Hâdise, ayan beyan ortada. Müjdat Gezen, milyonların gözü önünde bir kadın hakkında ağıza alınmayacak sözler söyledi. Yılmaz Özdil ve seyirciler alkışladılar. Sözcü gazetesi ve Özdil?e taraf olan medya, bu çirkin hâdise hiç olmamış gibi davrandı.
Bir hafta sonra Gezen Sanat Merkezi kundaklanınca Yılmaz Özdil bir yazı kaleme aldı ve aynen şöyle yazdı:
?Uğur ağabey çağırdı; halk arenasına çıktık. Aslında Müjdat ağabey de olacaktı. Üçümüz sohbet edecektik ama ağır gripti gelemedi; telefonla katıldı. Gündeme dair üç beş cümle kurdu, kapattı.?
Bu satırları okuyunca Yılmaz Özdil?in, Sözcü okurlarını düpedüz aptal yerine koyduğunu düşündüm. Böyle bir alçaklığa, ?gündeme dâir üç beş cümle? diyebiliyor ya helâl olsun! Üstelik Müjdat Gezen?in sesi ve performansı, hiç de ağır gripli gibi değildi. Özdil, kelime oyunlarını iyi bilir. Yarın birgün, ?Müjdat ağabey, çok hastaydı; ne dediğini bilmiyordu.? derse şaşmayın!
Gezi zihniyeti budur işte! Utanmasa ?Öyle bir şey olmadı.? diyecek.
Bilmem farkında mısınız, tıpkı Zehra Develioğlu meselesinde olduğu gibi ilizyon cambazlığı yapılıyor.
Ben, Zehra Hanım?a inananlardanım. Neden mi?
Gezi Parkı?na katılan bir kısım Patrona Halil artıklarının gözleri öylesine dönmüştü ki başörtülülere karşı bütün kinlerini ortaya dökmüşlerdi. Her şey basına yansımadı. Güvenpark?tan geçemiyorduk. Dolmabahçe?yi gören sosyal demokrat bir arkadaşım, ?Ben devlet olsam bunların hepsini süpürür denize atarım.? demişti.
Allahaşkına hanginiz Kabataş görüntülerini dakika dakika, saniye saniye incelediniz? Ben o zaman incelemiştim. Kayıp dakikalar var ama spiker seyirciyi yönlendirdiği için fark edilmiyor.
Bir ara ekranlara çıkıp papağan gibi ?Yalancı gelin! Yalancı gelin!? diyenler vardı. O günlerde Mualla Kavuncu, Hayko Bağdat?a hitâben bir yazı kaleme aldı. Nedense kimse ilgilenmedi bu yazıyla.
Mualla Kavuncu, bir Gezi eylemcisi. Önce Kabataş saldırısına inanmamış. Sonra piyasaya sürülen videoyu seyretmiş ve Zehra?nın polise verdiği ifâdeleri okumuş. Pişman olmuş Zehra?ya inanmadığına. Yazı, hâlâ internette var mıdır bilmiyorum. Ben not almıştım. Buyurun okuyun lütfen:
?Taksim dışındaki Gezi, hele de İstanbul dışındaki Gezi, bizim burda havasını soluduğumuz Gezi?den çok farklıydı. Gerçekten başörtülü görünce kendini kaybeden bir gürûhun egemenliğine geçti çoğu yerde. Hadi Kabataş?taki olaya inanmayalım -ki ben inanmamıştım- o kadar çok başörtülü arkadaşım tâcize, hakârete uğradı ki. Ankara?da benim gibi düşünen, Gezi?ye destek olmak için onlara katılan başörtülü yeğenim, kendini neredeyse linçten zor kurtarıp bir dükkâna sığındı; yine de Taksim?deki çekirdeğin yanında yer almaya devam etti ve sâdece, ?Ankara?da her şey çok farklı.? demekle yetindi.
Gezi?de böyle gürûhlar vardı maalesef Hayko. O gördüğümüz, günlerce yaşadığımız hârikulâde ruhun üzerine titremek istesek de ona toz konduramasak da maalesef o ruh, sâdece Taksim?deydi. Futbol holiganları, içkili genç erkekler, kadını meta gören zihniyet, gözü dönmüş kitle psikolojisi, her şey her şey yapar. Allah, hepimizi böyle bir gürûhun arasında kalmaktan korusun.?
Bir kısım gazeteciler, Kabataş saldırısını usta bir ilizyon cambazlığıyla Kabataş yalanına çevirdiler. Oysa Kavuncu?nun da dediği gibi bir sürü gözü dönmüş holiganlar, böyle yerleri fırsat bilirler. İçlerindeki canavar serbest kalır. Çünkü böyle yerlerde kânûn yoktur; kaos vardır. Hesap vermeyeceklerine güvenerek hareket ederler.
Kabataş?ta da saldırganlar vardı. Aynı zamanda saldırganlara engel olmaya çalışanlar vardı. Dolmabahçe?de araba yakılırken ?Yapmayın!? diye bağıran kadının sesi hâlâ kulaklarımda. Eminim, Zehra Hanım?a saldıranlara da böyle bağıran vicdanlı eylemciler vardı.
Zehra Develioğlu?na saldıranların 70-80 kişi olmaması, hâdisenin yalan olduğunun ispatı olarak kullanıldı. Bir tâcizin saldırı kabul edilmesi için kaç kişi gerekiyor acaba?
Mualla Kavuncu, bu konuya da temas etmiş:
?Zehra, ne üstü çıplak deri eldivenli 80-100 kişiden bahsediyor ne de bu 80-100 kişinin üzerine işediğinden. Bâzılarını öyle tanımlıyor, ?kalabalık bir grup? diyor, ?Sanırım bir kaçı üzerime işedi; öyle hissettim.? diyor. Yere düştükten sonra yerde olanları etrafları grupla çevrili olduğundan dışardan kimse göremez zâten; kameralar da göremez. Videoda da tramvay görevlileri, duraktakiler uzun uzun dikkatle bakıyorlar, orda ne oluyor anlamak için. Bu görülüyor. Peki bağırmadı mı Zehra? Grup bağırdığı için ve zâten tramvay, trafik gürültüsü de olduğu için bağırabildiyse bile duyulmamıştır ki sesi.?
Bu meseleyi hatırlatmamın sebebi, Yılmaz Özdil ve Müjdat Gezen?dir. Ekranda kıkırdayarak bu terbiyesizliği yapanların, bir kaos ortamında savunmasız bir kadına neler yapacaklarını ve nelere destek vereceklerini düşünmek istemiyorum.
Peki şimdi ne olacak? Nilhan Osmanoğlu da mı ?yalancı gelin? olacak?
Baksanıza, Yılmaz Özdil, ?gündeme dâir üç beş cümle? diyor.
Üç beş cümleyi alkışlayanlar susuyorlar. Feministler, Atatürkçüler, lâikler, Kemalist ülkücüler,,, hepsi susuyorlar.