde kalmıştır. Zaman içerisinde Kemal Tâhir?in, önce Kemalizm?i, sonra da sosyalizmi Türkiye?deki anlaşılış ve uygulanış biçimleri itibariyle eleştirdiği bir gerçektir. Kemal Tâhir, çağdaşı Yaşar Kemal gibi yazarlardan dönemin politik ve sosyal özellikleri ve olgularına gösterdiği duyarlılık tepkisi anlamında bir farklılık göstermiştir. ?Onlar dönemin önemli târihçilerinin ve sosyologlarının meseleleri gördüklerini ve çözümlerini bildiklerini; kendileri ise problemleri somutlaştırmakla yükümlü olduklarını düşünmüşlerdir. Kemal Tâhir ise ülkenin sosyal gerçeklerini ve târihsel evrimini doğru açıklamaya çalışan tezler, genellemeler üretmeye erken sayılabilecek bir dönemde, sanatsal metinlerini yazmaya başladığı bir dönemde girişmiştir. Kemal Tâhir konusundaki temel aykırı düşünce eğilimi de bu durumu ayan beyan anlaşılır kılmaktadır. Çoğu yazar, dönemin bir siyâsal figürünün peşinden gitmektedir. Bunun bilinmesi ve özellikle bu husûsun dikkatlice tespit edilmesi gerekmektedir.?
Türkiye?de kimi sağ ve sol ideolojik cenahların Kemal Tâhir?in duruşu ve ideolojisi hakkındaki zaman zaman yaptıkları tespitler, bir aydının fikrî tekâmül serüvenini ve bu yolda yetkinleşme çabasını, yani kendi teorisini oluşturma gayretini hakkıyla kavrayamadıkları gerçeğini de ortaya koymaktadır. Bu kapsamda Fatih Çalmaz?ın şu tespiti çok yerindedir: ?Her düşünce kliğinin etinden bir parça dişlediği adamdır Kemal Tâhir. Hakkındaki değer yargılarının sıralanması bile meselenin hezeyan boyutunu gözler önüne serer. Kimi feministlerin gözünde ataerkil; sol liberallerin gözünde milliyetçi-devletçi-faşist; pür Marksistler için (teoride) sapkın; İslâmcılar için dinsiz,; romancılar için ?sanatını fikrinin altında ezdirmiş bir ideolog?; ?târihçiler için sâdece bir romancı?, kimi sosyologlar için ?zikrinin sonu ancak Doğu-Batı meselesine kadar gidebilecek kadar çâresiz bir Doğulu?; kimisine göre Ebu Cehil kimisine göre antipatik. Kemal Tâhir, bu ülke halkı hesabına çalışmış bir aydındır. Hisleri çoğu zaman dilini gereğinden fazla işlekleştirmiştir.? Kurtuluş Kayalı?nın deyimiyle belki de yaşadıklarının romanına en az yansıdığı romancı Kemal Tâhir?dir. 1955?te o zor şartlar altında kimilerinin ?ceberrut devlet? ya da ?faşist devlet? vurgusu yaptıkları bir ortamda Kemal Tâhir, ?kerim devlet? tâbirini kullanmıştır. Kemal Tâhir, on iki yıllık hapis hayatı ve 6-7 Eylül sürecinde yaşadığı sıkıntıları eserlerine yansıtmadan tespitlerini yapmış ve romanlarını yaşadıklarından soyutlayarak kaleme almıştır. Kemal Tâhir?in memleket meselelerini kendisini soyutlayarak değerlendirme denemesi, sâdece roman anlayışının farklılığından değil, aynı zamanda târihçi ve sosyolog kimliğinden de kaynaklanmaktadı .
Kemal Tâhir, Osmanlı?dan Cumhuriyet?e geçişle birlikte târih algısının yeniden şekillendiği bir ortamda kendi teorisini üretmiş ve Türk toplumuna faydalı olma emelini gerçekleştirmek için kaybolan ?merkez fikri yeniden inşâ etmeye? çabalamış bir aydındır. Dahası Kemal Tâhir, ?Türk Düşüncesi? diye bir şeyden bahsedilebilmesini mümkün kılan bir düşünürdür. Kemal Tâhir Batılıların, oryantalistlerin Osmanlı târihini göz ardı etme gayretlerini eleştirir. Kemal Tâhir?e göre ?Osmanlı aydınları, bu yalanlara Cumhuriyet döneminin târihi inkâr anlayışının egemen olduğu dönemlerde yetişen aydınları kadar aldanmamışlardır. Bu öldürücü akıma kendileri de gönüllü olarak koşulmamışlardır? .