Tarih: 23.08.2022 09:41

Doç. Sinan DIZMEN: Konservatuvarlar ile Müzik Egitimi Bölümleri’nin Amaçlari Faklidir…(2)

Facebook Twitter Linked-in

AY: YÖK yasasi ile Konservatuvarlar ile Egitim Fakülteleri, GSE Böl. Müzik Egitimi ABD ve GSF /Sanat ve Tasarim/Güzel Sanatlar ve Mimarlik Fak. Müzik Bölümleri birbirine karismis durumda. Ne dersiniz?

DIZMEN: 2547 son derece yetersiz ve içinde hatalari olan bir Yasa. Ama ben tüm suçu yasada aramak istemiyorum. Yasalar insanlar için. Burada en önemli etken insan kalitesi. YÖK, bugün kendi kanununa bile sahip çikamayan daha dogrusu sahip çikmak istemeyen bir kurumdur maalesef. YÖK’ün en zayif oldugu alan zaten Sanat alani. Neyin “Sanat” neyin “Zanaat” oldugu konusunda kafalari çok karisik. Elbette gerçekten dogru ve egitim odakli bir is yapmak istenilse bunun gerçeklesmemesi söz konusu olamaz. Ama ben böyle bir irade görmüyorum.Diger yandan Üniversiteler de Güzel Sanatlar alanini veya Konservatuvarlari çok kolay alanlar saniyorlar. Bir hevesle açip yol aldikça islerin sandiklarindan daha karisik oldugunu görüp, isin ucunu birakiyorlar. O  zamanda Sanat Dallari eksik, yetersiz kadrolu, atil, dogustan sakat kurumlar haline geliyorlar. Eksik ve islevsiz Fakülteleri veya Bölümleri ayakta tutabilmek için birbiriyle ilgisi olmadigi halde sirf içinde sanat kelimesi geçtigi için birimleri birlestirmeye çalisiyorlar. Bölüm veya Fakülte kapatmamak için YÖK’de buna göz yumuyor.

AY: 2547’de Konservatuvarlar ve yukarda bahsettigimiz birimlerin farkli olduklari açiklandigi halde, neden uygulamada birçok yönetmelik gözen kaçiriliyor?

DIZMEN: Ben bu konularda öyle çok yazli basvuruda bulundum ve öyle cevaplar aldim  ki, genel kanaatim; YÖK ve ÜAK aslinda yapilan her seyin farkinda. Ama ne Konservatuvar egitimini, ne Güzel Sanatlar egitimini ciddiye aldiklari ve önemsedikleri konular  degil. Umursamiyorlar da. En basit örnek:

2547 sayili Kanunun “Doçentlik ve Atama” alt baslikli 24. Maddesinde, “Doçentlik basvurulari için asagidaki sartlar aranir” denilmis ve su sekilde siralanmistir: 

“(1) Bir lisans diplomasi aldiktan sonra, doktora ile tipta, dis hekimliginde, eczacilikta ve veteriner hekimlikte uzmanlik unvanini veya Üniversitelerarasi Kurulun önerisi üzerine Yüksekögretim Kurulunca tespit edilen belli sanat dallarinin birinde yeterlik kazanmis olmak”.

Burada bahsi geçen yeterlik elbette “Sanatta Yeterlik” diplomasidir. Ancak biliyoruz ki ÜAK 2018 senesine dek çikardigi tüm “Doçentlik Sinav Yönetmeliklerinde” yukaridaki maddeyi, bence bilerek “Türkiye’de doktora, tipta veya dis hekimliginde uzmanlik veya sanatta yeterlik ögrenimini tamamlamis veya yurtdisinda yapilmis olan doktora, tipta veya dis hekimliginde uzmanlik veya sanatta yeterlik ögreniminin denkliginin kabul edilmis olmasi,” diye degistirmistir. 

Aradaki fark çok net. Kanun sanat dali doçentlik basvurularinda “Sanatta Yeterlik” ararken, Yönetmelik; “bütün diplomalarla basvurabilirsiniz” diyor. Doçentlik sinavi hakkinda çikarilan bir yönetmeligin dayanak aldigi Kanunla çelismesi mümkün degildir. Ama yillarca bu duruma göz yumuldu. Sonunda sanirim yogun sikayetler üzerine 2018 senesinde ÜAK bu maddeyi Kanuna göre güncelledi. Ama is isten geçti yüzlerce Egitim Fakülteli, Konservatuvarlarda Ögretim Üyesi oldu.

AY: “Konservatuar disindaki birim mezunlarinin Konservatuvarlarda görev almamasi gerek, çünkü, onlar ögretmen yetistiriyorlar” sözünüzü açar misiniz?

DIZMEN: Elbette. Konservatuvar egitimi farkli bir alan. Konservatuvarlar sahne üstü performans sanatçisi yetistirirler,bu sebeple egitimi biyolojik açidan bir Modifikasyon Egitimi’dir. Modifikasyon; çesitli dis etkenlerle genlerin isleyisinde meydana gelen degisime verilen addir. Bir performans sanatçisi, ya bir enstrüman  çalsin, ya da vücudunu bir enstrüman gibi kullansin, bu yönde gelisme kaydetmek zorundadir. Bir sporcu gibi. Sanatçi da ihtiyaç duydugu uzuvlarini gelistirmek güçlendirmek zorundadir. Zaten bu uzun çalismalar sonucunda ilgili uzuvlarda deformasyonda görülür. Diger yandan alinan yogun  teorik dersler de sahne üstü performansi destekleme amaçlidir. Sürekli tekrara dayali ve sifir hata odakli çalismalar ile mükemmele ulasmak zorundasinizdir. Ancak bu sayede sanatçi duygularini tam olarak seyirciye aktarabilir ve seyirci, sanatçinin yaptigi performanstan keyif alir, etkilenir.

Egitim Fakülteleri Müzik Ögretmenligi Anabilim Dallari ise Ilkokul, Ortaokul ve Liseler’de müzik dersleri için ögretmen yetistirirler. Belli bir sanat dalinda uzmanlik çalismalari yoktur. Müzik teorisi, ses, seçilecek bir enstrüman, koro ve pedagojik formasyon üzerine egitim verilir. Aslinda Müzik Egitimi çok önemli bir  alandir. Müzik Ögretmenleri, her yastan ögrenciye,genel müzik bilgisi ögretmenin yani sira, var olan yeteneklerini degerlendirmelerine de yardimci olurlar.

 “Günümüzde taninan bir çok  sanatçinin, yeteneklerinin müzik ögretmenleri tarafindan kesfedildigi”. çok duydugumuz bir cümledir;

Sonuçta Müzik Ögretmenleri, gelecegin sanatçilarinin sahip olduklari yetenekleriyle ilgili temas kurduklari ilk rehberleridir.Onlarin kesfettigini bizler Konservatuvarda islemeye baslariz.

Bu farki Genç Cumhuriyet, 1924 senesinde Musiki Muallim Mektebini kurduktan 12 yil sonra anlamis, ihtiyacin “Sanatkar” yetistiren bir Konservatuvar yapilanmasi ile giderilebilecegine karar vermistir. Hatta yurt disindan Konservatuvar Müzik alani için ünlü besteci Paul HINDEMITH’i Sahne Sanatlari için Karl EBERT’i Türkiye’ye davet etmistir. Bu, hedeflenen  isin ne kadar ciddiye alindiginin bir göstergesidir.

Ama bu gün geldigimiz noktada YÖK, bu ayrimi ciddiye  almamakta, Konservatuvar egitimini siradanlastirmaya çalismaktadir. Oysa Konservatuvar egitimi ile Egitim Fakültelerinin verdikleri egitim arasinda farki mahkemeler bile bilmektedir.

Danistay 8. Dairesi’nin karar yili ve 4323 Esas No’lu kararinda;

“Olayda davacinin konservatuvar mezunu olmayip Gazi Üniversitesi, Gazi Egitim Fakültesi, Müzik Egitimi Bölümü, San Ana Sanat Dalindan mezun oldugu görülmektedir. Egitim Fakültelerinin dogrudan ögretmen yetistirmeyi, konservatuvarlarin ise öncelikle sanatçi yetistirmeyi amaçlayan egitim kurumlari olmasindan dolayi, konservatuvarlar ile egitim fakültelerinde sürdürülen lisans egitimlerinin amaçlari birbirinden farklidir. Ayrica bu iki kurumda sürdürülen ders programlari arasinda da önemli farkliliklar bulunmaktadir.

Bu durumda, konservatuvarlar ile egitim fakülteleri mezunlari esdeger kabul edilemeyeceginden, egitim fakültesi mezunu olan davacinin sözlesmeli sanatçi ögretim elemani olarak çalistirilmasi isteminin reddedilmesine iliskin islemde hukuka aykirilik bulunmamaktadir” 

diyerek son derece dogru bir tespitte bulunmustur.

 

AY: Yukarda bahsettigimiz gibi “Egitim Fakülteleri” ile “Konservatuvarlar” arasindaki “egitim alan ve hedefleri”, kanun ve yönetmelikler bakimindan da son derece nettir. Dediginiz gibi, egitim verdikleri alanlarin farkli olduguna dair bir mahkeme karari dahi bulunmaktadir. Neden uygulanmiyor?

 

DIZMEN: Biraz önce belirttigim gibi, ilk sebep Konservatuvarlar egitimini ciddiye almamak. Ikinci sebep yüksek sayida mezun veren Egitim Fakültelilere kadro imkani saglamak. Günümüzde kanun ve yönetmelikler çok rahatlikla göz ardi edilebiliyor. Eger yapilmak istenen konuda hukuki bir engel varsa onun arkasindan dolanmayi gayet iyi biliyor bürokrasi. Ta ki  birisi sikayet edene kadar. Ama mahkemelerde uzun zamandir sikayet eden kiside ehliyet aliyor. Yani siz bir hukuksuzlugu mahkemeye tasirsaniz senin buradaki menfaatin ne diye soruyor. Eger direkt bir menfaat ya da zarar gören taraf olmadiginiza hükmederse, dava açma hakkinizi elinizden aliyor. Mesela ben iki kere bu konuda kanun uygulanmiyor, yasalara aykiri islem yapiliyor diye mahkemeye basvurdum. Bana ehliyetsizlik verdi. Hakime anlatamiyorsunuz ki, bu is egitim isi ve kamu düzenini ve kamu yararini direkt etkiliyor. Kamu yarari veya zarari her Türkiye Cumhuriyeti Vatandasini ehliyet sahibi yapar. Ayrica yapilan bir hukuksuzlugu ihbar etmemek de TCK’ya göre suçtur. Ama pratikte hiç biri uygulanmiyor. Hak aramak için mahkemeye gitmek de sinirlandirilmis durumda. YÖK ve ÜAK, idari bir yaptirima tabi olmayacaklarini bildiklerinden sizin sorulariniza ve sikayetlerinize de oyalayici cevaplar vererek geçistiriyorlar. Bundan sonraki yazim bu cevaplar üzerine olacak zaten.

AY:  Çok fazla dile getirilen;”Unvanlar geldi, sanatçilik/yorumculuk gitti” sözü dogru mu?

DIZMEN: Kesinlikle. Herkesin bildigi üzere Üniversitelerde unvanlar belli kriterler göre veriliyor. Çogunlugu bilim alanindan olusan birimler nedeniyle senatolarin aldigi kriterler de Bilim alanina göre düzenleniyor. 

Mesela; makale YÖK’ün en sevdigi konu. Bu nedenle de belli indekslerde yayinlanan makaleler ciddiye aliniyor. Her yerde yayinlanan makaleler geçerli sayilmiyor. Nedeni, makale içerigi ve kalitesini, belirledikleri indeksli dergilerin hakemlerine birakiyorlar. Geriye puanlama yöntemiyle sayi/adet yarisi kaliyor. Ayni hususlar kitaplar, bildiri ve kongreler için de geçerli olabiliyor. Belli kriterler konuyor ve o kriteri saglayan çalismalarin adetine bakiliyor.

Ama Konservatuvarda kalite bilimsel yayinla saglanmiyor. Konservatuvarlarda kalite belirleme, performans ile saglaniyor. O performansin arkasinda pek çok detay da var. Teknik seviye ve dönemsel stil ve yorumlama,repertuar zenginligi gibi. Bunlarin hepsi belli bir kültür ve birikim ile enstrümana yansiyan unsurlar. Iste bu kisim Konservatuvarlar için makalenin içerigi kismini olusturmaktadir. Ama bizde yapilan performansin nerede, hangi salonda veya orkestra ile yapildigi ile ilgili bir kriter yok. Böyle olunca da 25 kisilik evden bozma salonlarda 10 konser veren birisi bile Doçentlik basvurusunda bulunabiliyor. Ya da orkestra eslikli tek bir solo konser vermeyen kisi Profesör olabiliyor.

Örnegin ilk aklima gelen, Devlet Orkestralari ile en azindan 4 ya da 5 solo konser verme zorunlulugu olsa, sadece bu bile akademisyen kalitesini ciddi anlamda epey yükseltir. Çünkü Devlet Orkestralari solist konusunda seçicidirler. Devlet Orkestrasi ile konser, zorunlu dergi indeksi gibi düsünülebilinir. Devlet orkestralari veya sahne sanatlari için Devlet Opera ve Baleleri ile solo performans zorunlulugu getirilmelidir. Devlet Opera ve Balesi Kanunda böyle bir madde var. Teknik Kurulun oluru ile disaridan basvuru yapabiliyorsunuz. Görev talep edebiliyorsunuz. Bunlar sadece düsünce . Bu veya buna benze fikirler çogaltilabilir.

Devam edecek…




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —