Erol Maraşlı

Tarih: 28.04.2022 21:54

ORTADOĞU VE YENİÇAĞ GAZETELERİNİN İSYANI

Facebook Twitter Linked-in

1962 yılından beri şöyle böyle Basının içinde bulundum. İlk önceleri gazeteler kumpas dediğimiz el ile dizilen satırlık içine yerleştirilen metal araçlarda dizgi yapılır, sonrada çıkan satırlar basılacak gazetenin ebadına göre tabanı kalın sacdan kalıplara yerleştirilir. Eğer fotoğraf kullanılacaksa klişesi sayfanın istenilen yerine konulurdu. Mizanpaj/sayfa düzeni yapılırken genellikle 8 sütun üzerinden hazırlanırdı ve Kalıp Anadolu’da el veya ayak pedalı denilen makinalarda basılırken, İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük şehirlerde yayınlanan yerel gazetelerin basıldığı yatık makine dediğimiz makinalarda basılırdı. Büyük kent gazeteleri ise büyük tiraja sahip olduklarından harfleri tek parça, klavyeli, yüksekliği takriben 2m. Olan, potasındaki kurşunları eriterek, daktilo klavyesi gibi klavyede yazılarak bitişik satır halinde dizen Entertip veya Linotip dizgi makinasında dizilerek Tipo dediğimiz bobin makinalarda basılırdı. 1963 yılından itibaren Türkiye'de ilk rotatif ofset baskı makinası ile gazete basımı bu yıllarda başladı Bu sistemde bobin kâğıtlar kullanılır, çift taraflı baskı yapılır ve kâğıt yine bobin olarak makineyi terk eder veya makinenin çıkış kısmında katlama aparatı var ise; katlanarak sayılır ve istif edilip bağlanırdı.

O dönemin en ünlü gazete patronu olan Haldun Simavi, 4 renkli Günaydın Gazetesini çıkarmaya karar verdiğinde gazetenin başına Rahmi Turan’ı getirdi. 26 Kasım 1968’de, Günaydın gazetesi yayın hayatına başladı ve kısa sürede Türkiye’nin en çok satan gazetesi haline geldi. Tirajı zaman zaman 1 milyonu aştı. Rahmi Turan çok iyi bir gazete yöneticisiydi; (69 ve 70’li yıllarda Günaydın gazetesinde muhabirdim. Rahmi bey yazı işleri müdürüydü.” 1983 yılında, Günaydın’ın yan yayını olan Tan gazetesini çıkardı. Mizah ve espri yönü ağır olan Tan bir buçuk milyon tiraja ulaşarak rekor kırdı. 1985 yılında Yeni Asır Grubu’nun patronu Dinç Bilgin’le anlaşan Rahmi Turan, Sabah gazetesini hazırlayıp yayın hayatına soktu. Sabah gazetesi Rahmi Turan zamanında net 650 bin satışa ulaşarak Türkiye’nin önde gelen gazeteleri arasında yer almasını sağladı. Turan, Türkiye’de yüksek tirajlı gazete çıkartma rekortmenidir. Bugüne kadar 7 gazeteyi hazırlayıp yayın hayatına sokmuştur. Bu yalnız Türkiye’de değil, dünyada bir rekordur. Rahmi Bey’in yönetimindeki gazeteler; milliyetçi muhafazakâr kesime hitap ediyordu.

1970’li yıllarda Rahmetli Kemal Ilıcak Tercüman gazetesini devraldığında; gazetenin tirajı çok azdı. Kemal Bey gazeteyi satışta zirveye çıkardı. Bu gazete de Ilıcak zamanında ses getiren, milliyetçi muhafazakâr kesimin gazetesi olarak yayın hayatına devam etti. O yıllarda gazetede milliyetçi-muhafazakâr yazarlar vardı; Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Kadircan Kaflı vardı ve 80 sonrası da MHP’ li milletvekili ve bakanlardan Agah Oktay Güner de kadroya katıldı. O yıllarda ülkücüler Ortadoğu, Hergün gazetelerinin yanı sıra Tercüman gazetelerini okuyorlardı. Kemal Ilıcak gazeteciliği yanında Türk kültür hayatına da büyük katkılar sağladı: kurduğu kaynak Yayınları ile birçok kitap yayınladı. En önemlisi Kültür Bakanlığının yayınladığı ve daha sonra vaz geçildiği 1000 TEMEL ESER serisinin devamı mahiyetinde 1001 TEMEL ESER serisini devam ettirdi: geçmiş yıllarda basılmış veya eski Türkçe ile yazılmış birçok eski eserler, günümüz Türkçesine çevrilerek gün ışığına çıkarıldı.

Milliyetçilerin günlük yayınlanan ilk gazetesi Mehmet Emin Alpkan ağabeyin çıkardığı Bizim Anadolu gazetesi vardı. Bu gazete CKMP’yi, Ülkücü hareketi destekliyordu. Rahmetli Necdet Sevinç kardeşim ve Yaşar Okuyan da bu gazetede çalışıyorlardı, 1972 yılında; benim de 1996 yılına kadar haftalık yazı yazdığım Zeki Saraçoğlu ağabeyin çıkardığı Ortadoğu gazetesi milliyetçilerin, ülkücülerin sesi olmuştu. Bu gazetenin isim babası Rahmetli Alparslan Türkeş idi; genel yayın müdürü Ömer Öztürkmen! Yazar kadrosunda Erol Güngör’den Necmettin Hacıeminoğluna, katledilen İsmail Gerçeksöz’e kadar birçok milliyetçi yazar yazı yazdılar. Bu gazete o kadar güçlü idi ki; gazete idarehanesinde Milliyetçi Partiler Koalisyonunun/ sol kesim buna MC- Milliyetçi cephe diyor/kurulmasının ilk karar toplantısı orada atılmıştı. Yıllarca Zeki ağabey milliyetçi tavrını her türlü baskıya, engellemeye, maddi zarara rağmen gazeteyi yayınlamaya devam etti.

Ortadoğu gazetesinin yayınlandığı yıllarda/1980/ öncesi Türkeş’in isteği üzerine Ali Sahir Nariç’in imtiyaz sahipliğini yaptığı Hergün Gazetesi MHP desteği ile yayın hayatına atıldı. Bu Gazete’nin kuruluşunda Zeki Saraçoğlu da; Ortadoğu gazetesinin sahibi olmasına rağmen Hergün Gaztesine desteğini esirgemedi. Gazete’nin yönetiminde gazeteci Taha Akyol, Namık Kemal Zeybek ve Enver Altaylı Beğ’ler gerek yazılarıyla gerekse yönetilmesiyle yakından ilgilendiler. Parti’nin Eğitimcileri de gazetenin muhabirleri olarak görev almışlardı. 1980 yılı 12 Eylül darbesi sonrasında kapatıldı. 14 yıl sonra 1995 de Üsküdar gazetesini yayınlamakta olan Dr. Adnan Odabaş tarafından satın alınarak tekrar günlük olarak yayınlandı ve bu gazete de ülkücülere hitap ediyordu ama desteklenmediği için baskılı alandan dijital alana geçmek zorunda kaldı.

Ortadoğu gazetesi 48 yıl her türlü baskıya, ilgisizliğe ve gerek maddi gerekse manevi desteksizliğe rağmen yayınına devam etti; taaa ki; 26 Haziran 2019 tarihinde sadece İstanbul'da basılıp dağıtılma kararı aldı. 17 Şubat 2020 tarihinde gazetenin tam sayfa siyah zemin üzerine çığlığını ve sitemini yayınlayarak, yayın hayatına son verildi, gazetenin yayınını her türlü baskı ve zorluğa rağmen devam ettiren Zeki Bey’in eşi Belkıs Hanım aşağıdaki yazı ile basılı gazete olmaktan vazgeçtiklerini duyurdular: “Her kuruluş; tıpkı insan gibi yaşar ve hayatı sona erer. Gazeteniz ORTADOĞU da 48

Yıllık hayatına bugün son veriyor. Basın ağacından altın bir yaprak daha düştüğü için üzüntülüyüz. Ancak, bize ihanet edenlerin sonunun da çok uzun olmayacağını görüyor ve biliyoruz. 48 yıldır bize destek veren tüm okurlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz. Yarım asra yakındır yolu bu gazeteden geçenlere de teşekkür ediyoruz.”

Tarık Tavadoğlu da son sayısında kaleme aldığı içler acısı, insanı hüzüne boğan bir yazı ile veda ettiklerini muhataplarının yüzüne çarpıyordu: “Her kuruluş; tıpkı insan gibi yaşar ve hayatı sona erer. Gazeteniz ORTADOĞU da 48 yıllık hayatına bugün son veriyor.Adını Başbuğ Alparslan Türkeş in koyduğu 3 Mayıs l972'de kurulan ve Büyük Önder Atatürk'ün 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözünü kendisine düstur edinen ORTADOĞU, 48 yıldır eğilmeden, bükülmeden yoluna devam etti. Yazarlarımız ve yöneticilerimiz hain kurşunlara hedef oldu, susturulmak istendik. Ama başımız dik, alnımız açık mücadelemizi sürdürdük.48 yıllık bu başarı da, sahibinden yazarından çizerine, matbaasından yöneticilerine her birim ve çalışanı ayrı ayrı büyük pay sahibidir. Bu payda böyle bir özveriyle ve başı dik çalışan, gazetesi için aile ilişkilerini ihmal etmeyi bile göze alan medyada eşine az rastlanır bir dayanışma ve 'temiz kalma' iradesi gösteren her ORTADOĞU mensubunun emeği-izi var. Gazetemize geldiklerinde 'Ceketimizi satar bu gazeteyi yine de yaşatırız' diyenlerin son iki yıldır yaptıkları vefasızlıkları unutmayacağız. 'Ceketimizi satarız' diyenler ceketlerini satmadı ama bize her türlü tuzağı kurmayı sürdürdü. Hayal kırıklıklarımız kaldıramayacağımız kadar derin. Yani eski dostlar düşman oldu. Bununla da kalmadılar bizi sırtımızdan hançerlediler. İnsanlar İkiye ayrılır: 'Su kadar aziz olanlar, su kadar ucuz olanlar...' Aç olanlarla ekmeğimizi-suyumuzu bölüştük, doyanlar döndü, düşman oldu... ORTADOĞU Gazetesi başkaları gibi her gün fikir değiştirmedi. 48 yıldır aynı kulvarda olduklarımız bize en büyük ihaneti yaptı. Hatta teşkilatlarına 'ORTADOĞU'yu almayın' diye 'emirname' gönderdiler

Ortadoğu gazetesi şimdi internet üzerinden yayın yapıyor. İyi ki Kemal Bey görmedi bu vefasızlığı, içi kanardı.

YENİÇAĞ gazetesine gelince; başta sahibi Ahmet Çelik olmak üzere yıllarca Ortadoğu gazetesinde, Hergün ve Yeniçağ gazetelerinde korkusuzca yazı yazan, çalışan, arabası kurşunlanan, cezaevlerine düşüp davası uğruna bedel ödeyen, çalışanları dövülen, milliyetçi ve ülkücülere hitap eden yazarların hizmet verdiği bir gazetedir. Bu gazete de günlük yazılı ulusal basın ortamından çekilip yerel’e dönüyorlar;

'Türk Milliyetçilerinin Fikir Meydanı' sloganı ile yayınlanan KURULTAY üstlendiği bu misyonu başarıyla yerine getirip ciddi bir tiraj ve okur kitlesine ulaştı. 2002'de Kurultay yönetici ve yazarlarıyla YENİÇAĞ'ı çıkartmak için kollar sıvandı. Yönetim Kurulu Başkanı ve İmtiyaz Sahibi Ahmet Çelik başta olmak üzere elini taşın altına koyan bu ekip, vatansever kitlenin günlük gazete hasretine son vermek adına tarihi bir sorumluluğu omuzladı.12 Eylül saat 22:30'da kendi matbaamızda ilk nüshalarının basılışını beklerken bu fedakâr kadronun heyecanı inanılmazdı. İlk sayımız 13 Eylül 2002 sabahı 'Dünyayı Türkçe Okuyun' sloganı ile gazete bayilerinde okuyucu larımızla buluştu. Sizler yıllardır hasretini çektiğiniz gazetenize kavuşurken bizler de yüklendiğimiz sorumluluğu en iyi şekilde yerine getirebilme gayreti içinde olduk. Her zaman Türk Milletinin birliğini ve yüce menfaatlerini, vatanın bölünmez bütünlüğünü her şeyin üstünde tuttuk. Taviz vermez, boyun eğmez ve Türk Milletinden yana olan yayınlarımız şüphesiz bazılarını da rahatsız etti. Bu 20 yıllık süreçte; Yeniçağ İmtiyaz Sahibi'nin aracının kurşunlanması, pusu kurulan yazarlarımızın öldüresiye darp edilmesi, gazete binamızın sayısız saldırılara uğraması bizleri asla yolumuzdan döndürmedi. Bunların yanı sıra; bağımsız ve ilkeli yayıncılığımız, kamu ve özel sektörün ilan ambargolarına maruz bırakılıp gazete bayilerinden dağıtımımız engellendi. Bu tür ekonomik baskılara rağmen, 20 yıl boyunca büyük zararlara rağmen YENİÇAĞI'ı sizlerle buluşturduk. Farklı sektörlerdeki şirketlerimizin kârları ile YENİÇAĞ'ı finanse edip hiçbir kurum veya şahıstan tek bir kuruş destek almadan 20 yıl boyunca; bağımsız, bağlantısız, özgür ve cesur yayıncılık yaptık.20 yıldır bayilerinden her gün YENİÇAĞ'ı alan, her uğradığımız saldırıda yanımızda olan siz değerli okuyucularımıza minnettarız.

Değerli Yeniçağ okurları; Gelinen noktada; tamamı dövize bağlı kâğıt, kalıp, boya fiyatlarının astronomik artışı zararlarımızı telafi edilemez düzeyde büyüttü. Zararlarımız karşılanamaz boyuta ulaştı. Durum karşısında; büyük bir üzüntüyle ulusal yayıncılıktan, bölgesel yayına geçmeye karar verdik. Böylece, 30 Nisan'dan sonra YENİÇAĞ birçok gazete bayiinde olmayacak. Yeniçağ Yayıncılık'ın faaliyetleri; YENİÇAĞ, GÜNBOYU ve SON gazetelerinin günlük toplam 2,5 milyon tekil tıklamaya sahip internet siteleri ile YENİÇAĞ TV YouTube kanalında devam edecek. Çarpıcı güncel haberleri, birbirinden değerli yazarları ve onların farklı yorumlarıyla vazgeçilmeziniz olan internet sitelerimizi, çevrelerinize yapacağınız tavsiyelerle daha da yüksek tirajlara taşıma noktasında siz değerli okurlarımıza güvenimiz sonsuz.”

Güvenmek güzel bir şey! Ancak 50.000 tirajı olan bir gazeteye maddi katkı sağlayamamış ki; yazılı basın sahasından vaz geçiliyor.

Yeni Çağ’ın bu deklarasyonu çok kişinin canını acıtmış olacak ki; Duayen gazeteci Orhan Uğuroğlu’nun YENİ ÇAĞ DESTANI yazısındaki şu cümle, acı duyan binlerden bir tanesi tanesinin hüznüdür: “ Kadim okuyucumuz canım ağabeyim Salim Taşçı üzüntüsünü şöyle dile getirdi: ‘Gözyaşlarım ağladı, yanağıma damladı”

Gazete’nin yazarlarından Selcan TaşçıSURET DEĞİŞTİRİRKEN” başlıklı yazısına şu cümlelerle başladı: “ Affınıza sığınarak ağzıma geleni söylemek istiyorum bugün. Çünkü hakkım!” belli ki çok kızgın! Kızmakta haklı: “Yeni Çağ ailesinin kuruluşundan, hatta nüvesini oluşturan KURULTAY (*) gazetesinin son döneminden itibaren ilkin en küçük çocuğu, sonra üniversiteli genci nihayet hayranlıkla okuduğu yazarlarla meslektaş olmuş büyük kızı olarak, benim de hakkım… Bu feryat, sadece hak değil aynı zamanda ödevim” demekte ve sitemini de şu satırlarla ifade etmiş: “ Mesleki sebeplerle siyasi partilere gidiyoruz bazen; bir masanın üzerinde Yeni Çağ yok!Olsaydı eğer… Dostlarımız(!) bayram ilanı veriyorlar; festival ilanı, fuar ilanı, kurultay ilanı, toplantı ilanı; Taraf eskilerinin, Bugün eskilerinin, zaman eskilerinin sayfalarında boy boy olan ilanlar bizde yok! … Olsaydı eğer… Kendileri dara, zora düştüklerinde ‘Yandım Allah’ kapımızı aşındıranlar kendileri ni, üst elik de sayemizde kurtardıktan sonra bir gün dönüp de haliniz nicedir sormuş olsaydı… Böyle olmayabilirdi…”

Türkgün gazetesi de milliyetçi bir gazete; Milliyetçi Hareket Partisini destekliyor ama tiraj olarak baktım 50.000 civarındaydı. Geçen gün Tekirdağ’ın üniversite semti olan Değirmen altındaki hiçbir gazete bayisinde bulamadım. Son genel seçimde beş milyondan fazla oy alan bir parti kendisini destekleyen bir gazeteye katkı sağlıyor mu? Sağlasaydı; gazetenin tirajı bu kadar düşük olur muydu) Demek ki; milliyetçiyim diyen de partisini destekleyen gazeteye destek vermiyormuş. Yazık!

Milliyetçi-Muhafazakâr kesimin sermaye sahiplerinin birçoğu böyle bencil, sözde davası için kuruş harcamayacak kadar nekes ve aymazdır. Arada tek tük soranlar ve neşriyatın devamı için destek çıkanlar oldu ama sayıları az olduğundan yaraya merhem olmadı. Bu tavırları taaaa altmışlı yılardan beri böyledir. Kendisinden olana, kendisine hitap edene, kendisinin manevi değerlerini savunanlara sahip çıkmazlardı…O yıllarda milliyetçi ce muhafazakar basına bir tek Sabri Ülker ile Murat Sancak’ı ve Kamil Koç’u hatırlıyorum. Özellikle sırtını cemaatlere, dini gruplara ve siyasi odaklar ile büyük holdinglere dayanan gazeteler; okunmasalar da, tirajları düşük olsa da yayınlarını devam ettiriyorlar. Milliyetçi partiler de kendilerini yazı ve haberleriyle destekleyen gazetelere hiçbir zaman gerek abone, gerekse maddi destek konusunda bir katkıları bulunmamışlardır..

Kızımız Selcan kızmakta, isyan etmekte haklı.

23 Nisan bayramımızda Yeniçağa verilen reklam ve resmi ilanlara şöyle bir baktım: bir tam sayfada 3 reklam verilmiş, resmi ilanlar ise bir sayfayı doldurmuyor. Bir de dört tane ek veren, eskilerin amiral gemisi dediği iri gazeteye baktım: aman Allahım! Şirketler reklam vermek için yarışmışlar: 13 tam sayfaya yakın ilan ve 1 tam sayfa resmi ilan.

Yeniçağ gazetesi milliyetçi, ulusal ve manevi değerlere sahip, korkusuz milletinin neşesi ile neşelenen, üzüntüsünü paylaşan, vurguna yolsuzluklara karşı mücadele eden “Bu memleket Tarihte Türk’tü Bugünde Türk’tür ve ebediyen de Türk olarak yaşayacaktır.” Diyenlerin gazetesi.

Peki! Sormak lâzım; 23 Nisan günü İzmir, Muğla ve Adana BŞB’nin dışında diğer belediyeler neredeydiler? Partilerin il başkanları neredeydiler? Başka gazetelere çarşaf çarşaf reklam veren telefon şirketleri, Devlet Bankaları, Milli Piyango idaresi, Üniversiteler, Devlet Kurumları neredeydiler?

Düşünceleri Devlet-Millet aleyhine olmadıktan sonra hangi düşünceyi, hangi partiyi savunurlarsa savunsalar hiç fark etmez! Bir gazete yayın hayatından çekilirken içim sızlar.

Hele hele Türkiye deki yerel gazeteler, teknolojik gelişmelere ayak uyduramamaktan, devlet desteğinden mahrum olarak maddi bakımdan zor durumda kalarak bulundukları yerin sorunlarını anlatamadıkları için kepenk kapattığında içim kanar…

Gazetelerin birer birer kapanması hayra alamet değil!

Dijital ortamda yayın yapan Basın organlarının sitelerinin sorunlarını da başka bir yazıda gündeme getireceğim.

Yeniçağ gazetesine yazık oluyor. Yok mudur kara bahtını kurtaracak insanlar?

(*)Kurultay gazetesinin ilk kuruluşunda bulananlardan birisiydim: gazetenin genel yayın müdürlüğünü, her milliyetçiyim diyenin üzerinde hakkı ve emeği bulunan, rahmetli olan Necdet Sevinç kardeşim yaparken ben de icra kurulu üyesi ve yazarları arasındaydım. Kötü yönetim ve baskılar yüzünden kapandı. Daha sonra İcra kurulu üyelerinden olan Ahmet Çelik tarafından tekrar yayın hayatına atıldı. Yazmaya çalıştığım Türkeşli Yıllarımız kitabımda o macerayı da anlatıyorum.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —