Tartışma programlarında yapılan yorumlara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Davutoğlu, “Bizlerden herhangi bir konuşmacı davet etmeksizin bizim gıyabımızda bizi tartışmaları da tarihe geçeçek bir vaka oldu. Ümit ederim ki bundan sonra bizler görüşlerimizi dile getirdikçe bunları kamuoyuna yansıtacak araçlar oluşur” dedi.
Ahmet Davutoğlu toplantıya katılan 132 üyenin tamamının oyunu alarak Gelecek Partisi Genel Başkanı seçildi.
Parti Yönetim Kurulu, Etik Kurulu, Disiplin Kurulu yedek ve asil liste şu şekilde oluştu:
Kurucular Kurulu için “çok iyi” olarak niteleyen Davutoğlu, “Arkadaşlarım teveccüh ile Genel Başkanlık görevini tevdih ettiler. Genel Başkanlık ağır bir yüktür. Bu bağlamda 3 kurulumuz seçiliyor. Parti yönetim, disiplin ve etik kurulları oluşturuluyor. Bu kurullar seçildikten sonra diğer kurullarımız oluşacak.” diyerek ekledi.
Davutoğlu’nun açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
Bir hafta boyu tartışma programlarında hangi yönde yorum yapılmış olursa olsun, hepsine teşekkür ediyorum önem verdikleri için. Ama bu programlar yapılırken Gelecek Partisi acaba ne düşünüyor diyerek bizlerden herhangi bir konuşmacı davet etmeksizin bizim gıyabımızda bizi tartışmaları da tarihe geçeçek bir vaka oldu. Ümit ederim ki bundan sonra Gelecek Partisi faaliyet yaptıkça bizler görüşlerimizi ifade ettikçe, bunları kamuoyuna yansıtacak araçlar oluşur.
Sizler, basın mensupları demokrasimizin en büyük gücüsünüz. Ümit ediyorum Türkiye demokrasimiz gittikçe çeşitlenir, kaybettiği bazı değerleri yeniden keşferder, siyasi nezaket üslubu içinde bunu görür.
“Bugün kurucular kurulu ile bir araya geldi. Önce 1 haftanın değerlendirmesini yeniden yaptık. Genel başkanlık ağır bir yüktür. Hedefi de kurumsallaşmayı sağladıktan sonra bu emaneti alıp daha iyi daha ehil nesillere tevhi etmektir. Biz de bu görevi üstlendik.
Müslüman, Hıristiyan, Sünni, Alevi, Kafkas kökenli olmak üzere hepimiz bir aradayız. Bizim temel hedefimiz kurumsallaşmayı en iyi şekilde yapmak. Halkımızın beklediği iletişim yöntemini ve politikaları ortaya koymak. Allah utandırmasın.
Gerek şahsiyetime gerekse temsil ettiğim arkadaşlarıma yönelik ağır suçlama olunca cevap vermek hakkımızdır. Sayın cumhurbaşkanı düşen bir yaprak dökmüş, biz doğan baharı görürüz. Cumhurbaşkanlığımızın yaptığı atfa gelince o konuşmayı milletimiz çok iyi hatırlamaktadır. Bir kriz yaşanmasın, bütün acımı yüreğime gömerek o konuşmayı yaptım. Türkiye'de cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık arasında bir çatışma doğmasın diye yaptım. Cumhurbaşkanı benim kadim dostumdur bu hukuk bozulmasın diye yaptım. Aramızdaki mutabakatın gereği bunu yaptım. Cumhurbaşkanı elini vicdanına koysun 3.5 yıl bu mutabakata sağdık kalmak adına her türlü hakarete trol çetelerinin saldırılarına sabırla tahammül ettim. Konferanslarım engellendi.
Üç buçuk yıl hayatı düşünce üretmekle geçen bir insana üniversiteler kapandı. Bırakın mülakat yapmayı adımızı anan basın örgütleri tehdit edildi. Bütün bunları sineye çekip siyasi hayata geri dönmez cumhurbaşkanına herhangi bir şey söylemek sözünü ettiğim şeyi takip ederdim ama 3,5 yıl sonra Türkiye’nin getirildiği yer, nepotizmin, her türlü yolsuzluk, şatafatın yaygın olduğu, millet ekonomik krizden ıstırap çekerken bunu görmeyen bir anlayışın yerleştiği yerde olmaz.
“KİMSE BİZE GEÇMİŞ SÖZÜMÜZÜ HATIRLATMASIN MAHCUP OLURLAR”
Her gün kapıma insanalar gelip size oy vermiştik neden bıraktınız ülke neden bu halde diye sorduklarında benim sözüm olmadı. Eğer bu kötü gidişatla ilgili yaptığım manifesto sonrasında oturup konuşma imkânı olsaydı yine susabilirdik. 3.5 yılda ayrı ayrı 5 tane rapor sundum. Bunların gereği yapılsaydı yine sesimiz çıkmazdı. Biz ayrılmadık o bizi ayırdı. Milletimiz bunu görmeli. Biz ihraç talebiyle sevk edildik. Tarihte ilk defa. Bunu yapanlar vefadan bahsedebilirler mi? Bir akademisyene amfileri kapatanlar cefadan bahsedebilir mi? En önemlisi en yakın arkadaşım dediği arkadaşına dolandırıcılık suçlaması yapılmasından sonra hâlâ vefadan bahsedilmesi mümkün mü? Ben hayatta hiçbir zaman hayatta verdiğim sözden geri dönmedim.
Şahsi olarak hiçbir yerde cumhurbaşkanı ve ailesine laf söylenmesine müsaade etmem ama. Devlet bazında hakikatleri söyleriz. Kimse bize geçmiş sözümüzü hatırlatmasın mahcup olurlar.
Böyle bir anayasa değişikliğine gitmeyin diye elimden gelen çabayı gösterdim. Bunların belgeleri var gerekirse bunları da açıklarım.
O tweeti attığımda söylediğim doğrudur bugün de doğrudur. Milletimizin kararı en doğru karardır. Milletin ortak kararına saygı duyarım. Bunu demiş olmak anayasa kararına hak vermek anlamına gelmez. Sözü ağzımdan çıkarken yüreğimden gelmesine bakarım.
“AK PARTİ BİZİ İHRAÇ EDEREK KÖPRÜ ATTI BİZ KÖPRÜ KURACAĞIZ”
(Akşener'in isterlerse milletvekili veririz açıklamasına) Sayın Akşener bir zaruret halinden bahsetmiş. O bir geçmişteki bir uygulamaya atıfta bulunuyor. Ben siyasette doğal seyir içinde olmayan hiçbir şeye başvurmadım. İhtiyaç da olmayacağını düşünüyorum. Milletimiz bize ne takdir ederse başımızın üzerinde yeri var. Biz herhangi bir şekilde zorlukla karşılaşırsak herkesle demokratik ittifak yaparız her kesimle. Ak Parti’nin doğru gördüğümüz her hareketi destekleriz. Ak Parti bizi ihraç ederek köprü attı biz köprü kuracağız.
“YÜREĞİMİ YAKAN BİR TABLO ANLATTI ÜNİVERSİTEDEN BİR HOCA”
(Bahçeli'ye) Allah ona sağlık sıhhat versin, dış ajanlıkla suçlaması hoş olmuyor. Dış ajanların oyuncağı dili Soğuk Savaş döneminde kalmış bir tabir, Allah sağlık versin.
Akbillerini bile bu öğretmenler dolduramıyor ama bu üniversitede eğitim devam ediyor. İlgili bakanlar, Halkbank rahat yataklarında; oranın öğretim üyeleri verecekleri dersi düşünerek maaş almadan ders veriyorlar. Yüreğimi yakan bir tablo anlattı üniversiteden bir hoca. Çalışanlar birbirleriyle yardımlaşarak eve ekmek götürmeye çalışıyor. Reva mıdır bu? Son olarak simit sarayı bağlamında da yanlış karadan rücu edildiğini söyledi, bundan haberi olmuyor da üniversitenin borcundan haberdar oluyorsa burada bir çelişki var demektir.
Şu imtihan dönemi bitsin diye öğrencilere hiç yansıtmadılar, çok teşekkür ediyorum. Bir öğrencimiz ben bu hocaları görerek geldim diyor. Bu öğrencinin haykırışını duymayanlar 28 Şubat’tan bahsedebilirler mi? Yağmur altında adliyeye yürüdüler ama basın görmüyor. Bütün öğretim üyelerine ve öğrencilere teşekkür ediyorum. Onlar zor bu dönemde kendi okullarına nasıl sahip çıkıldığını gösterdiler.
“CUMHURBAŞKANI VİCDANIYLA BAŞBAŞA KALDIĞINDA DAVUTOĞLU’NDAN HER ŞEY ÇIKAR AMA DOLANDIRICI ÇIKMAZ DİYEBİLİR, EĞER VİCDANI KALDIYSA”
Cumhurbaşkanının o konuşmasını dinleyince hicap duydum. Cumhurbaşkanı vicdanıyla başbaşa kaldığından Davutoğlu’ndan her şey çıkar ama dolandırıcı çıkmaz diyebilir, eğer vicdanı kaldıysa. Ben bir esnaf çocuğuyum. Ben babamın vefat haberini aldığımda Cumhurbaşkanı ile baş başa Irak konusunu konuşuyorduk . O esnaf babamın bana öğrettiği ilk şey helal lokmadır.
Bilmiyorum ama herhalde benim babam ahiret divanıyla karşılaşınca Cumhurbaşkanına bir çift lafı olur. Beni Tayyip Bey’e yardım etmelisin diye beni ikna eden babamdır. Herkes bilir bu boğazdan haram lokma geçmemiştir. Bir dolandırıcılık varsa ben buradayım hukuki işlemleri başlatın en ağır cezaya razıyım. Her şeye hazırım hazır olmadığım şey iftiralara maruz kalmaktır.
“CUMHURBAŞKANI YİNE BİRİLERİ TARAFINDAN YANLIŞ BİLGİLENDİRİLİYOR LÜTFEN KENARA ÇEKİLİP MUHASEBE YAPSIN”
Neden hukuki süreç başlatılamıyor biliyor musunuz? Çünkü benim başbakanlığım döneminde Halkbank’tan Şehir Üniversitesi’ne bir gram kredi verilmedi. Ben kredi verin demedim. Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanı yine birileri tarafından yanlış bilgilendiriliyor. Lütfen kenara çekilip muhasebe yapsın.
Bir çözüm üretmiyorlar bana gelen bazı bilgilere göre var olan mevzuat yeterli olmadığı için bir yasa değişikliğiyle vakfa da dönük bir işlem yapılacağına dair bilgiler veriliyor. Bunu yaparlarsa milletin tarihin ve Allahın huzurunda hesap veremezler. Buradan sesleniyorum; bu süreçte kim böyle bir şeye tevessül ederse ve bu tür gayri hukuki işlemler içinde olursa kendi vicdanları onları son nefeslerine kadar takip edecek.
Bunların hepsi geçer herkes yaptıklarıyla anılır.'