Göktan Ay


Dik ve dürüst olmak ne zamandan beri üstün meziyet olmaktan çıktı ki?!

Diyorlar ki, “Göktan AY hoca, çok dik, dürüst, doğrulardan şaşmaz, bir görevi ver gözünü kapat, çalışır, üretir, çevresi geniş” Rahmetli babam “kimsenin hakkını yeme, kimseye de hakkını yedirme” derdi. Felsefem bu. ..


Diyorlar ki, “Göktan AY hoca, çok dik, dürüst, doğrulardan şaşmaz, bir görevi ver gözünü kapat, çalışır, üretir, çevresi geniş”

Rahmetli babam “kimsenin hakkını yeme, kimseye de hakkını yedirme” derdi. 

Felsefem bu. 

Etik olmayan, tacizci, yalancı, yalaka, ortalığı karıştıran vb. kişilerle çalışmıyor, birlikte olmuyorum. 

30 yıldır yaptığım İstanbul Türk Müziği Festivali ve Sempozyumları bunun ispatıdır.

Ama “dik ve dürüst olmak” ne zamandan beri bir insan için üstün değer olmaktan çıktı? Anlamak zor…

“Diklikten neyi kastediyorsunuz” diye sorduğum zaman “düşündüğünüzü karşıdakine dobra dobra söylüyorsunuz ya” diyorlar. 

Evet, “açık oynamayı, yaptığım bir yanlış varsa yüzüme söylenmesini, arkadan konuşulmamasını” isterim. Bu, iyi bir şey değil mi?

Kişi hangi makamda olursa olsun, bana bir şey sorduğunda gerekçelerimi artı-eksi söylerim, sonra karar sizindir” derim, sonrasına karışmam. Kafama uymayan bir karar alınmış ise imzamı atmam.

1994-1999 arası İTÜ TMDK Yönetim Kurulu Üyeliği yaptım. Çok değerli sanatçı hocalarımla çalıştım, onlardan çok şey öğrendim, ama akademisyen olmadıkları için bazen de tartıştım, çatıştım. Doğal bunlar. Mesela 96/99 arası Eğitimden Sorumlu Müd. Yard. iken MEB, mezunlarımıza Öğretmenlik hakkı vermiyordu. Ankara’da MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanı ile görüştüm, bana “sizin mezunlarınız okul-çocuk-gençlik marşlarını/şarkılarına bilmiyor, piyano çalamıyorlar. İstiklal Marşına tanbur ile mi eşlik edecekler” dedi. Ben geldim, yönetim kurulunda görüşmemizi anlattım ve piyanonun ilgili bölümlerde “müfredata” alınmasını önerdim. Konu tartışılırken rahmetli Dr. Selahattin İçli hocam; “Olmaz, kuruluş ilkelerimize aykırı. Piyano girerse konservatuvar biter” dedi. Ben elimdeki dosyayı ortada bulunan masanın üstüne attım ve “bir piyano ile Konservatuvar yıkılacaksa yıkılsın” dedim ve dışarı çıktım. İçerde tartışmalar devam etti ve 20 dk. sonra çağrıldım, “Tamam, Bakanlığın isteği olsun ama seçmeli yapalım, öğretmen olmak isteyenler bu dersi alsın” kararı çıktı. Çok sevinmiştim, hemen solfej dersi hocalarımızı topladım, kendilerine durumu anlattım, “derslerde örnek eser geçerken okul-çocuk-gençlik marşlarına/şarkılarına yer vermelerini” istedim. 

2 yıl sonra da MEF Okulları Mütevelli Heyet’te görevliyken, ziyarete MEB Talim Terbiye Kurulu Üyeleri gelmişti. Müdürümüz Fikret Değerli hocamı aradım “Hocam, T.T. Kurulu Üyelerini ikna ettim, yemekten sonra gelecekler, Çalgı Eğitimi Bölümünü organize ediniz” dedim. Konservatuarımıza geldik, bölümü gezdirdik, öğrencilerimiz her sınıfta farklı çalgılarla küçük gösteriler yaptılar, elbette piyano dahil… Bir ay sonra Öğretmenlik kararı çıktı.

48 yıllık Konservatuar hayatım hep çalışmak ve mücadele ile geçti. Bazı yöneticilerimiz tarafından mobbinge de uğradım. Ama yılmadım, doğruları söylemeye/yapmaya devam ettim. Eğer bunları yaparken “Dik” durduysam, doğru dikim…

Sonra benim için “dik” diyenler kimler diye düşündüm:

1/ Meslek Etiği olmayanlar.

2/ Mobbing, intihal, taciz vb. yapanlar.

3/ Aldığı görevi layıkıyla yapmayanlar.

4/ Yabancı dili parayla ya da 2006-16 arası hırsızlıkla alıp Doç./2011’den sonra Prof. olanlar.

5/ Ünvan aldıkları halde yayını/üretimi olmayanlar.

6/ Sadece ünvan almaya odaklanıp, alana hizmeti bırakanlar.

7/ Yaptığım zoom üzeri çalıştaylara çağrılmayanlar.

8/ İstanbul Türk Müziği Festivali programlarında solist olamayanlar.

9/ İstanbul Türk Müziği Festivali programlarında ödül almayanlar.

10/ İstanbul Türk Müziği Festivali Sempozyumlarında Bilim/Sanat Kurulunda yer almayanlar. (ki, her yıl isimler konuya göre değiştirilmektedir.)

11/ İstanbul Türk Müziği Festivali Sempozyumlarında “Bildiri Özeti” kabul edilmeyenler.

12/ İstanbul Türk Müziği Festivali Sempozyumlarında “Çağrılı Davetli” olmayanlar.

13/ Köşe yazılarımda eserleri gerekçeleriyle (artı-eksi) eleştirilenler.

14/ Köşe yazılarımda konserleri gerekçeleriyle (artı-eksi) eleştirilenler.

15/ Köşe yazılarımda yaşadığım gerçekleri, makam farkı gözetmeden ve “hakaret etmeden” olduğu gibi yazmamdan rahatsız olanlar. (Ki, cevap verilirse köşemde yayımlamak prensibimdir)

15 maddeyi görünce çok fazla kişi zannedilmesin, aksine bir kişi bazen bu maddelerin birkaçını yerine getiriyor. 

Ve, Müzik Akademisyenlerimizin/Sanatçılarımızın %10’u bile değiller…

“Doğru her zaman doğrudur.”

“Doğruluk, Musa'nın sopasına benzer; eğrilikte büyüler gibidir. Doğruluk geldi mi, hepsini yer gider.” (Mevlana)