KERİME YILDIZ'IN BUGÜNKÜ YAZISI
Yer: İzmir Karşıyaka, Atakent Erdoğan Kibarer Ortaokulu. Sabah İstiklâl Marşı okunduktan sonra birkaç öğrenci, andımızı okumaya kalkıyorlar. Okul Müdürü Rahmi Önder Karamustafaoğlu, kafalarına göre iş yapan öğrencileri azarlıyor. Azar ifâdesinde ?Burası dingonun ahırı mı?? cümlesi de var.
Şimdi bir ortaokul düşünün. Öğrenciler, en fazla 13-14 yaşlarındadır. Bu yaştaki birkaç çocuk, İstiklâl Marşı?ndan sonra kendi başlarına andımızı okumaya kalkıyorlar. Birincisi; andımız, üç sene evvel kaldırıldı. İkincisi; andımızın okunma şekli bu değildi. Herkes bilir. Bir öğrenci çıkıp okur; diğerleri tekrar ederdi.
Müdür kızıp ?Burası dingonun ahırı değil!? dedi diye birilerinin canı sıkıldı. Provokatif olduğu belli olan bu eylem karşısında müdür ne yapmalıydı acaba?
Devlet Bahçeli, mezkûr müdürü, ?işgüzar ve densiz? ifâdeleriyle eleştirdi. Birkaç densiz öğrenciye okulda olduklarını hatırlatan bir müdür niye işgüzar oluyor anlayamadım.
Yarısı Reşid Gâlib'e, diğer yarısı 12 Mart cuntacılarına âit olan bu 23 Nisan müsâmeresi şiirini savunmak, Devlet Bahçeli için tâlihsizliktir. Çünkü Reşid Gâlib, her sene 3 Mayıs Türkçülük Bayramı?nda MHP?lilerin andıkları Türkçülerin düşmanıdır.
Târih, 13 Mart 1933.
Şâir, romancı, târihçi Nihal Atsız'ın, Edebiyat Fakültesi asistanlığından atıldığı gün. Atılma sebebi, bir önceki yıl birincisi yapılan Türk Târih Kongresi'nde, büyük târihçi Zeki Velidi'yi (Togan) cehâletle suçlayarak talebesi olmadığı için şükreden ve bilâhare memleketi terk etmesine vesile olan kişiye protesto telgrafı çekmesi. Atsız ve arkadaşları, telgrafda, 'Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz.' diyorlardı.
Bu kadar işte! Suçları bu!
Telgrafın muhâtabı bir sonraki sene Milli Eğitim Bakanı olunca ilk iş olarak Edebiyat Fakültesi Dekanı Ali Muzaffer Bey'e baskı yaptı ve genç Atsız'ı fakülteden attırdı.
Nihal Atsız bu! Adam gibi adam! Türk gibi Türk! Tokatlıyan Oteli'nde, dekanı tokatladı. Hem de herkesin gözü önünde. Eminim ki Bakan orada olsaydı o da nasibini alırdı.
Türkçü-Turancı Nihal Atsız'ı fakülteden attıran Milli Eğitim Bakanı Reşid Gâlib, 40 gün sonra 23 Nisan sabahı 'Türk'üm, doğruyum' diye yazdığı müsâmere şiiriyle varlığını Türk varlığına armağan etti.
Atsız?ın fakülteden atılması meselesinin sâdece telgrafla ilişkili olduğuna inanmıyorum. Zîrâ Nihal Atsız, 1932?de Çanakkale şehidliklerinin ihmâl edilmesine isyân etti ve iktidârın canını sıktı. Nitekim fakülteden atıldığı senenin Ağustos ayında bir grup arkadaşıyla Çanakkale şehidlikleri ziyâretini başlattı. Bu, Türkiye?de sessiz bir devrimdi. Üstelik Çanakkale intibâlarını yazdığı makâlesinde, Lozancılara saymadığı laf kalmadı.
Nihal Atsız ve arkadaşlarının 1932?de Kemalizm'e, 1944?de Milli Şef'e isyân bayrağı açışları dikkate alınırsa, Reşid Gâlib?in bu cesur asistanı yok etmek istemesi, gâyet normal bir tedbir. Ziyâ Paşa?nın dediği gibi, ?Rencîde olur dîde-i huffaş ziyâdan?
Atsız hayatta olsa hiç çekinmez, bu müsâmere şiirini takdir edenlere, hak ettikleri karşılığı verirdi.
Artık târihe karışan andımızı diriltmeye çalışanlara hatırlatalım:
Türk Milletinin andı, İstiklâl Marşı?dır.