Nusret Çiçek


SİNAN ATEŞ ÜZERİNDEN ATEŞLEME

Suikast olayını her kesim kendi heva ve hevesinden ele alma işgüzarlığına kalkışınca, ortaya çıkan farklı sonuçlar, siyasi ortamı germekten başka bir işe yaramıyor.


Suikast olayını her kesim kendi heva ve hevesinden  ele alma işgüzarlığına kalkışınca, ortaya çıkan farklı sonuçlar,  siyasi ortamı germekten başka  bir işe yaramıyor.  30 Aralık 2022 Cuma günü katledilen merhum ve mazlum Sinan Ateş’in menfur olayı resmi anlamda halen açığa kavuşturulmadığından kimin söylediği doğrudur bilemiyoruz. 

Olanlara bakarak yazarız.

Çok sayıda kişinin tutuklanması yanında, iki zatın Özel Harekat polisi camiasından olması dikkatleri derinlere çekerek,  ittihatçı yapılanmanın halen devlet içerisinde  etkin olduğuna işaret ediyor.

İttihatçılık ihaneti, meşrutiyet döneminden cumhuriyet dönemine kalma karanlık bir zihniyettir. 

Abdülhamit devri saadetinde ittihatçı katiller devlet yanlısı kim varsa öldürüp ortadan kaybolunca binlerce cinayet faili meçhul kalıyordu.Şimdi de öyle değil mi?

Bu devlet hangisini aydınlatabildi?

Tetiği çeken kişi hala firarda…

Kamunun tansiyonu normalleştiğinde katil mutlaka yakalanacaktır, fakat olayın iç yüzü aydınlanacak mı o da belli değil.

Kimin yaptığından ziyade kim yaptırdı?!.

Yoksa her zaman olduğu gibi katilin savunması alınarak üç yıldızlı  cezaevi oteline yerleştirilerek gün saydırılacaksa arkası kesilmeyecek demektir. Yarın da bir başkası suikasta kurban gidebilir.

 Zaten cezaların etkinliği olmayınca cinayet işleme olayı leblebi yemek kadar basit.

Sen solandın ben solladım der demez al sana üç adet kurşun.

Anlamsız yere tetiği çeken caniler idam olmayacağına göre  cezaevlerinde kalacakları gün sayısı, içinden veya dışından alkış tutanların iktidarına kadardır. Adli Tıp “cezaevi şartlarına dayanamaz” şeklindeki raporu  yazınca geriye, 

"ölen  ölür kalan sağlar bizimdir" türküsü kalıyor.

 

Dikkatimi çeken bir şey daha var.

Sinan Ateş'in cuma günü katledilmesiyle 1979 yılında Metin Yüksel’in Cuma gününde namaz çıkışında katledilmesi ne hikmetse üst üste çakışıyor. Yoksa diyorum, bu bir rastlantı mıdır veya cuma günlerine denk getirme aynı odağın eylemine kutsallık kazandırma saplantısı mıdır? Öyle ya, ara sıra tek Cuma ile yetinen Türkçüler de var.

Bir başka düşüncem…

Ülkeyi sarsın diye genelde görev başında olanlar öldürülür.

Merhum Sinan Ateş, şu anda Ülkü Ocaklarında herhangi bir görevde değil. 

Ciddi bir olaya karıştığını da göremiyoruz. 

O zaman iki ihtimal karşımıza çıkmış oluyor;

 ya hesaplaşma gibi şahsi bir meseledir, veya cinayet  üzerinden ittifakları kapıştırarak ülkeyi germek  operasyonudur.

 …

İşte 27 Mayıs gibi kanlı bir darbenin mensuplarından olan Muzaffer Özdağ’in oğlu Ümit Özdağ, milliyetçi cepheyi bölmeye yönelik bir iddia ortaya atarak Devlet Bahçeliyi ajanlıkla suçluyor. Seçime adımlar kala niye ama?

Oysa ki cephe mi kaldı.

Onun anladığı anlamda   milliyetçilik Vatan Partisinden Zafer partisine kadar uzayıp gidiyor.

Peygamberimiz de Türktür diyen milliyetçiliğimiz de var.

Artık Ülkücü deyince, bir kesim sırf damar milliyetçiliğine ait olan Türkçülüğü, diğer kesim ise doğrudan İslamiyet’i anlıyor. 

İşte asıl olan bu iki cephenin kapıştırılmasıdır. 

Bunu sözle yapamadıkları takdirde cinayetlere havale edebilirler. 

...

Cinayetin nedeni kadar MHP camiasında bir takım olumsuz kişilerin Türkçülük adı altında kendilerine sıcak yer bulduklarını, zamanı gelince de yapacaklarını yaptıklarına şahit oluyoruz. Üstelik meşrutiyetten beri Türkçülüğü kaşıyanlar Türkçü değil. Ya Ermeni veya Yahudi.

Kozmopolit siyaset  AK parti camiası için de geçerlidir.
 

Diğer yeni partiler de aynı zihniyetin devamı sayılır.

 Bakıyorsun, ülkede adam kıtlığı varmış gibi her devrin köşe başı yastıkları partinin ön saflarında.

Önemli görevler onlara tevdi edilerek samimiler dışlanıyor.

İşte bu akıl, Antik Yunan’dan ithal ettiğimiz demokrasi laiklik  gibi saplantıların genetik bozukluğudur. 

Amip misali sürekli çoğalıyorlar.

Sinan Ateş olayı yeni değildir.

Cumhuriyet kurulduğundan beri özellikle ırkçılık ile Kemalist ideolojiyi  öne alıp da İslamiyet’i siyasi İslamcılıkla suçlayarak hedef tahtasına oturtanların hem kalemleri hem de parmakları tetikten hiçbir zaman beri durmamıştır.

1980 öncesi sokaklarda katledilen beş bin gencin yüzde sekseni imanı ve inancı vatan hasretiyle yoğrulmuş  çocuklardır. 

Bir güç onları sokağa çekerek imha ettiği gibi, bugün de aynı güç seçim arifesinde tertiplerle sokağı gösteriyor.

Sinan Ateş cinayeti şayet şahsı bir hesaplaşma değilse  gelişmelere derin yapılanma perspektifinden bakmak lazım.

Altından ne çıkacak bekleyelim ve görelim.. Emekli Hakim Nusret Çiçek 12.1.2023