Silah Bırakmanın Çok Boyutlu Anlamı
Türkiye Cumhuriyeti'nin uzun soluklu ve karmaşık güvenlik sorunlarından biri olan PKK'nın 1978 yılındaki kuruluşundan bu yana sürdürdüğü silahlı mücadelenin sona erme ihtimali, son dönemde yaşanan gelişmelerle yeniden gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1 Ekim 2024 tarihindeki "İlk Cephe" vurgusu ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "amasız ve fakatsız silahlarınızı bırakın" çağrısı sonrasında, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) yetkilileri arasında gerçekleşen temaslar, "Terörsüz Türkiye" hedefine ulaşma yolunda önemli bir ivme kazandırdı. Özellikle Bahçeli'nin 15 ve 22 Ekim tarihlerinde Meclis grup toplantılarında terörün bir an önce sona erdirilmesi çağrısını yinelemesi ve örgüt liderine yönelik "örgütün tasfiye edileceğini, terörün bittiğini tek taraflı ilan etsin" ifadeleri, silah bırakma sürecine yönelik siyasi iradenin netliğini ortaya koyuyordu.
Bu çağrıların ardından İmralı'ya gönderilen heyetin Abdullah Öcalan ile görüşmeleri, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), MHP ve DEM Parti yetkilileri arasındaki karşılıklı ziyaretler ve kamuoyuna yansıyan diğer gelişmeler, PKK'nın silahlarını yakarak bırakmasıyla sonuçlanmıştı. Bu gelişme, "Terörsüz Türkiye" hedefine yönelik kayda değer bir ilerleme olarak kabul edilmekle birlikte, akıllara şu kritik soruyu getirmekteydi: Silah bırakmak, terörün tamamen sona ermesi için yeterli midir? Bu çalışma, söz konusu sorunun yanıtını güvenlik, siyasi, sosyo-ekonomik, uluslararası ve toplumsal barış boyutlarını insani etkileriyle birlikte ele alarak detaylandırmayı amaçlamaktadır.
Silah Bırakmanın Güvenlik Boyutu: Bitmeyen Tehditler ve Sürekli Teyakkuz
PKK'nın silah bırakması, en temel düzeyde, örgütün aktif çatışma kapasitesinin durdurulması ve Türkiye'de yıllardır süren şiddet olaylarının, bombalı saldırıların ve insan kayıplarının potansiyel olarak azalması anlamına gelmektedir. Bu, çatışma ortamından doğrudan etkilenen bireyler ve aileler için umut verici bir gelişme olmakla birlikte, sürecin tamamlandığı anlamına gelmemektedir. 48 yıldır yapısal olarak kökleşmiş bir örgütün silahlı kanadını feshetmesi, ideolojik altyapısı, eğitim kampları, finans kaynakları ve militan ağlarının akıbeti hakkında net yanıtlar gerektirmektedir.
Uluslararası tecrübeler, özellikle İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) gibi örgütlerin silah bırakma süreçleri incelendiğinde, bu tür adımların kalıcı başarıya ulaşması için örgütün yalnızca silahları teslim etmekle kalmayıp, tüm faaliyetlerini sonlandırması ve sıkı denetim altında tutulması gerektiği ortaya konmuştur. Bu bağlamda, Türkiye için de PKK'nın elindeki silahların nasıl toplanacağı ve imha edileceği, eski militanların topluma nasıl entegre edileceği ve örgütün gençler üzerindeki ideolojik etkisinin nasıl kırılacağı gibi sorular, toplumsal kaygıların giderilmesi açısından şeffaf ve kesin yanıtlar beklemektedir.
Son yıllarda yerli teknolojik imkanlarla geliştirilen İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Irak ve Suriye'deki PKK kamplarına yönelik "Pençe" harekâtları gibi sınır ötesi operasyonlar, örgütün lojistik kapasitesini önemli ölçüde zayıflatmıştır. Ancak, silah bırakma sonrası dönemde bu tür operasyonların devamlılığı ve örgütün yeniden yapılanmasını engelleyecek kapsamlı bir güvenlik stratejisinin varlığı elzemdir. Zira PKK silah bıraksa bile, güvenlik güçlerinin teyakkuzda kalması ve olası yeniden yapılanma girişimlerini önleyecek mekanizmaların kurulması, "terörsüz" bir Türkiye hedefinin geçici bir sükûnet döneminden ibaret kalmamasını sağlayacaktır.
Siyasi ve Sosyo-Ekonomik Boyut: Sorunun Kökleri ve Toplumsal Refah
Terör, yalnızca silahlı eylemlerle değil, aynı zamanda beslendiği toplumsal ve ekonomik koşullarla da derin bir ilişki içerisindedir. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yıllardır süren çatışmalar, sadece bir güvenlik meselesi olmaktan öte; ekonomik geri kalmışlık, işsizlik, eğitim eksikliği ve kültürel ayrışma gibi sorunlarla iç içe geçmiştir. PKK'nın silah bırakması, bu yapısal sorunları otomatik olarak çözmeyecektir. Nitekim, bölgedeki gençlerin iş bulma umudu taşımadığı veya kendilerini dışlanmış hissettiği durumlarda, radikal grupların bu boşluğu doldurma riski her zaman mevcuttur. Bu nedenle, "Terörsüz Türkiye" hedefi, silah bırakmanın ötesinde, insan odaklı sosyo-ekonomik adımları gerektirmektedir:
Ekonomik Yatırımlar
Bölgeye yönelik altyapı projeleri, sanayi yatırımları ve istihdam programlarının hızlandırılması büyük önem taşımaktadır. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) gibi mevcut projelerin tarım ve enerji alanındaki potansiyeli değerlendirilirken, yerel halkın bu projelerden daha fazla faydalanmasını sağlayacak yeni politikaların geliştirilmesi, ekonomik refahın yaygınlaştırılması açısından kritik öneme sahiptir.
Eğitim ve Kültürel Entegrasyon
Gençlere yönelik eğitim fırsatlarının artırılması ve meslek edindirme programlarının yaygınlaştırılması, nitelikli iş gücü oluşumunu destekleyecektir. Aynı zamanda, Kürt kökenli vatandaşların kültürel haklarına saygı gösterilmesi, ancak bunun ayrılıkçı bir söyleme dönüşmemesi için hassas bir dengenin gözetilmesi, toplumsal uyumu güçlendirecektir.
Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi
Bölgedeki belediyelerin, halkın ihtiyaçlarına daha hızlı ve etkin yanıt verebilmesi adına kaynak ve yetki açısından desteklenmesi, güven ortamının pekiştirilmesinde temel bir unsur olarak öne çıkmaktadır.
2013-2015 yılları arasındaki Çözüm Süreci, bu tür sosyo-ekonomik adımların denendiği bir dönem olmuştur. Ancak, sürecin başarısızlığında güven eksikliği, dar bir "bizden" anlayışının hakim olması, yetersiz bilgi ve tecrübeye sahip bazı isimlerin "akil adam" unvanıyla görevlendirilmesi ve dış aktörlerin müdahaleleri etkili olmuştur. Bu deneyim, silah bırakmanın tek başına bir çözüm olmadığını, siyasi ve sosyal reformlarla desteklenmesi gereken çok boyutlu bir süreç olduğunu açıkça göstermiştir.
Uluslararası Boyut: Dış Destek, Diplomasi ve Küresel Sorumluluk
PKK'nın varlığını sürdürebilmesinin en önemli nedenlerinden biri, bazı dış aktörlerden aldığı lojistik, mali ve hatta siyasi destektir. Suriye'deki YPG'nin PKK'nın bir kolu olarak kabul edilmesi ve ABD'nin DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle YPG'ye silah ve eğitim desteği sağlaması, Türkiye için ciddi bir güvenlik açığı oluşturmuştur. Benzer şekilde, bazı Avrupa ülkelerinde PKK'ya yönelik müsamahalı politikalar, örgütün propaganda ve finans ağlarını güçlendirmesine olanak tanımıştır.
PKK'nın silah bırakması sürecinin sürdürülebilirliği için Türkiye'nin diplomatik alanda atması gereken adımlar şunlardır:
Uluslararası Baskı
ABD, AB ve diğer müttefiklerle, PKK'ya dolaylı ya da dolaysız desteği kesmeleri için daha etkin bir diplomasi yürütülmelidir. Özellikle NATO müttefiki olan ABD'nin YPG politikası, Türkiye ile ilişkilerde bir güven bunalımı yaratmakta olup, bu konuda daha net bir uzlaşma sağlanması elzemdir.
Finansal Ağların Çökertilmesi
PKK'nın Avrupa'daki bağış toplama ve kara para aklama faaliyetleri sıkı bir şekilde takip edilmelidir. Interpol ve diğer uluslararası kuruluşlarla iş birliği, bu noktada kritik bir öneme sahiptir.
Sınır Ötesi Operasyonların Devamlılığı
Irak ve Suriye'deki PKK kamplarına yönelik operasyonlar, örgütün silah bırakma sonrası yeniden toparlanmasını engellemek için devam etmelidir. PKK'nın silah bırakması, bu dış desteklerin kesilmesi için bir fırsat penceresi açabilir; ancak, Türkiye'nin yalnız başına bu desteği kesmesi zordur. Uluslararası toplumun teröre karşı net ve kararlı bir tavır alması gerekmektedir.
Toplumsal Barış: Yaraları Sarmak ve Geleceği İnşa Etmek
PKK terörü, sadece güvenlik güçleri ve örgüt arasında bir çatışma olmanın ötesinde, toplumda derin yaralar açmıştır. Yıllar boyunca kaybedilen canlar, yerinden edilen insanlar ve ailelerin yaşadığı acılar, toplumsal güveni zedelemiştir. Silah bırakma, bu yaraları sarmak ve toplumsal iyileşmeyi başlatmak için bir başlangıç olabilir, ancak tek başına yeterli değildir.
Toplumsal barışın tesisi için atılabilecek adımlar şunlardır:
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonları
Güney Afrika'daki Apartheid sonrası kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu benzeri bir mekanizma, geçmişteki acıları açıklığa kavuşturarak ve tarafların birbirini anlamasını sağlayarak toplumsal uzlaşmaya zemin hazırlayabilir. Bu tür komisyonlar, mağdurların sesinin duyulmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda intikam döngüsünü kırma potansiyeline de sahiptir.
Terör Örgütü Mensuplarının Topluma Kazandırılması
Silah bırakan PKK mensuplarının topluma entegrasyonu, hassas ancak gerekli bir süreçtir. Bu kişiler için rehabilitasyon programları, iş imkanları ve psikolojik destek sağlanmalıdır. Aksi takdirde, bu bireylerin başka suç örgütlerine veya radikal gruplara katılma riski bulunmaktadır.
Medyanın Rolü
Medya, toplumsal barışı desteklemek için kutuplaştırıcı değil, birleştirici bir dil kullanmalıdır. Hem Türk hem de Kürt kökenli vatandaşların ortak bir gelecek hayali kurmasına yardımcı olacak hikayeler ve projeler öne çıkarılmalıdır.
Tarihsel Perspektif, Riskler ve Diğer Terör Örgütlerinin Etkisi
Geçmişte yaşanan Çözüm Süreci gibi girişimler, silah bırakma ve barış umutlarını artırmış olsa da PKK'nın şehirlerde silah stoklaması ve hendek olayları gibi adımları, güven ortamını temelden sarsmıştır. Bu durum, silah bırakma sürecinin tek taraflı iyi niyetle değil, karşılıklı taahhütlerle ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca, sürecin halk nezdinde meşruiyet kazanması için tüm toplum kesimlerinin sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Bir diğer önemli risk ise, PKK'nın silah bıraksa dahi, ideolojik etkisini farklı yollarla (örneğin, siyasi partiler veya sivil toplum kuruluşları aracılığıyla) sürdürme potansiyelidir. Bu durum, uzun vadede yeni bir çatışma zemini yaratabilir; bu nedenle, ideolojik mücadele de en az güvenlik mücadelesi kadar önem arz etmektedir.
"Terörsüz Türkiye" hedefi bağlamında, PKK'nın silah bırakmasının ötesine geçerek diğer terör örgütlerinin etkisini de değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye, PKK'nın yanı sıra farklı ideolojik ve yapısal özelliklere sahip başka terör örgütleriyle de mücadele etmektedir.
DEAŞ (IŞİD)
Türkiye'de geçmişte bombalı saldırılar gerçekleştiren DEAŞ, ideolojik olarak PKK'dan farklı olsa da kaos ortamından beslenmektedir. PKK'nın silah bırakması durumunda, özellikle Suriye ve Irak'taki istikrarsızlıktan faydalanarak Türkiye'yi hedef alabilir. DEAŞ'ın hücre yapılanmaları ve "yalnız kurt" tipi saldırıları, güvenlik güçlerinin dikkatini dağıtarak PKK sonrası dönemde yeni bir tehdit dalgası yaratma potansiyeli taşımaktadır.
DHKP-C ve Diğer Sol Örgütler
Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) gibi Marksist-Leninist örgütler, daha küçük ölçekte olsalar da, şehirlerde gerilla tipi eylemlerle tehdit oluşturmaktadır. PKK'nın silah bırakması, bu tür örgütlerin "devletin baskıcı politikaları" söylemini kullanarak yeni taraftar toplama çabalarını artırabilir.
FETÖ
15 Temmuz 2016 hain darbe girişimiyle Türkiye'nin gündemine oturan FETÖ, silahlı eylemlerden ziyade, devlet kurumlarına sızma ve toplumsal manipülasyonla tehdit oluşturmaktadır. FETÖ'nün yurt dışı bağlantıları hala aktif olup, PKK'nın silah bırakması, FETÖ'nün devlet içindeki etkisini yeniden canlandırmak için bir fırsat arayışına girmesine yol açabilir.
YPG ve Suriye Bağlantısı
Suriye'deki YPG, PKK'nın bir uzantısı olarak kabul edilmekte ve Türkiye için doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır. ABD'nin YPG'ye DEAŞ'la mücadele gerekçesiyle verdiği destek, Türkiye'nin sınır güvenliğini riske atmaktadır. PKK silah bıraksa bile, YPG'nin varlığı, sınır ötesinde bir "PKK koridoru" riskini devam ettirebilir.
Tüm bu unsurlar dikkate alındığında, PKK'nın silah bırakması diğer örgütlerin faaliyetlerini otomatik olarak durdurmayacaktır. Aksine, bir örgütün zayıflaması, diğerlerinin güç kazanmak için boşlukları doldurmaya çalışmasına neden olabilir. Bu nedenle, "Terörsüz Türkiye" için güvenlik politikaları, sadece PKK'ya değil, tüm terör örgütlerine karşı eş zamanlı ve çok yönlü bir mücadeleyi gerektirmektedir. Bu mücadele, istihbarat ve koordinasyonun güçlendirilmesi, sınır güvenliğinin artırılması ve ideolojik karşı-propagandanın etkinleştirilmesi gibi unsurları içermelidir.
Silah Bırakma Yeterli Değil, Ama Önemli Bir Başlangıç
PKK'nın silah bırakması, "Terörsüz Türkiye" hedefi için gerekli ancak yeterli olmayan bir adımdır. Silahların susması, çatışmaların durması ve insan kayıplarının azalması için kritik bir fırsat yaratmaktadır. Ancak, bu fırsatın kalıcı bir barışa dönüşmesi için şu unsurlar olmazsa olmazdır:
Güvenlik güçlerinin, örgütün yeniden toparlanmasını engelleyecek uzun vadeli ve kapsamlı stratejiler geliştirmesi.
Bölgedeki sosyo-ekonomik sorunların çözümü için kapsayıcı ve sürdürülebilir yatırımların yapılması.
Dış aktörlerin PKK'ya olan desteğini kesmek amacıyla etkin bir diplomasinin yürütülmesi.
Toplumsal yaraları saracak, güven ve uzlaşma inşa edecek mekanizmaların hayata geçirilmesi.
Bu çok boyutlu süreç, sadece hükümetin değil, toplumun tüm kesimlerinin aktif katılımını gerektirmektedir. Türk'üyle, Kürt'üyle herkesin ortak bir gelecek hayalinde buluşması, bu zorlu yolculukta sabır, kararlılık ve samimiyet gerektirmektedir. Ancak bu adımlar atılırsa, "Terörsüz Türkiye" sadece bir slogan olmaktan çıkıp, somut bir gerçeğe dönüşebilir ve yıllardır süren insani acıların dindirilmesine katkıda bulunabilir. (Devam edecek)
Hakan Özen
Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Gazetecilik Anabilim Dalı
Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi