Gazeteci yazar Veysi Dündar, koronavirüs krizi boyunca yapılan iktisadi adımları Ocak medyadaki köşesinde ele aldı. 'Krizin en ağır boyutlarında ikinci haftasını eda ettiğimiz bu günlerde neredeyse işin iktisadi boyutunda “hemen hemen” hiçbir şey yapılmadı.' diyen Dündar, 'hemen hemen' dediği kısmı açıklayarak, yapılanları madde madde yazdı.
İşte Dündar'ın 'Koronaya Karşı Devletten Beklenen Yardımlar' başlıklı yazısının tamamı:
'Antik dünyanın düşünürü Tacitus der ki;
“Sizi kimin kontrol ettiğini anlamak isterseniz, kimi eleştiremeyeceğinize bakın.”
Bu kriz bir şekilde biter, Türkiye ekonomik olarak da görece ağır yara almadan buradan kurtulursa, bundan sonra seçime, meclise falan da gerek olmayacaktır.
Çünkü krizin en ağır boyutlarında ikinci haftasını eda ettiğimiz bu günlerde neredeyse işin iktisadi boyutunda “hemen hemen” hiçbir şey yapılmadı.
Haksızlık ettiğimi düşünenler olabilir.
Ancak alınan önlemlerin detaylarına bakıldığında “hemen hemen” ifadesinden kastım anlaşılacaktır.
Yapılanları sayalım :
*Normal zamanlarda bile zor ödenen vergiler ötelendi (o da Marttan itibaren)
*Krediler ötelendi (her banka kendi tercihine göre ve maliyetine kendi katlanarak. Burada parantezi büyütüyorum. Bankalar suyla çalışmaz. Bankalara paralarını ödünç verenlerin faizleri değil, bankalardan borç alanların alacakları ötelendi. Sadece Halkbank’ın o da belirli bir kredi türünde faizsiz öteleme yapıldı. Bu da aslında devletin cebinden bir kesime kaynak aktarımı ki, bu da kendi içinde sorgulanmalıdır. Kredilerin ötelenmesi makul, faizsiz yapılması gayrı makuldür. Bunun yükünün bankalara yıkılması kısa vadede makul olsa da, uzun vadede mutlaka finans sisteminin sıhhati için yeniden değerlendirilmelidir.)
*50 Milyar TL KGF garantili kredi ile ticarete destek verildi. Bu kredileri sokağa zor çıkılan günlerde; hangi bankacı, hangi analizle, sokağa çıkmayı başaran hangi firmaya kullandırdı? Merakı muciptir.
*10 Bin TL ihtiyaç kredisi ile bireylere destek olundu. Bu kredilerin de hangi arada vatandaşla buluştuğu merak edildi.
*Öte yandan ilk pakette yer alan ulaşımda KDV indirimi uçaklar yere inince berhava oldu.
*Kimse otellere gitmediği için konaklamaya yapılan sübvansiyon ve neden yapıldığı anlaşılmayan otel kiralamada indirim vs de temelsiz kaldı.
*Konut kredilerindeki kredilendirme oranına yapılan hafifletme de, krize karşı pek bir çare olmadı.
*Kısa çalışma ödeneği vs denilerek işsiz kalanlara maaş ödemesi yapılacağı anlaşılmakla beraber, bunun herkesi ve her firmayı karşıladığına dair bir bilgi almadık.
Diğer bazı detay uygulamaları bir kenara bırakırsak yapılanlar bunlar.
Firmalar kiralarını, maaşlarını ödesinler diye kredi kullanacaklar fakat bu krediye ulaşamayanlara ne olacak bir açıklama yapılmadı.
Ayrıca kısa çalışma ödeneği varsa neden firma maaş ödemek için kredi alıyor? Bu da ayrı bir soru.
Bütün bu sürecin içinde bir çeki yazılana, kredisini ödeyemeyene mücbir sebep işaretlemesi yapılacağı da ayrıca belirtildi.
Bu son cümleye baktığımızda aslında alınan önlemlerin ne kadar işe yarayacağına dair olarak da çekincenin olduğu anlaşılıyor.
Devlet yapacağı desteğin, alacağı önlemin çare olacağına inansa bu cümleyi hem de ilk günden kurar mı?
İşte tam da bu yüzden bu krizden yüzü ak çıkacak bir ülkenin, bu kadar mütevazı bir destekle bunu başardığı takdirde krizden sonra kimseye teşekküre de ihtiyacı olmayacaktır.
Abarttığımı düşünenlere şu kıyaslamayı sunuyorum :
IMF: 1 trilyon $, Hızlı Kredi İmkanı
ABD: 2.2 t $ FED: 700 milyar $
AMB: 750 mlr €
Almanya: 700 mlr €
İtalya: 400 mlr €
İngiltere: 300 mlr £
Fransa: 250 mlr €
Bütün bunlara karşı Türkiye almadığı vergileri de dahil ettiği hesapla 100 mlr TL=15 mlr $ vererek krizi savmaya çalışıyor.
(Kaynak)
Yukarıdaki tabloya hangi koşulda kime verileceği meçhul kredileri de dahil etseniz, ortada çok ciddi bir vakum olduğu aşikar.
Türk halkı neredeyse sokağa çıkmadan sadece gıda ve temizlik ürünleri tüketerek, evinde oturan insanların gücü yetenlerin ulaşabildiği tüketim gücü ile dönen çarkın yettiği kadarıyla ayakta kalmaya çalışıyor.
Devlet vatandaştan destek talep etti fakat “herkes başının çaresine baksın” demeyi de ihmal etmedi.
Anarşizm eline silah almak değildir.
Anarşizm felsefi bir akımdır.
Friedrich Nietzsche’nin şu sözlerinden durumu daha iyi tanımlayan ne olabilir?
“Devletin her sözü yalandır. Sahip olduğu her şey çalıntıdır.”