Yeni Yol adıyla Mecliste grup kuran, Gelecek, DEVA ve Saadet Partisi'nden oluşan Yeni Yol Grup Başkan Vekili, 24. 25. 26. Manisa, 28. Dönem de Muğla Mv. Milletvekili Selçuk Özdağ'la Meclisteki odasında röportaj yaptım.
Türkiye'nin ana gündemiyle ilgili çok soru sordum, Selçuk Bey'de içtenlikle sorularıma cevap verdi, cevap verirken de pek çok manşetlik başlık da verdi. Elbette ki tüm görüşlerine katıldığım ya da karşı çıktığım söylenemez, görevim; kamu adına soru sormak yorumların takdirini kamuoyunun takdirine bırakmaktır.
Soru: Son günlerde gündemi yoğun olarak işgal eden İBB İddianamesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Özdağ: Bu Davalar Siyasidir…
"Burada büyük bir yolsuzluk demek de yanlış, burada herhangi kör bir kuruş yolsuzluk yok demek de yanlış. Bu davanın açılış biçimiyle ilgili şüpheler var, kimi siyasi, kimi hukuki diyor. Ben açılış gayesini siyasi görüyorum.
Niye? İçişleri Bakanlığının teftiş kurulları var, daha önce Kadir Topbaş dönemine ait İmamoğlu teftiş kurullarını devreye sokmuştu, Süleyman Soylu sen devreye sokamazsın dedi aldı götürdü.
Buradaki yolsuzluğun, hırsızlığın, keyfiliğin çıkarılmasını istemediler. Bu çifte standarttır. Bu devletimizi, kamuyu korumak değil hatta bu kamu malını tırtıklayanları korumaktır.
Peki o dosyalara ne oldu? Bilmiyoruz! Mansur Yavaş yüze yakın dosyayı savcılığa intikal ettirdi. Bu dosyalarla ilgili Cumhurbaşkanı, Ak Parti Genel Başkanı, Cumhur ittifakının genel başkanları bu hassasiyet gösterdiler mi? Göstermediler!
17 Şubat'ta gösterdiler mi? Göstermediler! Kocasına dezenfekte alan Bakana aynı hassasiyeti gösterdiler mi? Göstermediler.
Bazı milletvekili, bakan, danışman, genel müdürlere gösterildi mi? Gösterilmedi. İktidarla iltisakı olanlara gösterilmedi. Bütün bürokratların mal varlıklarının araştırılması lazım. O yüzden bu davaya siyasi bakıyorum.
İmamoğlu ve diğer belediye başkanları tutuksuz yargılanabilirler. Sayıştay ve teftiş kurulları tarafından 1039 defa teftiş edilmiş çeşitli tarihlerde. Eğer Türkiye'deki tüm belediyelere eşit uygulansaydı ben eyvallah derdim.
Kovid döneminde yardım eden belediyelere izin verilmedi, siz devlet içinde devlet mi kuruyorsunuz? denildi ama kendi belediyelerine bankalardan kredi verildi. Belediyelere ya havuç ya da sopa gösterildi.
Ben bu davalara 1960'ten sonra açılan davalar benzetiyorum. 1971'deki iddianameler, 1980'deki iddianameler… Hakkımda dava açıldı, 7,5 yıl hapis yattım, sonra arkadaşlarımızın çoğu berat etti.
Bu iddianameleri 1980'de de gördük, herkes idamla yargılandı ama on yıl sonra herkes beraat oldu. Ben 7,5 yıl sonra berat ettim, benim hakkımı kim verecek?
İmamoğlu yarın beraat ettiğinde peki ne diyecekler, pardon mu diyecekler?
Tutuksuz yargılansaydı bir şey mi olurdu?
Bu bir siyasi mühendislikti, buradaki amaç Cumhuriyet halk partisi adaylarını halkın gözünde küçük düşürmekti. Erdoğan tekrar kazanmak istiyor, o zaman karşısında bir rakip var, CHP'nin göstereceği iki aday var, biri Ekrem İmamoğlu, zaten CHP aday gösterdi, biri de şu an çok yüksek oy alan Mansur Yavaş'tır.
Yolsuzluk var mı yok mu, buna yargı karar verecek. Masumiyet karinesine riayet edilmedi.
Savcının şu cümlesi de doğru değil, efendim bu yüz yılın yolsuzluk davası. Sen ihsası rey de bulunamazsın. Sen 'iddianamemi düzenledim, koydum oraya karar mahkemenindir' diyeceksin.
AYM'nin, AİHM'in kararlarına uymayan, zaman zaman yargıya baskı yapan bir iktidar var. Bundan sonra Akkoyun karakoyun belli olacaktır."
Soru:
CHP'nin kurultay davasıyla ilgili açılan davalar, çıkan kararları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bide Gazeteci Tamar Tanrıyar'ın son iki aydır sürekli iddia ettiği, CHP Lideri Özgür Özel'in, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhyettin Böcek'i aday yapma karşılığında 20 milyon dolar aldığı, İmamoğlu'nun da 12 milyon dolar aldığı iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Özdağ:
CHP Kılıçdaroğlu'ya uğraşmaktan vazgeçsin, ülke gündemine dönmeye davet ediyorum…
"Bütün partilerde bu tür durumlar oluyor, bu bir ahlakın konusu, bu bir hukukun konusu değildir. Bununla ilgili kanuni düzenlemeler yapılabilir. Bu rüşvet değildir, bütün partilerde bu vardır. Bütün seçimlerde yapılıyor bunlar. Otuz yıllık siyasi hayatımda bunları gördüm ama ben yapmadım.
Kılıçdaroğlu altılı masayı kurmuştur, Ak Parti'nin elindeki çok önemli belediyeleri almıştır. Büyük bir başarıdır. Altılı masa yüzde 48,5 oy almıştır. Çok büyük bir başarıdır.
O nedenle Cumhuriyet Halk Partililer Kemal Beyle uğraşmaktan vazgeçip başlarına kim bu belaları açtıysa onunla uğraşmaları, asıl ülkenin gündemine dönmeleri gerekir. Hukuk ve siyasi mücadelelerine dönmelerini davet ederim.
Belediyelerini denetlesinler, başkalarının yaptığına tevessül etmesinler. İktidarın onların üzerinde bir mercek bir teleskop gibi durduğunu da görsünler. Kılı kırk yarsınlar, ona göre hareket etsinler."
Soru:
20 milyon dolar ve 12 milyon dolar iddiası…
Özdağ:
"Eğer öyle bir şey olsaydı şimdiye kadar Manisa Cumhuriyet Başsavcısı ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek gereğini yapardı herhalde.
Bugüne kadar dava açılmadıysa bu da ilginçtir. Varsa öyle bir şey zaten iktidar affetmez gereğini yapardı, bu konuda iktidar için dedikodu bile iktidar için malzeme sayılıyor. Ama kendileriyle ilgili olunca unutturmaya çalışıyorlar, mesela Yunus Emre Vakfı'nda 300 milyonluk yolsuzluk iddiası vardır, halen bir şey yok…"
Soru:
Özgür Özel geçenlerde Erdoğan'a sandıkta yarışmaya davet etti, bir yerde Cumhurbaşkanlığına adaylığını ilan etti. Siz Muhalefet olarak Özel'in aday olması durumunda destek verecek misiniz?
Özdağ:
Kandil Erdoğan'ın propagandasını yaptı…
"Erdoğan İmamoğlu'nun aday olmasını istemedi. Çünkü kendi mahallesinden oy alabilecek kapasite ve potansiyele sahipti. Trabzonluydu, Kur'an okuyordu, İstanbul'da üç defa Erdoğan'ın adaylarının partisini yendi.
Sn. Kılıçdaroğlu'nun altılı masayla çok büyük bir başarı elde ettiklerine inanıyorum. Bir taraftan her gün Kandil; "Erdoğan faşisttir, Erdoğan diktatördür, Erdoğan katildir" diyerek sanki bir yerde Erdoğan propagandası yaptı. Bir yandan da göç politikaları nedeniyle Batı iktidarın değişmesini istemedi.
O zaman Sn. Bahçeli Kılıçdaroğlu'nun adaylığını desteklemişti.
Televizyonlara çıktım, Sn. Kılıçdaroğlu'na karşı çıktığım için değil, Erdoğan ve Bahçeli adayımızı belirlemesin dedim.
Şimdi de Erdoğan ve Bahçeli muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını belirlememesi lazım. Birinci turda çok adaylı olacak gibi gözüküyor, ikinci tura çıkacak birisi Erdoğan ve Bahçeli'nin hoşlandığı bir aday olmaması lazım. Erdoğan ve Bahçeli'nin mahallesinde oy alabilecek birisini istemezler.
Tekrar ediyorum Erdoğan ve Bahçeli bizim adayımızı belirlememeli.
Erdoğan'dan sonra Cumhurbaşkanı Adayı Bilal Erdoğan'dır.
Önümüzdeki seçim önem üstü önemli bir seçim olacaktır.
Sn. Erdoğan kazanırsa yedi yıl kalacak, yedi yıl sonra da kendi oğlunu aday yapacak, başka adayın da şansı yok. Soylu heves ediyordu, Sn. Davutoğlu heves ediyordu, bırakmadılar. Şimdi yine Cumhurbaşkanlığına heves edenler var, Numan Kurtulmuş, Hakan Bey (Fidan), onlar da heves etmesinler, burada Erdoğan adayı belirler, ve oğlunu belirler. Bilal Erdoğan'ı hazırlıyorlar.
Özgür Özel'in yaşının genç olduğunu düşünüyorum, Özel'in geçiş döneminde parlamenter sistemin başbakanlığına hazırlansın… Yine de takdir kendisinindir."
Soru:
Siz destek verecek misini?
Özdağ:
"Biz aday belirleyecek miyiz, nasıl bir yol izleyeceğiz? Ona bakacağız. Üç parti, Gelecek, Deva Saadet beraber hareket ediyoruz. Refah'la dirsek temasımız var. Demokrat Parti'yle konuşuyoruz. İyi Parti'yle dirsek temasımız var. Çoklu bir parlamento olsun.
Bugün MHP 50 milletvekiliyle ülkeyi yönetiyor. Çoğunluk Ak Parti'de ama tüm kanunla 301 sayıyla yapılıyor. Muhafazakâr partilerin ittifak yapılmasından yanayım şahsen. Zaman zaman DEM'li milletvekili arkadaşlarıyla da Terörsüz Türkiye'yle ilgili konuşuyoruz."
Soru:
Yürüyen barış süreci ve adına "Terörsüz Türkiye" denilen süreçle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Özdağ:
Türkiye üzerinde ameliyatı yaptırma kardeşim…
"Kim terörsüz Türkiye'yi istemez... Terör sadece eline silah alınan bir olgu değildir. Sosyal devleti inşa etmeyenlerin de yaptıkları terör faaliyetidir. Gelir dağılımındaki adaleti sağlayamayanların da yaptıkları terörist faaliyetidir, tarihi, coğrafyayı, sosyolojiyi okumayanların da yaptıkları terörist faaliyettir.
O zaman Türkiye'de önce yolsuzluğu, kayırmacılığı, liyakatsızlığı ortadan kaldırmak lazım ki, hukuk devleti, adaleti inşa etmek lazım ki, ondan sonra eline silah alanlarla mücadele edelim. O zaman eline silah alanlar çok az olur.
Bu olmadığı zaman egemen güçler Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isterler, yaptırma kardeşim. Sen öyle bir Türkiye inşa et ki dağa çıkanların söylediklerine hiç kimse inanmasın. Türkiye'nin güzel sistemin olması ve bu sistemin de tüm çalışanlarına hitap etmesi lazım.
Sorun evrensel hukuk kurallarında, evrensel ahlak kurallarındadır. Türkiye hukuk devleti olacak, Türkiye denetlenecek, Türkiye'yi denetleyenler de hesap verecek."
Soru:
Siz Gelecek Partisi olarak Ortadoğu'da yaşayan Kürtler için ne düşünüyorsunuz?
Özdağ:
Terörsüz Türkiye, hukuksuz Türkiye'de inşa edilemez…
"Terörsüz Türkiye hukuksuz Türkiye'de inşa edilemez.
Etse bile yüzeyseldir, saman alevi gibidir. AİHM yasalarına uyan bir yürütme, yasama ve denetlenebilen bir Türkiye, hesapverebilen bir Türkiye inşa etmesi lazım.
Terörsüz Türkiye'ye destek veriyoruz, ama bu desteği verirken Abdullah Öcalan'ın bildiğini bilmek istiyoruz, MİT'in bildiğini bilmek istiyoruz, Erdoğan'ın, Bahçeli'nin bildiğini bilmek istiyoruz. Bu bir parti, hükümet politikası olmasın, bu bir devlet politikası olsun. Bizden destek istediler verdik, komisyona üye istediler verdik ama bunu iç siyaset malzemesini yapmasınlar.
Siyasetin parçası, argümanı haline getirmesinler."
Soru: Sizden gizlenen bir şeyler mi var?
Özdağ:
Öcalan'ın bildiğini bilmek istiyoruz…
"Evet bizden gizledikleri bir şeyler de var… Zaman içinde onları da göreceğiz, biz burada masaya otururken kalkmak şartıyla da masaya opsiyon koyduk.
Eline silah bütün terör örgütlerin arkasında egemen güçler vardır. Bu kesindir. Bunu örgütün içinde olup da bilenler vardır, bilmeyenler vardır. Bilenler bilmez gibi davranır, eylem yapmaya devam ederler. Terörsüz Türkiye programı bir an önce bitmeli ve Türkiye kendi konularına dönmelidir.
İran, Irak, Suriye'deki Arapların, Türkmenlerin ne hakları varsa Kürtlerin de hakkı vardır. Demokratik İran, demokratik Suriye, demokratik Irak, demokratik Türkiye diyoruz. Oradaki Kürtler bizim tarihdaşlarımız, kültürdaşlarımız, dindaşlarımızdır. Türkiye tüm komşularıyla görüşmelidir."
Soru:
Sizce Hakikat Komisyonunun kurulması gerekiyor mu?
Özdağ:
Geçmişi geçmişte bırakmak lazım, yaralar kabuk bağlar…
"Neye göre hakikat komisyonu kuracağız?
Terör örgütleri ben zaten bunları yaptım diyor.
Devlet içinde suça bulaşanlar, ağır insan hakları ihlal edenler, uyuşturucu satanlar vs. hakkında zaten davalar açılıyor, aileler dava açıyor.
Tuncelili bir milletvekilimizin annesi şöyle demiştir oğluna;
"Geçmişte devletin hataları olmuştur, isyancıların da olmuştur. Geçmişi geçmişte bırakınız, yaralar kabuk bağlar oğlum."
Geçmişte İngiltere de bu olaylar olmuştur ama artık konuşulmuyor. Ben araştırmayalım demiyorum, hukuk devleti her şeyi araştırsın, kim devlet içinde kendini devlet yerine koyduysa hukuku çiğneyerek bir şeyler yaptıysa mevcut hukukta bunların bir şey yaptığını bilip bunlara bir şey yapmıyorsa bunlara karşıyım.
Hakikat komisyonu kurduğumuz zaman PKK'nın kendi içinde yaptıkları infazlar var, o zaman bunları ne yapacağız?
Tekrar yeniden mi yargılayacağız bu adamları?
Bunlar gerçekçi söylemler değildir.
Bu Türklerle Kürtlerin meselesi değildir, Kürtler Türkiye'nin her yerinde özgürce yaşayabilmektedir. Türkün sahip olup da Kürdün sahip olmadığı hiçbir şey yoktur, Anadilin haricinde…
Bu sorun devletle, devletin kolluk güçleriyle PKK arasında bir olaydır. Suça karışmamış olanlar gelecekler teslim olacaklar. Bunlarla ilgili bir kanun düzenlemesi olacak, onu görüyorum.
Olaya karışanlarda üçüncü dünya ülkelerine gidebilirler, bir de iltisaklı olanlar var, bunlar ilgili yapılacak düzenleme aynı şekilde başka örgütlerle de iltisaklı olanlar için de olması lazım, onları kapsaması lazım."
Soru:
Mehmet Uçum'un açıklamasından anladığım örgüte kısmi bir af geliyor. Kısmi af mı geliyor?
Özdağ:
"Kısmi af değil ama hukuki bir düzenleme geliyor. Suça karışanlar, suça karışmayanlar ve iltisaklı olanlarla bir düzenleme gelecek."
Soru:
PKK için yasal düzenleme gelecekse bu düzenlemeye KHK'lılar da dahil olacak mı?
Özdağ:
Biz bir yarayı sararken başka yaralar varsa onları da sarmalıyız…
"Hukuk ona başka, buna başka uygulanmaz, iktidarkine başka, muhalefettekine başka uygulanmaz. Kürde başka, Türkmen'e başka Alevi'ye başka Sünni'ye başka uygulanmaz, hukuk herkese eşit şekilde uygulanması lazım.
Biz bir yarayı sararken başka yaralar varsa onları da sarmalıyız.
Hukuku kendi halinde bırakırsanız hukuk doğru kararlar verir. Keyfiliğe hayır, çifte standartlığa hayır...
Devlet bütün vatandaşlarını kucaklamalı. Biz insanlarımızı çok kaybettik. Birinci Dünya Harbinde çok kaybettik, Kurtuluş savaşında 135 bin kişiyi kaybettik, kimine 50-bin, kimine göre 60 bin kaybettik, 1960'ta kaybettik, 1971'de kaybettik, 1980'dde kaybettik.
FETÖ'yle bir sürü cemaat çocuğunu kaybettik, PKK'yla mücadele çocuklarımızı kaybettik, elli bine yakın insanımızı kaybettik.
Bu insanların aileleri sabıkalı, suçlu oldu, suçların şahsi prensibi ortadan kaldırıldı, bunlar bir şey olamadı (kamuya giremedi), yurtdışına gittiler. Biz insanlarımızı kaybetmemeliyiz, biz insanlarımızı kazanmalıyız.
Devletlerin dini adalettir…
15 Temmuz Darbeyi Araştırma Komisyonu Başkan Yardımcısıydım o zaman Sn. Cumhurbaşkanına mektup gönderdim.
Ben buradan İslam dininin diliyle sesleniyorum, adalet, adalet, adalet…"
Soru:
Gelecek Partisi'nin KHK'lılara yeterince sahip çıkmadığıyla ilgili eleştirilere ne diyorsunuz?
Özdağ:
Ben Bylock bile delil değildir dedim…
"Bu çok yanlış Cüneyt can! Çok büyük haksızlık!
Ahmet Davutoğlu parti kurduğu zaman KHK'lılarla ilgili özel çalıştay yaptı, Ali babacan özel çalıştay yaptı. En çok Ali Babacan'ın partisiyle Ahmet Davutoğlu'nun partisi konuşmuştur.
En çok biz konuştuk parlamentoda, kaç tane önerge verdik, kaç tane araştırma önergesini verdik…Bizi iyi takip etsinler ve haksızlık etmesinler. Kuru ile yaşı aynı torbaya koymayın diye ben konuştum.
Ben Cumhurbaşkanına mektup yazmış biriyim, kimse yazamaz bunu.
Ben Bylock bile delil değildir diye yazdım.
Bir adam şarap şişesiyle gezmişse ona sarhoş muamelesi yapılmaz, içerik neyse ona göre muamele yapın dedim, bu adam ne yapmış ona bakın dedim, darbeye katılmışsa tamam…"
Soru:
Siz Darbe Araştırma Komisyonu Başkan Vekiliyken Cumhurbaşkanına mektup mu yazdınız?
Özdağ:
"Evet mektup yazdım. Burada kuru ile yaşı aynı torbaya doldurmayalım. Bizim yargımızı ile bizim istihbaratımız bunu ayrıt edebilecek kapasiteye sahiptir, ayrıt edilsin dedim."
Soru:
Cevap geldi mi?
"Hayır cevap gelmedi ama ben bu konuda çok çalıştım. Binali Yıldırım'la görüştüm, partinin üst kademeleriyle görüştüm, görüşmeler yaptım. Televizyonlara konuştum ama Fethullah Gülen'in devleti ele geçireceğini çok önceden yazdım."
Soru:
Siz Suriye, Irak, İran ve Türkiye'deki Kürtler için ne düşünüyorsunuz, size göre Kürt sorunu var mı?
Bernard Lewis'in sözü; "Türkiye'de kendine Kürdüm diyeni devlet onu kamuya almaması için zımnen bir anlaşması var." Bu tespit için ne düşünüyorsunuz?
Özdağ:
Türkiye'de en büyük mağdur kesim; Aleviler ve Romanlardır…
"Zaman zaman birileri böyle olaylara lokal olarak bakmış olabilir, ama Türkiye Cumhuriyeti Devletinde en çok iki kesimin mağdur olduğuna inanıyorum, bir Romanların çok mağdur olduğuna inanıyorum, iki, Alevilerin mağdur olduğuna inanıyorum.
Bektaşi geleneğinden gelenler de mağdur olduğuna inanıyorum. Lokal olarak Türkmenler de Kürtlerde mağdur oldu.
Mesela ben Türkmen'in 28 Şubat döneminde üç defa görevimden uzaklaştırıldım, mesela ben Türkmen'im Profesörlüğüm verilmedi. Profesörlüğümü imzalamadılar. Halen de vermiyorlar…
İktidara yakın olsanız dünün Kürdü bile olsanız her şey olursunuz, ama iktidara uzaksanız bin yıllık Kürt bile olursanız hiçbir şey olamazsınız. İktidara yakınsanız ve Türk iseniz her şey olursunuz ama iktidara karşı iseniz bin yıllık Türk olsanız da bir şey olamazsınız. Bugün sizi ideolojiler, inançlar, etnik yapılar sizi belirlemez, iktidara yakın olup olmamak sizi belirler.
Yani Bernard Lewis'e katılmıyorum."
Soru:
Kendine Kürdüm diyeni fişliyorlar ama… Örneğin ben hem 28 Şubat sürecinde fişlendim, kazandığım tüm sınavlar yok sayıldı, hem de TRT'deyken fişlendim, işten çıkarıldım, kazandığım TRT World'e atanmadım, dava açtım, davam AİHM'de Sn. Vekilim. Bu da belgeli ve ispatlı…
Özdağ:
"Cüneyt Can! Sadece kendine Kürdüm diyeni değil, ülkücüyüm diyeni de fişliyorlardı…Bak okulda öğretmenlik yapıyorum, tarih okumuş birisiyim. Görev yaptığım okul müdürü bana dedi ki "buraya MİT'ten gelen, buraya yeni bir öğretmen gelmiş Cumhuriyet düşmanı dediler, yani beni de Cumhuriyet düşmanı diye fişlemişler…-Ki ben Cumhuriyete âşık birisiyim, çok zor şartlarda kurmuşuz bu Cumhuriyeti.
Demokrat Partililer CHP'lileri fişledi. Bu ülkede solcu gençler fişlendi.
Manisa'dan genç bir kızımız geldi. Hâkimlik sınavında 95 almış ama elemişler kızı.
Aileyi tanıyorum, Demokrat Partili bir aile, çok iyi tanıyorum. Fişlemişler. Kız diyor ki, bu örgütle hiçbir alakam yok. Adalet, İçişleri ve MİT'i aradım. Öğrendik ki İstanbul'da Soma da 302 kişi öldü, öğrenciler bir tören düzenleyeceğiz diyorlar.
Kız da Manisalı. Kız da katılıyor. Polis yaka kamaralarıyla çekiyorlar. Bunun da görüntüsünü alıyorlar. Bunu illegal bir örgüt düzenlemiş, çocuklar ne bilsin onların illegal bir örgüt olduğu. Onları polis, istihbarat biliyor, çocuklar bilmiyor ki…
Oradaki herkesi İstihbarat fişliyor. O kızın orada resmi göründü diye kızı hâkim yapmıyorlar. Ama bugün ben mülakata girdim Kürdüm diye alınmadım diyen tek bir kişi yok…"
Cevap:
Ben varım Sn. Vekilim, belgeli…
Özdağ:
"Bunlar lokal diyorum, Meclisin 70'e yakın milletvekili ben Kürdüm diyor, diyemeyenler de var. Ak Parti Ana dille ilgili çok ciddi reformlar yaptı. PKK terör örgütü silahı bıraksın. İlkokullarda hem Türkçe hem Kürtçe öğretelim, hiçbir şey olmaz….
Soru:
İkinci resmi dil olabilir mi diyorsunuz?
Özdağ:
Asıl terörist rüşvet alandır, irtikap yapandır, iltimas yapandır…
"Resmi değil eğitimi dili olsun. Resmi dil Türkçedir.
Yanlış anlaşılmasın bazen DEM'li milletvekilleri Kürdistan diyorlar, coğrafik olarak kullanıyoruz diyorlar, Kürt şehri diyorlar. Bunlar yanlış. Bunlar doğru şeyler değil, Diyarbakır'da Arap, Türk yaşamıyor mu?
Herkes her yerde yaşıyor. Bu bölgenin tarihine baktığımızda öncesinde ne Kürt ne de Türkmen vardı.
Buralarda Rum ve Ermeni vardır. Sonra Araplar geldi. Biz insandır diye bakmamız lazım.
İnsan hakları kollektif değil bireyseldir. Türkiye'nin bir Kürt sorunu değil, Türkiye'nin bir insan hakları sorunu var, bir hukukun üstünlüğü sorunu var. Türkiye'nin denetlememe sorunu var.
Asıl terörist rüşvet alandır, irtikap yapandır, iltimas yapandır. Asıl terörist Türkiye'de ayrım yapandır. Asıl terörist görevi yapmayandır, eğer görevlerini yapmış olsalardı bu kadar terör faaliyetleri olur muydu Türkiye'de?
Bu kadar kan akmak, gözyaşı dökülmez, bu kadar acılar yaşanmazdı…"
Soru:
Demirtaş?
Özdağ:
Siyaset kurumu elini yargıdan çeksin…
"Demirtaş'la ilgili AİHM bir karar vermiş. Sn. Bahçeli çıkıp Demirtaş çıkarmalıdır, bunu yanlış buluyorum. Siyaset kurumu elini yargıdan çeksin, yargı kurumu ne diyorsa uygulasınlar.
Yargı Anayasa Mahkemesi'nin kararları bağlayıcıdır diyor. Zaten dokuz senedir yatıyor, dokuz senin karşılığı yaklaşık otuz sene… Bunlar doğru şeyler değil. Partimizden de Demirtaş'ı ziyaret edenler oldu. Türkiye konuşmalıdır. Hükümetin istediği kişiler tahliye oluyor, istemediği kişiler tahliye olmuyor.
AİHM kararı orada duruyor, Selahattin Demirtaş çıkmalıdır."
Soru:
Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü bir kaza mı, cinayet mi, suikast mı?
Derin devlet var mıdır?
Özdağ:
Türkiye'de derin devlet yoktur. Türkiye'de derin Amerika vardır…
Muhsin Yazıcıoğlu öldürülmüştür. Muhsin Yazıcıoğlu bugünler için öldürülmüştür.
"Türkiye'de derin devlet yoktur. Türkiye'de derin Amerika vardır, derin egemen güçler vardır. Derin çeteler vardır, bunlar uzantıları. Kendini devlet yerine koyan derin devletçiler vardır. Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri üzerinden F-16 geçmiştir, bu sabittir. Sivas radarlarından gözükmektedir ama milliyetleri belli değildir.
Maraş radarlarında bozukluk gözükmektedir. Ben o zaman ifade verdim. İncirlik Üssü'nün uygularını istedik ama İncirlik üssü vermedi. Helikoper F-16'lardan ötürü türbalansa uğramıştır.
Bir çarpma değildir. Düşmüştür...
İçindeki gazetecinin sağ olduğunu görünce Türkiye'deki uzantılar, Muhsin Yazıcıoğlu da sağ olabilir, yaralı kurtulursa Kahraman olabilir, başımıza iş açarız diye düşündüler, üç gün sonra buldular. Oysa ki kazadan yarım saat sonra helikopterin nerede olduğunu biliyorlardı. Müdahale etmediler, beklediler, çarpıttılar, egemenlerin uzantıları…
Mesela Fethullah Gülen hareketi bir CIA hareketidir. Önceleri değildir, sonraları bir CIA hareketi olmuştur."
Soru:
Fethullah Gülen Hareketinin bir CIA hareketi olduğunda emin misiniz?
Özdağ:
"Tabii tabi…
Bu hareketin bir milyona yakın sempatizanı dünyanın dört bir yanında çalışmıştır.
Bunlarla istihbarat paylaşılmıştır, Fethullah Gülen de CIA ile paylaşmıştır. Bu zeki çocukların Afrika'da ne işleri vardır?
Zeki çocukları tespit ediyorlar, deha çocukları Amerika'ya gönderiyor.
Çok yönlü bir CIA hareketidir.
Emin misiniz diye soruyorsunuz…
Fethullah Gülen buradan giderken yanında devlet koruması vardı.
Grup Başkanlığını da yaptım, şu an Grup Başkan Vekiliyim. Yurtdışına giderken korumasız giderim. Silahsız giderim, benim oradaki ülke silahım olur. Ama Fethullah Gülen buradan giderken bir emekli imam, bir emekli vaiz değildi, emekli işçiydi. Matbaada redektör diye gösterdiler.
O da yanlıştı.
Yurtdışına giderken devletin verdiği silahlı koruma polisi vardı. Fethullah Gülen'e yeşil pasaport verildi. Diyanet personeli değildi.
Kim verdi, niye verdiler?
Gidince kim karşıladı?
Fethullah Gülen 1991'den beri devleti ele geçirmek isteyen bir adamdı. Yaptığı darbe girişimi, 17/25'teki izinsiz dinlemeler, ardındaki 15 Temmuz hareketi bugünkü otoriter yapıyı inşa etmiştir. Bütün vebal Fethullah Gülen'e aittir.
Muhsin Yazıcıoğlu öldürülmüştür. Muhsin Yazıcıoğlu bugünler için öldürülmüştür.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölmeden önce bir milletvekiline önceki gecenin sözünü söylüyorum, yani Nevzat Yanmaz'a, Sabah namazından önce, Muhsin Bey diyor ki:
"Nevzat beni yalnız bırakmayın, Ankara'ya döneceğim, arkadaşları toplayacağım, ve bu Fethullah Gülen Türkiye'ye kötülük yapıyor. Bazı illegal olaylara karıştılar, ben hem vatandaşlarımı bundan kurtaracağım hem egemen güçlere karşı Fethullah Gülen'e karşı büyük bir mücadeleye başlayacağım" diyor.
Kaç yılında, 2009 yılında, daha hükümet bunlarla flört ediyor.
Bana arabuluculuk için gelenlere, Fethullah Gülen'le Recep Tayyip Erdoğan arasında arabuluculuk yapın diyenlere, defolun gidin dedim.
Burada ben Recep Tayyip Erdoğan'ın yanındayım dedim. Televizyon konuşmalarıma bakabilirsiniz. Erdoğan haricinde bu mücadeleyi hiç kimse yapamazdı.
Ama Erdoğan'ın hatası da şudur, 15 Temmuz sonrası kuru ile yaşı aynı torbaya konulmasına ses çıkarmamıştır.
Bundan dolayı Erdoğan'ın vebali büyüktür dedim.
Bunu da yazarsanız memnun olurum çünkü "Erdoğan'ın vebali büyüktür" ifadem başka medya organları ve çeşitli çevreler farklı kullanıldı. Yurtdışında birileri bu ifademi istismar ediyor.
Ve bu darbeyi Fethullah Gülen ve arkadaşları yapmıştır. Bu darbeye başkaları da karışmıştır.
Devletin yani iktidarın en büyük yanlış vatandaşlarını kaybetmesiydi, kamudan atmasıydı, bunları atmayabilirdi, sadece önemli yerlerden alabilirdi, istihbarat kurumları gibi. Vatandaşını kazanmalıydı, vatandaşının güvenini kazanmalıydı.
Ankara, İstanbul'da rütbe alan gerek emniyet yetkilileri, gerek askeri yetkilileri, aynı yetkilileri Fethullah Gülen'in eliyle de alıyorlar. Bunların bir kısmının da resimleri var."
Soru:
Bunu biraz daha açar mısınız, nasıl oluyor?
Özdağ:
"Ya bunlar Türkiye'de rütbe alıyorlar, bide Fethullah Gülen'den de rütbe alıyorlar. Önce burada devlet rütbe veriyor, sonra bunlar Pensilvanya'da çıkarıp bu sefer rütbeyi Fethüllah Gülen veriyor.
İkincisi de darbeye bir ay kala Fethullah Gülen'in bütün kurmay heyeti yurtdışına çıkmıştır.
Bu durumda burada kim kalmıştır, örgütle ile sade vatandaş kalmıştır.
Muhsin Yazıcıoğlu ölmemiştir, öldürülmüştür…
Muhsin Bey bugünler için öldürülmüştür."
Soru:
Darbeyle ilgili Putin Danışmanın Çağlar'ın uçağıyla gelip Erdoğan'ı ve hükümeti uyaran mektup vermesi…
Özdağ:
"Bu yanlış bir bilgi, o, o zaman Putin'in danışmanı değildi, o zaman darbe komisyonunda görevliydim, adamla ilgili çalışma yaptık, kamuoyunda yansıtılan bilgiler doğru değildir. Bu şahıs o zaman Putin'le çalışmıyordu, bir zamanlar danışmanlığını yapmış. Birkaç kişiyle gelip görüşmeler yapmış buralarda.
Zaten darbenin olacağı biliniyordu. Açık istihbaratta Fetöcüler yazıyordu. 'yatakta basacağız, şafakta yakalayacağız' diyerek yazıyorlardı. Bu kadar pervasızlardı. Yani Putin'in danışmanı gelip Erdoğan'ı uyarması, şunlar-bunlar doğru değildir.
Hükümet darbe olacağını biliyordu ama ne zaman olacağını ne şekilde olacağını bilmiyordu.
Atatürk Seyit Rıza'nın asılma anı fotoğrafını yakın dedi…
Seyit Rıza asıldığı zaman Mustafa Kemal Elazığ'a doğru gelmektedir. Dersim'den 600'a yakın beyaz don giyen insanlar Elazığ'a doğru yürümeye başlamışlardır.
Seyit Rıza için yürüyorlar. Bakalım Mustafa Kemal ne diyecek?
Mustafa Kemal Elazığ'a varmadan önce Seyit Rıza asılıyor. Mustafa Kemal'e Seyit Rıza'nın asılma anında çekilmiş negatif resmini gösteriyorlar.
Mustafa Kemal birliğe getirtiliyor ve resmi yakın diyor. Ona 'aman efendim sadece bir tane resmi var' diyorlar.
Mustafa Kemal yine de yakın diyor.
Bunlar kan davasına dönüşür diyor. Doğru işler değil bunlar, reklamını yapmak doğru değildir.
Doğru işler yapmamız gerekiyor, tekrardan Türkiye'nin demokrasiyle buluşması gerekir. Şahsım devletinden milletim devletine evrilmesi gerekiyor."
Soru:
Gelecek Partisi'nin geleceği ne olur?
Sn. Davutoğlu'nun Cumhurbaşkanı Yardımcısı olabilirim ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özdağ:
Sn. Davutoğlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmamalıdır.
"Gelecek Partisi, Yeniden Refah, Yeni Yol, Saadet, Gelecek, Deva, dört parti, gerekirse Demokrat Parti de olabilir, demokratik muhafazakarlar bloğu kurmaları lazım. Bir taraftan demokratik milliyetçiler bloğu kurmaları lazım.
İyi Parti ve diğerleri...
Üçüncü bir yolu inşa etmeleri gerekiyor.
Kim gelirse gelsin bir denge denetime ihtiyaç var.
Sn. Davutoğlu burada olması lazım. Hükümetle bir şey yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Neden? Sn. Davutoğlu orada başbakandı. Başbakanlık çok güçlüydü. Sn. Erdoğan'la neler yaşadığını biliyor.
Bugün Cumhurbaşkanlığının çöküşte olduğu bir dönemde Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmak doğru değildir.
Sn. Erdoğan hiç kimseyi kendi işlerine ortak etmez, azıcık kendi yerine göz dikenleri de tasfiye eder. O nedenle Sn. Davutoğlu'nun yapması gereken; üçüncü yolu inşa etmektir. Müzakerelerde de başarılıdır. Altılı masada da başarı göstermiştir. Elbette onun da eksiklikleri vardır.
Soru:
Son Söz!
Özdağ:
"Muhalefete çağrıda bulunuyorum:
Muhalefet Türkiye'yi doğru okusun. Parlamentoyu doğru okusun, milletin taleplerini doğru okusun. Muhalefet bu doğru okumalar üzerinden de siyaset geliştirsin. İktidarın peşinde koşturmasın. İktidarın gündeminin peşinde takılmasın…
Soru:
Özdağ:
Kan davası siyaseti…
"Bunun yolu gerçek demokrasi, gerçek hukukun üstünlüğüdür. Gerçek insan haklarıdır. Bunu yolu denetlenebilen, hesap verebilen bir Türkiye'dir. Bugün Türkiye şeffaf yönetilmemektedir.
Bugün Türkiye kapalı yönetilmektedir. Bu görev hepimize düşüyor aksi takdirde hepimiz bu taşın altında kalacağız. Bütün kazanımlarımızı kaybedeceğiz."
Sn. Özdağ'a bana ayırdığı değerli zamanlarından ve misafirperverliğinden ötürü bir kez daha şükranlarımı sunuyorum…
Doğrusu etkileyici ve dolu dolu bir röportajdı, kesmeye, kırpmaya ve biçmeye kıyamadım çünkü verdiği bilgiler bana göre son derece önemliydi…
Röportaj: Cüneyt Alphan