Muhittin Nayman


POLİTİK NEZAKET ve İNSANLIK MANZARALARI

POLİTİK NEZAKET ve İNSANLIK MANZARALARI


Ata-Babadan siyasetçi bir aile…

Merhum babaları uzun yıllar hatta vefat edinceye kadar belediye başkanlığı yaptı.

Babamın yaşı ya da akranı oğluyla Akparti’den Malazgirt belediye başkanlığı aday adaylığı için Akparti’den parti içi mücadele etmiştik.

Malum Akparti de bir ara kıran kırana geçen bir temayül “yoklaması(numarası)!” vardı.

Bununla teşkilatların “gaz”ını alır ve gene bildiklerini okuyorlardı.

Merkez ve köylerle birlikte takriben oy kullanacak 250-300 kişi vardı.

Çetin bir delege markajı başlamış günler öncesinden geceleri ev ziyaretleri gündüzleri salon toplantıları birebir ikna turları son surat devam ediyordu.

İşin doğası gereği biraz sinir yıpratıcı birazda gergin geçerdi bu süreçler.

Sadece iki aday adayı idik.

Her ikimizin avantaj ve dezavantajları vardı.

Tüm il ve ilçelerin temayül yoklamaları Muş merkezde yapılacaktı.

Takriben 140 km yol gideceğiz tüm delegelerle beraber.

O günün sabahı ilçe merkezine indik partinin ayarladığı otobüslerle ile her ikimizde tüm delegeleri beraber Muş’a uğurladık.

Sıra bizim kendi arabalarımıza binip aynı yere gitmemize gelmişti işte tam o anda unutamağım ve hayatım boyunca unutmayacağım bir hayat dersi almıştım “rakibim”den.

Bu zat temayül yapıldığı dönemde aynı zamanda fiili belediye başkanı idi.

Bana dönerek:”uygun görürseniz benim arabamla beraber gidelim” dedi.

Nazik teklifini hiç düşünmeden hemen kabul ettim.

140 km boyunca baya özelden sohbet ettik.

Sandıkların konulduğu salona beraber girdik delegeleri beraber selamladık delegelerin huzurunda beni hiç haketmediğim bir şekilde baya methetti ve beni tebrik ederek başarı diledi.

Sonuçta yapılan temayülde ezici çoğunlukla oyları ben almıştım.

Beyefendiliğiyle adamlığıyla nezaketinden çok ama çok büyük bir keyif almış insanlığından derin bir mahçubiyet ve karmaşık duygular içine girmiştim.

Hani derler ya bi tık daha ileri gitse onun lehine adaylıktan çekileceğim bir duygu atmosferi oluşmuştu.

O gün bu gündür bilinç haneme yazılan en güzel bir insanlık parantezidir bu durum.

Benim için o yüce ruhlu insanın ademlikten gelen insani duruşu hiç şüphesiz benzersiz idi.

Geçenlerde bir ilimizde bir programçalıştay)’a katıldım.

Takriben 30 yıldır tanıdığım iki yıllık önmuhasebe mezunu olarak hafızamda kalan ve tanıdığımda bir bakkal da muhasebecilik yapan takaut eski bir mebus’un haketmediği pozisyonunun sevimsiz bir caka satışına şahit oldum.

Organizasyon maddi ve manevi olarak tamamen il başkanlığın mahiyetinde ve yönetiminde gerçekleşiyordu.

Yani herhangi bir somut katkıları yoktu.

Bu zat hasbelkader genel başkanın yanında bi sandalyede oturuyordu tüm rolu buydu.

Bi kasıntı bi kasıntı sen sorma ben anlatmayayım durumu yani..!

Bide yanına kendi gibi takaut eski mebus bi “kanka”sını almış bu dostu baya renkli elbiselik kumaşlardan yapılan gömleği ile merhum Mail Büyükerman formatı ile çok sempatik duruyordu!

İkisi bir araya gelince aculluk çarpan etkisi yapmış ve kesinlikle bi kaç katına çıkmıştı.

Benim için cidden anlamsız bir detay ama deforme ve defolu marazi ruhların manzarası açısından unutmayacağım itici bir detay olarak gece/gündüz paradoksu ya da determinizmi olarak not etmek istedim.

Gelinen yeri hazetme kapasitesini taşımak rol model olmak özveri ile olur.

Vermekle olur.

Adanmakla olur diyordu sivil ve politik hareketlerin eşsiz lideri Mahatma Gandi!

Çiğlik pişmemişlik yavanlık sadece karın ağrıtır tadı tuzu olmaz acı ve kekremsi tat bırakır.

Hepsi bu!

Her varlık kendi fıtratı üzere amel eder.

Arı bal yapar, yılan ısırır!

Tabiki maksadım kimseyi istiskal etmek hiç değildir.

Kişilerle uğraşmak küçüklüktür.

Böyle ilkel bi tarzı beğenmem ona tenezül etmem düşünülemez.

Aklımın ucundan bile geçmez.

Belki bi rehabiliteye iç muhasebeye fırsat verebilmektir.

Dr.Ali Şeriatinin dediği gibi:”Küçük beyinlerin küçük meseleleri, büyük beyinlerin büyük davaları olur.”

Evrensel mefkure racununu temellendirmem gerekirdi.

Ondan detaylandırdım.

Sadece pedagojik açıdan yüce ruhlar ile sufli modellerin rol karşıtlarının kefelerini hayat tartısına koyarak anlaşılması için örneklendirdim.

Yapacak bişey yok!

Fıtrat bu işte…