PAZARTESİNDEN PAZARA TÜRKİYE’M (2022; 5-11 Aralık) -ÖZEL-

“HANÇER” (Minik Gelin HKG)

Güncel 9.12.2022 23:22:00 1
PAZARTESİNDEN PAZARA TÜRKİYE’M (2022; 5-11 Aralık) -ÖZEL-

Enpolitik’te bir süredir “Pazartesinden Pazara Türkiye’m” başlığı altında geçen haftanın önemli olaylarının bir özetini veriyorduk. Fakat içinde bulunduğumuz bu hafta (5-11 Aralık) “hançer” nedeniyle özel bir dosya açmak zorunluluk oldu. 

 

Çünkü bu hafta Türkiye’nin kalbine bir “zehirli hançer” saplandı.

Çünkü bu hafta bir “zehirli hançer” ile milletin kalbi delik deşik edildi.

Ancak buna hemen tepki verilmedi/verilemedi... birkaç gün sessiz kalındı.

Sessizlik Türkiye’nin kalbine ikinci kez bir “zehirli hançer” saplanması demekti.

Oysa yer yerinden oynamalıydı. Oysa kıyamet kopmalıydı.

Şimdi kopmayacaksa, ne zaman kopacaktı bu kıyamet?

Kim bilir? Belki çoktan kopmuştu... Kim bilir? Belki çoktan ölmüştük biz.

Onun için sessiz kalıyor, onun için tepki veremiyorduk...

 

HKG; O BİR “MİNİK GELİN”

Birgün Gazetesinden Timur Soykan’ın haberi düştü medyaya... Habere göre;

“İsmailağa Cemaati liderlerinden YZG’nin kızı HKG’ye 6 yaşında iken imam nikahı kıyılmıştı.” 

6 yaşında bir çocuk... Bebek denilebilecek bir yaş.

Bir oyun oynanmıştı çocuğa; iğrenç ve kirli bir oyun. Henüz 6 yaşında iken nikah kıyılmıştı. HKG 13 yaşında hamile kalmış ve 14 yaşında iken anne olmuştu.

Oyunun başkahramanları “sözde bir baba”, “sözde bir anne” ve “sözde bir koca” idi. Ve bu sözdeler başrolü HKG’ye vermişti.

Yerin, yerinden oynaması, kıyametin kopması beklenirken önce bir sessizlik çöktü ülkenin üstüne.

Hani “Bir haksızlık görürsek elimizle, gücümüz yetmiyorsa dilimizle, ona da gücümüz yetmiyorsa kalbimizle düzeltmemiz” (Hadis; Müslim, Îmân 78/Tirmizî, Fiten 11/Nesâî, Îmân 17) gerekiyordu. 

Üzerimizdeki bu sessizlik, HKG’nin 6 yaşında gelin olması kadar korkunç değil miydi?

 

İLK YAZILAR

Hürriyet’ten Ahmet Hakan 8 Aralık’ta, İslami bir çevre içinde doğduğunu, yakından tanıdığı ve bildiği cemaatlerde şimdiye değin böyle bir olayı ne duyduğunu ne de gördüğünü yazmıştı. 

“Sürekli, “Böyle bir olay nasıl olabilmiş? Bu nasıl vakıf? Bu adam nasıl İslami çevrelerin içinde barınabilmiş?” diye hayretler içindeyim.” diyen yazar olayı “Yansın bu dünya” dedirtecek kadar korkunç bulmuştu.

 

Habertürk’te Fatih Altaylı aynı gün (8 Aralık) “minik gelin” olayını kaleme almıştı. Altaylı, olayın sapkınlığı kadar ve hatta daha ötesinde bu olaya karşı sessiz kalınmasını ve örtbas edilme ihtimalini büyük sapıklık olarak görmüştü.

 

Yeni Akit’ten Ali Karahasanoğlu da aynı gün, bunun bir iftira olduğunu ve Timur Soykan’ı dikkate almadığını yazmıştı. Karahasanoğlu yazısında “Öteki Mahalleden” nikahsız birliktelikleri/ilişkileri örneklemişti.

 

TAKİP EDECEĞİZ!

8 Aralık Perşembe günü “iğrenç vaka” gündeme girdi; siyaset, kurumlar, STK’ler hareketlenebildi nihayet.  

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan açıklama geldi;

"Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olarak tarafımızdan, İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 'çocuğun nitelikli cinsel istismarı' iddiasıyla açılan davaya müdahil olunmuştur. Bakanlığımızca süreç yakından takip edilerek, bundan önce olduğu gibi ilerleyen dönemde de mağdura her türlü hukuksal destek verilecektir."

Bakanlığımız, daha önce de pek çok olaya “müdahil” olmuştu. Fakat o olayların pek çoğu da şimdi kamuoyu tarafından hatırlanmıyor.

Bakanlığın müdahil olması elbette önemli ve gerekliydi ancak HKG konusunda bir adım atılmış mıydı? HKG’nin korumaya alınması ve psikolojik destek konularında bir işlem var mıydı? Ve zanlılar hakkında tek bir söz...

 

Diyanetin olaya sessiz kaldığı eleştirileri yapılıyordu ama bir açıklama da DİB’ten geldi...

"Çocuklarımız bizim en hassas emanetimiz ve dokunulmaz değerimizdir. Çocuk haklarının korunması ve hayatın her alanında çocuğun yüksek yararının gözetilmesi dini, hukuki ve insani bir sorumluluktur. Çocuklarımızı her türlü şiddet ve istismardan korumak hem toplumsal hem de kurumsal vazifemizdir. Zira çocuğun örselenmesi, geleceğimizin yara alması anlamına gelir.

Son günlerde kamuoyunu meşgul eden ve medya organlarının gündemine giren kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi hususunda devletimizin ilgili kurumlarının konuyu hassasiyetle takip ettiklerine ve adaletin tecelli edeceğine inancımız tamdır. Ancak konunun yüce dinimiz İslam ile bağdaştırılarak Müslümanların itham edildiği bir sürece dönüştürülmesi son derece rahatsız edicidir. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bir defa daha ısrarla belirtmek isteriz ki, İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz. Çocuk istismarı ile mücadeleye kararlılıkla devam eden Başkanlığımız, toplumumuza her alanda olduğu gibi evlilik ve aile konusunda da sahih dini bilgi sunmaya kararlılıkla devam edecektir. Kamuoyuna saygıyla sunulur." 

 

Açıklama çok nahif (ince) ve geneldi.  DİB’e göre bireyler fiziksel ve ruhsal olgunluğa erişemeden evlilik söz konusu olamazdı... Çocuk istismarı konusunda Başkanlık mücadeleye devam edecekti. Evlilik ve aile konusunda sahih dini bilgi sunulmasında kararlıydı.

Ve en önemlisi “Müslümanların itham edildiği bir sürece” dönülmesiydi. 

Aslında Başkanlık da HKG ve failler hakkında tek “kelam” etmemişti.

 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, adı geçen Hiranur Vakfı’na müfettiş gönderildiğini duyurdu.

 

Siyasi partilerin genel başkanlarından ve yetkililerinden kınamalar geldi. Genel başkanlar ve yetkililer olayın takipçisi olacaklarını duyurdular. 

 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda; 

"Çocukların istismarını lanetliyoruz. Çocukların istismar edilmesi asla affedilmeyecek lanetli bir suçtur. Mağdurun yanında olacağız ve her türlü desteği vereceğiz. Mağdur her kimse yanındayız, suçlu her kimse karşısındayız. Devam eden hukuki süreçte çocuklarımızın üstün yararının gözetileceğine eminiz. Hukuki süreci en yakın şekilde takip edeceğiz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız da konuyla ilgili açıklama yapmış, İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davaya müdahil olmuştur." dedi.

 

Bu arada sözde babanın ailesinden, HKG’nin biri erkek olmak üzere üç kardeşinden yalanlama haberleri yayımlandı medyada. Kızlardan birinin “Biz kardeşimizi Timur Soykan’dan daha çok seviyoruz.” açıklamasının ne anlama geldiği anlaşılamadı.

Bir diğer haber de HKG’nin 6 yaşındaki gelinlikli fotoğrafı için geldi; Fotoğraf hafızlık törenleri etkinliğinde çekilmişti. 

Tuhaf değil mi?

Değilmiş... Hafızlık törenleri esnasında böyle kıyafetler, gelinlik giyilmesi gelenekmiş. 

Faraza gelenek olsun, böyle bir gelenek tuhaf değil mi?

 

Bir açıklama da Hiranur Vakfı’ndan geldi;

"Vakfımızın ismi zikredilerek verilen haberin içeriğinde yer alan ve mahkemelere intikal etmiş konu ile kurumsal olarak hiçbir ilgimiz bulunmamaktadır. Süreci devam eden bir davanın iddianamesinde yer alan suçlamalar dava sonuçlanmadan sadece iddiadan ibarettir. Vakıf yönetimi olarak dava sürecini takip edeceğiz. Hukuk sistemimize güveniyoruz ve mahkemenin en doğru kararı vereceğine inanıyoruz. Bir aile içerisinde yaşandığı iddia edilen ve mahkemeye intikal etmiş dava üzerinden bir kurumu karalamaya çalışmak ve İslami hassasiyetleri olan bütün insanları yaftalama niyetinde olmak en hafif tabirle kötü niyettir. Hiranur Vakfı olarak hiçbir kötü niyetin parçası olmayacağız ve Allah'ın izniyle faaliyetlerimize aynı inanç ve azimle devam edeceğiz.”

 

Vakıf da bu olayda “kurumu karalama” ve “İslami hassasiyetlere” dikkat çekmişti. Onlar da davanın takipçisi olacaklardı.

 

Genel olarak herkes iğrenç vakayı “çok sert bir biçimde eleştirir ve kınarken” yine herkes olayın takipçisi olduğunu açıklamıştı.

22 Mayıs 2023 tarihinde takipçileri de takip etmek gerek...

 

ADALET

Savcılık makamı dosyayı hazırlamıştı. İlk duruşma 22 Mayıs 2023 tarihinde görülecekti.

Çok sevilen/sevdiğimiz bir söz vardır ya: Geç gelen adalet, adalet değildir...

 

MÜHÜR

Hiranur Vakfı’nın binası kaçakmış. Bu nedenle bina İstanbul BB tarafından mühürlendi. İBB İmar Müdürlüğü 25.02.2022 tarihinde, binanın denetimi ve gereğinin yapılması için Sancaktepe Belediyesi’ne yazı yazmış ama yanıt alamamıştı.

İğrenç vakadan sonra ilk somut işlem binanın mühürlenmesi oldu.

 

YAZI VE DÜŞÜNCELER

Yazı, söylem ve sosyal medya paylaşımlarıyla sık sık gündem olan ilahiyatçı yazar İhsan Şenocak, HKG’nin kardeşlerinin videosunu baz alarak 6 yaş evlilik iddiasını “İslam’la Savaş” olarak yorumlamıştı.

 

Nihat Genç, “Tırpanı eline almış ve önüne geleni biçmekten” kaçınmamıştı. Genç, siyasi partilerin -konu cemaat ve tarikatlar olunca- tepkilerinin son derece yetersiz olduğunu belirtmişti. Cemaat, tarikat ve vakıf gibi yapıları da -İslam’a zarar verenlerin onlar olduğu düşüncesiyle- ağır biçimde eleştirmiş ve sözü “İstiklal Mahkemelerine” getirmişti.

 

Yeni Akit’ten Ali Karahasanoğlu tekrar yazmıştı iğrenç vakayı. Karahasanoğlu olayı iftira olarak görmeye devam ediyordu. Haberde ve iddialardaki çelişkileri ardı ardına sıralayan yazar, Mahmut Ünlü’ye de (Cübbeli Ahmet) çatmıştı. 

 

Saygı Öztürk’ün sorusunu cevaplayan Mahmut Ünlü, “O olayın aslını bilmiyorum. Benim yaklaşık 15 yıldır görüşmediğim kişinin yaptığı belirtilen konu mahkemeye intikal etmiş. Ne olmuş ne olmamış şimdi mahkemeye intikal ettiği için mevzuyu da bilmiyorum. 6 yaşındaki çocuğun evlendirilmesi hiç caiz olur mu? Ne İslam'da ne dinde ne Kur'an'da böyle bir şey olmaz. Ama hani Anadolu'da ‘Beşik kertmesi' olayı vardır. Bu, ergenliğe erdikten sonra 14- 15 yaşına gelir. O nikah ya devam eder ya da etmez. Evlilik öyle 6 yaşında olacak işler değil. Bunu ben dinde görmediğim gibi aklım da almıyor. Bunlar dinimize çok büyük zarar veriyor.” demişti.

 

Karar/Ahmet Taşgetiren... Temkinliydi yazar. Tepki vermeyen siyasi lider kaldı mı merakını giderdikten sonra “Acaba buradan yola çıkılıp din karşıtı bir atmosfer mi yaratılacak?” kaygısını belirtmişti. Ayrıca;

“Başka olaylarda da keskin siyasi kamplaşmada karşılıklı ithamlar söz konusu olduğunda “İddia doğru çıkmayabilir” gibi bir ihtiyat payı bırakmayı tercih ederim.” demişti. 

 

Karar’dan Mehmet Akif Beki de “Sana yapılsın istemiyorsan yapmayacakmışsın” başlığıyla konuyu yazmıştı. 

“6 yaşında evlendirilen çocuk gelin” skandalı, dini bir cemaat ve vakıfla değil de CHP camiasından bir dernekle ilişkilendirilseydi... Yani yedi göbek uzaktan bir irtibatı, iltisakı kurulabilseydi...

AK Parti Sözcüsü Çelik, yine ‘suç şahsidir’ diye herhangi bir kesime genellemeden mi tepki gösterirdi?

Dava sürerken sanıkların kimliğini afişe etmekten kaçınır mıydı?

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, suçlanan tarafın adını yine hiç anmaz mıydı? Mağdurdan yana davaya müdahil olmakta 2 yıl gecikir miydi?”

İktidar medyasının ilgili haberlerine bakın. Kerhen, yasak savmak için girdikleri haberlerde hiçbir isim, resim ve kimlik detayı yok. Yargı yerine geçip kimseyi peşinen tacizci, tecavüzcü, sapkın, pedofil ilan etmiyorlar. Bir kesime mal edip toptan karalamıyor, “falancaların zihniyeti işte budur” yaygarası basmıyorlar. Hukuka, lekelenmeme hakkına son derece saygılı ve dikkatli bir dilleri var. Bravo!” diyerek bir başka boyutu gözler önüne sermişti.

Beki’nin yazısında “Hocalar dinin, cemaatler İslam’ın kendisi değil” vurgusu önemliydi.

 

Yine Karar’dan Mehmet Ocaktan, “Kendimi bildiğim ilk günden buyana dindar bir mahalle içinde yer almaktan ve hayatımın böyle bir atmosferde şekillenmesinden hiç şikayetçi olmadım. Zaman zaman ciddi eleştirilerim, hatta hayal kırıklıklarım oldu, zaman zaman da bu mahalledeki dindarların, Allah’la insanları aldatmayı ‘dindarlık gösterisi’ gibi sunmalarından çok canım yandı.” demiş ve devamında M. Akif Ersoy’dan “Hüda’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda.” dizesini paylaşmıştı.

“Muhtemelen yarın çıkıp bu eleştirilerle dine ve dindarlara zarar verildiğini söyleyeceksiniz. Vicdanlarınız bu kadar mı karardı acaba… Bir kez olsun “Dine ve dindarlara bu kötülüğü yapmayın” diyemeyecek misiniz?” demişti.

 

Yeni Akit’ten Ali Osman Aydın, böyle bir olayın olmasının mümkün olmadığı kanaatinde bulunmuş ve bunun bir kanaat olduğunu vurgulamıştı.

 

Hürriyet’ten Abdulkadir Selvi “soru işaretlerine” dikkat çekmişti.

 

Tv100’den Erdoğan Aktaş “Neden Sustunuz?” sorusunu sormuştu.

 

Sözcü’den Yılmaz Özdil, “Bebek Gelin” yazısında geçmişte yaşanan örnekleri sıralamıştı.

 

Yine Sözcü’den Uğur Dündar, insanlık suçu olarak gördüğü bu olayları haber yapan gazetecilerin başlarına gelenleri yazmıştı.

 

Tv100’den Murat Kelkitlioğlu, DİB açıklamasını beklemişti;

“İlgili ilgisiz birçok konuda gündem olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nı bekledim sabırla… Kurum hiç vakit kaybetmeden bu konuda gerekli açıklamayı yapmalı, tavrını ortaya koymalıydı… Hutbeler bu konuya ayrılmalı, bu rezilliğin dinle, inançla hiçbir alakasının olmadığını, hatta dinen yasak olduğunu anlatmalıydı… Bu rezilliğin, tüm güzellikleri ve iyilikleri içinde barındıran dinimizde yeri olmadığını defalarca vurgulamalıydı…

Çünkü böyle durumlarda Diyanet’e ihtiyaç vardı…

Ve beklediğim oldu Diyanet İşleri Başkanlığı açıklamayı yaptı… Şimdi beklentim bu konunun Hutbelere konu edilmesi…”

 

Habertürk’te kadınların hepsi iğrenç vakayı sert bir biçimde kaleme almıştı.

Nagehan Alçı, baba ve damadın neden hâlâ ortalıkta gezindiğini sormuş ve çözüm önermişti. 

Ersin Övet, sözün bittiği yer derken hissiyatının berbat olduğunu dile getirmişti.

Kübra Par, istismara uğrayan çocuğa iftira atacak kadar alçaklar başlıklı yazısının sonunu DİB ile getirmişti;

“Dün Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bir şey demiş mi diye baktım. Diyanet’in sosyal medya hesabından paylaştığı bir tweeti re-tweet etmekle yetinmiş.

“İslam’a göre, bireylerin hem fiziksel hem de ruhsal olgunluğa erişmeden, aile kurmanın anlam ve sorumluluğunu idrak edecek rüşt yaşına gelmeden evlendirilmeleri söz konusu olamaz” diyor mesajda.

Yani sessiz kalmak istememiş ama ne mağdurun kimliğinden ne cemaat mensubiyetinden söz etmeden genel geçer bir açıklama yapmış.

Korkaklık zamanı değil. Bu tür olaylar insanları İslam’dan uzaklaştırıyorken en sert cevabı Prof. Dr. Erbaş’ın vermesi gerekirdi. Cemaatlerin mahalle baskısından çekinmemeliydi.”

 

Nihal Bengisu Karaca, üç gün boyunca inanmak istememiş ve “iftira payı” bırakmıştı ama olmamıştı. “Korkunç hikâyenin genel portresi: Biri tutmuş, biri pişirmiş, biri yemiş” başlıklı sert yazısını kaleme almıştı. 

 

Kemal Öztürk (Cinnet Geçiren Ülke) ve Nasuhi Akar (Yaşanmadan önce, acılardan sonra değil) yazılarını kaleme almıştı.

 

Özlem Zengin (AK Parti Grup Başkanvekili): Siyaset üstü bir meseledir/Gerekirse bir araştırma komisyonu kuralım/ Bu mesele AK Parti'ye, hükümetimize, bizlere saldırı yapılabilecek bir mevzu değildir/... yola çıkarak dindar insanlara saldırmayı da kesinlikle kötü niyetli olarak görüyorum/Annenin, babanın, failin ceza alması yetmez. Bunu destekleyen ve gören kim varsa, cemaatse cemaat, herkesin ifadeye çağrılması lazım.

 

Nihat Hatipoğlu: Çocuk tacizi, kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmesi, kadına şiddet gibi rezillikleri dinden kaynaklanıyormuş gibi sunmak ne kadar ahlaksızlık ise bu fiilleri işlemekte aynı derecede ahlaksızlıktır. Dinin hiçbir yanlışa onay vermediği ortada. 

 

GAZETELER (9 Aralık)

Hürriyet (Manşet):    O VAKFA MÜFETTİŞ

Sabah (Sayfanın altında küçük bir kısım): ÇOCUK İSTİSMARI İNSANLIK SUÇUDUR

Sözcü: Haberi manşetten veren gazete “Şarkıcı Gülşen’i bir cümlesi için hapse atan yargı ne bekliyor?” sorusunu sormuş.

Cumhuriyet: Haberi manşetten veren gazete “Atatürk’ün kapattığı tarikatlar son 20 yılda vakıf kimliği ile yeniden doğdu” üst başlığını atmıştı.

Yeni Şafak: KARANLIK HİÇBİR NOKTA KALMASIN

Karar (Sayfanın altında): ALÇAKLIK, ÇÜRÜMÜŞLÜK, ŞEREFSİZLİK

Akşam: İSYAN ETTİREN OLAYA DEVLET MÜDAHİL OLDU

Milliyet: TÜRKİYE LANETLEDİ

Yeni Akit: BİZ BU KEPAZELİKLERİ 28 ŞUBAT’TAN TANIYORUZ (Alt Başlık: Kardeşler gerçekleri ifşa etti)

Yeniçağ: HİRANUR VAKFI İNCELEMEYE ALINDI (Alt Başlık: Diyanet kınayanları kınadı)

Posta (Ortada bir haber): DEVLET PEŞİNDE

Yeni Asya: ÇOCUK İSTİSMARINA DA TOPTANCI SUÇLAMALARA DA HAYIR

Diriliş Postası: ÇOCUK İSTİSMARINA SEKÜLER İSTİSMAR

Korkusuz: 6 YAŞINDA KIZIMI EVLENDİRİRİM AMA O ŞEYE İZİN VERMEM

Yeni Birlik (Küçük haber): 6 YAŞINDA GELİN REZALETİ

 

Türkiye, Türkgün, Aydınlık, Milli Gazete, Takvim, Yeni Mesaj, Yeni Söz, Doğru Haber gibi gazeteler haberi ya hepten pas geçmişti ya da çok küçük bir yer vermişti.

 

SEHVEN BEĞENİ

Sosyal medyada, Aile ve Sosyal Hizmetler Antalya İl Müdürü Abdullah Çalışkan'ın, tarikatı destekleyen paylaşımları beğendiği haberi üzerine açıklama geldi;

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın Antalya İl Müdürü Abdullah Çalışkan tarikatı destekleyen paylaşımları beğendi haberine konu paylaşım genel beğeniler arasında sehven yapılan bir beğenidir. Bakanlığımızın bu konudaki duruşu ve girişimi ortada iken adı geçen şahsı ya da habere konu eylemi desteklemem asla söz konusu değildir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

SONUÇ

Elbette vaka iddia aşamasında olup savcılık tarafından dosya hazırlanmıştır. Dava 22.05.2023 tarihinde görülecektir.

Ancak olayla ilgili vahim bir iddia orta yerde durmaktadır.

Devletin, “devlet” olma gerekliliği bu olayda çok büyük önem arz etmektedir.

Devlet bu olayı ivedilikle, açık, şeffaf ve net bir biçimde, kamuoyunda en küçük bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde çözmelidir.

İddia doğruysa “iğrenç failler” en ağır cezaları almalıdır.

Yok eğer iddia doğru değilse, bir kumpas, bir düzmece ise, düzmece ve kumpasın failleri ağır ceza almalıdır. Ve sonuç kamuoyuna duyurulmalıdır.

Bu ve benzeri durumlarda başta Diyanet olmak üzere kurumlar “açık ve net” tepki koymalıdır. Genel çerçeve ve genellemelerle geçiştirilmemelidir.

Yine bu olaylarda, kendinden emin olan doğru ve dürüst cemaatler, tarikatlar ve vakıflar öncelikle karşı çıkıp net bir duruş ortaya koymalıdır. O zaman gerek İslam dini ve gerekse bu kuruluşlar zarar görmeyecektir.

Bir dine zararı “karşı mahalle” vermez/veremez. Ama bir dine, bir inanca, o dinin/inancın bağlıları en büyük zararı verir/verebilir/vermiştir.

Cemaat, tarikat, vakıf ve benzeri yapılar acilen gözden geçirilmeli, STK olarak yeniden yapılanmalıdır/yapılandırılmalıdır. Bu yapılanma açık ve şeffaf olmalıdır. Bu yapıların geleni, gideni ve özellikle finansı mutlaka ve mutlaka devletin gözetimi ve bilgisi dahilinde olmalıdır.

 

VELHASILIKELAM

Önce vicdan...

Önce ahlak...

Önce adalet ve merhamet...

Ve tabii ki akıl...

Ve özellikle bu tip yapılar ve mensupları için ÖNCE ALLAH KORKUSU...  

 

ENPOLİTİK HABER/10 Aralık 2022


Gürsel Çekmegül
10.12.2022 14:44:46
Geldiğimiz nokta ; Önce sahiplen ve şiddetle eleştir ,sonra sahiplenme ve mucadele ediyor gibi laf gevelemesi, daha sonra ortalık sakinleyince kabullenme,.en sonunda temizlik hareketleri ve siradan bir olay gibi unutturma..

Perşembe 28.8 ° / 18.3 °
Cuma 30.8 ° / 19.8 °
Cumartesi 31.3 ° / 19.6 °