'Şimdi bu durumda Abdülgüdük ne demek?'

Yazarımız Kerime Yıldız'in bugünkü yazısı 'ÜLKÜCÜLERİN KAHVEHÂNE DİLİ OLMAMALI!' başlığını taşıyor.

Güncel 2.03.2017 19:59:23 0
 

Rahmetli Seyyid Ahmed Arvâsî, ülkücüleri üçe ayırırmış. Ülkücüler, ülkücü geçinenler, ülkücülükten geçinenler. Ben buna bir de kahvehâne ülkücülerini eklemek istiyorum. Bunlar, lâcileri çekip MHP Genel Merkezi?ne veya Meclis?e kapağı atınca devlet adamı olduklarını sanıyorlar.

Bu kahvehâne ülkücüleriyle iş hayatında tanıştım. Bol bol memleketi kurtarırlar. Öğlen tatilinde ve akşam, akın akın kahveye gidip pişpirik atarlar. Hafta sonunu hiç anlatmayayım. Konuştuklarında kahvede amelelerle pişpişirik attıklarına asla ihtimâl vermezsiniz. Hepsi, büyük devlet adamıdır. Ama en olmadık yerde ağışlarından öyle bir söz çıkar ki fakülteyi kantinde bitirip kahveye kapak attıklarını anlarsınız.

Bu takım ülkücüler, MHP?nin koalisyon ortağı olduğu dönemde ikbâl gördüler. Yazmaya çizmeye başladılar. Neylersin ki kahve dili, adamın peşini bırakmıyor.

Temelin piyanist olup piyanoyu kendisine çekmesi misâli kahvede öğrendikleri Türkçeyi, hiç ummadığınız yerde ağızlarından kaçırıveriyorlar.

Bunlardan birisini geçenlerde yazdım. Devlet Bahçeli?nin entelektüel danışmanlarından Şükrü Alnıaçık. Sırf ?Ya Andımızdan vazgeçin ya Nihal Atsız?dan? dediğim için hakkımda ?Alagarson türbanlı? ifâdesini kullandı. Alagarsonun ne anlama geldiğini, Atsız?ın şiirini okuyanlar bilirler. Şuuraltı bozuk erkekler, kadınlarla başa çıkamayınca nâmusuna dil uzatırlar. Bunu yaparken anneleri, eşleri, kızları akıllarına gelmez.

Şimdi aynı yazar, 180 derece çark etti ve bizim kendi irademizle, kendi tercihimizle durduğumuz yere,  irâdesi dışında geldi. Çekip gitse ikbâl bitecek.  O hâlde kalmalı ve okuyucuyu aptal yerine koyarak oryantal yapmalı!

Böyle bir kalem erbâbı daha var: Semih Yalçın. Eski, yazılarını hatırlayınca onun hesâbına benim yüzüm kızarıyor. O da mezkûr danışmanla aynı durumda. Çekip gidemeyeceğine göre kalmalı ve geçmişle ilgili en ufak bir hatırlatma yapanın üstünü kalemle çizmeli!

Böylelerini görünce aklıma bir fıkra geliyor.

Kadının birisi elinde sopa, kocasını kovalıyormuş. Adam, can havliye divanın altına girmiş. Kadın sopayı sallayarak bağırmış:

?Çık diyorum sana!?

Adamcağız, erkekliğine laf söyletir mi?

?Çıkmıyorum işte! Benim dediğim olacak!?

Neyse.. Benim derdim kimlerin çarkçıbaşı olduğunu ifşâ etmek değil. Değişmeyen tek şey değişimdir. Benim derdim, bürokrasideki ülkücülerin kullandıkları kahve dili, amele dili.

Semih Yalçın, kariyerli bir politikacı. Böyle bir insandan güzel bir Türkçe kullanmasını beklerim.

Abdülkadir Selvi için kullandığı ?Abdülgüdük? kelimesine hayret ettim. Bir adı da Edip olan bir profesörün, abd ile başlayan isimlerin ne anlama geldiğini bilmesi lâzım.

Kul anlamına gelen abd kelimesi, Allah?ın isimlerinin başına getirilerek insan ismi yapılır. Meselâ, Abdullah, Allah?ın kulu; Abdülkerim, Kerim?in kulu demek..

 

Şimdi bu durumda Abdülgüdük ne demek?

Benim kalemim, Semih Yalçın?ın yazdığının ne anlama geldiğini yazmama müsâade etmiyor.

Bu Türkçe, kahvehâne dilidir!

 

 

 

 

 

 

 

 

Pazartesi 30.3 ° / 18.4 °