Hüseyin Acarlar köşe yazıları ile artık enpolitik'te...

Hüseyin Acarlar, değerli düşünceleri ve yazıları ile artık sitemiz enpolitik'te...

Güncel 20.10.2021 08:20:00 0
Hüseyin Acarlar köşe yazıları ile artık enpolitik

İnternet gazetemiz enpolitik, kadrosuna Fikir adamı ve Yazar Hüseyin Acarlar’ı da katarak  okurlarına tarafsız, ilkeli ve gerçekçi haber akışı sağlamaya devam ediyor.

HÜSEYİN ACARLAR KİMDİR?

1971 Siverek / Şanlıurfa doğumlu uzun yıllar özel öğretim kurumlarında felsefe, psikoloji, mantık, Eğitim Bilimleri  dersleri verdi, yöneticilik yaptı. İş adamıdır. Ulusal ve yerel yayın organlarında köşe yazarlığı yaptı. Yayınlanmış beş kitabı bulunan Acarlar evli ve dört çocuk babasıdır.

Hüseyin Acarlar’ın bugün yayımlanan “Kleptokrasi- Plütokrasi- Demokrasi Bermudası” başlıklı yazısı şu şekilde:

Nekrofili (ölü sevici) ideolojilerin ayyaş diskurları, insanlığa erdemli bir yaşam vaat etti. Aydınlanma, modernleşme küreselleşme…

Sonuç; insanlık bütün değerleriyle varoluşsal kriz yaşıyor. Üstelik bu kez biyogüvenlik sorunuyla karşı karşıya…

Beyinsiz (ideolojisiz) olması gereken devletler, anlamsız ama amansızca beka sendromuyla yurttaşlarının beynini boşaltmayı hükümranlık adına uygun gördü.

Sonuç; Demokrasi, bütünüyle tecimsel ama kutsal sayılan söylemler üzerine otokrasiye razı ve onu kutsayan tuhaf, ezoterik bir o kadar trajikomik siyasal alanın adı oldu.

Eski Yunan mitolojilerinin kahramanı Prometheus’un tanrılardan ateş çalmasından mıdır nedir, hırsızlık Grek kültüründe kutsandı. “Kleptokrasi (hırsız- egemen ilişkisi) Grek kültüründe kutsandığı kadar demokraside kutsandı. Kleptokrasi bugün modern dünya sistemlerinin vazgeçilmez yegane bileşeni. Çalan çalana…

Sonuç; “Plütokrasi…”   Yani varsıl (zenginliğe dayalı) - egemen yönetimi.

Oldukça entelektüel görülen yönetimsel kavramların pratikte bir karşılığı olmadığı aşikârken -en basitinden en demokratik ülkelerin vesayet savaşları bunun bariz örneğidir-ulus ve ulus ötesi siyasetteki takiyyeciliğin içselleştirilip bağnazca adalet ve erdem terazisinde kantara çekilmesi efkâr-ı umumiyenin vaka-i adiyesinden sayılır oldu.

Oluşan nefret dili ve kendini öteki üzerinden konuşlandırma pratiği iyice beyinsizleşen ortamın kalbini de çaldı. Dijital platformlarla etik değerlerden iyice soyutlanan kopyala yapıştır ve savuştur siyasal iletişim ile politik çelebinin havaya saldığı kendi gazına tepik sallama ucubeliği karşısında tarafgirlerin misk-i amber muamelesi, bir tuhaf cihangirliği de beraberinde getirdi.

Ulus ve ulus ötesi atmosferinin bileşenleri nerdeyse bütünüyle marazlı. 

Erk ve söz sahibi olmayı nasyonalist eğilimler, etnik kaşımalar üzerinden yapan bir çatışma alanında; oluşan tarafların şiddet ve cebir üzerinden meşruiyet çabası, var olabilen birinin diğerini çember dışına itmeye çalıştığı gönence bakışlı pergelde sonuç; kan ve gözyaşı yoğunluğunu arttırmaktan başka ne olabilirdi ki? Salt güvenlik politikaları üzerinden bir çözüm, çözüm olabilir mi?

Kendini etnik açıdan üstün görme primitif güdüsü olsa olsa Etnik Kleptokrasidir… Bundan insanlığa hayır beklenmez. Bunun adı faşizmdir.

Tanrıdan rol çalarak haşa ALLAH adına, din hüviyetini kesbetmek ve tek/elde idare etmek için diğerini alabildiğine heterodoks olmakla ve kıyasıya küfürle, gavurlukla suçlamak ezcümle yeryüzü tanrılığına soyunup, insanlığı en kutsal değerin ismiyle aldatmaktır. İster teokratik ister yarı monarşik bu düşünceden insanlığa hayır gelir mi? Suudi prensiyle Vatikan yada Tel aviv arasında nüans çok mu fazla?

Ulûhiyet biçilmiş şahısların  – bu dinsel kimlikle ulusal kimlik ile siyasal kimlik üzerinden de olabilir, farketmez-  insanlığın  erdem ve faziletlerini iç etmek için diğerlerini bu değerleri araçsallaştırarak iğfal etmekle itham etmesi, siyaseti de diğer bütün değerler gibi şirazeden çıkarmaktan başka ne işe yaradı? Meydanda  din, camide siyaset çeken hokkabazlardan illallah …

Siyasal erk bu çeşit; nebbaşlar, yoldaşlar, dindaşlardan kurulu olduğu sürece buna taraf olmak hangi siyasal zekâya meftunluğu fâş eder acaba? Neticede nepotizmin kılıfına uydurulup orta yere serilmesi değil mi? Benim cemaatim en hak yolda diyen ile benim ailem en temiz aile, benim ırkım en üstün ırk, benim partim en doğru parti söylemi, tartışmaya açık konuşulabilir bir atmosfermidir?  Bu suhulet ve uhulet atmosferi olabilir mi?

Er işine yaraşmayan yöntemlerle bel altı mecrada öldüresiye vuruşumalardan insanlığa adalet, eşit bölüşüm ve özgürlük gelecek miş. Peh peh peh…

Toplumsal ahlak binasının her direğine balyoz vura vura; karşılıklı suçlamalar, aşağılamalar, teşbih ve telmihler, direkt ve endirekt vuruşlar, kaleden çok türbindekilere oynama telaşıyla bütün aleyhlerine çalan düdüklerde günahın gerekçesi hakemi sayanlar, bize taraf olmaktan başka ne vaat ediyorlar dersiniz?

Her türlü akıldışı eyleme bugün gık diyemeyen ağalar yarın, hık diyecekler mi ki?

Sonuçta çözüm için saplantılardan, urbalardan ve bârlardan ırak berrak bir zihin, samimi bir kalb gerek.

İlişkiler siyasetinden uzak,  ilkeler siyasetine dönmek sadece siyasilere tavsiye edilecek bir erdem değil bütünüyle toplumun her katmanına değer katacak bir aforizma olarak görülmeli. Siyasetçi sonuçta bir yönüyle toplumun aynasıdır. “Kureyşin hak peygamberindense kavmimim yalancı peygamberi  bana daha sevimlidir” diyen her türlü yobazlığa, etnik, kültürel, dinsel, mezhepsel düşmanlığa la...

İllaki ALLAH..


Çarşamba 39.4 ° / 25.3 °
Perşembe 41.5 ° / 26.9 °
Cuma 41.1 ° / 29.3 °