Tarih: 06.02.2017 13:29

Dîvân-ı Lügâti't-Türk' ün Sadakası

Facebook Twitter Linked-in

Türk dilinin bu en eski sözlüğü, asırlarca elden ele dolaştı. Nihâyet, 117 yıl evvel Sahaflar Çarşısı?na, Sahaf Burhan Bey?in eline düştü. Kitabı görür görmez tanıyan Ali Emîrî Efendi, otuz reşat altını ödeyerek satın aldı. Üç altın da bahşiş verdi.

Ali Emîrî Efendi, Osmanlı âlimlerinin asırlardır peşinde olduğu kitabı satın alınca yemeği içmeği unutacak kadar heyecanlandı.

Kitabın Ali Emîrî?de olduğunu duyunca görmek isteyenler oldu. Bunlardan birisi de Ziya Gökalp?ti. Fakat Ali Emîrî Efendi, bütün ısrarına rağmen kitabı Gökalp?e göstermedi. Sâdece, çok güvendiği Kilisli Rifat Efendi?nin görmesine izin verdi. Kitap yıpranmış vaziyetteydi. Şirâzeleri çözülmüş; sayfaları birbirine karışmıştı. Rifat Efendi, iki ay boyunca kitabi uç kere okudu. Eserin tam olduğu kanaatine vardı. Karışmış sayfaları düzeltti ve sayfa numarası verdi. Ali Emîrî Efendi bu hizmeti karşılığında kendisine evini hediye etmek istediğinde ise kabul etmedi. Yayınlanmasının esas mükâfaat olduğunu söyledi.

 

 

Dîvân-ı Lügâti?t-Türk?ün bulunması Avrupalıları da heyecanlandırdı. Macar İlimler Akademisi, kitabı satın almak için on bin altın teklif etti. Ali Emîrî Efendi, bu câzip teklifi hiç tereddüt etmeden geri çevirdi.

Devrin kitap sevdâlıları, Dîvân?ın bir an evvel basılması taraftarıydılar. Kitabı herkesten kıskanan Ali Emîrî Efendi?nin iknâ edilmesi çok zordu. Ne yüksek bir memuriyet ne de parayı umursardı. Ali Emîrî?nin sâdece takdir edilmek istediğini bilen Rifat Efendi?nin aklına bir fikir geldi. Sadrazam Talat Paşa?yı râzı etmek Ziya Gökalp?e düştü.

Ali Emîrî Efendi, Adliye Nâzırı İbrâhim Bey?in evine yemeğe dâvet edildi. Tâlat Paşa ve arkadaşları tesâdüfen uğramış gibi yaptılar. Tanışma faslında Ali Emîrî ismini duyunca ayağa kalkıp elini öptüler. Gösterilen iltifattan hem memnûn hem mahcûb olan Emiri Efendi, Talat Paşa?nın Dîvân?ı yayınlama teklifini kabul etti. Sâdece bir şart öne sürdü. Kitabın yayınlanmasına Rifât Efendi nezâret edecekti.

Kitabın neşredilmesi devrin kitap sevdâlılarını çok heyecanlandırdı. Sadrazam Talat Paşa, Ali Emîrî Efendi?ye üç yüz altın gönderdi. Milletine ve kitaba âşık olan Ali Emîrî Efendi, devletine yaptığı ufacık bir hizmet karşılığında para almanın vicdânına ağır geldiğini ifâde ederek şu teklifte bulundu:

?Siz parayı yardıma muhtaç olan birkaç nâmuslu âileye dağıtırsanız bu sadakanın adı da ?Dîvân-ı Lügâti?t-Türk sadakası? olsun.?

 

ALİ EMÎRÎ EFENDİ KİMDİR?

Yazar, şâir ve hattat olan Ali Emîrî, 1857 senesinde Diyarbakır?da doğdu. Dokuz yaşında kitaplara merâk sardı ve ölene kadar bu merâkın peşinde koştu. Kendi ifâdesiyle ne gecesi gece ne gündüzü gündüzdü. Lamba ışığında sabahlara kadar kitap okuduğu ve uykusunda yüksek sesle okuduklarını tekrâr ettiği için yanında kimse yatmazdı. 

 

 

 

Vaktiyle Diyarbakır?da, bir milyon kitap olan bir kütüphâne olduğunu babasından ve akrabalarından işitince, bir kütüphâne kurma hayâliyle büyüdü. Eline geçen para ile kitap aldı. İhtiyaç duyduğu kitabı yerinde bulamayınca neredeyse aklını kaybedecek hâle gelen Ali Emîrî Efendi, tam bir kitap delisi oldu. Memûriyet hayâtında da kitabın peşinde koştu. Âşık olmaya, evlenmeye vakit ayırmadı. Bunu, bir şiirinde şöyle anlattı:

Dilber-i nevhatta bakmam var iken hatt-ı sutûr

Yâr-ı cânımdır habîb-i nâzenînimdir kitâb

Gâyet sâde yaşadı. Kitap almak için nafakasını kesmekten bile zevk aldı.

Sîne-i şevkimde bir hırz-i mübînimdir kitâb

Dîde-i endişede nûr-i yakînimdir kitab (Ali Emîrî Efendi)

Sırf kitaplarla uğraşmak için yarı maaşa râzı olup kendi isteği ile 1908?de emekli oldu. Hayâtı boyunca biriktirdiği kitaplarını, milletine vakfetti. Bu yüzden, kütüphaneye, Millet Kütüphânesi adı verildi.

Millet Kütüphânesi kurulmadan evvel, kitaplara, Fransızlar tâlib oldular ve otuz bin İngiliz lirası teklif ettiler. Paris?de, Ali Emîrî adına bir kütüphâne kurulacak ve başına kendisi geçirilecek; emrine aşçı ve hizmetkârlar verilecekti. Ali Emîrî Efendi, bu teklife şu cevâbı verdi:

?Ben bu kitapları, devletimin verdiği maaşla topladım. Öldüğüm zaman milletime kalması için. Bir daha böyle bir teklifle gelirseniz sizi kovarım.?

Ali Emîrî Efendi?nin kitaplarından ayrılması kolay olmadı. Bağış sürecinde çok zorluklar çıkardığı ve çalışanları bezdirdiği söylenir. 1924 yılında, İstanbul?da vefât etti.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —