Yüksel Durak


Ramazan Sohbetleri-6

TERCİH


Geçen her süreyle birlikte ağırlığı artan sırt çantasını yavaşça kaydırarak yere bıraktı. Çok yorulmuştu. Hemen çantanın yanına çöktü, sırtını çantaya verdi. Gözleri açıktı lakin içi geçiyordu, rüya bile gördü.

Bir koşu bandındaydı. Başlangıçta bant ile uyumlu koşuyordu. Sonra bant hızlandı, bu adımlarını sıklaştırdı, bant hızlandı, bu daha çabuk ve fuleli koşmaya başladı. Sonu yoktu, nihayetinde bir limiti vardı. Bant daha da hızlandığında…

“Bu bir rüya… Bu bir rüya… Düşmeden uyan!”


 

Uyandı. Gözleri zaten açıktı. Aynı yerdeydi. Karşıdan gelen birini gördü. Hemen davrandı. Çantayı sırtına almak bu defa daha da güç geldi ona ama aldı. Şaştı. Hangi ara ve nasıl bu kadar doldurmuştu bu çantayı. Nelerle doldurmuştu? Oysa prensip olarak “biriktirmeye”1 karşıydı.


 

Karşıdan gelene “Ey Kişi” diyerek selam verdi, elindeki kâğıdı uzattı, “bu adrese gitmek istiyorum” dedi. Kişi kâğıdı okudu, yolcuya baktı, başını kaşıdı, evet dedi ve devam etti,

“İki yol var.”

“İki mi?”

“En az iki.”

“…”

“Birinin uzunluğu ya da kısalığı hakkında bir malumat, bir bilgi yokmuş. Ama diğeri, en azından ötekine göre daha kısaymış. Kısa olan eğlenceliymiş. Ama arada engeller; tel örgüler, dikenli tel, balta girmemiş ormanlar çıkarmış. Bazı yerleri buz ve kayganmış. Hem, hayvandan korkar mısın?”


 

Kişinin “mışlı” konuşması şaşırttı yolcuyu. Kararsız kıldı. Kişi bilmiyor ya da tam bilmiyor da “zan” üzerine konuşuyor olabilir miydi? Zannın peşinden gitmemek2, en azından bir kısmının peşinden gitmemek gibi de bir ilkesi vardı. 

Hayvandan korkar mısın sorusuna hayvanına bağlı diyerek cevap verdi. 

“Hım! Kısa yolun bazı yerlerinde vahşi hayvanlarla karşılaşma olasılığı varmış. Buna karşın görece uzun yol biraz sıkıcıymış. Şartları, kuralları varmış ki bunlar bir kısım için akla ve mantığa uygun iken bazı kesimler için öyle değilmiş. Ayrıca bu şart ve kurallardan bilim dışı olanlar da varmış. Ama bu yol güvenliymiş. Çoğunluk bu yolu seçermiş. Hem doğru insanı bulduğunda bu yoldan iyisi yokmuş.”


 

Yolcu, “mışlı-mişli” cümleleri anlamaya çalışırken çok zorlandı. Başka bir kişi mi aramalı, başka bir kişiye mi gitmeliydi acaba? Belki de bir topluluk bulmak en iyisiydi. Birlikten kuvvet doğmaz mıydı? 

O an bilemedi ya da hatırlamadı; ona verilen ilk emir okumaktı3 oysa.


 

Şaşkın, endişeli ve ne yapacağına karar verememiş bir halde, bu yollardan birinden dönen var mı dedi, “Gidip te dönen?”

“Dönen var mıymış? Dönen var mıymış? Allah Allah!”


 

Hiç dönen görmemiş. Gören birini de görmemiş. “Hadi uzatma!” dedi kişi, “Tercihini söyle, ona göre tarif edeyim. Hangi yolu seçiyorsun?”

“Peki, ama” dedi yolcu, “Siz hangisini seçerdiniz?”

1 Tevbe/35, Hümeze/2

2 Hucurât/12, İsra/36 ve ayrıca En’âm, Yunus, Bakara, Âl-i İmrân… 

3 Alak/1