Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve beraberindeki heyet, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle basına yönelik bir dizi ziyaretlerde bulundu.
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ ve beraberindeki heyet, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü münasebetiyle, Parlamento Muhabirleri, Sözcü Gazetesi, Milli Gazete, Cumhuriyet Gazetesi, Flash Haber, KRT, FOX Tv, Küresel Gazeteciler Konseyi, NTV, HALK Tv, Ankara Gazeteciler Cemiyeti ve TGRT Tv’ye bir dizi ziyaretler gerçekleştirdi.
Gelecek Partisi Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selçuk Özdağ gittiği adreslerde Sinan Ateş suikasti ve 6’lı masa başta olmak üzere gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. 6'lı masanın, hükümet programını 30 Ocak'ta görkemli bir organizasyonla kamuoyuna duyuracağını kaydeden Özdağ, 6’lı masanın aday açıklamasını ise şubat ayında yapacağını belirtti. Özdağ ayrıca ziyaretlerin birinde ağzını, gözünü ve kulağını kapatarak iktidara anlamlı bir göndermede bulundu.
İlk ziyaret durağı olan Parlamento Muhabirleri Derneğinde, şehit edilen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’e ilişkin bir açıklama yapan Özdağ, “Kuran-ı Kerim’e inanıyorsunuz Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan değil mi? ‘Kim bir insanı haksız yere öldürürse bütün bir insanlığı öldürmüştür’ ayet-i kelimesini nasıl unutuyorsunuz? Siyaset sözle yapılır, siyaset sopayla yapılmaz. Siyaset silahla yapılmaz, siyaset nefret dili ve tehditle yapılmaz” dedi.
Özdağ, Sinan Ateş’e ilişkin gerçekleştirdiği konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Sinan Ateş’i tanıyordum. Sinan Ateş ben milletvekiliyken burada parlamentoda bir milletvekilinin danışmanlığını yapıyordu. Zaman zaman yanıma geliyordu. Ben ülkücü gelenekten geliyorum. Ülkü Ocakları Başkanlığı yaptım. 12 Eylül darbesinde idamla yargılandım, 7 buçuk sene cezamı da yattım. 17 yıl da Muhsin Yazıcıoğlu’nun Genel Başkan Yardımcılığını yaptım. Sonra onun ölümünden sonra AK Parti’ye katıldım, üç dönem milletvekilliği yaptım. Bu saldırılar, yeni olmadı. 60’a yakın gazeteciye saldırı yapıldı. Hepsinin ortak özelliği şu, bütün gazetecilerin ve bütün siyasetçilerin, kim MHP’yi ve Devlet Bahçeli’yi eleştirdiyse, iki gün sonra, üç gün sonra beş gün sonra, on gün sonra saldırıya uğradılar. Evlerinde, camilerde, işyerlerinden çıkışlarında veya bir televizyondan çıkarken veya evlerinin önünde bana yapıldığı gibi, bana saldıranların hepsi ülkü ocakları mensuplarıydı.
Oradan bir kamera çekti, bilmiyoruz hala kim çekti bilmiyoruz o kamerayı, teşekkür ediyoruz. O ezberleri bozdu, onlar başka türlü demeç verip işi örtbas edeceklerdi: ‘Selçuk beyi gördük ne PKK’yı destekliyorsun ne FETÖ’yü destekliyorsun dedik, o da vatanseverliği sizden mi öğreneceğiz. Bize vurdu biz de itekledik kafasını demirlere çarptı ayrıldık.’ Hepsinin yalan olduğu kamerayla ortaya çıktı. Sonra ben bir kamera buldum. Emniyet burada görevini yapmış, yargıya teslim etmiş yargıdan aldığımız kamerada yoktu o kamera, benimle konuşmaları falan hepsi yalandı. O yalan olduğunu ortaya çıkaran o karşıdaki evin kamerasıydı. Ben evden çıkıyorum sırtımda pardösüm var, pardösümü alıyorum. Şoförüm arabanın yönünü öbür tarafa çevirdiği için Cuma namazına gidecektim. Beni görmüyor, tam o sırada arkamdan gelerek 8 kişi ellerinde silah ve sopa ve bir silah da bana doğrultulmuştu bir silah da şoförüme doğrultulmuştu. Şoförüme de şunu dediler, ‘çıkarsan seni de öldürürüz.’ Niye? Ben aynen böyle bir gazeteciler gününde Orhan Uğuroğlu’na bir demeç vermiştim. Demecimde hakaret yoktu, iftira yoktu, yalan yoktu, tahkir yoktu. Ama Sayın Bahçeli şöyle demeç verdi; ‘Selçuk Özdağ kendi kamera koydurdu, kendini dövdürdü’ dedi. Tamam saldıranları ben buldum, ben kendimi dövdürdüm. İyi de onu Bursa Ülkü Ocakları Başkanı da ben mi yaptım? Burada Sayın Bahçeli’ye görev düşüyor. Bu saldırıların hepsini kınayacak ve yargıya dönecek, kolluğa dönecek ve ‘bunları yakalayın ve gereğini yapın, benim hareketimin bunlarla alakası yoktur. Hareketime sızmışlarsa gereğini yapın’ diyecek. İkinci, Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum, benim hayatım fırtınalarla geçti. 12 Eylül öncesini yaşadım. Sağ sol kavgalarını yaşadım. Gençlik lideriydim. Bu kollarımda arkadaşlarım öldü. Cezaevlerinde tam 6 tane, 3 sağcıyı 3 solcuyu, 3 devrimciyi 3 ülkücüyü idama gönderdim ben, yanımdan gittiler idama. O kadınların feryatları hala kulaklarımda, kadın koğuşundakiler. Şöyle yazmıştım o gece, ‘giden bir hasımdan çok giden bir dost gidiyor, bir kardeş gidiyor idam sehpasına’ diye yazmıştım. Giden bizden biri gidiyor diye yazmıştım.”
"Siyaset nefret dili ve tehditle yapılmaz"
Özdağ, bir kez daha Devlet Bahçeli’ye seslenerek, “Lütfen Sayın Bahçeli, senin hareketin acılar yaşadı. Hiç kimseye acılar yaşatmayalım. Kuran-ı Kerim’e inanıyorsunuz Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan değil mi? ‘Kim bir insanı haksız yere öldürürse bütün bir insanlığı öldürmüştür’ ayet-i kelimesini nasıl unutuyorsunuz? Ve siz Ahmet Yesevi’yi örnek alıyorsunuz değil mi Anadolu topraklarını vatanlaştıran Ahmet Yesevi’yi? Ne diyordu Ahmet Yesevi? ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyordu. Niye insanları yaşatmak istemiyorsunuz? Farklılıklara niye tahammül etmiyorsunuz? Siyaset sözle yapılır, siyaset sopayla yapılmaz. Siyaset silahla yapılmaz, siyaset nefret dili ve tehditle yapılmaz. Ben bunlardan hiçbir zaman korkmadım ve çekinmedim. Ben Manisa’da siyaset yaparken de bütün samimiyetimle söylüyorum hiç ayrım yapmadım. Bir kişiye ırkını, mezhebini, partisini sormadım. CHP’li milletvekilleri burada, HDP’nin milletvekilleri burada, sorabilirsiniz. MHP’nin milletvekilleri burada hepsinin işini yaptım ve hepsine iltifat ettim. İyi ki varsınız diye konuştum. Siz varsınız biz çekidüzen veriyoruz kendimize diye konuştum. Sinan Ateş olayını yapanlar failler değil efendim, arkasını bulacaksınız, arkası bulunmaz. Hem buradan kolluk, görevini yapamıyor siyaset baskı yapıyor ve kamera kayıtları yok HTS kayıtları yok hem de aynı zamanda burada yargı görevini yapamıyor. Benim olayımda benim davamın yargıcı bizzat yargı tarafından ve siyaset kurumu tarafından tehdit edildi. Allah nasip ederse, mayısta veya haziranda yapılacak seçim sonrası Ayhan Sefer Üstün ve Hasan Seymen ile beraber kimin kimleri nasıl tehdit ettiğini, nerede tehdit ettiklerini tek tek delilleriyle ispat edeceğiz.” diye konuştu.
30 Ocak’ta Hükümet Programını Açıklıyoruz
Bir sonraki ziyaretini Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi duayen gazeteci Saygı Öztürk’e gerçekleştiren Gelecek Partili Özdağ, 6'lı masanın liderlerinin 26 Ocak'ta İYİ Parti Genel Merkezinde bir araya geleceklerini hatırlatarak, “30 Ocak'ta ortak Hükümet Programı açıklayacağız. Bunu bir salonda gövde gösterisi şeklinde gerçekleştireceğiz. Her partinin kurmayları aylardır çok ciddi çalışmalara imza atıyor, bir hükümet programı hazırlıyor. Gelecek Partisinde ise eski Bakan Feridun Bilgin başkanlığında -ki kendisi Devlet Planlama Teşkilatı geleneğinden gelir- toplantılar yapılıyor. Örtüşemediğimiz konuları ‘Nasıl çözeriz' diye konuşuyoruz, konuştuk. Eğitimde, sağlıkta, turizmde, tarımda, kadın konusunda, gençlik konusunda, uyuşturucu ile bağımlılık gibi konularda sorunları tanımlıyor ardından çözüm önerilerini yazıyoruz. Önce her parti kendisi ayrı ayrı çalıştı ardından birleştirerek uzlaşı sağlandı. Genel başkanlara sunduk. Son kez gözden geçiriliyor. Uzlaşamadığımız hiçbir konumuz an itibari ile yok. Hükümet programımızı Arena Spor Salonunda geniş bir katılımla milletimize açıklayacağız” dedi.
ADAY AÇIKLAMASI ŞUBAT AYINDA
DEVA Partisi'nde, 6'lı masanın 12'nci toplantısının yapılacağını dile getiren Özdağ, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanının seçimi, hangi yöntemle milletvekili seçimine girileceği belirlenecek. Burada partilerimiz ve kendi beklentilerimiz önemli olmayacak, bu seçim tünelden önceki son çıkış. Uzun zamandır Türkiye’de demokrasinin adı var kendisi yok o yüzden bu son seçim. Cumhurbaşkanı adayımız şubat ayında açıklanacak. 6'lı masanın tek Cumhurbaşkanı adayı olacak. Milletvekili seçimleri için hangi yöntemle seçime gideceğimizi çoğunluğu nasıl sağlayacağımızı ve Cumhurbaşkanlığı protokolümüzü açıklayacağız. Bunu birileri kukla, vesayet gibi algılıyor. Şimdiki Cumhurbaşkanı yetkileri çok fazla. Bu sistemde Cumhurbaşkanı, bir tek kadını erkek, erkeği kadın yapamıyor geri kalan her şeyi Cumhurbaşkanı Kararı ile Kanun Hükmünde Kararnameler ile yapabiliyor. Sayın Erdoğan geçtiğimiz günler olmayan bir üniversiteye rektör atadı, bazen de rektörleri çok geç atadı farkına bile varmıyor. Çok ciddi bir bürokratik tembellikle karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda biz yetkilerin paylaşılabilir olmasını istiyoruz. Biz bu yetkileri cumhurbaşkanı, bakanlar, parlamento ve cumhurbaşkanı yardımcılarıyla nasıl paylaşacağımız konusunda bir protokol üzerine çalışıyoruz. Parlamento çoğunluğunu sağlamamız ve hızlı bir şekilde Parlamenter Sisteme geçmemiz gerekiyor. Şimdilerde zaten seçimin güncellenmesi konuşuluyor, tıpkı zamlara zam demeyip fiyat güncellemesi dedikleri gibi erken seçim için de güncelleme diyorlar. Demokrasilerde son seçim olmaz ama Türkiye'de bu son seçim olabilir. Türkiye iflasın eşiğinde. Tuşlara aynı anda basılıyor. Tehdit dilleri, siyasi mühendislikler, siyasi çeteler, korkular, korkutmalar öne çıktı. Seçime 4 ay var, Cumhur Masasının 4’lü yöneticilerini uyarıyorum: Lütfen kolluğu ve yargıyı serbest bırakın özgür çalışsınlar ama çeteleri mafyaları hukuksuz ve keyfi olarak davranan kim varsa zapt u rapt altına alın Türkiye kansız acısız bir seçim yaşasın.”
Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'e ateş eden ve ölümüne neden olan kişinin yakalanmamasını da eleştiren Özdağ, cinayete ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Belki de yakalanamayacak. Türkiye'de kolluk ve yargı baskı altında. Baskıyı yapan Cumhur İttifakı bir yandan kadrolaşmayla, işe girmelerine vesile olduklarıyla, bir yandan da hükümet gücüyle baskıları sürdürüyor. Sinan Ateş olayında esas katil yakalanmayacak. 4 ay sonra hükümet değiştiğinde bunun sorumluları yargıya hesap verecektir. Yaptıklarının yanına kâr kaldığını düşünmesinler. Basın, ifade hürriyeti de ciddi tehdit altında. İktidarın siyasi mühendisliklerine, her keyfi hamlesine hukuki, meşru ve ahlaki hamleyle karşılık vereceğiz. Onlar kendileri için, biz milletimiz için siyaset yapıyoruz. Milletimiz bize güvensin, herkes mutlaka sandığa gidip oyunu kullansın. Sandık güvenliği bize aittir. Oylarıyla vatandaşımız değişime imza atıp, tarihe not düşsünler. Tarih milletimizi yazsın.
Liderler nefret, tehdit dili kullanmasınlar. Yukarıdakiler öksürüyor, millet hastalanıyor. Yukarıdakiler tehdit ve nefret dilini kullanıyor, millet de etkilenip silah, sopa ve yumruklarını konuşturuyor. Halk işsiz, yoksul, aç, geçinemiyor. Bunlarla uğraşsınlar. Sözle siyaset yapsınlar, silahlarla değil.”
Özdağ ve beraberindeki heyet Flash Haber Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu’nu ziyaret ettiğinde ise kameralara anlamlı görüntüler yansıdı. Özdağ, gazeteci Uğuroğlu’nun bürosuna gözlerine siyah bant, ağzına siyah maske ve kulaklarını kapatarak giriş yaptı. “2021 yılı 10 Ocak Gazeteciler Günü münasebetiyle Orhan Uğurluoğlu'nu ziyaret etmiş, demeç vermiştik. Ardından hem Uğurluoğlu hem de şahsım saldırıya uğradık. Yine geçen sene Çalışan Gazeteciler Günü dolayısı ile ziyaret ettiğim Uğurluoğlu'na verdiğim demeçten bu kez de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı” diyen Özdağ, “Biz de bu sene iktidarın istediği; konuşmayan, görmeyen ve duymayan siyasetçi olmaya karar verdik. İktidar böyle bir siyasetçi, böyle bir gazeteci, böyle bir STK hatta böyle bir halk istiyor. Bu duygular içerisinde Gazeteciler Günü'nüzü kutluyorum!” ifadelerini kullandı.
Özdağ son olarak, “Gelecek Partisi olarak iş başına geldiğimiz ilk gün, iktidarın çıkarmış olduğu Dezenformasyon Yasasının içindeki zehirli olan 29. maddesini değiştireceğiz ve bir kanun çıkarırken önce paydaşlarımızla sonra o kanunu ilgilendiren kişi ve kurumlarla görüşeceğiz” diyerek gazeteciler geçmişten günümüze gelen sorunlarını çözüm önerileri ile anlattı.